GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:80
Tarih:20.03.2012

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'deki cezaevlerinin koşullarıyla ilgili ben söz almış bulunmaktayım.

Türkiye'deki cezaevlerinde neler var, neler oluyor, koşullar ne durumdadır, onu biraz size anlatmak isterim, ondan sonra yasal boyuta döneceğim değerli arkadaşlar.

Şimdi, fiilî olarak bugüne kadar 941 kişiye yakın insan cezaevinde ölmüştür. Yani sağlıklı bir vaziyette, sağlıklı bir şekilde cezaevine girmiştir ancak 941 vatandaşımız cezaevinde hayatını kaybetmiştir.

Cezaevlerinin amacı kişiyi hem cezalandırmak hem de suç işledikten sonra tekrar yine topluma nasıl kazandırtabiliriz, nasıl ıslah edebiliriz, onların koşullarının hazırlanması gerekir. Ancak günümüzdeki cezaevlerinin gerçekten insanları ıslah edici bir özelliği var mıdır, yoksa cezaevine girip çıktıktan sonra ıslah edici değil de tamamen suç işleyebilecek profesyonel bir suç işleme makinesine mi dönüşüyor? Yani bu, devletin, Hükûmetin, Bakanlığın kendisine sorması gereken bir sorudur.

Kişi suç işlemiş olsun veya olmasın, şüpheli olarak veya hükümlü olarak cezaevine girdiği zaman en azından içerideki tutuklunun veya hükümlünün dışarıdaki insanlar kadar yaşama hakkı vardır. Hatta bizim İnfaz Yasamızın 16'ncı maddesi uyarınca kişi eğer hasta ise, iyileşemeyecek bir durumda ise, bunun tedavisi dışarıda yapıldıktan sonra, ancak iyileştikten sonra cezaevine atılabilir.

Buradaki temel felsefe nedir? Önce insanın sağlığıdır, önce insanın iyileşmesidir. Yani kişinin sağlığı eğer tehlikede ise bu kişinin cezasının veya tutukluluk süresinin ertelenmesi lazım iyileşinceye kadar.

Şu anda içeride bulunan tutuklulardan, hemen İnternete girdiğiniz zaman, kimler cezaevinin koşullarından dolayı rahatsızlandı? Şener Eruygur, Orgeneral, beyin kanaması geçirdi; Kasım Erdem, Tümgeneral, Hasdal Cezaevinde beyin kanaması geçirdi; Profesör Doktor Fatih Hilmioğlu, karaciğer kanseri; Profesör Doktor Erol Manisalı, karaciğer kanseriyle teşhis konuldu; Kuddisi Okkır, vefat etti; Kaşif Kozinoğlu, vefat etti; Yusuf Erikel, meslektaşım, bir avukat arkadaşımız, bu arkadaşımıza geniz kanseriyle teşhis konuldu, şu anda bununla büyük bir mücadele hâlinde. Şu anda Hükûmetin içerisinde bulunan bakanların bazısı aynı zamanda Yusuf Erikel'in bakanlar kurulu listesinde, içinizde bazı milletvekilleri arkadaşlarımız yine değerli meslektaşımız Yusuf Erikel'in bakanlar kurulu listesinde. Yani Yusuf Erikel tutuklandı, cezaevine atıldı, hakkında dava açıldı ancak kendi bakanlar kurulu listesinde olan kişiler hakkında hiçbir ifade alınmadı, soruşturma açılmadı. Profesör Doktor Mehmet Haberal, dört kez kalp spazmı geçirdi. Yani bu sayıyı arttırmak mümkün. Profesör Doktor Ayşe Yüksel, yine kanser teşhisi konuldu.

Şimdi, burada, hâlen, sıcağı sıcağına, İnsan Hakları Alt Komisyonu gerek Osmaniye'de gerekse Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Pozantı'ya gönderilen arkadaşlarımız cezaevindeki koşulları inceledi. Osmaniye'deki cezaevinde, cezaevine giren tutuklu veya hükümlü çırılçıplak soyularak cezaevine gönderiliyor. Değerli arkadaşlar, bu, insan onuruyla bağdaşacak bir tavır değil, bağdaşacak bir ceza değil. Yani burada cezanın üzerine ayrıca bu şekilde çırılçıplak soyulması, bu cezanın tahammül edici bir yönü yok değerli arkadaşlar. Osmaniye'de aynı şekilde cezaevinde bulunan kadınların çocuklarıyla ilgili "Efendim, hükümlü olmadığı için yemek verilmiyor." deniliyor. "Peki neden verilmiyor?" deniliyor. "Efendim, bu hükümlü değil çünkü hazırlanan bu, Adalet Bakanlığının genelgesinde hükümlü olmayan kişilere iaşe verilemez." deniliyor.

