GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:45
Tarih:10.02.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bizim, İYİ PARTİ olarak devletimizin millî çıkarlarına, yüce Türk milletinin millî menfaatlerine hizmet eden her türlü tasarrufta devletimizin yanında olduğumuzu beyan etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 83 milyon şu anda hayat pahalılığıyla mücadele ediyor. Yaşadığımız hayat pahalılığı artık dayanılmaz hâle geldi. Bunun sorumlusu kim? Soruyorum, suçlu marketçi mi, esnaf mı, çiftçi mi, pazarcı mı? Bunun suçlusu kim, hayat pahalılığının suçlusu kim? Üretemeyen, ürettirmeyen yönetim ve sonunda kocaman bir hayat pahalılığı. Kötü mali yönetim sonucu vatandaş da fiyatlar da çıldırmış durumda ama bunun sorumlusu marketçi, pazarcı, çiftçi, esnaf; öyle mi? Eskiden patates, soğan depolarına baskın yapıyordunuz, çiftçiyi suçladınız, şimdi de ham madde ve girdi fiyatlarının pahalılığına rağmen üretim yapan üreticiyi. Kötü yönetiminiz nedeniyle fiyatları artan ürünleri satan marketçiyi suçluyorsunuz. Yapmayın arkadaşlar, yazıktır, günahtır! Bunun sorumlusu, maalesef kötü yönetiminiz. Vatandaş yastığa başını koyduğunda artık eskisi gibi hayal falan kuramıyor; artık tek düşüncesi, her geçen gün artan ve artmaya devam eden, bir yangın yerine dönen mutfak masrafları ve onları karşılamaya çalışıyor. Yanan kombiye gelecek olan doğalgaz faturası, kışın gelmesiyle artan elektrik faturası, su faturası. Artık Hükûmet bu dertlere bir çare olmak zorunda; başkalarını suçlamak yerine yaptığınız hatanın farkına varın, varın ki... Farkındasınız ama algı yönetimine devam ediyorsunuz. Ekonomiyi algı yönetimine feda ettiniz ama vatandaş her şeyin farkında; bu hayat pahalılığına derhâl çözüm bulunmasını talep ediyor. Ha, siz "Bu işin içinden çıkamıyoruz." diyorsanız, bunun kolayı var; gemiyi en yakın limana çekiniz, işi ehline bırakınız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşadığımız bu pandemi sürecinde esnaf perişan durumda. Seçim bölgem Aksaray'dan geliyorum. Hangi esnafla konuşsam -özellikle küçük esnaf- bitmiş durumda, siftah yapamayan esnaf var, yapılan kira yardımları yetersiz. Yine, bu süreçte kirasını bir şekilde ödeyemeyen vatandaşlar bu süreç boyunca taşınmazlardan tahliye davalarının o süre boyunca ertelenmesini talep ediyorlar. Esnaf hiçbir şey kazanmıyor ki ertelenen kredi borçlarını ödeyebilsin. İş yapamayan esnafımıza ödemek zorunda olduğu faturalar ise gelmeye devam ediyor. Gerçekten esnaf zor durumda, borç batağında.

Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener, aylardır yurdumuzu karış karış dolaşmaktadır, esnafın derdini dinlemektedir. İşte, o esnaf ziyaretlerinde Türkiye'nin gerçek gündemi ortaya çıkıyor, gerçek ekonomi gözler önüne seriliyor. Aksaray'da bir esnaf kardeşimiz bana haklı olarak ne soruyor biliyor musunuz? "Sayın Vekilim, anlamadığım bir şey var. Kayak merkezlerinde, otel ve kafelerde virüs bulaşmıyor da benim aylardır kapalı bırakılan işyerinde mi virüs bulaşıyor?" En azından, HES kodu alınarak, sosyal mesafeye dikkat edilerek bu tür iş yerlerinin açılma talebine duyarsız kalmayın.

Yine, taksiciler, servis, kantin ve yurt işletmecileriyle görüştüm, bir kuruş dahi kazanamadıklarını söylüyorlar. İnanmıyorsunuz veya inanmak istemiyorsunuz ama esnafımızın hâli bu; evine ekmek götüremeyecek durumda. "Devlet bizi görsün, sesimizi duysun, bize sahip çıksın." diye feryat ediyorlar. Lütfen esnafımızın, özellikle de küçük esnafımızın haykırışına ses verin, çözüm bulun.

Değerli milletvekilleri, ben bir milletvekili olarak kâğıt tasarrufuna azami ölçüde dikkat ediyorum. Şimdi burada dikkatimi çekti, karalama kâğıdının ön yüzünde bir resim var, 2011'de "Kendi savaş uçağımızı yapıyoruz." "Elektrikli otomobil yapıyoruz." Sayın Cumhurbaşkanının "Yerli uçağımız göklerde." "Dönemin Başbakanı yerli uçağı tanıttı." Buna benzer afişler var. Şimdi bunu görünce Sayın Cumhurbaşkanımızın ayla ilgili düşünceleri, görüşleri aklıma geldi; inşallah bu da bu kâğıtlardaki gibi mazide kalmaz.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Ayhan, olmaz olmaz; yaparız.

