GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında İş Birliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:44
Tarih:09.02.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 235 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında İş Birliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Sorumlu ve millî siyasetimizin bir gereği olarak Azerbaycan'la yapılan bu anlaşmayı destekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ Grubu olarak sahadayız; vatandaşımız kan ağlıyor işin doğrusu; esnafın, çiftçinin, emeklinin, işsizin içinde bulunduğu zor durumu Hükûmet ve iktidar partisi anlamıyor, anlamaya çalışmıyor veya anlamak işine gelmiyor, öyle olacak herhâlde.

Tabii gündemimiz ekonomik kriz, yoksulluk ve Türkiye'nin fakirleşmesi. Resmî rakamlara bakacak olursak Türkiye'de geniş tanımlı işsizliğe göre 10,6 milyon işsiz var, en son açıklanan TÜİK verisidir bu. Türkiye, AK PARTİ hükûmetleri döneminde "çalışan yoksullar" kavramıyla tanıştı; asgari ücret artık asgari ücret olmaktan çıktı, bir ortalama ücret hâline geldi, çalışanların yüzde 43'ü asgari ücretli.

Aynı zamanda, yine, TÜİK rakamlarına göre çalışanların yüzde 31'i kayıt dışı; kayıt dışı olanlar tabiatıyla asgari ücretin dahi altında ücret alan insanlar.

Yine, Cumhurbaşkanlığı 2021 Yılı Programı'na baktığımızda 8,8 milyon kişinin sosyal yardım aldığını görüyoruz, sayfa 319 yani belgesiyle -bazen bize şu söyleniyor "Bu rakamları nereden buluyorsunuz?" diye- referans vererek konuşuyoruz.

Yine, Cumhurbaşkanlığı programına göre 877 bin kişi İŞKUR üzerinden çalışıyor. Bunun da kaliteli, nitelikli bir istihdam olduğunu söyleme imkânımız yok.

1 milyon civarında insanımız 1.500 TL'nin altında emekli maaşı alıyor.

Göreli yoksulluk oranı, yine Cumhurbaşkanlığı programına göre -sayfa 315'te- yüzde 21,3. Hani "yoksulluk" kavramında farklı farklı tanımlar var, burada baktığımızda, Cumhurbaşkanlığı programının esas aldığı yoksulluk tanımına göre Türkiye'nin yüzde 21,3'ü yoksuldur; bu da 17,7 milyon kişi yapıyor.

Tabii, bunları aslında söylemeye çok da fazla gerek yok çünkü ekonomik krizi en güzel şekilde yandaşlar açıkladı. Son günlerde birkaç beyanata baktığımızda yoksullukta ve fakirlikte gelinen noktanın ne olduğunu aslında görebiliyoruz. Yandaş bir ilahiyatçı yandaş bir televizyonda fakirliğin, yoksulluğun faziletini anlatıyor. Niye böyle bir şey anlatılsın? Bugünkü durumu herhâlde biraz içselleştirmek amacıyla olsa gerek.

TRT "Çöpten nasıl sağlıklı gıda toplanır?" buna ilişkin bir manuel ortaya koyuyor, bunun tarifini yapıyor. Artık burada şunu demek lazım: Utanmazlığın da bir sınırı olmalı!

Anadolu Ajansı Türkiye'deki esnafları bıraktı, sanki bizim öyle bir sorunumuz yokmuş gibi, Japonya'da esnafın hâlinin ne kadar kötü olduğuna ilişkin haber yapıyor.

AK PARTİ'li bir yetkili de çiftçinin elindeki -24 taksitle alınmış- telefonu "Üstelik bir de internet paketi var." diye ona çok görüyor.

