| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 20.03.2012 |
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; yaklaşık bir yıl devam eden ve her günü ayrı bir zaferle taçlandırılan Çanakkale savaşlarının 97'nci yıl dönümü münasebetiyle şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Afganistan'da şehit olan 12 askerimize de rahmet, ailelerine sabır diliyorum. İnanıyorum ki Cenabıallah onları cennetinde buluşturacaktır. Onların aziz hatırasına hürmeten, temiz ve saf kanlarıyla sulayarak vatan yaptıkları bu toprakları böldürtmeyeceğimizin, Türk Bayrağı'nı gönderden indirmeyeceğimizin ve Türk milletini parçalatmayacağımızın sözünü vererek onlara olan borcumuzu bir parça ödeyebileceğimizi ifade etmek istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen, cezaevlerinin şartlarının, mahkûmların sorunlarının araştırılması için Meclis araştırması açılması hakkındaki önergeyle ilgili olarak sözlerime başlarken 12 Haziranda tecelli eden millî irade kapsamında Türk milletine vekil olan İstanbul Milletvekili Sayın Engin Alan ile başında şapka olmadığı için tilki ve çakal tarafından dövülen tavşan mantığıyla cezaevinde bulunan tüm mazlumları da saygıyla selamlıyorum.
Uzun tutukluluk sürelerinin düzenlendiği CMK maddelerini değiştirmeyen, mağduriyetleri gidermeyen, milletin vekili ve millet iradesinin tecellisi olarak milletvekili seçilen İstanbul Milletvekili Engin Alan ve diğer milletvekillerinin görev yapmasını engelleyen düzenlemeleri ortadan kaldırma iradesini ortaya koymayan Hükûmeti de ayıplıyor ve kınıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; cezaevlerinin dâhil olduğu sistemin aktörlerinden birisi mahpus, diğeri cezaevi ve bir başkası da cezalandırma rejimidir. Evvela, cezaevlerinin dış korumasının Adalet Bakanlığı personeli yani özel güvenlik tarafından yapılmasının sağlanması önemlidir. Jandarmanın personel yetersizliği bahanesiyle duruşmaya giden mahkûmlara sorun çıkarması çok önemli bir konudur. Bu görevin özel güvenliğe verilmesi önemlidir. Bu konuda var olan kadroların ve yasal düzenlemelerin bir an evvel hayata geçirilmesi gereklidir.
İnfaz sisteminin en önemli unsurlarından bir diğeri de başta infaz memurları olmak üzere tüm görevlilerdir ve bu görevliler ciddi sıkıntılar çekmektedir. Hapis sistemini bir ıslah olarak gören ceza sistemimiz içinde doğal olarak, mahpus edilenle en yakından temas eden ceza infaz memurlarının maddi, manevi ihtiyaçlarının giderilmesi önem arz etmektedir. Dolayısıyla, önce ceza infaz memurlarının sorunlarını konuşmak ve çözmek gereklidir. Bu sorunları bir örnekle anlatmak istiyorum: L tipi bir cezaevinde bir infaz koruma memuru günlük ortalama 18 kilometre yürümektedir, F tipinde bu rakam 12 kilometredir. Mahpus, avukat getir götür toplam 18 kilometre ve yirmi beş yıl çalışan bir infaz koruma memuru bunu hayatının sekiz buçuk yılı boyunca yapmaktadır. Sekiz buçuk yıl boyunca günde 18 kilometre yol ve bizim, Genel Kurul salonuna bile getirebildiğimiz telefon yok, bilgisayar yok. Sekiz buçuk yıl her gün üst araması yapılarak girilen bir iş yeri ve mahpuslarla geçirilen, mahpus gibi yaşanan, geçirilen günler. İstedikleri atla, deve değil.
Emniyet ve güvenlik hizmetleri sınıfına dâhil olmak istiyor ceza infaz koruma memurları ve 5510 sayılı Kanun'un 40'ıncı maddesi çerçevesinde yıpranma hakkı istiyorlar.
Fazla çalışma ücretiyle ilgili, Adalet Bakanlığı diğer çalışanlarıyla beraber fazla çalışma ücretlerinden faydalanmak istiyorlar.
İnfaz kurumları çalışanlarına verilen ücretin görevlerinin zorluk derecesine göre, emeklilerinin de hak ettikleri statüye göre ek göstergelerinin düzenlenerek artırılmasını talep ediyorlar.
6111 sayılı Yasa'yla Adalet Bakanlığı diğer çalışanlarına verilen sendikal örgütlenme hakkını istiyor ceza infaz koruma memurları.
Ayrıca, can güvenliği kapsamında kendilerine görev başındayken verilen silahların emekli olduktan sonra da harçlardan da muaf tutulmak suretiyle devamını istiyorlar.
Ceza infaz kurumlarında çalışan ceza infaz koruma memurlarının sendikal örgütlenmeleri olmadığı için bu konuların tartışıldığı platformlarda, hiç olmazsa kurdukları derneklerin muhatap alınmasını istiyorlar.
