| Konu: | Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 26.12.2020 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kritik bir yasa görüşülüyor ve nedense bu yasalar çıkarıldığında, yasayı getirenler kamuflaj konusunda çok hünerliler. Neden hünerliler? Yasa basına, topluma tanıtılırken bir isim konuluyor ama aslında içerisindeki niyet farklı. Niçin niyet farklı? Arkadaşlar, kitle imha silahları dışında burada asıl hedef demokratik kitle örgütleri, dernekler, vakıflar. Peki, bunlar kim? Bunlar muhalefet edenler. Kim? Doğruları söyleyenler. Kim? Bizi denetlemesi gerekenler. Kim? Toplumu için daha iyiyi isteyenler. Ama, nasıl ki bir "Tekçi yönetim" diye tanımladığımız düzen her şeyde bir tek sesin çıkmasını istiyorlar. Medyada özgür basın yok ediliyor, bir tek sese dönüştürülüyor; şimdi de sivil toplum örgütlerinde. Birçok siyasi parti, illeri gezerken gittikleri yerlerde ne diyorlar? "Demokratik kitle örgütleriyle buluşalım, ne oluyor, ne bitiyor?" Ama, şimdi siz, değil buluşmak, onları kapatmak için çaba harcıyorsunuz. Ve bu dernekler, aslında... Hepimizin Türkiye Büyük Millet Meclisinde özellikle demokratik muhalefeti yürütenlere teşekkür etmemiz lazım; onlar kamu hizmeti gösterdikleri için, kamu hizmetleri gördükleri için. Onlardan çoğundan söz edersek ama birinden söz edeyim: Türkiye İnsan Hakları Vakfı, 30'uncu yılını kutluyor arkadaşlar, 30'uncu yılını. Ve ilk kurulduğunda ne demişti biliyor musunuz: Ateşin düştüğü yerdeyiz. Neydi gerekçesi? Otuz yıl önceye gittiğimizde, İnsan Hakları Derneği, Tabipler Birliğinden bir kısım hekimler, gazeteciler kurmuştu. Ne olmuştu? Arkadaşlar, gözaltına alınan yüz binler var, soruşturma açılan yüz binler var; köpekle, copla, dayakla aleni şekilde işkence görenler var. Tutuklananlar, cezaevinde yaşamını yitirenler var. Cezaevindeki hak ihlallerini gündeme getirip -toplumun kulağı duyduğu hâlde- üç maymun gibi görmeyen, duymayan, sessiz kalan bir dönemle karşılaşılıyordu ve 171 kişi yaşamını yitirdi. Arkadaşlar, otuz yıl önceden söz ediyorum, bugünden söz etmiyorum. Bugün ne? Yine işkence var, yine cezaevlerinde problem var, yine ölümler var. Nereden nereye geldik? "Ateşin düştüğü yerdeyiz." denilenden otuz yıl sonra aynı şeyi konuşuyoruz. Ama otuz yıl boyunca Türkiye'de İHD'si, TİHV'i, baroları, tabip odaları, TOHAV'ı birçok kurum, İHOP'u, Hakikat Merkezi, Hafıza Merkezi, birçok merkez aslında kamu hizmeti yürüttüler. Niçin kamu hizmeti yürüttüler? Belgelediler. Niçin belgelediler? Bunun bir daha yaşanmaması için. Ve dediler ki: "En büyük mücadelenin cezasızlık olması lazım." Ama hiç kimse cezasızlıkla ilgili bir işlem yapmadı. Daha çok, dünyanın birçok yerinden gelenlere örnek oldular. Nasıl örnek oldular? Zor şartlarda onurlu, demokratik mücadelenin nasıl olacağı konusunda; zor şartlarda diz çökmeden, baş eğmeden onurlu mücadelenin nasıl olacağı konusunda mücadele yürüttüler ve her zaman da bu mücadeleyi halkla beraber, toplumla beraber yürüttüler.
Arkadaşlar, şimdi siz bunları kapatmaya çalışıyorsunuz. Yani bakın, "Türkiye'de zorunlu göç var." denildi, inkâr edildi. Sonra tazminat verilmeye başlandı, Göç Derneği kuruldu. Cezaevlerinde yaşananlarla ilgili, tutuklularla ilgili binlerce şikâyet var; Meclise de geldi. Birçok yörede Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği kuruldu. İnsanlar yoksulluk derdindeydi, "Sarmaşık" diye yoksullara yardım edebilecek dernekler kuruldu. Çocuklar perişan diye Gündem Çocuk Derneği kuruldu. Ama hiçbirine destek olmadınız; tam tersine, siz dünyada bir ilki yaşattınız ya, Uluslararası Af Örgütünün hem Direktörünü hem Başkanını aynı gün tutukladınız, cezaevine koydunuz. Siz böyle yaparsanız Dernekler Yasası'nda sivil toplumların gelişmesine katkı sunmazsınız, engellersiniz ama bu engeller... Bunlar kapandığında, denetlendiğinde, baskı olduğunda bitecek mi sanıyorsunuz? Otuz yıllık onurlu bir mücadeleden söz ediyorum, büyüyen bir mücadeleden söz ediyorum, dünyanın her tarafından gerek mücadeleleriyle gerek belgeleriyle örnek alınan kurumlardan söz ediyorum. Bugün dünyada Türkiye'nin övündüğü İstanbul şehrinin adıyla geçen İstanbul Protokolü var, İstanbul Sözleşmesi değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - İstanbul Protokolü, dünyanın her yerinde işkencenin belgelenmesi için çalışıyor. Burada da insan hakları mücadelesini yürütenler yaptı. Siz bunları kapatmaya, engellemeye çalışıyorsunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)