Yine, yandaş bir gazete "Nasıl ucuz veya nasıl az alışveriş yapılır?" onu öğretiyor, diyor ki: "Tek başınıza çıkın, çocuklarınızı yanınızda götürmeyin. Sakın karnınız aç olmasın, tok olun. Alışveriş arabası kullanmayın, sepet kullanın. Ürünlere dokunmayın, sahiplik duygusu oluşturur, bu da sizi almaya zorlar. İkramları sakın tatmayın, geri çevirin, eğer diliniz tadarsa almak durumunda kalırsınız." Türkiye'nin geldiği nokta bu. Aslında daha fazla söze gerek yok, yandaşlar bize gayet güzel bir şekilde bunu açıklıyor.

Tabii, bu, bir âcizliktir; bu, milletten kopan bir iktidarın görüntüsüdür, millete tepeden bakmanın tarifidir herhâlde. Türkiye yönetilmiyor, ne yapacağını bilmeyen bir hükûmet tarafından yönetilmeye çalışılıyor.

Şimdi, esnafın durumunu tabii hep konuşuyoruz. Birkaç tuhaflığı söyleyeceğim. Zaten esnafın durumunu daha fazla söylemeye gerek yok. Şu ana kadar yapılan desteklerin...

(Uğultular)

ERHAN USTA (Devamla) - Sayın Başkanım çok uğultu var.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

Buyurunuz Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) - Şimdi, devletin bankası esnafa bir kredi limiti açıyor, ondan sonra "Bunun 10 bin liralık kısmını kredi kartı olarak kullanacaksın." diyor. Ya vatandaşın kredi kartı kullanacak durumu yok zaten. Yani şunu söylüyor: "Gideceksin kuyumcuya veya bir başka tefeciye, kredi kartından 10 bin lira çektireceksin, 9 bin lira alacaksın." Yani devletin bankası milleti tefecinin kucağına itiyor.

Zincir marketler hafta sonları açık, burada bir tuhaflık var arkadaşlar; zücaciyeci kapalı, tuhafiyeci kapalı, kırtasiyeci kapalı ama zincir marketlerin bu reyonları açık. Bu tuhaflığın mutlak suretle giderilmesi lazım. Zincir marketlerin yerelden mal teminini bir zorunluluk olarak görüyoruz, Hükûmetin bu konuda mutlaka düzenleme yapması gerekir. Yine, zincir market sayısına sınırlama getirilmeli ve sokak aralarına zincir marketlerin kurulması engellenmelidir.

Lokantalar, kıraathaneler diyor ki: "Ya, bakın, özellikle AK PARTİ'nin yaptığı kongre salonları tıklım tıklım dolu; bin kişilik, 2 bin kişilik salonlarda kongre yapılıyor. Biz HES sorgulamasına da razıyız. 50 masa yerine hiç olmazsa 5 masamıza izin verilsin." Bunlara izin verilmiyor. Bu anlamda -bizim talebimiz- lokantaların, kafelerin bu şekilde belli sınırlamalarla mutlaka açılması gerekmektedir.

Şimdi, tabii Hükûmet esnafın durumunu anlamıyor ama işin kötüsü, Hükûmetin belediyeleri de anlamıyor. Elimde bir tane Su ve Kanalizasyon Müdürlüğünün faturası var, Çorum Belediyesinin su ve evsel atık faturası. Arkadaşlar, isteyene bunun fotokopisini verebilirim; endeks ilk okuma 783, son okuma 783, tüketim sıfır; buna rağmen gelen su ve evsel katı atık faturası 111 TL. Yani açmayan bir iş yerine 111 TL fatura gönderen bir AK PARTİ belediyesi. Yine, bir tane daha; burada da sadece 6 metreküp tüketim var, fatura 342 lira arkadaşlar. Bunlar gerçek faturalardır.

