| Konu: | Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 28.01.2021 |
HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce cezaevinde bulunan siyasi tutsak konumundaki arkadaşlarımıza bir selam göndermek istiyorum. Sebahat Tuncel, Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak, Çağlar Demirel, Nurhayat Altun, Gülser Yıldırım, Leyla Güven, Ayşe Gökkan, İdris Baluken, Selahattin Demirtaş, Musa Farisoğulları, Abdullah Zeydan, Adnan Selçuk Mızraklı; sizi buradan en derin saygılarımızla selamlıyoruz, mücadeleniz dışarıda devam ediyor; çıkacağınız gün yakındır, umut ediyoruz en yakın zamanda çıkıp siyasi faaliyetlerinize devam edeceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, kanunla ilgili fikirlerimizi dün de dile getirdik bugün de ilerleyen maddelerde düşüncelerimizi belirteceğiz ama ülkenin içinde bulunduğu yakıcı konulara da dikkat çekmekte biz yarar görüyoruz. Şu an cezaevinde bulunan siyasi tutsakların altmış üç gündür süresiz, dönüşümlü bir açlık grevi durumu söz konusudur. Bu konuda bu ülkenin en meşru mekânı, organı bir şey söyleyecek mi acaba, muhalefetinden tutun iktidarına kadar? Cezaevinde uygulanan koşullar, şiddet gözler önündedir. Günlerdir medyada dile getiriliyor, çıplak aramadan tutun, işkenceden tutun, kaçırmalardan tutun; onlarca böyle gayrimeşru, gayrihukuki durumlar vardır. Şimdi ülkenin içinde bulunduğu durum, açlık grevi durumu; buna kör, sağır, dilsiz kalamayız. Şu an dönüşümlüdür ama yarınki durumu biz kestiremeyiz. Biliyoruz, iktidar ülkenin tamamını bir cezaevine çevirmiştir.
Bu açlık grevinin sebeplerine de biraz değinmek istiyorum. Seversiniz sevmezsiniz, katılırsınız katılmazsınız ama siz, cezaevinde bulunan insanlar üzerinde mutlak bir tecridi reva görürseniz bunu da bizim partimizin, halkımızın, hareketimizin kabul etmesi mümkün değildir. Birkaç veriyi de burada söyleyelim: Bakınız, İmralı Cezaevinde 2011 yılından 2021 yılına -on yıl geçmiş- binin üzerinde avukat başvurusu vardır, bunlardan sadece, 2018'in sonunda başlayan 2019'un ortalarına kadar devam eden açlık grevleri sonucunda avukatlar Sayın Öcalan'la 5 defa görüşme gerçekleştirmiştir ve geçen eylül ayında, 2020'nin Eylül ayında havadan sebep, sudan sebeplerden dolayı altı ay avukat görüş yasağı getirilmiş. Biz burada devlet yetkililerini, iktidarı biraz ciddiyete davet ediyoruz. İmralı tarihinde, yirmi iki yıldır, 27 Eylül 2020'de ailesini telefonla 1 defa aramış Sayın Öcalan ve Eylül 2020'de Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından altı ay telefon görüş yasağı verilmiş. Fikirlere katılın demiyoruz, düşüncelerde çok da ortaklaşın demiyoruz ama bu ülkenin hukuku, yasası lastiğe dönmüş, nereye çekiyorsanız oraya gidiyor. Bu hukuk, bu yasa, bu kanun, bu Anayasa kişilere göre mi uygulanacak? Bir an önce, yetkililer sorumluluk üstlenmelidir, görevini yerine getirmelidir. Tabii ki biz biliyoruz, İmralı'da uygulanan tecrit Kürt sorunundan kaynaklıdır. Kürt sorunu, Kürt meselesi Türkiye siyasi tarihinde köklü ve derin bir sorundur; siz bu sorunu askerî fantezilerle çözemezsiniz. Bakınız, Kürt sorunu ulusallıktan ziyade artık uluslararası bir sorun hâline geldi; artık Türkiye'nin ve Kürt tarafının birlikte çözme meselesinden ziyade uluslararası bir platformda çözülmesi gerekiyor çünkü büyük bir güven bunalımı vardır; biz söylüyoruz arkadaşlar.
