| Konu: | (10/361, 405, 406, 407, 410) No.lu Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunmasında, Bunların Üretiminde ve Pazarlanmasında Karşılaşılan Sorunlar ile Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 23.02.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 159 sıra sayılı Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunmasında, Bunların Üretiminde ve Pazarlanmasında Karşılaşılan Sorunlar ile Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Ülkemizde kişi başına gayrisafi millî hasılanın 1998'le aynı düzeyde olduğunu dikkate alırsak, özellikle çiftçilerde kişi başına düşen kazancın azaldığını ve millî gelirden çiftçilerin aldığı payın yüzde 6 olduğunu düşünürsek hem ülke ekonomisini düzeltmek hem de çiftçilerin durumunu düzeltmek için acilen önlemler alınması gerektiği ortadadır.
Şimdiye kadar ormanlar odun ürünleri yönünden değerlendirilmiş veya "millî parklar" olarak kullanıma sunulmuştur, oysa orman altı ürünleri çok geniş imkânlar sunmaktadır. Buradan hareketle, tıbbi ve aromatik bitkiler bir kültür bitkisi olarak ele alınmalı ve değerlendirilmelidir.
Acı biber dışında kimyon, kekik, sumak ve diğer tüm aromatik bitkiler ülkemizde ithal edilmektedir.
Dünyada toplam 422 bin bitki türü sayısı varken bunların 52 bini tıbbi ve aromatik bitki türüdür. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre yaklaşık 20 bin bitki tıbbi amaçlarla kullanılmaktadır. Bitkisel droglar için başlıca ticaret merkezleri Çin, Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa, İtalya, Japonya, İngiltere ve Hong Kong'dur.
Bir Dünya Bankası raporuna göre tıbbi bitkisel droglar ve aromatik ürünlerin 2050 yılında oluşturacakları pazar 500 milyar dolar civarındadır. Bitkisel drogların dünya ticaretindeki yeri 2018 yılı itibarıyla 62 milyar dolardır, pazarın yıllık büyüme hızı ise yüzde 7'dir.
Uçucu yağların dünya ticaretindeki yeri 150 bin tondan fazladır, 600 bin hektar da tarımı yapılmaktadır, 1 milyon çiftçi bu işle uğraşmaktadır. Küresel uçucu yağ pazarı 6,5 milyar dolar olup 2022-2025 yıllarında 15,8 milyar dolara ulaşması bekleniyor; 2020 yılı için 370 bin tondur ve değeri de 10 milyar dolara tekabül eder.
Portakal, okaliptus, nane ve limon esansları 100 bin ton olup tüm uçucu yağların üçte 2'sini teşkil ediyor. Bunlar Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere tarafından ithal edilmektedir.
Yılda 300 milyon dolardan daha fazla miktarda tıbbi ve aromatik bitki ihracatı gerçekleştirilmektedir; kekik, defne, ada çayı olarak 34 milyon dolar kadar ihracat yapılmıştır. 2018 yılı itibarıyla belli başlı aromatik bitki ürünü ihracatı 47 milyon dolar, ithalatı ise 33 milyon dolardır.
Gül yağının iki önemli üreticisi Türkiye ve Bulgaristan'dır; 2018 yılı itibarıyla 14 bin ton taze gül üretilmiş olup yaklaşık 1,6 ton gül yağı elde edilmiştir. Ülkemizin önemli aromatik bitkilerinden sadece -demin de söylediğim gibi- acı biber ihtiyacımız karşılanmakta ve diğer hepsinden ithalat yapılmaktadır.
Kekik, 2018'de 17.666 ton üretilmiş olup 57 milyon dolar değerindedir; bin tonu kekik olarak tüketilirken 5,5 milyon dolar ihraç geliri sağlanmıştır.
Ada çayı 7,2 milyon dolar karşılığı 1.962 ton kuru ada çayı yaprağı ihraç edilmiştir. Türkiye ve İspanya dağ çayının dünyadaki iki önemli üreticisidir.
Nanenin 670 ton kadar hasadı yapılıyor, 2 milyon 106 bin dolar ihracat geliri var; nane esanslarından ise 45.177 dolar ithalat bedeli ödemekteyiz.
Defnenin 2018 yılında 40 milyon dolar karşılığı ihracatı var, yılda 1 ton kadar defne yağı ithal ediyoruz.
Anason, 5'i endemik olmak üzere toplam 27 türle temsil edilmektedir. Türkiye'de yılda yaklaşık 10 bin ton anason tohumu üretilir, bunun 7 bin tonu rakı üretiminde kullanılmaktadır, 2018 yılında 10 milyon dolarlık ihracat yapılmıştır.
Ihlamura, 2018'de 1 milyon 812 bin dolar ihracata, 54 bin dolar ithalata ödeme yapmışız.
Sığla yağı halk tıbbında yara iyileştirici olarak biliniyor; 2018'de 94 bin dolarlık ihracat yapılmış.
Meyan kökü 3,2 milyon dolar karşılığı 1.090 ton olarak ihraç edilmiştir.
Şevketibostan tazeyken sebze olarak tüketilir; kurutulmuş kök kabuklarından hazırlanan ürünler idrar yollarında taşın düşürülmesinde başarılıdır.
Sahlebin yumrusu kurutulup öğütülür. Nesli tükenmekte olan ve toplanması ülkemizde yasak olan bir bitkidir. Muğla, Samsun, Aydın, İzmir, Yalova illerinde salep tarımı yapılmaktadır.
