| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 15.01.2013 |
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Haymana Kaplıcaları'yla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde ve lehinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Bir ülkenin refahı, kalkınmışlığı ve zenginliği, yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla insan kaynaklarının etkin ve verimli olmasına bağlıdır. Bu bağlamda yalnızca Haymana'nın değil Güdül'ün, Beypazarı'nın, Nallıhan'ın ve Ayaş'ın özellikle bu jeotermal kaynaklar bakımından son derece zengin olduğu ve bu bölgelerin değerlendirilmesinin, bu bölgelerin ekonomiye ve orada yaşayan insanlarımızın refahına katkı sağlamasının çok ciddi üzerinde durulması gereken bir konu olduğunu ve yoğun bir şekilde bu bölgenin yeni bir analize, yeni bir teknik incelemeye ihtiyaç gösterdiğini özellikle burada ifade etmek istiyorum.
Özel olarak Haymana Kaplıcaları nitelik yönünden dünyada sayılı kaplıcalar arasında bulunmaktadır. Bu kaplıcaların ta eskiden Etiler ve Bizans döneminde de kullanıldığı ve hatta o dönemin halklarının bu bölgedeki kaplıcalara "sıcak su membası" adını veren birtakım kavramlar yükledikleri bilinmektedir.
Haymana Kaplıcaları'nın önemli tarafı, Türkiye'nin başkenti olan Ankara'ya çok yakın bir yerde olmasıdır yani ulaşımının çok kolay olmasıdır. Ve aynı zamanda tarihî Kral Yolu üzerinde bulunmaktadır bu kaplıcalar. Ulaşımı kolaydır ve dolayısıyla bu kaplıcalarda insan sağlığı yönünden son derece ciddi ve faydalı bir su kaynağının olduğu ve bunun sağlık turizmi açısından ciddi bir önem taşıdığının da bilinmesi gerekiyor. Haymana'nın doğadan aldığı bu zenginliğinden Haymanalıların yeteri kadar yararlanabildiğini söylemek zordur. Ankara'nın en çok göç veren ve en geri ilçelerinden birisinin Haymana olması buradaki yaklaşımı açıklar niteliktedir.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki: Herhangi bir kaynağa sahip olmak önemli değildir, sahip olduğunun farkında olmak önemlidir. İnsanlar çoğu kez sahip olduklarının farkında olmazlarsa onun önemini de kavrayamazlar. Çoğu zaman insanlara doğadan ya da atasından miras kalanların âdeta bir antikanın haraç mezat satılması gibi çok ucuza gitmesi ve çok yüzeysel kullanması veya çok yüzeysel bir fayda sağlaması da söz konusu olmaktadır. Bu bakımdan bilmek yönetmenin, tanımak ise hâkim olmanın şartıdır. Yalnız başına bilmek çok da fazla bir anlam ifade etmez. Bilmek, tanımak ve tanıtmak başlı başına faydayı artırmanın yoludur. Bir düşünür "Bir ülkenin ırmaklarından altın aksa, onu toplayacak binlerce potansiyel işçisi bulunsa, onu değerlendiren, organize eden yeteneğe sahip bir yapı kuramazsanız o bölge açlık içerisinde inim inlemeye devam eder." diyebiliyor.
Buradan şunu söylememiz gerekiyor: Kaynakları'mız ne kadar güçlü, hatta şurada konuşmamız ne kadar nitelikli olursa olsun dinlemedikten sonra bu konuşmanın hiçbirinize hiçbir faydası olmaz çünkü adam dinlemiyor, adam dedikoduyla veya konuşmayla meşgul oluyor.
Bu bakımdan, bu bölgede Haymana Kaplıcalarını tanımak, propagandasını yapmak, onu yaygınlaştırmak, yurt içinde ve yurt dışında insanları bu kaplıcalardan yararlanacak biçimde organize etmek son derece önemlidir. Değerlerinizi ve varlıklarınızı amaca uygun biçimde tanıtamazsanız, onların varlığını çok da anlamlı bulamazsınız. Unutmamak gerekir ki propaganda yani tanıtım kansız bir savaştır, savaş da kanlı bir tanıtımdır, kanlı bir propagandadır.
Ekonomik mücadele ve rekabet kurt kanununa tabidir. Kurtlukta düşeni yemek kanundur. Bu vesileyle eldeki imkânları, her türlü araç ve aygıtı kullanarak özellikle Haymana ve kaplıcalarını dünyanın markası hâline getirmek gibi bir mecburiyet vardır. Bu konudaki rekabeti ciddi bir biçimde düşünerek hareket etmek gerekiyor. Haymana Kaplıcaları'na ciddi bir turist akımı yoksa ciddi bir organize de yok demektir ve bu da, başka yerlere bu insanlar bu ihtiyaçlarını karşılamak için gidiyor anlamına gelmektedir. Bu bakımdan, rekabetin ciddi bir biçimde yapılması gerekmektedir.
Haymana Kaplıcaları'nı bu bağlamda düşünelim ama bu kaplıcaları millî ve uluslararası ölçeklere de çıkaralım. Bu bağlamda, teşvik edilecek pansiyon işletmeciliğinden tutun Haymana Kaplıcaları'nın hem Haymana ilçemizin ekonomisine hem de ülke ekonomisine maksimum katkı sağlayacak şekilde yeniden gözden geçirilmesini de sağlayalım. Zira Haymana Kaplıcaları mevcut hâliyle özelde Haymana'da yaşayan insanlara, genelde ise Türkiye ekonomisine hak ettiği katma değeri sunamamaktadır.