AYHAN EREL (Devamla) - Rahmetli Başbuğ Türkeş'in dediği gibi "İdealler göklerdeki yıldızlar gibidir; onlara ulaşamayabilirsiniz ama onlara bakarak yönünüzü tayin edebilirsiniz." İnşallah siz de bu şekliyle yönünüzü tayin edersiniz ama on yıldır göklerde olan, yapmış olduğunuz yerli uçak maalesef inecek bir havaalanı bulamadı! Bunu da bilgilerinize veya dikkatlerinize sunmak istiyorum.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Ayhan, sen de sevinirsin, sıkma canını!

AYHAN EREL (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda ülkemizin diğer önemli bir konusu da ne Anayasa değişikliği ne de aya yapılacak seyahat; vatandaşın en önemli gündemi işsizlik ve yoksulluk. İstatistik Kurumunun son verilerine göre, resmî rakamlara göre 4 milyonu aşan bir işsiz sayımız var ama bu, sadece resmî kurumlara iş aradığını beyan eden vatandaşlarımızın sayısı; oysa, gezdiğimiz Anadolu'da, gezdiğimiz memleketimizde bu sayının 10 milyonun üzerine çıktığını herkes Hasandağı gibi görmektedir. Yine genç işsizlik almış başını gidiyor, her geçen gün artıyor; 2004 yılında 100 binin altında olan üniversiteli işsiz sayısı bugün resmî kayıtlarda 1 milyona, gayri resmî kayıtlarda da 3 milyona yaklaşmıştır. Bunların içerisinde; atanamayan öğretmenlerimiz, sağlık personelimiz, mühendislerimiz, iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarımız var; her gün sizlere de mesaj gelmektedir. Özellikle çok zeki ve başarılı öğrenciler, hayata kısa yoldan atılmak ve ekonomisi zor durumda olan ailelerinin ekonomisine katkı sağlamak amacıyla sağlık meslek liselerine gitmişler ve sağlık meslek liselerini başarıyla bitirerek sağlık ordusuna katılma hayaliyle yanıp tutuşmaktadırlar ama bir türlü beklentilerini karşılayacak bir kadro açıklaması gelmemiştir. Gençlerimiz karamsardır, gençlerimiz ümitsizdir; bu nedenle, her 100 gençten 62'si ülkemizden, kesin olarak yerleşmek kaydıyla başka memleketlere gitmek istiyor. Gençliği olmayan bir milletin geleceğinin olmayacağı da hepimiz tarafından bilinmelidir, bilinmektedir.

Günümüzde yoksul sayımız, maalesef, 12 milyona dayanmıştır ve pandemi sonrasında bunun 2 kat artacağı öngörülüyor. Yine, emeklilerimiz ömrünü, yıllarını çalışma hayatına vermiş, "Artık dinleneyim, rahat bir hayat süreyim." diyorlar ama 4 milyon emekli asgari ücretin altında ücret alıyor, yine, 1 milyon emekli 1.500 lira emekli maaşı almakta. Bu miktarlarla geçinmenin ne kadar zor olduğunu anlatmaya gerek yok diyorum.

Yine, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çin Uygur Bölgesi'nde Türk ve Müslüman kardeşlerimize uygulanan etnik, dinî ve kültürel baskılar, zulümler tüm şiddetiyle devam ediyor. Müslüman ve Türk olduğu herkesçe bilinen, bunu söylemeye bile gerek olmayan bir siyasi irade, bütün dünyanın ses çıkardığı, tavır aldığı bu durum karşısında, maalesef, sesini dahi çıkaramamaktadır. Bize göre her şey ticaret değildir; insanlık adına buradaki vatandaşlarımızın dertlerinin dillendirilmesi, bir kamuoyu oluşturulması gerekmektedir. Irkımız, dilimiz, dinimiz bir; kültürümüz, özümüz, sözümüz bir. Hükûmeti Çin'i kınamaya ve oradaki Türklerin soykırımdan kurtulmaları için elinden ne geliyorsa yapmaya davet ediyorum. Çin'le ticari ilişkileri düşünerek sessiz kalamayız, böyle bir utanç koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışmaz.

Yine, günümüzde -daha önce de söylediğim gibi- büyüyen bir sorun kutuplaşma. Bu kutuplaşmanın önüne geçmek için her şeyden önce siyasi partiler, siyasi parti liderleri birbirlerinin hasmı değil sadece rakibi olduğu düşüncesiyle eylemlerine ve söylemlerine yön vermeli, kardeşliği tesis etmeli, tavandaki bu kardeşlik kamuoyuna, tabana da yansımalı ve Türk milleti eskiden olduğu gibi yine sevinçte, kederde, tasada, her şeyde birlikte olabilmelidir.

