GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:37
Tarih:23.12.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle teklifin çoğunluğu üzerinde olumlu bir yaklaşıma sahip olduğumuzu fakat bazı hususlarda ciddi sıkıntılar tespit ettiğimizi ifade etmemiz gerekiyor. Hükûmetin Meclise getirdiği 238 sıra sayılı Kanun Teklifi'yle, dönüşemeyen atıkların yani "değersiz atık" diye tabir ettiğimiz kent çöplerinin enerjiye dönüştürülmesinin önü açılmıştı. Böylece fiilî durum hukuki hâle getirilirken değersiz atıklar da yakılarak bertaraf ediliyor. Bu niçin yapıldı? Çimento sanayisi için. Anlatayım: Toplam ihracatımızın yarısını gerçekleştirdiğimiz AB 2019'da Avrupa Yeşil Mutabakatı'nı ilan etti. Bu ilanla, ithalat sırasında sınırda karbon düzenlemesi yoluna gitti yani Avrupa ithalatta bir tür karbon vergisi alacak. Ürettiğimiz çimentonun yüzde 36'sını AB'ye satıyoruz. Şayet bu vergi düzenlemesiyle çimento sektörüne sınırda ton başına 30 avro vergi konursa, 170 milyon avro ödemek zorunda kalacağız yani çimento sektörünün Avrupa Birliği pazarına yaptığı her 100 avroluk ihracat için 13,2 avro ödeyeceğiz. Ton başına vergi 50 avroya çıktığında bu oran yüzde 22 olacak.

Peki, bu fon bedeli nasıl azalacak? Normal şartlarda çimento sektörünün sürdürülebilir yöntemlerle karbon ayak izini azaltması gerekecek ama biz ne yapıyoruz? Ali Cengiz oyunuyla kent çöplerini yenilenebilir enerji olarak tanımladık ve karbon ayak izimizi yasayla küçülttük. Çimento sektörünün rekabetçiliğini bu şekilde artıramazsınız. Bu bakış açısıyla devam ettiğiniz, sürdürülebilirliğe ve yeşil büyümeye odaklanmadığınız sürece dünyanın ithal çöp deposu olmaya devam ederiz.

Hükûmet şimdi de bu hafta görüşmelerine devam ettiğimiz 232 sıra sayılı Kanun Teklifi'yle bu kez değerli atıkların yönetimi konusunda adım atıyor. Dolayısıyla bu ardıl 2 teklifin atık yönetiminde birbirini tamamlayan teklifler olduğunu görmemiz gerek. Hükûmet, bu 2 düzenlemeyi tek bir pakette Çevre Komisyonuna getirmek yerine torba yasa; kanunları saklayarak, gölgeleyerek sunmayı uygun buluyor ve sonuçta, kârlı atıkları bir avuç seçkinin yönetimine bırakırken, kârsız atıkları, yarattığı kirlilik ve getirdiği yüksek bedelli elektrik faturalarıyla vatandaşa bırakıyor. İşin ucunda menfaat varsa çevreci, yoksa çevreye kör olarak gündelik kararlarla çevre sorunlarımızı çözemeyiz.

Kıymetli milletvekilleri, Hükûmet, teklifi Çevre Komisyonuna sıfır belge, sıfır rapor, sıfır dayanakla getirdi. Böylesi bir kanunun çıkarılabilmesi için onlarca rapor, yüzlerce tablo olması gerekirdi. Teklif öncesi hazırlanmış bir dizi çalışma sunulmalıydı ki alanı atık yönetimi olmayan milletvekilleri vatandaşlarının hakkını koruyabilsin. Muhtemelen bu raporlar vardır. Peki Çevreci uzlaşma için bu raporların ne kadarı Komisyonla, muhalefetle paylaşıldı? Devletin elindeki bilgiler olmadan kanun teklifi nasıl müzakere edilir? Bir ülkenin atık sektörü gibi koca bir alan sıfır veri, sıfır rapor, sıfır bilgiyle nasıl düzenlenebilir? Depozito sistemi kurmak için bugüne kadar kaç defa düzenleme yapılmış? Yapılan her yeni düzenlemenin sonucu ne olmuş? Kime yaramış, kime yaramamış? Düzenlemeye konu olan alanda ne kadarlık bir ekonomiden bahsediyoruz? Dünya bu işi nasıl yönetiyor? Düzenleme nasıl işleyecek? Hâlihazırda atık şirketleriyle kurulacak yapı arasındaki ilişkiler nasıl olacak? gibi pek çok sorumuza cevap olacak bir tane rapor açıklanmadı.

