| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 10.02.2021 |
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugünkü grup önerimizle, son zamanlarda gittikçe artan ama aslında AKP döneminde bir yönetme biçimi hâline gelen, sistematikleşen ve Türkiye'deki bütün toplumsal muhalefete karşı, AKP-MHP ittifakına itiraz eden herkese karşı neredeyse canhıraş uygulanan polis şiddetinin araştırılmasını ve bu şiddetin önüne geçilmesi için de bir yol haritası belirlenmesini Meclisten talep ediyoruz.
Tabii, bu önerinin gerekçesini sanırım uzun uzun açıklamama ihtiyaç yok çünkü eğer siz Türkiye'de yaşıyorsanız ve herhangi bir nedenden dolayı AKP iktidarına muhalifseniz ve muhalefetinizi en küçük bir ifadeyle sosyal medyadan, sokaktan, herhangi bir eyleme katılarak ya da herhangi bir davranışınızla ifade ediyorsanız zaten karşınızda polisi, devleti ve polisin zor aygıtlarını, devletin zor aygıtlarını bulmanız hiç de kaçınılmaz değil.
Tabii, bu şiddet biçiminin AKP'nin yönetme biçimi olduğunu biliyoruz ve özellikle 7 Haziran 2015'ten beri toplumsal meşruiyetini yitiren, toplumsal dayanaklarını ortadan kaldıran, hiçbir şekilde bu topluma bir şey vadedemeyen AKP'nin kendisini çıplak zorla ayakta tutmaya çalıştığını ve zorla rıza üretmeye çalıştığını da çok iyi biliyoruz değerli arkadaşlar.
Tabii, bu zorun ülkeye faturasının da ağır olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Bir taraftan sokakta her gün tartaklanan, gözaltına alınan, darbelenen insanların, yurttaşların görüntüsü, bir taraftan da araçsallaştırılmış yargı eliyle gözaltına alınanların mahkemeler aracılığıyla hızlı bir şekilde tutuklanması ya da çok ağır cezalardan biri olan ev hapsi gibi adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasının da bu şiddetin bir başka biçimini oluşturduğunu ifade edelim. Sadece son on gündeki birkaç gösteriyi veya da birkaç eylemi ve bu birkaç eyleme devletin, polisin, AKP-MHP ittifakının yaklaşımını ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar.
Bakın, Batman'da Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) bir basın açıklaması yapmak istedi, bizler de oradaydık ama henüz yan yana bile gelmeden polis bütün gücüyle saldırdı, kış günü, kış ortasında TOMA'yla su sıktı insanlara; yetmedi, biber gazı attı; o da yetmedi, 70 yaşındaki annelerimiz dâhil 26 kişiyi gözaltına aldı. Nasıl? Darbederek. Şimdi bu bir tanesi.
Başka ne oldu değerli arkadaşlar? Bakın, kaç gündür Boğaziçi eylemlerini konuşuyoruz; haksız, hukuksuz kayyum atamalarını konuşuyoruz. Biz, bizim belediyelerimize kayyum atandığı zaman çıkıp çok ifade ettik, dedik ki: "Bu bir yeni rejimin adıdır, siz bu ülkeyi kayyum rejimiyle yönetmek istiyorsunuz, bu sizin yeni yönetim modelinizin adıdır; bugün Diyarbakır'a, Şırnak'a ya da Van'a kayyum atanması, aslında yarın bütün bu ülkenin kurumlarına kayyum atanacağının açık ve net göstergesidir." Ve nitekim oldu, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra koskoca, bu ülkenin en büyük kenti olan İstanbul'a kayyum atadınız, yetmedi, şu anda dünyada belki de bizi en iyi temsil eden üniversite olan Boğaziçi Üniversitesine kayyum atadınız ve bu kayyum uygulamasını kabul etmeyen öğrencilere, öğretim görevlilerine yönelik de amansız bir polis şiddetine başvuruyorsunuz. Bakın, bu gösterilerde 560 öğrenci gözaltına alınmış, sizin için hepsi terörist biliyoruz, çünkü size muhalifler, çünkü sizin uygulamalarınızı benimsemiyorlar, çünkü yaptıklarınıza "Yanlış." diyorlar ama buna "Yanlış." diyerek yerlerinde oturmuyorlar, bunu çıkıp sokaklarda ifade ediyorlar, eyleme döküyorlar, işte en büyük suçları bu, en büyük terörizm AKP'ye muhalif
olmak bugünlerde sizin açınızdan; onun için de bunları gözaltına alıyorsunuz, 560 öğrenciyi; yetmiyor, 24'üne öğrenci oldukları hâlde ev hapsi veriyorsunuz, onlarcasına adli kontrol tedbiri uyguluyorsunuz. Niye? 2911'den alınmışlar, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten. Cezası, alt cezasını bile... Yani ev hapsine alabiliyorsun. Adli kontrol tedbiri, ev hapsi olabilir mi değerli arkadaşlar?
