| Konu: | Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 25.12.2020 |
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 626 sivil toplum örgütü bu yasa teklifine karşı, yani gelmeden önce bakmıştım, daha da artmış olabilir.
Bu karşı olan derneklerden 10 tanesinin ismini ben de sizinle paylaşmak istiyorum: Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği, BoMoVu, Research Institute on Turkey, DE-KA-DER, Dostluk ve Kültür Derneği; Demokrasi, Barış ve Alternatif Politikalar Araştırma Derneği; Engelliler Konfederasyonu; İzmir Çiğli Kadın Emeğini Değerlendirme, Dayanışma ve Kültür Evi Derneği; İzmir Ege Kardelen Engelliler Derneği, Türkiye Kas Hastalıkları Derneği; Engelli Hakları ve Engelsiz Gelecek Derneği, Mersin.
Arkadaşlar, kadınlar diyor ki: "Kendimizi STK'lerle ayakta tutuyoruz. Depremde, kadınlar şiddete uğradığında, çocuklar okuyamadığında, evsizler aç kaldığında ve sokakta kaldığında hep bir STK'ye dayanıyoruz. Bu yasa kabul edilemez, teklifi geri çekin." Elbette sizden bu teklifi geri çekeceğinizi beklemiyorum ne yazık ki. Aslında biliyor musunuz, şuraya "Egemenlik kayıtsız şartsız tek adamındır." diye yazmamız gerekiyor çünkü bir tek adam rejimi bu yasayla birlikte tekrar tahkim edilmeye çalışılıyor. 15 Temmuz darbe girişimiydi; siz 20 Temmuzda kendi darbenizi yaptınız ve bütün bu yıllar boyunca aslında her gün bir darbe yapıyorsunuz. Yani darbe sürecinden çıkamıyorsunuz çünkü toplumu rızayla yönetecek bir durumunuz artık kalmadı. Ee, darbe içinde darbe yaparak geliyorsunuz. Şimdi yaptığınız şeyse aslında bu darbe uygulamalarını kanunlaştırarak topluma bir kanunmuş gibi yedirmeye çalışmak. Fakat gördüğünüz gibi bütün dernekler ve sivil toplum örgütleri aslında bu yapılmak istenen kanunun karşında. Şimdi, Einstein'ın bir sözü var, diyor ki: "Atomu parçalamak kolaydır ama önyargıları parçalamak kolay değildir."
Aslında sizin bu darbe süreciniz iki şeye bağlı. Bir tanesi, devletin kurulduğu tarihlerden itibaren aslında Kürtlere karşı bir önyargı yaratmanız, şovenist bir devlet yapısı ve toplum yapısı oluşturmaya çalışmanız. Ve bu toplum yapısının, şovenist toplum yapısı, hem 2013'te başlayan demokrasi, barış süreciyle hem de sevgili Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın Eş Başkanlığını yaptığı HDP'nin başarılı performansıyla parçalanmaya başladı. Kürt, anasını görmesin diye, hâlâ, kireçlenen bazı vicdanlar, bazı insanların duruşları hâlâ devam ediyor. Muhalefet içerisinde de biz bunlara tanıklık ediyoruz. Buradan size verilen bir yol var, bir miktar yol var ve o yolu kullanmaya ve Kürt, anasını görmesin diye umanlara bir şeyler vererek bu darbe sürecini sürdürmeye çalışıyorsunuz.
İkinci aşama şu: İkincisi de 2015'ten bu yana aslında dünyadaki belirsizlikten, geçiş sürecinden yararlanarak Suriye'de yaşanan savaştan ve oradan Türkiye'ye canını kurtarmak için gelen 5 milyona yakın mülteciyi Avrupa'ya karşı bir -ne diyelim- şantaj olarak kullanarak böylece AİHM kararlarını bile uygulamadan var olabileceğinizi düşünüyorsunuz fakat -zaman bitiyor- arkadaşlar, size şunu söyleyeyim: Suriye'deki süreksizlik, istikrarsızlık ilelebet sürmeyecek, Türkiye'deki Kürt sorununa karşı ön yargılar çoktan parçalanmaya başlandı ve bu devran böyle gitmeyecek, bu devran dönecek ve sizler gideceksiniz; halklar kazanacak, biz kazanacağız ve biz bu kanunları, yaptığınız bu kanunları tarihin çöp sepetine atacağız ve halkın demokratik katılımıyla yönetilen bir Türkiye yapacağız, egemenliğin gerçekten halkta olduğu bir Türkiye'yi elbirliğiyle inşa edeceğiz diyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)