| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 48 |
| Tarih: | 17.02.2021 |
GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Sayın Başkanım, Sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bu hafta kötü bir haber aldık. 13 asker kökenli ve sivil kökenli sivilimizin PKK terör örgütü tarafından katledilmelerinin, infaz edilmelerinin hepimiz üzüntüsünü yaşadık. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına da başsağlığı diliyorum. Aynı zamanda, bu operasyonda hayatını kaybeden 2 yüzbaşımız ve 1 astsubayımız var; onlara da Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralı olan askerlerimize de bir an önce sağlıklarına kavuşmaları dileklerimizi buradan iletiyorum.
Genelde, milletvekili seçildiğim günden bu güne kadar terör konusunda ve teröre karşı duruş konusunda Mecliste her anlamda dik duran; bölgesinin, ülkesinin, yurttaşlarının, seçmenlerinin isteklerini ve taleplerini, beklentilerini bu kürsüde korkmadan, yılmadan, cesurca seslendiren bir milletvekiliyim. Belki benzer bir konuşma olacak ama bu, konuşmayı tekrarlamakta da yarar görüyorum çünkü sürekli bu, Türkiye'nin gündemine geliyor, Türkiye'nin gündemine gelirken CHP'yle ilgili algı yaratılmak için kullanılan meseleler: PKK bir terör örgütü müdür? Evet. PKK alçak, şerefsiz bir terör örgütüdür. PYD bir terör örgütü müdür? Evet. PYD alçak, şerefsiz bir terör örgütüdür. YPG terör örgütü müdür? Evet. YPG alçak, şerefsiz bir terör örgütüdür. FETÖ terör örgütü müdür? Evet. FETÖ alçak, şerefsiz bir terör örgütüdür. Bunlardan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Şimdi, burada mesele şu: Bence terörle mücadele yalnızca Türkiye'de bir siyasi partinin mücadelesi olmamalı. Terörle mücadeleyi Türkiye'de bir devlet politikası ve bir devlet geleneği hâline dönüştürmemiz lazım. Zaten Türkiye'de yaşanan temel sorun da bu terörle mücadelede.
Bakın, PKK terör örgütünün ilk eylemi 1984 Eruh katliamı. Aradan otuz yedi yıl süre geçmiş, bu otuz yedi yıl sürede 6 Cumhurbaşkanımız değişmiş, 12 Başbakan değişmiş, 24 Hükûmet değişmiş, 25 İçişleri Bakanı değişmiş ama sonuç itibarıyla bugün Parlamentonun yine gündem konularından biri terör. Demek ki terör bir siyasi partinin meselesi değil, terörü bizim bir devlet meselesi olarak görüp bütün siyasi partilerin ortak değerleri üzerinden bir devlet politikasına dönüştürmemiz lazım.
Peki, bugün öyle mi? Şu anda teröre karşı mücadele bir devlet politikası mı? Ben üzülerek söylüyorum, neyi üzülerek söylüyorum? Şimdi, düşünün ki 13 şehidimiz var; 3 tane de operasyona katılan, etkin, faal olan 2 yüzbaşımız ve 1 astsubayımızın şehit haberi geliyor ve Sayın Cumhurbaşkanımız Rize kongresinde kürsüde şehitlerimizden birisinin annesiyle canlı telefon bağlantısı kuruyor. Bu nedir? Bu, terörle mücadeleyi siyasallaştırmadır. Asla ve asla terörle mücadele siyaset konusu yapılmamalı, parti meselesi yapılmamalı.
Bakın, partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde Sayın Cumhurbaşkanımızın en büyük iddiası neydi? Bakanlar milletvekilleri arasından olmayacak yani milletvekilinden bakan olmayacak, bakan siyasi bir kimliği temsil etmeyecek, bakan konusunda uzman, dışarıdan kişiler olacak ve siyasetin dışında bakanlığıyla ilgilenecek. Bakın, Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar'ı ta tuğgeneralliğinden beri tanırım, dostluğumuz da vardır. Bugün AK PARTİ Ankara il kongresi vardı. Millî Savunma Bakanının AK PARTİ Ankara il kongresinde ne işi olabilir? Ne işi olabilir, soruyorum size? Onun için söylüyorum, bunları dinleyin. Yani devleti gelenekleriyle, kurallarıyla, kanunlarıyla yönetin ve bazı konularda gerçekten devletin hiyerarşik yapısına, geleneklerine aykırı davranışlar göstermeyin.
Bir şey daha sormak istiyorum size: Devlette ve hükûmette devamlılık esastır. 13 yurttaşımız -adını ne koyarsanız koyun- kaç yıl önce kaçırıldılar, alıkonuldular, rehin alındılar? Yaklaşık beş altı yıl önce değil mi? Peki, adını koyabilirler mi, terör örgütleri yolu kesebilir mi? Kesebilir, ben Tunceli Milletvekilliğimde bunu yaşadım. Seçim kampanyamda Pülümür ilçesine hiç gidemedim, yol kesikti. O korkuyu yaşadığınız zaman kimse o bölgelerde cesaret göstermesin, buralarda konuşmak gibi değil. Peki, kaçırdılar, devlet nerede? Niye "Nerede?" diye soruyorum: Eğer o bölgede bir mağarada beş yıl saklanmış olsalardı size hak verirdim ama kaçırıldıkları yerden yaklaşık 600-700 kilometre sınır ötesine götürülebiliyorlarsa ve bu terör örgütleri sınır ötesine götürüp beş altı yıl bir mağarada orada esir ediyorsa, alıkoyuyorsa, rehin alıyorsa bizim sınır güvenliğimiz nerede? Demek ki sınırlarımızdan isteyen istediği gibi elini kolunu sallayarak teröristi de getirip götürüyor, her türlü gayrimeşru işi de yapabiliyor. Bunları da sorgulamamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
GÜRSEL EROL (Devamla) - Ve bunları ifade ederken siyasi bir değerlendirme yaparak bunları konuşmuyorum. Ben kendi bölgemde de Mecliste de her zaman devlet geleneklerine uygun davranılması gerektiğini, siyasi partilerin gelip geçici olduğunu, devletin kalıcı olduğunu iddia eden bir siyasetçiyim. Bugün AK PARTİ Hükûmet, siz hükûmeti yönetiyor olabilirsiniz ama yarın bir başka parti gelecek geçmişte olduğu gibi. Partiler geçici, devlet kalıcıdır; onun için ki terörle mücadelede yalnızca kendi bakış açınıza göre siyaset geliştirmeyin, siyasallaştırmayın, terörü iç siyaset malzemesi yapmayın. Terör bu ülkenin ulusal meselesidir ve terörle ilgili bir devlet politikasına bu ülkenin ihtiyacı var diyorum. Terör örgütlerini, başta PKK olmak üzere, başta FETÖ olmak üzere bu ülkede bunlara müsamaha gösteren herkesi de şiddetle kınıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)