| Konu: | Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 26.12.2020 |
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 24'üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir defa daha yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, hâkimlik teminatı, tabii hâkim ilkesi diyeceğim. Türk yargısının durumu daha önce de bu kürsüden defalarca dile getirildi, biz getirmeye devam edeceğiz. "Siz yargının sorunlarını dile getiriyorsunuz da ne oluyor? Biz bildiğimizi okuruz." diyebilirsiniz; biz de tarihe not düşüyoruz, not düşmeye devam edeceğiz.
Bugünlerde yine yargı reform paketi dillendirilmeye başlandı. Ben şahsen rica ediyorum, yeni bir paket açıklamayın. Her yargı paketi açıklaması Yargıya Güven Endeksi dünya sıralamasında bizi daha aşağılara çekiyor. Yapılacak olan sadece güçler ayrılığını gerçekleştirmek, yargı bağımsızlığı ile hâkimlik teminatını sağlamaktır. Mevcut yasalarımızda adaletin sağlanması bakımından pek de bir sıkıntı yoktur. Sıkıntı, tek adam rejimi ve güçler ayrılığının ortadan kaldırılarak tüm güçlerin tek bir kişinin elinde toplanmasıdır. Bunun sonucu olarak da hâkimler üzerinde yaratılan psikolojik baskı ve korkudur. Eğer bu baskıyı kaldırıp korkuyu da engelleyebilirseniz adalete güven çok kısa sürede sağlanacaktır. Yargı bürokrasisinin işleyişinden eskiden beri bizler de şikâyet ettik ancak bugünkü uygulamalar, dünü o kadar hasretle aratıyor ki dün şikâyet ettiğimiz yargı sistemi ile bugünün yargı sistemini kıyaslamak dahi mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, adaleti çeşitli şekillerde tarif edebilirsiniz ama bilinmeli ki bir yerde adalet varsa o yerde zulüm yoktur, mutlak hakkı sahibine teslim etmek vardır. Adaleti, hak ve özgürlüklerin güvencesi ve devletin temeli olarak görüyoruz. Bu nedenle yargı, insanların tereddütsüz güvenebileceği, adalet duygusunun zihinlerde ve kalplerde yer ettiği bir yapıda olmalıdır. Kısacası, adalet mülkün yani devletin ve toplumsal düzenin temeli olmalıdır.
Adaletin tesisi her şeyden önce hâkimlerin ve savcıların liyakatli ve hakkaniyetli olmasına bağlıdır. Peki, bugün Türkiye'de durum böyle midir? Değerli milletvekilleri, 2010 Anayasa referandumuyla yaratılan sistem, Türk yargısını içler acısı bir hâle getirmiştir. Tüm yargı bürokrasisi, HSK dâhil, AK PARTİ tarafından, daha sonra darbe teşebbüsünde bulunan terör örgütüne sorumsuzca teslim edilmiş ve önceden başlayan kumpas davalarıyla, ülkedeki Atatürkçü, milliyetçi, cumhuriyetçi kadrolar tasfiye edilmiş, dünyanın en etkili ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri ise iktidar, Amerika Birleşik Devletleri ve FETÖ iş birliğiyle etkisizleştirilmeye çalışılmıştır. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu grup yargıda temizlenmeye çalışılsa da pek başarılı olunamamıştır. Üstelik bu süreçte FETÖ'nün yaptığı kadrolaşma sistemi, AK PARTİ tarafından aynen uygulamaya sokulmuş, parti üyeleri dışındakiler en yüksek puanı bile alsa mülakatlarda elenerek parti üyeleri ve yakınları hâkim ve savcı yapılmıştır. Bırakın sorunların çözülmesini, yargı âdeta AK PARTİ otoritesinin sağlanmasının bir aracı hâline getirilmiştir.
Günümüzde yargıya işi düşen vatandaşın yaptığı ilk iş iyi bir avukat aramak değil, ya hâkimi etkileyebilecek AK PARTİ'li bir siyasetçi ya da AK PARTİ'li bir avukat bulmak olmaktadır. Bu noktada, tabii ki tarafsız ve adil görev yapan hâkim, savcılarımızı tenzih ediyorum ama toplumdaki algı maalesef budur. Bu mukaddes çatı altında iktidarı bir kere daha uyarıyoruz: Hukuk devletini daha fazla zedelemeyin. Yargıdan elinizi çekin, yargının bağımsızlığına dokunmayın. Bugün ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi de tartar.
Bu vesileyle, Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)