Dolayısıyla, esnafın bu durumunu göz önünde bulundurarak biz 14 Aralıkta bir basın bildirisi açıklamıştık, 6 maddelik bir basın bildirimiz vardı. Memnuniyetle söylemek gerekir ki aslında Hükûmet bu basın bildirisindeki unsurları takip ediyor fakat azıcık azıcık alıyor, ucundan alıyor, kapsamını daraltarak alıyor. Burada, yapılanlara ilave olarak biz şunu mutlak suretle bir zorunluluk olarak görüyoruz: Adalet açısından, mutlak suretle kira stopaj oranları yılbaşından itibaren altı ay süreyle sıfırlanmalıdır arkadaşlar. Yani 500 lira... Onu da hiç kimseye verdiğiniz yok zaten, "Basit usulde olacak." deniliyor, gerçek usule verilmiyor. 80 bin lira aylık kirası olan iş yerleri var; buraya 500 lirayı verseniz ne, vermeseniz ne? Kira stopajının sıfırlanması daha adaletli olacaktır.

Ama çok önemsediğimiz, bizim söylediğimiz bir tane tedbir vardı, o da Mart 2020'den sonra alınan kredilerin geri ödeme sürelerinin bir yıl süreyle uzatılması ve burada oluşacak faizin de hazine tarafından üstlenilmesi. Arkadaşlar, geçenlerde bir haber vardı; bankalar, büyük firmalarla yaklaşık 32 milyar TL'lik bir yapılandırmaya gitmiş. Daha önceden hatırlarsınız, Türkiye'nin sıkıntılı olduğu dönemlerde -2006 yılıydı, yanlış hatırlamıyorsam- İstanbul Yaklaşımı kapsamında büyük firmalar ile yine bankalar arasında yapılandırma anlaşması yapıldı ve burada devlet aracı olmuştu. Şimdi, burada bizim önerdiğimiz de şu: Devlet aracı olsun. Esnafın ödeyemediği çok ciddi bir kredi stoku var; burada, devlet aracı olsun; bir kısım faiz yükünü bankalar üstlensin, bir kısım faiz yükünü hazine üstlensin, bir yıl süreyle erteleme yapılsın ve esnafın üzerine hiçbir şekilde faiz yükü bindirilmesin. Bu, sadece esnafı rahatlatmayacak, bizim hesabımıza göre 2021 yılı Haziran ayında 650 milyar TL olacağını öngördüğümüz, bankaların sorunlu kredilerini de azaltacaktır. Bu şekilde bankacıları da bir sistemik riskten kurtaracaktır.

Yine, şu ana kadar yapılmayan ve yapılmasını talep ettiğimiz bir diğer husus da Vakıflar Genel Müdürlüğü, belediyeler veya bir kısım kamu idarelerinin kiracısı olan esnaftan altı ay süreyle kira alınmaması, yılın kalanı için de kiraların artırılmaması.

Tabii, gıda fiyatları gündemimizde ama tarımı konuşmadan gıda fiyatını konuşmak çok fazla mümkün değil. Türkiye'nin, AK PARTİ hükûmetlerinin uyguladığı yanlış tarım politikaları, yetersiz destekleme politikaları sonucunda tarım üretimi azaldı; Türkiye, tarımda ithalatçı bir ülke hâline geldi. Bakın, 2002 yılında 4 milyar dolar tarım ithalatı olan Türkiye'nin 2020 yılında tarım ithalatı 20 milyar TL'ye ulaştı. AK PARTİ döneminde tarımsal katma değer, ortalama büyümenin sadece yarısı kadar arttı, oranı yüzde 2,75. Çiftçilerin gelir/borç durumu son derece kötü, on sekiz yıllık dönemde tarım millî geliri 9 kat arttı fakat çiftçi borcu 59 kat arttı. Çiftçilerin alım gücü düştü, buğday cinsinden baktığımızda gerek traktör alımında gerekse gübre alımında çiftçilerin alım gücünün de olağanüstü düştüğünü görüyoruz.

