GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:42
Tarih:27.01.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ve devamındaki torba kanun değişikliklerinin birinci bölümü üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Küreselleşen dünyada ülkeler, rakiplerinin rekabet üzerine kurduğu oyunlar üzerinden yönetilmektedir. Bu oyunun en önemli değişkeni bilim ve teknolojidir. Bilim ve teknoloji alanında önde gelen ülkeler, geleceğe hâkim olmak üzere oyun kurucu durumdadır. Ülkelerin yapması gereken en büyük hamle ise ülke ve sanayi yapısına uygun teknolojilerle oyuna dâhil olmaktır. Bu sebeple gelişmiş ülkeler yeni teknolojiler bulabilmek için araştırma geliştirme faaliyetlerine büyük önem vermekle birlikte, bu bilgilerin yayılması ve ekonomik uygulama alanını bulabilmesini de sağlamaya çalışmaktadır.

Bir ülkeyi diğerinden üstün kılan bilgi birikimi ve teknolojik altyapının temelini, sanayi yatırımları kadar üniversitelerle yapılan etkin iş birliği de oluşturmaktadır. İşte, işin sırrını çözen birçok ülke, büyük yatırımlarını teknoparklar, bir diğer deyişle teknoloji geliştirme bölgeleri üzerinden güce dönüştürmüşlerdir. Görüştüğümüz kanun teklifi, bilgi ve teknolojiye dayalı güç oyununda "Biz de varız." diyebilmek adına eksiklikleri olsa da doğru bir hamledir, ancak bilgiye ulaşmak, teknolojiyi geliştirmek ve bunu ekonomiye dönüştürmek için sadece kanuni bir düzenleme yeterli değildir.

Teknoloji geliştirme bölgelerinin en önemli kuruluş amacı, üniversitelerdeki bilgi birikiminin en kısa yoldan sanayiye aktarılmasıdır. 2020 itibarıyla ülkemizde şu an eğitim veren 207 üniversite bulunmaktadır; bu üniversitelerin 130'u devlet, 77'si özel üniversite statüsündedir. Bu üniversitelerin 129'u AK PARTİ'si iktidarı döneminde açılmıştır. Bu kadar çok üniversite açılması bir başarı mıdır? Üniversite açmak bina dikmekle eş değer sayılınca 129 değil, 1.129 üniversite de açabilirsiniz. Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? "Bazı üniversitelerimiz istediğimiz yere ulaşamamış noktada." Haklı ama istediği yere ulaşamamış noktadaki üniversiteler kendi iktidarları döneminde açıldı. Üniversite mezunu olduğu hâlde iş bulamayan, üniversiteyi bitirdiği hâlde meslek sahibi olamayan genç sayımız dikkate alındığında bu bir başarı değil, plansızlıktır. Üniversiteler söz konusu olunca ortak kanımız, bu kurumların özerk, bağımsız bilim yuvaları olduğu yönünde idi. Hâlâ öyle mi? Resmî Gazete'de yayınlanan, Cumhurbaşkanı kararnamesine göre atanan kayyum rektörler gerçeği ortadayken, akademik eğitimi bambaşka bir bilim dalı olmasına rağmen alakasız üniversitelere, fakültelere dekan atamaları alışkanlık hâline gelmişken, laboratuvarı, akademik kadrosu olmadığı için farklı illerde, farklı üniversitelere geçici olarak görevlendirilen, gönderilen öğrenciler bulunurken ne özerklikten ne bağımsızlıktan ne de bilim yuvasından bahsedebiliriz ne de bu üniversitelerin bilgi birikimlerini en kısa yoldan sanayiye aktarılabilmesinden.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde ilk teknopark 1985 yılında kurulmuştur. 2001 yılında kabul edilen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu'ndan itibaren kurulan teknokent sayısı 85'tir ancak 71'i aktif hâldedir. Tekrar üniversite sayımızı ve açmakla övünülen yeni üniversite sayımızı hatırlatmak istiyorum: Üniversite sayısı 207, AK PARTİ'sinin açtığı üniversite sayısı 129. Üniversitelerle iş birliği hâlinde olan teknokent sayısı ise 71. Neredeyse her ilimizde üniversite var, üniversitelerin fakülteleri var, meslek yüksekokulları var hatta birçok ilimizde fazlasıyla var ama değil üniversite sayımız il sayımız kadar teknokentimiz yok. Her ilde teknokent olmak zorunda mı? Hayır. Ancak bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltmak, yerel ekonomiyi canlandırmak, bölgeye sermaye çekmek, KOBİ'lerin yatırım ve üretim potansiyelini artırmak gibi bir hedefimiz varsa cevap evet. Her üniversite teknokent kurmak zorunda mı? Hayır. Ama neredeyse her ile üniversite açmışsanız, bir alan tahsis etmişseniz, akademik personel görevlendirmişseniz ve bu üniversiteleri gerçekten üniversite hâline getirmek gibi bir hedef peşindeyseniz cevap evet.

Bugün, üniversitelerimiz yapısal, yönetsel sorunlar yanında ekonomik sorunlarla da boğuşmaktadır. Bu nedenledir ki AR-GE yatırımları birçok üniversite için lüks sayılmaktadır. 2018 yılında 152 üniversite bütçesinin yaklaşık yüzde 4'ünü AR-GE faaliyetleri kapsamında kullanmış, sadece 8 üniversite bütçesinde yüzde 15 ve üzerinde bir oranı teknolojinin altyapısını oluşturan AR-GE faaliyetleri için ayırmıştır. Birçok üniversite de araştırma geliştirme faaliyetlerinde bulunmak yerine gayrimenkul yatırımcılığına soyunmuş, teknoparkta hizmet veren firmalara bina kiralamak suretiyle gerçek amaçtan uzaklaşılmıştır.

