GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:48
Tarih:17.02.2021

HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu selamlıyorum ve ekranları başında bizi izleyen Türkiye halklarımızı da yine saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Önergemiz aslında açık ve net. Türkiye'deki akademik özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması için bir Meclis araştırması açılmasını istiyoruz.

Gerekçelerimiz de çok açık ve net: Birincisi, Türkiye'de kırk yıldır hâlâ YÖK diye bir kurum var, bu YÖK 12 Eylül darbe anayasasının bir ürünü. YÖK 6 Kasım 1981 tarihinde kuruldu ve o gün bugündür aslında akademik hayatı baltalıyor; bilimsel, demokratik, özerk düşüncenin gelişmesini engelliyor ve neredeyse aslında Demokles'in kılıcı gibi bütün üniversitelerin üzerinde ciddi bir tahakküm oluşturuyor ve bu tahakkümün kendisi de bugün Türkiye toplumunun sosyal hayatının, bilimsel hayatının ve mevcut demokratik düzeninin de böyle olması sonucunu doğuruyor. Şimdi, diyeceksiniz ki "Türkiye'deki demokrasiyle, Türkiye'deki sosyal hayatla, Türkiye'deki bilimsel gelişmeyle YÖK'ün ne alakası var?" Birebir alakası var. Çünkü özgür düşünce, çünkü bilimsel düşünce, bilimsel keşifler aslında eleştirel düşüncenin olduğu yerde, demokrasinin olduğu yerde gelişirler.

(Uğultular)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın Başkan, çok uğultu var, rica etsem...

BAŞKAN - Doğru.

Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyemiyoruz, çok uğultu var. Konuşmak isteyenler kulise çıksınlar.

Buyurun Sayın Milletvekili.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bu anlamıyla AKP'nin aslında iktidara gelmeden önce söylediği "Biz geldiğimizde YÖK'ü kaldıracağız." meselesinde hiçbir samimiyetinin olmadığını bugünkü pratiklerinden anlıyoruz. Neden? Çünkü YÖK'ü kaldırmak yerine YÖK'ü tahkim ettiniz, yetmedi YÖK'ü piyasa koşullarına göre düzenlediniz. YÖK ile piyasa arasında, sermaye arasında kopmaz bir bağ kurdunuz ve bugün ne yazık ki üniversiteleri de neoliberal sistemin bir aygıtı, bir parçası, bir aparatı hâline getirdiniz ve yükseköğretim de ne yazık ki üniversite de paralı bir hâle gelip onunla beraber sermayenin ihtiyaçlarına, piyasanın ihtiyaçlarına göre eğitim öğretim yapmaya başladı.

Şimdi, tarihte 80 döneminde 1402'likler vardı biliyorsunuz. Siz de 15 Temmuz sonrasında akademide yaptığınız tasfiyelerle aslında tarihe geçtiniz. Yani 12 Eylül Kenan Evren cuntası neyse 15 Temmuz darbe girişiminden sonra AKP iktidarının yaptığı da aynıdır değerli arkadaşlar. Siz de barış için imza veren, bu ülkede barış isteyen, "Kan akmasın." diyen akademisyenleri kürsülerden uzaklaştırdınız ve gerçekten o bilimsel düşüncenin en ufak bir zerresinin bile üniversitede kalmasına tahammül etmediğinizi de son pratiklerinizde gösteriyorsunuz. En son ne yaptınız? Belediyelere kayyum yetmedi, kurumlara kayyum yetmedi, bu ülkenin en gözde üniversitesine kayyum atadınız. Üstelik atadığınız kayyum da hani şöyle göstermelik olsun diye dahi bir bağımsızlık aramadığınız biri. Yani bakıyorsunuz, bütün kariyeri AKP'yle başlamış, AKP'yle siyaset yapan, AKP'de aday adayı olan, aday olan, ekonomiden sorumlu İlçe Başkan Yardımcısı olan bir zatı getirdiniz Boğaziçi gibi ender, nadide, güzide bir okulun, üniversitenin başına kayyum olarak atadınız ama bununla da yetinmediniz, bu ülkede hâlâ umudumuzu korumamızı sağlayan, akademisyenlerin ve öğrencilerin en temel hakkı olan protesto hakkını da askıya aldınız. Keskin nişancılar yerleştirdiniz binaların tepesine, üniversitenin kapısına kelepçe vurdunuz, öğrencileri 2911'den alıp tutukladınız ya da hiç hâkim karşısına çıkarmayıp ev hapsi verdiniz ve sonra gelip burada "Ama onlar terörist, ama onlar terörist." diye yalan söylediniz, evet çok açık ve net.

Bakın, bu tarihe geçecek bir resim; AKP'nin zihniyetinin göstergesi. Bu kelepçeyi siz sadece Boğaziçinin kapısına vurmadınız; bu kelepçeyi özgür Türkiye'nin, demokratik Türkiye'nin, eleştirel düşünceye sahip Türkiye'nin kapısına vurdunuz ve siz aslında bu kelepçeyle nasıl bir zihniyete, nasıl bir düşünsel dünyaya sahip olduğunuzu da açık ve net gösterdiniz.

Ama bu kelepçeyle başlamadı bu süreç, bakın, öncesi var; Cebeci kampüsünün önü ve işten atılan, ihraç edilen akademisyenler gösteri hakkını kullanmak istiyor, ifade hakkını kullanmak istiyor, siz o üniversitedeki akademisyenlerin cübbelerini postallarla ezdirdiniz. Niye? Çünkü siz böyle yönetiyorsunuz, ele geçiremediğiniz, itaat, biat ettiremediğiniz her şeyi zapturaptla, çıplak, zorla almaya çalışıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Teşekkür ederim.

Süremi biraz, yarım dakika daha artırırsanız Sayın Başkan...

Bugün, o üniversitedeki çocukların bu ülkenin geleceği olduğunu biliyorsunuz. Bugün, akademiden uzaklaştırdığınız bütün barış için akademisyenlerin bu ülkenin geleceği olduğunu biliyorsunuz, bu ülkenin özgürlük teminatı olduğunu biliyorsunuz. İşte, onlardan, onların düşüncelerinden ve onların yetiştireceği öğrencilerden korkuyorsunuz. Onun için de geçmişte söylediğiniz "Biz YÖK'ü kaldıracağız." yerine YÖK'ü tahkim ettiniz, YÖK'ü ideolojik bir kurum hâline getirdiniz. 28 Şubatçılar ne yaptıysa siz de aynısını bugün tersten yapıyorsunuz. Onlar kafatasçı bir anlayışla bu ülkede mütedeyyin insanların üniversiteye girmelerini engellemişti, siz de benzer bir anlayışla, size muhalif olanların üniversiteye girmesini, üniversitede yönetimde olmasını ve üniversitelerde düşünce üretmesini engellemek istiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Selamlayıp bitireceğim Sayın Başkan.

Neden? Çünkü tekçisiniz çünkü anlayışınız tekçilik üzerine kurulmuş ve bunu bütün bir toplumsal yapıya, kurumsal yapıya da sirayet ettirmek istiyorsunuz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)