| Konu: | Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 25.12.2020 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi'nin 16'ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadele kuruluşu -Türkçeye çevrilmiş adıyla- Mali Eylem Görev Gücü, terörle mücadele konusunda görevini yerine getiremeyen ülkeleri uyarmayı kendilerine görev edinmiş bir kuruluş. Türkiye'yi defalarca uyarmış, son uyarısını da 2019 yılının Aralık ayında yapmış yani tam bir yıl önce. FATF, gücünü ifşa sistemine dayalı yaptırım tehdidinden alıyor. Birleşmiş Milletlere üye olan ülkeler de bu dayatmaları genelde metne dokunmadan yasalaştırıyor. Şu an biz de aslında kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının önlenmesine ilişkin uyarı metnini görüşüyoruz ama AK PARTİ'sinin ileride Avrupa Birliği tarafından uyarılacağımızı bile bile eklediği torba maddeleriyle beraber.
Dünya değişiyor, dünyadaki değişimle birlikte terör algısı, terör saldırılarının şekli, savaşlar, savunma sistemleri ve silahlar da değişiyor. Ne yazık ki gelişen dünya, bildiğimiz anlamdaki silahları ve doğrudan savaşları hem maliyetli hem de zaman kaybı olarak görüyor. Silahlar artık fabrikalarda değil laboratuvarlarda üretiliyor; kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer silahlar, bütün adıyla kitle imha silahları. Silahların eşit olmadığı bir dünyada uluslararası kuruluşlar da dünya barışı ve kitleleri koruma adına, tedbir almak zorunluluğu adına ülkelere uyarılarda bulunuyor ancak ileri teknoloji üretimi silahların olası tehdidi kadar terör tehdidi de devam ediyor. Ülkemiz PKK terör örgütünün neredeyse kırk yıla yakın bir süredir saldırısı altında bulunuyor. FATF tarafından uyarılan hiçbir ülkenin terörle mücadele konusunda bu kadar uzun bir geçmişi ve tecrübesi yok ama ne acı ve garabettir ki ülkemiz hâlâ kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla ilgili olarak uluslararası bir kuruluş tarafından görevlerimizi yapamadığımız konusunda uyarılıyor. 238 sayfalık raporda Türkiye şöyle tanımlanıyor: "Coğrafi konumu nedeniyle insan, göçmen, uyuşturucu ve yakıt kaçakçılığı riski ile terör saldırısı tehdidinin yüksek olduğu bir ülke." "Terör saldırısı tehdidi" yanlış bir ifade; Türkiye için terör bir tehdit değil, ne yazık ki bir gerçek. Türk Silahlı Kuvvetleri yıllardır terörle mücadele konusunda elinden geleni yaptı ve yapmaya devam ediyor ancak ne yazık ki askerimizin gayretine rağmen finansman kaynaklarının kesilmemesi bu mücadelenin en önemli ayağını eksik bırakıyor. Terör gelirleri 3 kategoride değerlendiriliyor: 1) Meşruiyet zemininde yaratılan gelirler. 2) Suç ekonomisinden yaratılan gelirler. 3) Bizatihi suç oluşturan faaliyetler. Biraz daha açacak olursak, terör örgütlerine sağlanan uluslararası yardımlar, uyuşturucu, silah, akaryakıt, değerli maden ürünleri kaçakçılığı, soygun, sahtecilik, diğer organize suç örgütleriyle iş birliğinden sağlanan gelirler, haraç, çek senet tahsilatları ve kara para aklanması sonucu elde edilen gelirler.
Size PKK'nın uyuşturucudan elde ettiği gelir miktarına ilişkin bir rakam vermek istiyorum: Yıllık 1,5 milyar ila 3 milyar dolar arası bir rakam. Finansörlerden gelen gelirlere ilişkin hiçbir bilgi yok. Ne kadar para aklamış, bilgi var mı? Yok. Kaçakçılıktan ne kadar gelir elde edilmiş, bilgi var mı? Yok. Neden yok? Çünkü devlette böyle bir kayıt yok.
FATF ne diyor? "Para aklama ve terörizmin finansmanı konusunda soruşturmaları ve adli takibatı geliştir, para aklama davalarında mali istihbaratın kullanımını güçlendir, farklı para aklama yöntemlerini soruştur."
Çok ilginçtir ki FETÖ'nün mal varlıklarına büyük ölçüde el konulmuştur, "Büyük ölçüde." diyoruz çünkü FETÖ'cüler arasında da ayrım yapılmakta, bürokraside ve iş dünyasında bazı isimlere hâlâ dokunulamamaktadır. Bununla birlikte PKK'nın mal varlıkları, finans kaynakları neredeyse kırk yıla yakın mücadeleye rağmen hâlâ sırdır. PKK'yla ilişkili olan kaç kişinin, şirketin, kuruluşun mal varlığına el konulmuştur? Hiç duymadık.
İkide bir çıkan vergisiz, denetimsiz varlık barışıyla hangi örgütün, kimler tarafından, ne kadar kara parasının aklandığı bir muammadır. Terörün finansmanıyla mücadelede başarısızlığımız ilk defa yüzümüze çarpılmıyor. Amerika'nın Uluslararası Narkotik Kontrol Strateji Raporları'nda da bu eleştiri getiriliyor, FATF'ın önceki raporlarında da bu eleştiri var "Türkiye, teröristlerin mal varlıklarına dokunmuyor, terörün finansörlerini yeterince cezalandırmıyor." uyarısı defalarca tekrarlanmış. Genel Kurulda uluslararası bir kuruluş tarafından verilen bir ev ödevini görüşüyoruz. Yapılması gereken, yıllardır verdiğimiz terör mücadelesi doğrultusunda dünyaya ders vermek olmalıyken hâlâ uyarı alıyoruz.
İktidarın terörle etkin mücadelede atacağı her adımın arkasındayız. Bunu Amerika'nın Irak'a saldırısını meşrulaştıran bir kuruluşun dayatması olduğu için değil, ülkemiz için yapmak zorundayız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)