| Konu: | Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 23.12.2020 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığına rakip bir kamu kurumu niteliğine bürünecek Türkiye Çevre Ajansının kurulmasıyla ilgili kanun teklifinin 29'uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Öncelikle, bir soruyu sorarak konuşmama başlamak istiyorum: Oturmuş bir kurumsal yapısı, yetişmiş personeli, bütün illerimizde kurulu bir teşkilatı varken neden neredeyse Çevre ve Şehircilik Bakanlığı muadili bir eş bakanlık kurulmak istenmektedir? Bakanlığın mevzuattaki tanımlı görevi bellidir; doğayı, çevreyi, iklimi korumaktır ancak uygulamalarda görülmüştür ki, bugüne kadar yapılan yasal düzenlemeler, Bakanlığı, çevreyi koruyan bir yapıdan, çevreyi tahrip eden bir yapıya dönüştürmüştür. Bakanlık -aynı iktidarın sağlık mı ekonomi mi ikileminde tam kapanma kararı verememesi gibi- çevreyle ilgili aldığı kararlarda önceliği beton bloklara, maden yataklarına, atıklara vermiş, ekonomik kararları ön planda tutmaya başlamıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED raporlarıyla ilgili uygulamaları nedeniyle sınıfta kalmıştır. ÇED süreçlerinde yapılan usulsüzlükler, ÇED yönetim sisteminde entegre verilerin yer almaması, bitişik ada ve parsellerdeki işletmelerin ÇED Yönetmeliği kapsamı dışında kalabilmek için hileli muafiyet başvuruları, kapasite düşük gösterilerek ÇED raporu hazırlanması yükümlülüğünden kaçınılması Sayıştay Başkanlığı tarafından tespit edilmiş ancak Bakanlık uyarılara kulak tıkamıştır. İktidarın çevresini sevip beslemesi gibi Çevre Bakanlığı da "çevreci" Bakanlığa dönüşmüştür. "Çevreci" Bakanlık tarafından kollanan bir firma, hem kendi belirlediği değerlendirme raporu üzerinden ihale almış, ihalesini alamadığı işlerden de "Gayrimenkul raporu hazırladım." diyerek tahsilat yapmıştır; yetmemiş, aynı firmaya Antalya-Side Sorgun kıyı kumulu hizmet alanları kiralanmış, bir de kira bedelleri eksik alınmıştır.
Atık yönetim planı Çevre Bakanlığının ilgili alanına girmiyor olacak ki planlar Bakanlığa sunulmamıştır. Ülkenin atık çöplüğüne döndüğünü sağır sultan bile bilmektedir ama ithal edilen atık miktarını Bakanlık bilmemektedir. Üstüne üstlük, özel ve yetkili atık yönetim kuruluşları denetlenmemektedir, ekolojik temelli bilimsel raporlar Bakanlıkça hazırlanmamaktadır. Sera gazları izleme planları ve raporlarını Bakanlığa iletmekle yükümlü bazı firmalar tenezzül edip bu bilgileri Bakanlığa sunmamış, Bakanlık da ne yazık ki, bırakın yaptırım uygulamayı "Sen beni nasıl muhatap almazsın?" sorusunu bile soramamıştır.
Ben bu bilgileri 2019 Yılı Sayıştay Denetim Raporları'ndan derledim; sadece küçük bir özet. Yani bilgileri bana gizli birileri getirip "Bunları ifşa et." demedi, bilgiler kamuya açık. İşin en ilginç olan tarafı ise Sayıştayın denetim görüşünü doğrudan etkileyen başlıklarda en fazla tespitin yapıldığı kurum Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Yani yaz yaz bitmez, oku oku bitmez.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın başında Çevre Ajansı için Çevre Bakanlığının muadili eş bakanlık kuruluyor dedim ya, aslında bu iki kurumun da besleyici gücü ortak: Bağış ve yardımlar. Kurulacak Türkiye Çevre Ajansının gelirleri; genel bütçeden aktarılacak tutarlar, faaliyetlerden elde edilecek gelirler, vesair gelirlerin yanında her türlü bağış ve yardımlar. Biz, özellikle görev alanı çevre olan bir kurumun bağış ve yardımlarla bağımsız ve özerk çalışamayacağını söylerken bir de ne görelim, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da bağış ve yardımlardan büyük gelir elde ediyormuş. Allah'tan, hâlâ denetim görevini yerine getirmeye çalışan Sayıştay var. Sayıştayın raporlarına göre Bakanlık ve il müdürlüklerinin harcamalarının karşılanması amacıyla döner sermaye işletmesi bütçesinden Bakanlık bütçesine şartlı bağış yapıldığı görülmüştür. Mevzuata göre, hasılattan ve kârdan genel bütçede yapılacak aktarım şekli düzenlenmiş olup bunun dışında bağış ya da farklı bir şekilde işletme bütçesinden aktarım yapılması uygun bulunmamıştır. Buna rağmen, yapılan incelemede 93 milyon 413 bin lira tutarındaki kaynağın şartlı bağış ve yardım olarak gelir kaydedildiği görülmüştür.
Değerli milletvekilleri, anlaşıldığı kadarıyla elimizde, kendisine kanunla verilen çevreyi koruma görevini yerine getiremeyen, şirketler tarafından yönetilen, denetimsizliğin ayyuka çıktığı bir Bakanlık var; bir de bütçesinin alacağı bağışlarla düzenleneceği, yönetiminin liyakate göre değil de sadakate göre şekillendirileceği şimdiden belli olan bir Çevre Ajansı var. Çevreyi korumakla yükümlü Bakanlık böyle olunca muadil Ajanstan bir başarı beklemenin safdillik olacağını ne yazık ki bugünden öngörüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)