Yine, Karayolları Genel Müdürlüğü ve bağlı bölge müdürlüklerinde çalışan işçi kardeşlerimizin feryadı arşa yükseldiği hâlde maalesef siyasi iradeden bu konuda bir ses gelmemektir. Şöyle ki, işçi kardeşlerimiz için aynı işi yapmalarına rağmen, aynı yerde, aynı şartlarda çalışmalarına rağmen 3 farklı skala üzerinden ücretlendirme yapılmakta ve bu yüzden mağduriyetler yaşanmaktadır, çalışma huzuru ve barışı bozulmaktadır. Mesela, 15/7/2005 tarihi öncesi işe girenler 1'inci skaladan 263 lira, 15/7/2005 tarihinden sonra işe girenler 2'nci skaladan yani 178 TL, 29/4/2015 tarihinden sonra işe girenler ise 142 TL ücret almaktadır. Aynı iş, aynı kademe, aynı derecede çalışan ama farklı maaşlar alan işçi kardeşlerimiz bu yaşanan mağduriyetin bir an önce giderilmesi, herhangi bir ayrım yapılmaksızın eşit iş için eşit ücret hakkından faydalanmak istemektedirler; bu sese de duyarsız kalmayın.

Yine, taşeron kadro düzenlemesinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kamu kurumlarında kapsam dışı bırakılan taşeron işçilerin kadroya alınmamalarından dolayı mağduriyetleri devam ediyor. Taşeron düzenlemesi binlerce işçiyi sevindirirken yüz binlerce işçimizi de maalesef üzmüştür. 2018 yılında 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle yapılan düzenlemede kamu kurumlarında görev yapan taşeron işçiler yaklaşık maliyetin yüzde 70 altında olmasından dolayı kapsam dışında tutuldu. Kanun kapsamında yapılan düzenlemede asıl işi yaptığı hâlde yaklaşık maliyetin yüzde 70 altında kalarak kadro alamayan kiralık araç şoförleri, laboratuvar çalışanları, ameliyathane çalışanları, hastane bilgi yönetim sistemi çalışanları, yemekhane çalışanları, görüntüleme çalışanları, diş protez çalışanları, Karayolları çalışanları, KİT ve belediye iktisadi teşebbüsü çalışanları hak ettikleri kadro hakkının bir an önce verilmesini istiyorlar. Bu mağduriyeti gidermek adına bu taşeron işçilerin kadrolarının verilmesini talep ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, size de sık sık aktarılan bir sorun, özellikle 1'inci parti milletvekillerine... Eski İçişleri Bakanım da buna kulak versin lütfen, Allah rızası için. Hepimizin çoluğu çocuğu var, çeşitli sınavlara hazırlanıyorlar; özellikle, üniversite sınavlarına hazırlanırken gençler, o şartlar altında, stres altında aile hekimlerine veya sağlık merkezlerine giderek uyuyamadıklarını, heyecanlandıklarını beyan ettiklerinde o dönemin hekimleri, alışkanlık hâline getirdikleri depresan ilaçlarını yazmışlar. Dolayısıyla bugün polis akademisine, polis kolejlerine, Millî Savunma Üniversitesinin çeşitli kademelerindeki okullarına gitmek isteyen bu gençlerin sporu, mülakatı, sınavı kazandıkları hâlde sağlık raporuna gittiklerinde karşılarında bir doktorun lise son sınıfta, o anki şartlarda "Rahat uyusun, ne bileyim, psikolojik olarak rahatlasın." diye yazmış olduğu ilaç yüzünden geleceği mahvolmaktadır. Lütfen bir ana, baba olarak düşünün, bu soruna bir çözüm bulun. Doktor hiçbir şey yapmıyor, kayıtlara giriyor, "Sen falan tarihte depresan ilacı kullanmışsın, psikolojik olarak askerlik yapmaya veya polis olmaya yeterli değilsin." diyor; oysa o günkü şartlarda o aile hekimi veya sağlık merkezi hekimi bu derdi anlayacak, dinleyecek ihtisas sahibi de değil. Buna da bir çözüm bulmak durumundayız, bu da toplumun kanayan bir yarası.

Günümüzde bizi rahatsız eden veya gençler tarafından bize sıkça iletilen bir talep... Sınav ücretlerini oturum başı 90 liraya çıkarmışsınız. Ya, gençler zaten iş bulamıyor, ailesinin eline bakmaktan mahcuplar, ne gereği vardı bilemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Selamlayın efendim.

AYHAN EREL (Devamla) - Zaten gençlerimiz anasından babasından harçlık istememek için gece geç saatlerde eve gelmekte, anası babası kalkmadan da erken saatlerde evi terk etmekte. 90 lira sınav ücreti, 3 oturum 270 lira, el insaf diyorum. Bu ücretin de yetkililer tarafından makul bir seviyeye çekilmesinin uygun olacağını, hatta sosyal devlet ilkesi gereği ekonomik durumu uygun olmayan gençlerden de bu ücretin alınmaması yönünde bir düzenleme yapılmasını talep ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)