Bu durumda, Türkiye Çevre Ajansı ile Çevre Bakanlığının içi boşaltılarak, kârlı kısmı buraya aktarılarak bir tür çevre varlık fonu kurulmasından endişeliyiz. Yani para getiren atıklar Türkiye Çevre Ajansının olacak, getiremeyen atıklar biyokütle sayılacak ve fahiş devlet teşvikleri halka ödetilecek. Hâlbuki kanun teklifi sahipleri Komisyonda bu başlıkları açabilmiş olsaydı, bugün getirdikleri teklifin 21'inci maddesiyle corona salgınını gerekçe göstererek Depozito Yönetim Sistemi'nin kuruluş çalışmalarının bir yıl süreyle ertelenmesi teklif bile edilemezdi. Pandemide çöp üretmiyor muyuz ki uygulamayı neden en az bir yıl erteliyoruz? 2018'de meşhur poşet yasası çıkarken Depozito Yönetim Sistemi'nin kuruluşu 2020'ye uzatılmıştı. O günden itibaren aradan geçen yirmi iki ayda Bakanlık tek bir adım atmadı. 2020 Mart ayında salgının başladığını dikkate alırsak salgından önceki on beş ayda Bakanlığın niçin hiçbir adım atmadığının herhangi bir izahı yok. Şimdi de başlangıç tarihini bugünden on dört ay ileriye atıyorsunuz. Peki, neden? Bu süre içerisinde kimin beklentilerini koruyorsunuz? Devlet idaresinin işleyebilmesi kimsenin keyfini bekleyemez, beklememelidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi sizin fiili sorumsuzluklarınızı hukuki hâle getirme mercisi değildir. Kuralsızlığı kural ilan ederek devlet idare edilemez.

Benzer şekilde kamu yönetiminde keyfiliğe o kadar çok alıştınız ki getirdiğiniz her yeni düzenlemede olduğu gibi bu düzenlemeyi de Kamu İhale Kanunu'nun dışına çıkarıyorsunuz. Kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluş kuruyorsunuz ama kurulması ve işletilmesi sırasında yapılacak harcamaları şeffaf yapmaktan, kamuya hesap vermekten kaçırıyorsunuz. Buna karşın geçici maddede düzenleme yaparak Gelir İdaresi Başkanlığına gelir olarak kaydedilen geri kazanım katkı paylarının yüzde 15'ini Ajansa istiyorsunuz. Kullanmayı hedeflediğiniz bu kaynak kamunun kaynağı değil mi? Keşke 195 kere değişen İhale Kanunu'nu bir kere yapsak; adil ve rekabetçi yapabilsek ihaleye göre kanun çıkarmasak...

Değerli milletvekilleri, yüce Meclise sunulan teklifin bir başka dikkat çekici düzenlemesi ise 31'nci maddede. Teklifle, otopark yapma ve işletme görevleri büyükşehir belediyelerinden alınıp ilçe belediyelerine verilecek; böylece büyükşehir belediye bütçelerinde azımsanamayacak bir gelir olan otopark gelirleri ilçe belediyelerine aktarılmış olacak. Bu düzenlemeyi masum bulmuyor; Millet İttifakı belediyelerini zayıflatmaya yönelik bir çaba olarak değerlendiriyoruz. Bugüne kadar neden yapmadınız? "Seçim kazan, hazır cezan." diyorsunuz. Aziz milletimiz 31 Mart yerel seçimlerinde bir mesaj verdi. Ancak Hükûmetiniz hâlâ o mesajı almamakta ısrar ediyor. Millet siyasi partilerden kutuplaşma, siyasi kavga değil, hizmet bekliyor. Mecliste, Millet İttifakı belediyelerini zayıflatacağız diye uğraşacağınıza milletin sorunlarını çözecek kanunlara odaklanalım, milletin mesajına kulak verelim.

Muhterem milletvekilleri, uluslararası alanda ülke ekonomimizi olumsuz etkileyecek çevresel düzenlemeler yapılıyor. Meclisimizin ve Bakanlığımızın bu düzenlemeler karşısında proaktif olması gerekiyor. Uluslararası Denizcilik Örgütü 1 Ocak 2020'den itibaren uygulamaya koyduğu 2020 düzenlemesiyle gemi yakıtlarındaki kükürt oranını yüzde 3,5'ten azami yüzde yarım olacak şekilde sınırladı. IMO, bu uygulamayla gemilerden kaynaklanan kükürt dioksit oranında yılda yaklaşık olarak 8,5 milyon metrik ton azalımıyla yüzde 77'lik bir düşüşü öngörmekte, böylece sektörün sera gazı emisyonlarına katkısını azaltarak iklim değişikliğine, azaltım hedeflerine uymayı planlıyor. Aralık 2019'da Napoli'de yapılan, taraf olduğumuz Akdeniz deniz çevresinin korunması ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak için imzalanan Barselona Sözleşmesi'yle Akdeniz'in Kükürt Emisyon Kontrol Alanı yani SECA ilan edilmesi yönünde çalışmalara başlandı. En geç 1 Mart 2024 tarihine kadar yürürlüğe girmesine yönelik bir yol haritası belirlendi. Tüm bu gelişmeler Türk denizcilik sektörünün hızlı bir şekilde yapısal reform yapması gerekliliğini, bu kapsamda Meclisimizin ve Bakanlığımızın proaktif olarak hareket etmesi gerektiğini ortaya çıkarıyor. Aksi hâlde, denizcilik sektöründe yaşanılacak rekabetçilik kaybı dış ticaretimizin yüzde 89'unu deniz yoluyla yapan ülkemizde dikkate değer ekonomik kayıplara neden olacak. Bu önemli konuların da kayıtlara geçirilmesi ve gerekli adımların hızla atılması çağrımızı dikkatinize sunar, yüce Meclisimizi hürmetle selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)