Yetmiyor; geçenlerde Kadıköy'de yine bazı yapılarla, Demokratik Bölgeler Partisi ve muhalif yapılarla yan yana geldik ve yine bir basın açıklaması yapmak istedik. Bir de ne görelim, bütün Kadıköy'ü abluka altına almışlar. Sanırım, Kadıköy Kadıköy olalı ne bu kadar polis ne de böyle şiddetli bir abluka görmemiştir. Sanırsınız ki darbe olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bütün sokaklar tutulmuş, parti ilçe binamızın önü tutulmuş, rıhtım tutulmuş, Khalkedon Meydanı tutulmuş, bütün sokaklar abluka altında. Gerekçesi? Gerekçesi: Biz basın açıklaması yapacağız. Ne kadar büyük bir suç işlemeye teşebbüs ediyoruz. Gidip AKP'yi eleştireceğiz, diyeceğiz ki: Yaptıklarınız yanlış, yanlış yönetiyorsunuz ülkeyi; baskıdan vazgeçin, zordan vazgeçin, bu faşist yönetimlerden vazgeçin, yöntemlerden vazgeçin; bunu söyleyeceğiz. Size karşı mücadele edeceğimizi buradan ifade ediyoruz, bir kez de sokaktan halkımızla beraber ifade edeceğiz ama siz ne yapıyorsunuz? Yine karşımıza polisi koyuyorsunuz, biz muhatap bulamıyoruz; vekiller dâhil -ki ben de oradaydım- insanları darbederek, tartaklayarak gözaltına alıyorsunuz. Evet, sizin de arkadaşınız olan, şu anda mevkidaşınız olan milletvekilleri Kadıköy'ün ortasında tartaklandılar, darbedildiler. Bu Meclisten bir ses çıktı mı, burada Grup Başkan Vekiliniz bir üzüntü belirtti mi? Hayır. Neden? Çünkü biz HDP'liyiz, çünkü biz muhalifiz ve size muhalefet ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Şimdi, ülkeyi bütün muhaliflere cehenneme çeviren bir anlayışla bir ülke yönetimi olabilir mi? Siz bu akılla herkesi kapsayan bir yönetimden bahsedebilir misiniz? Bu ülkedeki muhalifler kendi fikirlerini, düşüncelerini ifade etmedikleri zaman bu ülkede demokrasi olabilir mi? En aykırı düşünceyi bile ifade etme yeri değil midir demokrasinin kendisi? E, biz basın açıklaması bile yapamıyoruz. Az önce Kuğulu Park'taydık, gidemedik işte; vekillerle yine gittik, yine önümüzü kesti polisler. Bunlar sizin emrinizde, suç onların değil, suç sizin. Siz bu akılla ülkeyi yönetmeye devam ederseniz, bu gidişin sonu bütün ülkenin uçurumdan yuvarlanmasıdır. Bu anlamda bütün partilerden bu önerimize destek vermelerini talep ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)