Değerli arkadaşlar, bunun da gerekçesi, aslında Adalet Bakanlığının genelgesine baktığımız zaman -gayet rahat- hükümlü olan kadınlarla birlikte çocuklara, yine çocukların yaşıyla uygun olarak iaşenin verilmesi gerektiğini söylüyor. Ama nedir? Tabii ki, oradaki cezaevi idaresinin kötü ve keyfî tutumlarından kaynaklanan bir husus. Burada da gerekçe olarak, aynı zamanda, cezaevinde bulunanların iaşesinin gıda değerinin düşük olmasının gerekçesi olarak yeteri kadar kaynağın bulunmadığı söyleniyor.

Değerli arkadaşlar, biraz önce arkadaşlarımız Adapazarı'yla ilgili Hükûmetin kaynağı olmadığını söylüyor. Kaynak bulunmayan, "Kaynak yoktur." diyen İktidara ben buradan kaynak gösteriyorum: Değerli arkadaşlar, Citibank'ın vergiye 3 milyar dolar borcu vardı. "Kaynak yoktur." diyen Hükûmete sesleniyorum: Citibank'ın 3 milyar dolar borcu Maliye Bakanının oluruyla affedildi. "Kaynak yok." diyen arkadaşlarımıza kaynak. Peki, Citibank'ın vergi borcu affedilince Citibank ne yaptı? AK PARTİ'nin tekrar iktidara gelişi nedeniyle Citibank AKP'yi tebrik etti aynı şekilde. Yani "Kaynak yoktur." diyen arkadaşlarımıza, bir: Citibank'taki 3 milyar doları affetmemiş olsalardı bu kaynak kullanılabilirdi.

Bu kaynakla ne yapılabilirdi, Citibank'ın 3 milyar dolar vergi borcu affedilmese Bakanın oluruyla? 30 milyon köylümüze 2,9 milyar TL kadar bir para girmiş olacaktı. Bu, aynı zamanda Türkiye'de köylünün bir yıllık mazot tüketimi olan 2 milyon 222 bin tonu karşılamış olacaktı değerli arkadaşlar.

Geliyoruz, yine "Kaynak yoktur." diyen arkadaşlara: Ankara'da Belbeton AŞ'nin piyasa değeri 80-100 trilyon iken 22 trilyona satıldı değerli arkadaşlar. Belbeton, Ankara Büyükşehir Belediyesinin yan kuruluşu. Bu şirketin sadece bir makinesinin sigortası -Anadolu Sigortadan kaskosu yapılmış- 6 trilyon değerli arkadaşlar. Bu şirketin şu anda almış olduğu, yine tekrar -satıldığı hâlde- belediyeden almış olduğu iş: 40 milyon TL'lik bir sözleşme yapılmış durumda, 100 milyonluk ayrı, bir de 500 milyonluk bir iş de Karayolları Genel Müdürlüğünden alınmış durumda. Peki, bu Belbeton AŞ kime satılmış? Genç İnşaata satılmış. Peki, Genç İnşaat firmasının Sayın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilişkisi ne? Çocuklarıyla aynı kavgaya karışınca o kavgada ifadeleri var mıydı? Bir ortaklıkları var mıdır yok mudur? Ve aynı zamanda, bu yapılan işlerle ilgili tretuvar döşemesi ihalesi alınmış, bu ihalede bu taşların üst tabakasında bazalt tozunun olması gerekirken bazalt tozu olmadan bu taşlar yapılıyor mu yapılmıyor mu? Bu konuda hem İçişleri Bakanlığını hem de Sayıştayı göreve davet ediyorum. Yani burada 22 milyon TL'ye satılan Belbeton'un, 40 milyon TL hazır işi, 150 milyon TL ve 500 milyon TL'lik gelecekte yapılan işlerle ilgili yapılmış olan ihaleleri var, aynı zamanda İş Bankasının kuruluşu olan Anadolu Sigortadan da bu demirbaşların sigorta değeri yapılan ihale bedelinin çok çok üzerinde değerli arkadaşlar.

Ben, yine, bir başka kaynak söylemiş olayım: Vatandaşın, asgari ücretinden, içtiği sudan, yediği yemekten vergi alan Hükûmet, borsadan vergi almamakta değerli arkadaşlar. Yani, gerçekten eğer "Kaynak yok." deniliyorsa, borsadan kaynak. Yabancı şirketler ne yapıyor değerli arkadaşlar? Yabancı şirketler -içimizde hukukçu arkadaşlarımız var- Türkiye'de açmış oldukları davaların hepsinde harçtan muaf. Bankalar -millî bankamız kalmadı- bankaların tamamı, açtığı davalarda harçtan muaf. Yani yatırım yapmamanın gerekçesi olarak eğer kaynak yokluğu gösteriliyorsa, gerçekten kaynak var, kaynaklarımız israf ediliyor.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum, önergeye destek vermenizi istirham ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tanal.