Açlık grevi, tabii ki cezaevlerinde dönem dönem yapılan bir direniş yöntemidir. HDP burada ne önericisidir ne de farklı bir durumdur ama bu açlık grevi durumunu demokratik yol, yöntemlerle, müzakerelerle bir aşamaya taşırsak önümüzdeki günlerde tahribatların önüne geçmiş oluruz, derin toplumsal sorunları daha da derinleştirmeyiz. Bir hayal dünyasında yaşıyorsunuz; asimilasyonla, tekçi zihniyetlerle, baskı yöntemleriyle, tutuklamalarla, gözaltılarla Kürt meselesini çözmeye kalkıyorsunuz. Daha dün, 90'larda bu ülkede insanlar kaybedildi; bu ülkede 10 binin üzerinde, 17 bin faili meçhul insandan bahsediliyor, katili yargı önüne çıkarılmamış. Uğur Kaymazlar vardır, Ceylan Önkul'lar vardır ve bunun yansıması itibarıyla Türkiye metropollerinde de büyük sorunlar vardır, karşılıklı yaşanan can kayıpları vardır, binlerce on binlerce ama yetkili kişiler, bu kürsüde, ölü sayısı üzerinden bir rekabete girişmişler; ölü sayıyorlar, öldürülen insanı sayıyorlar. Kürt sorunu bu şekilde çözülemez. Er veya geç, iktidarda hangi parti olursa olsun, bu sorunu masaya gelerek çözecektir. Bu çatışmalı ortam sorunları, acıları da daha da derinleştirecek, olan bu halkın evlatlarına olacak.
Millî duygularla, ırkçı duygularla birbirine karşı düşmanlaştırılan bir halk yaratmaya çalışıyorsunuz. Tabii ki biz, çözümde de demokratik, adil bir barışın sağlanmasını istiyoruz. Kürtlerin iradesini tanımayan, Kürtlerin özgürlüğüne saygı duymayan bir çözüm fantezisinin de başarı şansı yoktur. Biz, tabii ki, bu son beş yıllık süreci de ayrıntılı bir şekilde takip ediyoruz. Devlet mekanizması, rasyonel devlet aklı ortada yok, bazı şeyleri mafyavari yöntemlere havale etmiş, bazı meseleleri illegal yapılanmalara havale etmiş.
Bu ülkenin en meşru partisini -en meşru yöneticileri tutuklanınca da- terörle, teröristlikle itham etmektedirler. Var, sizin partinizde de Kürt kökenli vekilleriniz var. HDP'de siyaset yapan, tutuklanan siyasetçileri teröristlikle itham edemezsiniz. Sizin terörist olarak gördüğünüz siyasetçiler kendi halkının kahramanlarıdır. Bunu da böyle bilmek lazım değerli arkadaşlar.
CPT meselesi var. Yirmi iki yıldır İmralı Adası'nı, Sayın Öcalan'ı 8 defa cezaevinde ziyaret etmiş, kimi tespitlerde bulunmuştur, kimi hak ihlallerini belirtmiştir, bu hak ihlallerine çözüm getirmesi için iktidarı uyarmıştır. Bakınız, 11 Ocak ve 25 Ocak arasında da CPT burada kimi ziyaretler yaptı, Hükûmet yetkilileriyle görüştü ve kimi kurumlarla, İnsan Hakları Derneğiyle görüştü, İmralı Adası'na gitmemesine rağmen bu durumu da belirtti. CPT'ye de çağrımızdır: Bir an önce Türkiye cezaevlerinde bulunan siyasi tutsaklara ve diğer tutsaklara yapılan hak ihlallerinin karşısında durun ve karşısında durmaya çağırıyoruz.
Değerli arkadaşlar, Kürt sorunu bu gidişle daha da derinleşecektir. Türkiye, Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ziyaretlerinde bulunmaktadır, oradaki yetkililerle görüşmektedir; kendi içinde Kürt siyasetçilerini, HDP siyasetçilerini bastırmak için elinden geleni yapıyor, şimdi kimi entrikalar peşine düşmüştür ve Kürtler arası bir çatışmayı ve çarpışmayı tetiklemektedir.
Ben özellikle buradan halkımıza sesleniyorum: Özellikle Kürt halkı arasında ya da diğer halklar arasında herhangi bir çatışmaya, herhangi çarpışmaya karşı sağduyulu durmalısınız. Kardeş kanının dökülmemesi için, Kürtler arasındaki çatışmanın olmaması için herkes rol ve misyonunu oynamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, İmralı meselesi, Sayın Öcalan meselesi siyasal bir mesele, politik bir mesele olduğu için biz de burada aile boyutunu fazla gündeme getirmek istemiyoruz, gerçekçi de bulmuyoruz ama ailesi olmam itibarıyla da çeşitli tarihlerde Adalet Bakanlığına yazı yazıyoruz, görüşme talebimiz var, görüşme yapmak istiyoruz "Bu tecridi ortadan kaldırın." diyoruz ama görünen o ki ne yazılan dilekçelere cevap ne de yazılan başvurulara bir cevap var. Bu Hükûmet bir an önce aklını başına almalıdır. Türkiye'deki o kıytırık 80 darbesinin sonucu oluşturulan 82 Anayasası'nı da kısmen uygulasa cezaevindeki tecritler ve bu gerilim ortamına son vermiş olur.
Ben buradan tekrardan halkımızı saygıyla selamlıyorum, Meclise de başarılar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)