Aslında bunları söylerken AK PARTİ iktidarının ekonomiye bakışı ve ekonomiyle ilgili yaklaşımlarını ele almadan bu konuyu da algılamak mümkün değil. Maalesef AK PARTİ iktidarı, ekonomi politik olarak millî ve mahallî kaynakları değerlendirmeyi öncelikli bir sorun olarak görmemektedir. AK PARTİ iktidarı üretim yerine tüketimi, ihracat yerine ithalatı esas alan bir ekonomi politik yürütmektedir.
Bu iktidar Türkiye'de, siyasetin ekonomiyi değil, ekonominin siyaseti belirleyeceği şartları yaratmıştır. Bu zihniyete göre Türkiye'de toplumun talep ettiği siyasi demokrasi değil, tüketici demokrasisidir. Bu düşünceye göre vatandaş her şeyden daha çok tüketim özgürlüğüne ihtiyaç hissetmektedir. AK PARTİ iktidarı dönemindeki alışveriş merkezleri ile kredi kartının yaygınlığının altında bu politik düşünce vardır. Bina ve araba kredilerinin tavan yapması da bu gerçekle ilişkilidir. Bugünün Türkiye'sinin siyasetini bu gerçekler belirlemektedir. AK PARTİ, ekonomiyi vatandaş ve demokrasi aleyhine kullanmaktadır. Borçlandırılmış vatandaş, iradesini özgürce kullanamayan vatandaş demektir. Ekonomik imkânları siyasi amaçlar için kullanmak iktidarın en fazla başvurduğu yöntemlerden birisidir.
Değerli milletvekilleri, yürütülen bu politika sonucu Türk toplumu ticaret ve tüketim toplumu hâline gelmiştir. Banka kredileri, tüketici kredileri, kredi kartları, otomobil kredileri, bina kredileri derken vatandaş kredi verenlerin rehinesi hâline gelmiştir. Tüketimi tahrik eden, üretimi ihmal eden bir politika milletin yararına bir politika değildir. Büyük kentlerin alışveriş merkezleriyle çevrildiği, küçük esnaf ve sanatkârı korumayan bir politika millet yararını esas alan bir politika değildir.
Bugün tarım ülkesi Türkiye tarım ürünleri ithal ediyor. Hayvancılık ülkesi Türkiye canlı hayvan ithal ediyor. Meyvecilik ülkesi Türkiye her türlü sebze ve meyveyi ithal ediyor. Son zamanlarda, yemyeşil yaylak ve otlaklar ülkesi Türkiye saman bile ithal eder Türkiye hâline gelmiştir. Tarım Bakanı, saman ithalatının cüzi miktarda olduğunu söyleyerek konuyu hafife almaktadır. Bu her şeyden önce Türk köylüsüne ve tarımına karşı yapılmış bir ayıptır. Türkiye kendi çiftçisinin, köylüsünün, hayvan üreticisinin, esnafının hakkını yabancıya yediren bir iktidarla karşı karşıyadır. Türkiye'yi yabancı kartellerin, alışveriş merkezlerinin, holdinglerin açık pazarı yapan iktidar, yerli ve millî kaynakların değerlendirilmesinde "âdet yerini bulsun" türünden bir vurdumduymazlık içinde görünmektedir.
AK PARTİ iktidarı bu tür önergeler verildiğinde, "Biz on yıldır iktidardayız, yapmadığımız bir şey kalmadı, yapılacak bir şey de yoktur." diyerek bu tür araştırma önergelerine karşı çıkmaktadır. Heyecanını kaybetmiş, iddiasını kaybetmiş, tezini kaybetmiş, bitmiş ve tükenmiş, yorgun bir iktidarla Türkiye karşı karşıyadır. Bu tavır, Türk köylüsünün, çiftçisinin ve bilumum halkın çıkarlarına uygun değildir.
Haymana Kaplıcaları, bu bağlamda bakıldığında millî bir değerdir. Bugünden çok daha fazla ilgi ve katkıyı hak etmektedir. Haymana'da yaşayan insanların refahına katkı sağlayacak potansiyeli de bünyesinde taşımaktadır. Bu nedenle, Haymana Kaplıcaları'nı daha verimli, daha yüksek seviyede katma değer yaratacak şekilde yeniden organize etmek şarttır.
Bu yüzden, Haymana Kaplıcaları'nın, bu millî servetin daha etkin ve verimli hâle getirilmesi için, gerekli tedbirlerin alınması için bir araştırma komisyonunun kurulması fevkalade yararlı olacaktır. Bu komisyonu sırf siyasi mülahazalarla kurmamak bu ülkeye yapılabilecek ya da Haymana'ya yapılabilecek en büyük kötülüktür. Zira, çok net olarak ifade edelim ki, bu halkın kaynaklarını kendi elleriyle, kendi üretimiyle sağlatmak o halka yapılabilecek en büyük yatırımdır. Bu bakımdan, konunun siyasi olarak değil, ekonomik ve sosyal olarak düşünülmesi ve sürekli bir biçimde başka yerleri değil de, biraz daha merkezi, Hükûmetin merkezinde oturduğu ili ve ilçeleri, başkenti ciddi bir biçimde ele alması ve değerlendirmesi gerekiyor.
Bu kaplıcaların yeniden reorganizasyonunu öngören ve değerlendirilmesini esas alan bu önergeyi destekliyoruz ve bu vesileyle hepinize de saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yeniçeri.