Tabii, bunlar sebepsiz değil, tarım alanları önemli ölçüde azaldı. Bakın, geçen on yedi yılda, Türkiye 2002'ye göre 2019 yılında 25 milyon dönüm daha az alanı ekiyor, kullanılan tarım alanın da 35 milyon dönüm düştüğünü görüyoruz. Meralar, yaylalar köylünün elinden alındı, Büyükşehir Yasası'yla yapıldı veya bir kısım yandaş, büyük şirketlere bunlar verildi. TİGEM işletmeleri kapandı, arazileri çarçur edildi ve mutlak suretle, TİGEM'in vatandaşla tekrar kavuşturulması lazım. Girdi fiyatlarının yüksekliğini zaten hepimiz biliyoruz, burada devletin biraz daha devreye girmesi gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bakın, şimdi daha enteresan bir şey söyleyeceğim: Bu öyle bir sistem ki AK PARTİ'nin yarattığı sistem öyle bir sistem ki burada hem üretici mağdur hem de tüketici mağdur. Dün itibarıyla alınmış fiyatları okuyorum arkadaşlar size: Bafra halinde dün karnabaharın -halden çıkış, vatandaştan çıkış değil- kilosu 50 kuruş, CarrefourSA'da dün itibarıyla 4 lira 90 kuruş; brokolinin Bafra halinden çıkışı -faturası var burada bakın, şu faturasıdır- 1 lira 30 kuruş, CarrefourSA'da 10 lira 95 kuruş; beyaz lahana 60 kuruşa çıkıyor Bafra halinden, markette 1 lira 90 kuruş; pırasa 1 lira 50 kuruştan çıkıyor, markette 5 lira 49 kuruş; kırmızılahana ve kırmızı turpta, hepsinde aynı şey var. Tabii, burada temel problem Hükûmetin beceriksizliğidir; bu, sadece marketlerden kaynaklanan bir şey değil. Yani tarımdan, üreticiden markete getirirken aradaki aracıların çokluğuyla, Hükûmetin beceriksizliğiyle üretimin de azalmasıyla, denetimlerin yetersizliğiyle oluşmuş bir durumdur.

Burada Hükûmete 10 maddelik bir önerimiz olacak.

Sayın Başkan, ilave bir dakika rica edeceğim.

Hükûmete çözüm önerilerimiz şunlardır: Tarımda doğrudan destek ödemelerini bu yıla mahsus olmak üzere 22 milyar TL'den 30 milyar TL'ye yükseltin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) - İlave bir dakika daha alabilir miyim?

BAŞKAN - Tamamlayalım.

ERHAN USTA (Devamla) - Destekleri üretim sezonundan önce açıklayın; arz açığı olan ürünlerde, ürünleri mutlaka destekleyin. Gübre üretim, Türkiye'nin gübre üretim kapasitesini artıracak tedbirler alın. TİGEM arazilerini yağmalamaktan vazgeçin, TİGEM'i çiftçiye kaliteli ve hesaplı tohum tedarik eden bir kurum hâline getirin. Meraları, yaylaları köylümüze geri verin. Vatandaşa haksızlık etmeden, idareye yakın olanları kayırmadan arazi toplulaştırması çalışmalarını hızlandırın, son derece yavaş gidiyor. Tarımda kullanılan mazottan ÖTV almayın. Tarımsal sulamada sorunlar var; göleti hazır olan yerler var, kanallar yok; bu yatırımlara öncelik verin. Sebze ve meyveleri tarladan markete, pazara en ucuz şekilde getirecek düzenlemeleri ve denetimleri yapın. Oligopson bir yapı oluştu, buna izin vermeyin. Çiftçilerin kredilerini mümkünse faizsiz veya çok düşük faizle yapılandırın. Tarım Kredi çiftçilere zulmeden bir kurum hâline gelmiştir. Fahiş fiyat denetimlerinde hedef olarak küçük esnafı, manavı almayın; ithalatçılara, büyük marketlere odaklanın diyorum ve sözlerimi burada bitiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)