GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:45
Tarih:10.02.2021

CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, çok ciddi bir kara deliğimiz var, bağırsak da çağırsak da yirmi beş yıl bizimle devam edecek şekilde şekillendirilmiş bir kara deliğimiz var: Kamu-özel iş birliği projeleri; hayatımıza girmiş, yakamızı bırakmayan, hukuka çağrı yaptığımız zaman da hukuku duymazlıktan gelen bu projeleri hayata geçiren bir iktidar söz konusu.

Bu kamu-özel iş birliği projelerinin özelliği şu: Aslında kendiniz yapabileceğiniz, özellikle devlet eliyle yapabileceğiniz altyapı yatırımlarını özel sektöre yaptırıyorsunuz. Başlangıçta milleti aldatıyorsunuz "Bir kuruş para ödemeyeceğiz." sonra dolar endeksli bu sözleşmelerle beraber hem dolar olarak ödüyorsunuz hem kur farkını ödüyorsunuz hem de şehir hastanelerinde olduğu gibi enflasyon farkını beraber ödüyorsunuz. Torunlarınıza kadar içinden çıkılmaz bir borcu, yamyamca bir hortumu hayatınızın içine sokuyorsunuz.

Şimdi, bu var, her şeye rağmen var. Buna karşı alınması gereken tedbir nedir? Hukukta bazı kavramlar var, özellikle iktidar partisinin hukukçu milletvekillerine bunu söylüyorum: Birincisi mücbir sebep, ikincisi emprovizasyon kuramı, üçüncüsü Avrupa'da uygulanan sözleşme adaleti kuramı, sözleşme adaleti prensibi. Bunu çok duymuşturlar ama duymazlıktan gelirler, gelmezler, onu bilemiyorum. Ne oldu bu arada? Bu kamu-özel iş birliği projeleri hayatımıza girerken neler oldu? Bu iktidar döneminde 4.801 vatandaşımız intihar etti, geçim derdinden dolayı intihar etti. Salgın oluştu, salgın döneminde toplam 6 milyar lira para ödendi vatandaşlarımıza, 83 milyona böldüğünüz zaman adam başı 72 lira para ödediler ama bu projelerin muhatabı olan 5'li havuz müteahhitlerine 14 milyarı gözlerini kırpmadan ödediler. O dönemde Genel Başkanımız çağrı yaptı, dedi ki: "Kardeşim, salgınsa salgın; dünyanın her tarafında Covid salgını mücbir sebep olarak kabul ediliyor. Bunlar TL'ye çevrilsin, ötelensin, bir yıl faizsiz olarak ödeme yapılmasın." Hiçbir yerden bu ses duyulmadı nedense, iktidar partisi babanın oğula yapmadığını bu 5 müteahhide yapıyor ve yapmaya devam ediyor.

Şimdi, o arada ne oluyor? Esnaf kepenk kapatıyor, Türkiye Cumhuriyeti'nin hazinesi eksi 50 milyar dolara -swaplar hariç- düşmüş vaziyette, Türkiye Cumhuriyeti devleti brüt rezervleriyle beraber önümüzdeki bir yıllık borçlarının yarısını bile ödeyemez duruma gelmiş yani iflas ettirilmiş bir hazine üzerinden hâlâ bu arkadaşlara biz para ödüyoruz, hâlâ ödüyoruz.

Şimdi, tercihinizi neye göre yaparsınız, bilmiyorum. "Yok, onlara İngiliz yargısı bakacaktı, tahkimdi, mahkemeydi falan filan..." Ne derseniz deyin, kaçacağınız bir nokta yok, ben size söyleyeyim. Bir: Eğer Türk hukuku uygulanacaksa, burada bir mücbir sebep vardır, Covid salgını mücbir sebeptir, mücbir sebep hâlinde öngörülemeyecek ve öngörülmesi mümkün olmayan durumlar için Borçlar Kanunu açık hüküm koymuş, diyor ki: Hâkim müdahale eder, ya sözleşmeyi yeni durumlara uyarlar ya da fesheder." Niye bunu yapmadınız kardeşim. Ha, diyorsanız ki: "Bizim bu 'ticari sır' dediğimiz, sizden sakladığımız sözleşmelerimizde başka hükümler var; Türk hukuku uygulanmayacak. Bazı mevzuatlar da çıkardım, yerli ve millîyiz ama o mevzuatla bu işi hortum gibi Londra'ya bağladık." Nereye bağlarsanız bağlayın, orada da şu kural var, ben size söyleyeyim: Bu "sözleşme adaleti" dediğimiz ilke Avrupa'da uygulanan bir ilkedir, bu tip durumlarda der ki: Bir riskin tamamını kamunun üzerine bırakamazsınız. Eğer riskin tamamı kamunun üzerine bırakılmış bir sözleşme yapıyor iseniz kamu, bedeli ödememe hakkına sahiptir yani o sözleşmenin de uyarlanması ya da feshedilmesi gerekir. Aynı şey, emprovizasyon kuramı genel hukuk kuralı itibarıyla da hayatımızın içinde vardır.

Şimdi ben buradan soruyorum: Kardeşim, daha ne kadar bu milletin parasını peşkeş çekeceksiniz, daha ne kadar göz yumacaksınız? Avrupa'da durum bu, İngiliz hukukunda durum bu. Covid, dünyada salgın olarak kabul edilmiş. Salgın olarak kabul edilen Covid'e dünya mücbir sebep demiş. Niye duymuyorsunuz? Bu milletin kör kuruşunun sahibi olacak bu Meclistir.

Buradan bir anayasal kuralı daha size hatırlatacağım: Anayasa'nın 125'inci maddesi idarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olduğunu söylüyor. Bu yargı denetimi İngiliz hukukundaysa bile, İngiliz yargı mercilerindeyse bile niye başvurmuyorsunuz, niye ağzınızı açmıyorsunuz, niye bu milletin parasını bu 5 müteahhide peşkeş çekiyorsunuz? Bu nasıl millîlik, bu nasıl yerlilik? Var mısınız, bu kavramları tartışmaya, var mısınız? Gelin. İngiltere'de de bu devletin hakkını aramak zorundasınız, Türkiye'de de aramak zorundasınız. Ya Türkiye'de "mücbir sebep" kavramı üzerinden bu sözleşmeye müdahale istemek zorundasınız, bu sözleşmeye Türk hukuku uygulanmayacaksa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - ...tekrar ediyorum, İngiltere'de egemen hukuk ilkelerine göre -Avrupa'da- sözleşme adaletini uygulattırmak zorundasınız. Bu Meclis bu işi takip etmek zorundadır, sorgulamak zorundadır.

Bu tekçi devlet sisteminin yaratmış olduğu kara delik torunlarımıza kadar varan bir ödeme-borç ilişkisi yaratmıştır bize. Buna burada müsamaha gösteremezsiniz. Elinizi aleyhe kaldırırsanız Türk milletinin kör kuruşuna sahip çıkmayan ve bu 5'li çeteye peşkeş çeken duruma düşersiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Yargı yolunu gösteriyorum: İngiltere'de de yargı yolu vardır, Türkiye'de de yargı yolu vardır. Sizi millîliğe davet ediyorum, sizi milletin parasına sahip çıkmaya davet ediyorum, sizi geleceğimizi kurtarmaya davet ediyorum; yoksa bu ülkenin ekonomik anlamda beka sorununun sorumlusu olacaksınız. Sizi Meclis olarak sorumluluğa davet ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)