GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:37
Tarih:23.12.2020

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 232 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 19'uncu maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

106'ncı yılında Sarıkamış şehitlerimiz başta olmak üzere vatan, millet ve bayrak uğruna gözlerini kırpmadan toprağın kara bağrına düşen tüm şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum, ruhları şad olsun.

Değerli milletvekilleri, Doğu Türkistan'da o toprakları beklemeye kalan soydaşımız Uygur Türkleri geçmişin intikamı peşindeki emperyalist kızıl Çin Hükûmeti tarafından zulme tabi tutulmakta, soykırıma uğratılmaktadır. Doğu Türkistan vahşi bir zulümle üç yüz yıldır tek başına boğuşmaktadır. Son yıllarda zulmün artmasına, soykırıma tüm dünya ses yükseltirken Türkiye üç kuruşluk kredi beklentisi uğruna, maalesef, üzülerek belirtiyoruz ki sessiz kalmaktadır. Hatta bir parti genel başkanı Uygur Türklerini bebek katili bölücü terör örgütü PKK'yla bir tutan açıklamalar yapmakta, buna da sessiz kalınmaktadır. Türk vatandaşı soydaşlarımızın Doğu Türkistan'da bulunan yakınları her türlü işkenceye tabi tutulmakta, iktidar ise kendi vatandaşlarımız olan bu insanlar için kılını bile kıpırdatmamaktadır. Türk vatandaşı Ömer Faruh, yine Türk vatandaşı kızları 2015 doğumlu Zarife ile 2016 doğumlu Zahide'den bin beş yüz kırk üç gündür haber alamadığı gibi yetkili makamlara yaptığı müracaatlardan da sonuç alamamaktadır. Yine bir ay kadar önce, dört yıldır Türkiye'de yaşayan ve Çin zulmünü dünyaya duyurmaya çalışan Uygur Türk'ü Abdülşükür bir gece yarısı evinden alınarak gözaltına götürülmüştür. Durumunu soru önergesiyle sormamıza rağmen bugüne kadar cevap alamadık. Abdülşükür'ün Türk vatandaşı kardeşleri de yine Çin'de esir tutulmaktadır. 5,5 milyon Suriyeliye her türlü imkân, para sağlanırken Türk vatandaşı Uygur Türklerine reva görülen bu uygulamalar kabul edilemez. Al bayrağa ve gök bayrağa Meclisin bu kürsüsünden selam gönderiyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, insan çoğu zaman çevreye verdiği zararın farkında değildir veya önemsiz gibi görünen bir çevre kirliliğinin küresel olarak hangi boyutlara ulaşabileceğini kavrayamaz. Çevre duyarlılığı eğitimi ailede başlayarak planlı ve düzenli olarak okul ve hayatın her alanında ömür boyu sürmeli, buna ilişkin tedbir alınıp hayata geçirilmelidir. Anayasa'nın 56'ncı maddesinde yer alan "Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir." ifadesiyle her bireye ve devlete yükümlülük yüklemiştir. Ülkemizde yaşanan çevre sorunları artarak devam etmektedir. Bu sorunlar kimi zaman devlet eliyle kimi zaman da bilinçsiz vatandaşlar eliyle meydana getirilmektedir. Verilen çevre eğitimleri hem yetersiz hem de sadece kâğıt üzerinde kalmaktadır.

Değerli arkadaşlar, kısaca "Meclis demek, millî iradenin tecelli ettiği yer demektir." diyerek sözlerime devam etmek istiyorum. Seçilen milletvekilleri devletin temsilcileridir. Bunun içindir ki hiçbir milletvekili milletten aldığı bu iradeyi ipotek altına vermemelidir çünkü akıl yürütmek kişiye meseleler üzerinde düşünmeyi, nedenini araştırmayı sormayı, sorgulamayı gerektirir. İnsanı her canlıdan üstün kılan bu kazanım iyiye güzele dair, aklını işleterek topluma ve çevreye değer katmasıdır. Aklı işletmenin yolu ise özgür düşünmekten geçer. Çünkü özgürlük özünü bilmenin önündeki engelleri kaldırır. Büyük Atatürk'ün dediği gibi "Sorgulamayan cahil, sorgulatmayan zalimdir." Buraya gelen yasa tekliflerinin hangisini sorgulayabiliyoruz ya da hangisini sorgulamamıza izin veriliyor. En kutlu özgürlük Tanrı'dan başkasına kul olmamak, zulme baş eğmemektir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)