| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 18.02.2021 |
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 250 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi bir an gözlerinizi kapatın ve bir rejimin peşin suçlu kabul ederek kamplara tıktığı bir millet düşünün. Yaşadıkları coğrafyanın bütün cadde, sokak ve kapalı alanlarına yüz tanıma sistemine sahip kameralar yerleştirilmiş. Yaşları 12 ila 65 arasındaki herkesin DNA örneği, parmak izi ve kan grubu bilgileri toplanmış. Sadece şehirler, beldeler arasında değil, mahalleler arasında bile güvenlik noktaları oluşturulmuş. Dış dünyayla irtibatı tamamen kesilmiş, gün içinde aynı güzergâhtan 2 defa geçmek bile soruşturma sebebi olmuş. Her an ve her yerde resmî veya sivil polislerin hiçbir gerekçe göstermeden sorgulama, tutuklama hatta öldürme yetkisi var. Ölen ya da öldürülenlerin yakınlarının bunu sorması, otopsi yapılmasını istemesi hatta cenazede ağlaması ağır suç. Kimin kiminle evleneceğine, hangi kıyafetlerin giyileceğine, ne öğreneceğine, nasıl düşünüleceğine, neye inandırılacağına, kadınların kaç çocuk doğuracağına kadar devlet karar veriyor. Evet, arkadaşlar, sözünü ettiğim zulüm kızıl Çin işgali altındaki Doğu Türkistan'da yaşanıyor. Bu soykırımı ne dünya ne de Türkiye görüyor. Sözde insan hakları savunucuları sadece susuyorlar.
Soydaşlarımız toplama kamplarında her türlü işkencelere hatta tecavüzlere maruz kalıyor, âdeta soykırıma tabii tutuluyorlar ama ülkemde basın-yayının ilgisini dahi çekmiyor, akan Türk kanı olunca haber değeri bile taşımıyor. İki yıl önce yapmış olduğum bir konuşmada Doğu Türkistan'daki soykırımın ülkemizde paralı poşet düzenlemesi kadar bile gündeme gelmediğinden söz etmiştim, bugün çok daha gerideyiz.
Değerli milletvekilleri, Doğu Türkistan'daki soykırımı dünyaya duyurmaya çalışan Uygur Türkü kardeşlerimize bugünlerde yoğun bir şekilde gözaltı uygulanmakta hatta gece yarıları terör örgütü üyeliği yaftasıyla evlerinden alınıp geri gönderme merkezlerine yerleştirilmektedirler. Ne Batı'da ne İslam dünyasında ne de Türkiye'de bu çığlık duyulmamakta, akan kan Türk'ün olunca kulaklar sağır, gözler kör olmaktadır. Ata yurdumuzda yüzyıllardır işgale, soykırıma direnen Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi kızıl Çinli cellatlara teslim eden anlayışı şiddetle kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidarın, Türkiye ile Çin arasında imzalanan Suçluların İadesi Anlaşması'nı Meclis gündemine getirmeyi düşündüğünü duymaktayız. İktidarı bu kürsüden uyarıyoruz, sakın böyle bir işe kalkışmayın. Bu anlaşmanın onaylanmak istenmesindeki amaç nedir? Dışişleri Bakanı, bu anlaşmanın Uygur Türklerini kapsamayacağını söylüyor. Bildiğimiz, Çin'den iadesi istenebilecek tek bir Türk vatandaşı bile yok. Çin'e göreyse Uygur Türklerinin tamamı terörist. Peki, Uygur Türkleri de iade kapsamı dışındaysa Çin neden bu anlaşma konusunda bu kadar ısrarcı ve Çin'e hangi suçlular iade edilecek? Siz tek taraflı olarak Çin'e Uygur Türklerini iade etmek üzere mi bu anlaşmayı onaylamayı düşünüyorsunuz? Son günlerde ülkemizde yaşayan Uygur Türklerine uygulanan gözaltılar, anlaşma onaylanırsa terör örgütü üyeliğinden iade için bir ön hazırlık mı? Bu anlaşma onaylanmazsa aşı ya da kredi gelmiyor mu Çin'den? İktidarı bu kürsüden bir kere daha uyarıyoruz, sakın anlaşmayı onaylamaya kalkışmayın. Soydaşlarımıza ikinci bir Boraltan Köprüsü faciası yaşatılmasına izin vermeyeceğiz.
Al bayrağa ve gök bayrağa bin selam olsun. Ne mutlu Türk'üm diyene. Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)