Teknoloji geliştirme bölgelerinin en önemli ayaklarından biri, olmazsa olmazı üniversitelerimiz. Kanun teklifinin Komisyondaki görüşmeleri sırasında seçim bölgemdeki bir üniversite rektörünün uygulamaları da konuşuldu. Daha sonra kendisi istifa etmek zorunda kaldı ama tekrarlanmaması gereken bir örnek olması açısından burada da dikkatinize sunmak istiyorum.

Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ atanmasının hemen ardından kendisini Pamukkale Teknopark'ın Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü atamış, kendisine ve danışman olarak görevlendirdiği bir kişiye yüksek maaş bağlamıştır. Rektörün kendi kendisine yaptığı görevlendirmeler sonucu Pamukkale Teknopark'ta yaklaşık yüzde 40 hissesi bulunan Denizli Sanayi Odası, Denizli Ticaret Odası, Denizli Ticaret Borsası ve Denizli İhracatçılar Birliği Başkanları Teknokent Yönetim Kurulundan istifa etmişlerdir. Olayın duyulması üzerine Sanayi Bakan Yardımcısı Rektörle görüşmüş ve teknoparkla ilgili görevlerinden istifa etmesi sağlanmıştır. Daha sonra da YÖK bahsi geçen Rektörü görevden almıştır.

Bilim, teknoloji ve sanayi iş birliği ülke ekonomisinin kalkınmasında bir kurtuluş reçetesi gibidir. Sağlıksız ekonomimizin tedavisinde uygulanacak reçete ancak bilinçli kullanım sağlanırsa sonuç verecektir. Bahsettiğim konu belki münferit bir örnektir ama üniversite-sanayi iş birliğini sağlamak, araştırma geliştirme projelerine destek vermek için kullanılması gereken bir yetki, eş dost kalkınması için arpalık olarak değerlendirilirse kurtuluş reçetesinin de işe yaramayacağı ortadadır.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz teklifle Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu başta olmak üzere 8 kanunda değişiklik yapılmaktadır. Tabii ki mali konularda, vergi muafiyet oranlarının değiştirilmesi gibi konularda birçok kanun teklifinde olduğu gibi bu kanun teklifinde de Cumhurbaşkanına yetki verilmektedir. Teknoloji geliştirme bölgelerinin kurulması, vergi ve diğer avantajların sağlanması azami önemdedir. Ancak mevcut teknoparklarımızın durumu, ihracatımıza katkısının olup olmadığı, kâr zarar analizi de detaylı ele alınması gereken konular arasındadır.

Bakınız, teknoparklarımız çalışıyor ama ihracattaki yüksek teknoloji ürün oranımız sürekli azalıyor. Ne yazık ki AR-GE'nin ötesine geçemiyor, ürün odaklı çalışmayı bilmiyoruz. Prototip var ama ürün yok, ürün var ama pazarlama yok. Tabii ki teknoparklar birçok mühendisin kendisini geliştirmesine katkı sağladı. Ancak bu mühendislerimiz de beyin göçünün kurbanı oldu, biz yetiştirdik eller faydalandı.

Teklifte "Teknoloji geliştirme bölgelerini yaygınlaştıralım, bölge dışında açılacak kuluçka merkezlerini de destek ve muafiyetlerden yararlandıralım." denilmektedir. Atölye binaları ya da kuluçka merkezleri daha çok ihtisas teknoloji bölgelerinde yapılırsa ve efektif kullanılma eğilimi varsa amaca hizmet eder. Bunun dışında, tematik kümelendirme yapılmadan büyük maliyetlerle AR-GE binası yapımı, yaygın atölyelerin inşa edilmesi gereksiz masraflara yol açabilir. Araştırma geliştirme ve teknoloji üretme kapasitesi ve potansiyeli olmayan yerlere teknopark açılması, bunun siyasi yönlendirmelere göre bir yarış hâlini alması kamu kaynaklarının çarçur edilmesine sebebiyet verebilir. Oysaki bunun yerine Bakanlık, sınırlı kaynaklarını, farklı destek mekanizmalarını geliştirerek gerek teknoloji geliştirme bölgelerinin içindeki gerekse KOBİ veya teknoloji geliştirme bölgeleri dışındaki küçük sanayi esnafımızın acil AR-GE ve inovasyona yönelik proje, niyet ve girişimlerini doğrudan destekleme yoluna giderek de destekleyebilir. Bunun hayata geçirilmesi hem doğrudan teknoloji geliştirme bölgelerinin kuruluş amacına uygun hem de ülkenin genel ihtiyacı olan teknolojik geliştirme bölgelerine yönelik elzem ve hedef odaklı bir adım olacaktır.

AR-GE ürünlerinin ticaretlendirilmesi konusu bu konuyu da doğrudan ilgilendiriyor. AR-GE ürünlerinin ticarileştirilmesi konusunda yeni bir alt ekosistemin genel sisteme eklemlendirilmesi uygun olacaktır. Bugün Türkiye'nin mikro teknolojilerde attığı adımların temelini oluşturan KOBİ AR-GE teknoloji destekleme ve teşviklerinin her türlü artırılması gerekir. Büyük sanayinin özellikle dünya çapında büyük markalar yaratacak gerek teknoloji gerekse yönetimsel yapılarını güçlendirip onların elini güçlendirecek devlet girişimli operasyonların devreye sokulması gerekmektedir. Buraya dönük de Uzak Asya ve Güney Asya modellerinde olduğu gibi gerekirse müdahil devlet olup bazı siparişlere dayalı desteklerin sağlanması, izlenmesi ve sonuçlandırılması yönünde özel sektörle birlikte hareket edecek kamu mekanizmalarının kurulması gerekmektedir.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)