| Konu: | Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 28.01.2021 |
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ifade ve örgütlenme özgürlüğü için mücadele eden tüm siyasi tutsakları, akademisyenleri, gazetecileri ve açlık grevi direnişçilerini buradan selamlıyorum. Antidemokratik bir yöntemle katılımcılıktan uzak bir yasa yine gündemimizdedir. Baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji gibi bir konuyla ilgili kanun çıkarıyorsanız biraz daha özen göstermeli ve kapsayıcı olmak zorundasınız. Mesela, bu kanunda bahsi geçen bir kurul var; Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu. Bu kurul en son 2016 yılında kamuoyuna bir sonuç raporu yayınlamış, o günden bugüne ne yaptığı bilinmiyor. Mevcut saray rejimi kapsamında oluşturulan kurulların kamuoyuna hesap verme gibi bir yaklaşımı olmadığını biliyoruz. Hiç kadın üyesi olmayan bu erkekler kulübünün toplantıları için ne kadar bütçe ayrılmış ve bu bütçenin nereye harcandığını da bilmiyoruz.
Sayın milletvekilleri, bilim ve teknolojinin gelişmesinin ön koşulu, dogmalardan uzak bilimsel faaliyetin, akademik özgürlüğün ifade ve örgütlenme hürriyetinin tanınmış olmasıdır. Bu ülkede barış bildirisine imza attığı için haksız, hukuksuz bir şekilde akademisyenler ihraç edildi. KHK'lerle 117 üniversiteden ihraç edilen 6 binden fazla akademisyen varken geride kalan akademisyenlerden bilimsel üretim beklenemez. AKP iktidarına rağmen işini saygın bir şekilde yürütmeye çalışan bilim insanlarını tenzih ediyorum. Tabii ki AKP iktidarının özellikle son beş yıldır uyguladığı politikalar bilimi değil, karanlığı beslemektedir. Üniversite açmayı bina açmak sanan bu yaklaşımın Şehir Üniversitesini nasıl açtığını ve nasıl kapattığını biliyoruz, üniversitelere nasıl kayyum atadığını biliyoruz. Akademisyenleri iktidarın memurları gibi görürseniz bilimsellikten söz edemezsiniz. Talimatla bilim üretemezsiniz. Üniversitelere kayyum zihniyetiyle yaklaşırsanız teknolojik gelişmeden bahsedemezsiniz. Bilimsel ve teknolojik gelişimin önündeki en büyük engel iktidarınızdır. Dünyanın ilk 100 üniversitesi içerisinde tek bir üniversiteniz yoksa veya herhangi bir alanda öncü değilseniz dönüp aynaya bakmak ve karanlık yüzünüzü görmek zorundasınız.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede üniversite okumak artık külfetli ve riskli bir hâl almıştır. Üniversite okuyan, KYK borcuyla mezun oluyor, borçlarını ödeyemediği için icralık oluyor. KPSS'de 90'ın üzerinde puan alsa bile torpili olmadığı için işe giremiyor. Üniversiteli işsiz genç sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Daha vahim bir tablo üniversite terk oranlarında ortaya çıkıyor. Gençler sadece üniversiteleri değil, işsiz kaldıkları, baskı gördükleri ve kendilerini özgür hissetmedikleri bu ülkeyi de terk etmek istiyor. İktidarınız sadece hukuksuzluk değil, umutsuzluk da yaratıyor.
Bugün, ithal işitme cihazlarından tıbbi ilaçlara, tekerlekli sandalyeden tüm medikallere, eğitimden ticarete kullanılan teknolojide ne kadar dışa bağımlı kaldığımız ortadadır. El attığı her işe tekçilik ve kayyum mantığıyla yaklaşan iktidarınız toplumun faydasına olan bir teknoloji çıkaramaz; çıkarsa çıkarsa savaşa, ranta, yandaşa hizmet eden ölüm teknolojileri çıkarır.
Montajını yaptığınız savaş araçlarıyla övünüyorsunuz. Teknolojiyi toplumun yararı ve hizmeti için değil, toplumu baskı altına almak ve kendinize güç devşirecek bir alan olarak görüyorsunuz. Teknoloji deyince SİHA'lar, İHA'lar ve savaş dışında da bir dünyanın olduğunu fark etmelisiniz, bu da barış dünyasıdır. Emin olun ki, size rağmen barışı bu ülkeye biz getireceğiz.
Değerli arkadaşlar, teknolojik üretim hukuktan, basın özgürlüğünden, kadına yönelik eşitlik politikalarından, yolsuzluğun önlenmesinden bağımsız değildir. Teknoloji geliştirme merkezlerine yüklenen misyonun yerine gelebilmesi karanlık zihniyetinizin, hukuksuzluğunuzun durdurulmasıyla mümkündür. Düşünce özgürlüğü, haber alma hakkı gibi ilkeler anlayışınızda zaten yok; iletişim teknolojilerini de yalan, propaganda ve manipülasyon için kullanıyorsunuz. Gazetecileri, yazarları, akademisyenleri, sanatçıları, öğrencileri yani düşüncesini ifade eden herkesi sizden farklı düşündüğü için terör yaftasıyla suçluyorsunuz. Cezaevlerinde tecride, hak ihlallerine, işkenceye karşı başlayan açlık grevleri 63'üncü gününde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) - Tutsakların bu haklı talepleri hukukun gereğidir. Hayati riskler oluşmadan bu hukuksuzluğa son verin. Savaş siyasetinde ısrar ettikçe halklarımızın acısını çoğaltıyor, toplumu büyük bir yıkıma sürüklüyorsunuz. Çatışma, savaş, tecrit çözüm değildir; çözüm müzakeredir, nihayetinde gelinecek yer müzakere masasıdır. Kürt sorununun çözümü Sayın Öcalan'ın üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin kaldırılmasından geçer. Çatışma ve savaşta ısrar ederek, Anayasa'yı ve Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayarak, AİHM kararlarını tanımayarak, kendinizi hukukun üstünde görerek iktidarınızı daha fazla sürdüremeyeceksiniz.
Halkımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)