Bu sorunlar giderilmeden sağlıklı bir ceza infaz sisteminden bahsetmek mümkün değil. Diğer yandan, öncelikle sisteme dâhil edilen yeni modern cezaevlerinin olması fiziksel sorunları çözememekte. Bugün cezaevlerimizdeki kapasite 80 bin kişilik ama sıkıştırılarak 116 bine çıkarılmış bir rakam fakat tutuklu ve hükümlü sayısı 130 bin civarında. Aradaki farkın ortaya çıkardığı sorunlar şunlar:
Her bir mahpusa yatak verilememekte yani mahpuslar iki üç vardiya şeklinde uyuyabilmektedirler. Yeni yataklar açabilmek için ortak kullanım alanları yatakhaneye çevrilmekte ve alanlar daralmakta. Resim, müzik gibi rehabilite enstrümanları ya azaltılmakta ya da tamamen kaldırılmaktadır. Yemek için ayrılan imkânlar kapasitenin üstünde insana yetmemekte ve kalite iyice düşmektedir. Mahpusların yıkanmaları ise başlı başına bir sorun teşkil etmektedir.
Her vesile ile cumhuriyet döneminin rekorlarından bahseden Hükûmet, bazı rekorlarından da bahsetmelidir. Mesela, Türkiye, Avrupa'nın en fazla cezaevi olan devletlerindendir. Türkiye, Avrupa'nın en fazla mahpus sayısı olan devletlerindendir. Türkiye, Avrupa'nın en fazla tutukluluk süresi yaşatan bir ceza rejimine sahiptir. 2002'de 59 bin civarında olan mahpus ve bu rakamın ancak yüzde 15'i tutuklu olan Türkiye'de, bugün itibarıyla, 130 binin üzerinde mahpus ve bunun yüzde 50'ye yakını tutukludur. Bu korkunç rakamların sebebi, on yıldır devleti yöneten AKP hükûmetleridir. Geride bıraktığımız dokuz yılı aşan sürede AKP'nin yargıyı ele geçirme, yönlendirme ve yönetme ihtirası bu tablonun temel sebebidir.
Yargı kavramı, artık, zihinlerde adalet, tarafsızlık, eşitlik hissi uyandırmamaktadır. Yargı, artık, zihinlerde AKP'nin emrinde, onun bir parçası ve AKP gibi düşünmeyenler için bir korku hissi uyandırmaktadır. AKP, bir dönem emrinde olmadığı için çamur attığı, en ağır eleştirileri yönelttiği, hatta mezheplerin yönettiğini ifade ettiği yargıya, 12 Eylül 2010 Anayasa referandumundan ve ona bağlı yasaların çıkarılıp uygulanmasından sonra toz kondurmamaya başlamıştır. Sincan'da dedelerin hâkim ataması yaptığı ifade edilmiş, yeni düzenlemelerden sonra uygun hâkimlerin, savcıların özel davalara atanması temin edilerek güya sorun çözülmüştür. Zaman zaman bizlere de "Siz neden kendi yargınızın peşinde koşturmuyorsunuz?" diyenler de var, yok değil. Bizler, Türk milleti adına karar verenlerin, ne mezhepçilerin ne siyasetçilerin ne de cemaatçilerin, sadece ve sadece Türk milletinin hâkim ve savcısı olmasından yanayız.
Yargıya bu kadar hevesli, ihtiraslı olma arzusu AKP'ye avantajlar da sağlamıştır. Mesela kayıp trilyon davası gayet güzel sonuçlanmıştır. Mesela saf ve temiz Müslümanların sadaka, fitre, zekât ve kurban paraları ile kendilerine televizyon kanalı kuran, gemi alan, siyaset yapan dolandırıcılar kollanıp korunabilmişlerdir. Mesela domuz bağıyla insanları katledenler ıslık çalarak mapushanelerden çıkıp gidebilmiştir. Suikast davası bahanesiyle kozmik odalar deşifre edilebilmiştir. AKP bürokrat ve siyasetçilerini sıkıntıya sokabilecek davalar nedense zaman aşımına uğramıştır. Bölücübaşının örgütünü İmralı'dan yönetmesine müsaade edilmiştir. "Terörle müzakeremiz var, hele şu KCK'yı birkaç yıl gündeme getirmeyelim." denilebilmiştir. Yargıya "İstikamet Habur, marş marş!" denilerek mobil mahkemeler kurulabilmiştir. Şike soruşturması seçimlerde AKP'ye zarar vermesin diye seçim sonrasına bırakılabilmiştir. AKP'li olmayan belediyeler üzerinde yargı aracılığıyla operasyonlar yapılmış, âdeta 2014 mahallî seçimlerinin altyapısı hazırlanabilmiştir.
Yargıyı HSYK üzerinden hizaya getirdiniz. Bürokrasi, akademi, üniversite ve yargı, her yeri ele geçirdiniz. Artık Bavyera'daki zalimlerden kaçıp Berlin'de sığınacak hâkim de yok. Savcı unvanının önüne "cumhuriyet" kelimesini ekleyen Mahmut Esat Bozkurt'un mezarda kemikleri sızım sızım sızlıyor. Siz iktidara gelirken Fırat'ın kenarında otlayan kuzunun sorumluluğundan bahsediyordunuz. Şimdi o kuzu düşüncelerinden dolayı tutuklu. O sürüdeki çoban köpeği örgütten dolayı tutuklu, pençeleri olduğu için silahlı örgütten dolayı tutuklu. Çoban ise örgüte yardım ve yataklıktan tutuklu. Ahali korku imparatorluğu içinde kıvranıp duruyor. Sürüye saldıran çakallar ise sizden çok memnunlar, ne zaman vereceğinizi bekliyorlar.
Bu vesile ile Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma önergesi lehinde olacağımızı ifade eder, yüce Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.