GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:37
Tarih:23.12.2020

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de çevreyle ilgili konuşmamdan önce, gündemimizdeki ikinci aşı belirsizliği olan coronavirüs aşısıyla konuşmama başlamak istiyorum. Son iki ayda aşıyla ilgili 2 tane belirsizlik yaşıyoruz. Sayın Sağlık Bakanı 1 Aralık tarihinde yaptığı açıklamada, 11 Aralıkta ülkemizde yaygın şekilde coronavirüs aşılama programının yapılacağını belirtti. Hatta, 7 soruda Türkiye'ye gelecek Covid aşısının nasıl yapılacağına dair de bu şekilde görseller hazırlayıp vatandaşlarımızla paylaştı. Burada, hatta, ilk önce sağlık personelinden başlamak üzere 4 aşamalı şekilde aşı takvimi yapılacağını -yabancı ajanslara da şu şekilde demeçler verilerek- 50 milyon doz aşı sipariş edildiğini söyledi. Hatta, dün de Sayın Cumhurbaşkanı, Sağlık Bakanlığının getirecek olduğu Covid-19 aşılarında KDV oranının yüzde 1'e indirileceğine dair karar yayımladı. Ama maalesef ortada hâlen belirsizlik var, bu aşı ne zaman yapılacak, hâlen bu tam olarak belirginlik kazanmış değil. Tabii, bu belirsizliğin sebebi nedir, neden bunu yaşıyoruz? Sebebi açık: Kendi aşımızı kendimiz üretemiyoruz da ondan. Oysa, 1928 yılında kurulmuş olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsüyle birlikte kendi aşımızı kendimiz üretmeye başlamıştık. Hatta, 17 tür aşıyı -tamamen kendi ihtiyacımız olan aşıların hepsini- ürettik. 1940'lı, 1950'li yıllarda da yurt dışına bu aşıları ihraç eder hâle gelmiştik.

Maalesef, AKP iktidarıyla birlikte, 2004 yılında, öncelikle Manisa'da bulunan Tavuk Hastalıkları Araştırma ve Aşı Üretim Enstitüsü Bakanlar Kurulu kararıyla kapatıldı. Yine, 2011 yılında da 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle de Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatılarak yerli aşı üretimi ülkemizde sonlandırılmış oldu. Tabii, büyük bir çelişkidir AKP açısından. "Neden?" derseniz; efendim, yerli ve millî olduğunu iddia eden bir iktidar yerli aşı üretimine son vermiş durumda, böyle bir çelişkisi var mevcut iktidarın. Ama bakın, yaşadığımız bu sağlık sorunları, geçen ay grip aşısıyla ilgili sıkıntı, bu ay corona aşısıyla ilgili sıkıntılar bize şunu gösteriyor ki: Dünyadaki sosyoekonomik dengesizlik derinleştikçe önümüzdeki süreçte buna benzer pandemileri yine yaşayacağız ve önümüzdeki süreçte de gelecekte de aşıyla ilgili sıkıntılarımız giderek artacak. Bu nedenle de bir an önce yerli aşı üretimine başlamak durumundayız. Gerekçe neydi peki AKP Hükûmetinin bu aşı üretim tesisini kapattığı zaman? Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünün teknolojisinin eskidiğini iddia ederek "40 milyon dolar bir harcama yapılması gerekiyor, bunu yapmayalım, onun yerine, aşıyı ithal edelim." dediler. Şu anda Türkiye'de tüm aşılar ithal ediliyor ve yılda en az 200 milyon dolar para harcıyoruz. Bakın, 40 milyon dolara modernize etmek varken şu anda yılda 200 milyon dolar harcıyoruz aşı için. Hatta, "200 milyon doları vereceğiz." deseniz dahi şu anda aşıya ulaşamıyorsunuz, kendi aşısını üreten ülkelerin himmetine muhtaç durumdayız; işte, AKP iktidarının aşıda bizi getirdiği nokta burası. Bu nedenle, gelecekte bu sıkıntıyı daha yoğun yaşayacağız, bir an önce bu aşının yerli üretiminin hayati önem taşıdığını arz etmek istiyorum.

Efendim, kanun teklifiyle ilgili konuşmama geçmek istiyorum. Kendi seçim bölgemde Kaz Dağları var, Türkiye'nin en fazla oksijen üreten bölgesi burası, gerçekten dünya harikası bir yer ve biz şöyle diyoruz: Kaz Dağları'nın zenginlikleri toprak üstünde, toprak altında değil. Bu zenginlikler iktidarınızla birlikte talan edilmeye başlandı. Bakın, 2019 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına sormuşuz "Kaz Dağları'nda kaç tane maden şirketine ruhsat verdiniz?" diye; evet, kendi Bakanlığınızın sayısı, 2019 yılında 279 tane maden şirketine ruhsat vermişsiniz Kazdağları'nda. Bir taraftan böyle maden ruhsatı veriyorsunuz, diğer taraftan da Çevre ve Şehircilik Bakanlığına soruyoruz "ÇED raporundaki durum nedir?" diye; 1993 yılı ile 2019 yılı arasındaki yirmi altı yıllık süreçte 5.655 adet "ÇED olumlu" raporu vermişsiniz. Bakın, 5.655 adet olumlu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİKRET ŞAHİN (Devamla) - Çok az kaldı Sayın Başkanım, çok az.

BAŞKAN - Doğrudur Sayın Şahin ama süre vermiyorum.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) - Otuz saniye rica ediyorum, bir tamamlayım isterseniz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Şahin, süre veremiyorum, çok teşekkür ediyorum.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) - Sadece 54 tane "ÇED ret" raporu verilmiş yani yüzde 1 dahi değil. Yani bir taraftan fazla miktarda maden arama ruhsatı vererek talan ettiriyorsunuz, diğer taraftan da ÇED raporlarını etkisiz hâle getirerek korumaktan vazgeçiyorsunuz ve vatandaş, bakın ne diyor biliyor musunuz, "Balıkesir, tam bir madenci işgali ve talanı altında. Yok mu bu memlekete sahip çıkacak birileri, daha ne kadar seyirci kalacaksınız?" Burada, bilmiyorum, tabii, AK PARTİ'den Balıkesir Milletvekili arkadaşlar varsa onlara da sesleniyorum. (CHP sıralarından alkışlar)