Büyük ekonomik değeri olmayan ürünlerimiz ise şöyledir: Keçiboynuzu, kimyon, rezene, biberiye, sumak, çörek otu, kişniş, keten tohumu, safran, haşhaş, baharat karışımları ve diğerleri. Ülkemiz, 36-42 kuzey paralelleri arasında yer alır; Avrupa-Sibirya, İran-Turan ve Akdeniz iklimlerinin kesiştiği yerdedir. Bir yerde iklimler ne kadar fazla kesişiyorsa orada endemik bitkiler o kadar fazla olmaktadır ve bu yüzden de bizde endemik bitkilerin, toplam 12 bin çiçek-bitki taksonunun üçte 1'ini aromatik ve tıbbi bitkiler oluşturmaktadır. Floranın yüzde 30'u endemik bitkidir, hiçbir ülkede bu kadar yüksek endemik bitki yoktur.
Tıbbi ve aromatik bitkiler ilaç, kozmetik, parfüm gibi pek çok alanda kullanılmaktadır. Tıbbi ve aromatik bitkilerin hacmi Türkiye'de 2023'te 5 milyar dolar, dünya pazarında ise 115 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor.
Bitkilerin tıbbi tedavide kullanıldığına dair bilgiler milattan önce 30 bin yılına kadar uzanmaktadır. Mezopotamya'da, mağaralarda, insan izleriyle birlikte civanperçemi, gül, kanarya otu, hatmi çiçeği, ebegümeci, denizüzümü gibi değişik bitkilerin izine rastlanmıştır. Hipokrat'ın da milattan önce 4'üncü yüzyılda 60 çeşit bitki kullandığını bilmekteyiz.
Yine, milattan önce 325 yılında İskender'in Doğu'ya yaptığı sefer sayesinde Batı baharatla tanışmıştır. İbni Sina'nın tanı ve tedavi içeren kitaplarında pek çok tıbbi bitkiler vardır, bunlar uzun süre Batı'da tıbbi kitap olarak okutulmuştur.
Selçuklular Anadolu'da tıbbi binaların, hastanelerin yanında tarçın, kişniş, kekik gibi değişik bitkileri ilaç olarak kullandılar. Osmanlı İmparatorluğu zamanında da değişik bitkiler ilaç olarak kullanılmıştır. Modern tıpta da birtakım bitkiler kullanılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre yaklaşık 20 bin kadar bitki tedavi amacıyla kullanılmaktadır. 4 milyar kadar insan sağlık sorunları için ilk etapta bitkisel drogları kullanmayı tercih etmektedir. Reçeteyle satılan ilaçların yüzde 25'i de bitkilerden elde edilmektedir. Ülkemizdeki ticari amaçla doğrudan toplanarak iç ve dış piyasaya satılan bitki sayısı 347 kadardır, 35 tanesi endemiktir. Doğadan toplanıp yurt dışına satılan doğal bitkilerin sayısı ise 100'dür. TÜİK verilerine göre, ülkemizde yaklaşık 20 çeşit tıbbi ve aromatik bitkinin ekimi 1,3 milyon dekar alanda yapılmaktadır. Tıbbi ve aromatik bitkilerin ekim alanı 2020 yılına göre yüzde 40 oranında artmıştır; bunun yanında, keten, kenevir, safran gibi bitkilerin ekimi azalmıştır.
Ülkemizde tıbbi bitkilerin satışının önemli bir kısmı aktarlardan, baharatçılardan veya internetten yapılmaktadır. Bunlar çok defa kuralına uygun olmayan, gelişigüzel ambalajlar içerisinde ve gerekli standartlara uymayan satışlardır. Bunların bir kısmı kendi başına problem teşkil etmektedir, problem yaratmaktadır.
Ülkemizde tıbbı ve aromatik bitkiler konusunda birçok kurum müdahildir. Türlerin doğal florada toplanması, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilmesi, AR-GE çalışmaları, tarımsal üretim, üretimin planlanması ve üretimin verilerinin toplanması konusunda Tarım ve Orman Bakanlığı; mamul madde üretimi ve nihai ürün ruhsatlandırılması, kullanılması ve halk sağlığının korunması konusunda Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı; günlük uygulamaların ve ticari verilerin oluşturulmasında Ticaret Bakanlığı; istatistik verilerin oluşturulmasında TÜİK Başkanlığı; standartların oluşturulmasında Türk Standardları Enstitüsü; mevcut biyoçeşitliliğin kullanıma aktarılması ve farmakope araştırmalarının oluşturulmasında üniversiteler; tarımsal desteklerin ve stratejilerin oluşturulması hususunda Tarım Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı yine ve bunların AR-GE'sinin yapılmasında TÜBİTAK yetkilidir.
Ülkemizin mevcut toprak ve su kaynakları ile biyoçeşitlilik durumu dikkate alınarak küresel rekabet gücünü artırmak, uluslararası piyasaların talep ettiği kalite ve miktarda tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimini artırmak amacıyla özellikle Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, kalkınma ajansları, üniversiteler ve diğer kurum kuruluşlar tarafından çok sayıda proje tamamlanmış ve uygulamaya konulmuştur.
Ülkemizde katma değeri yüksek bitki üretimi artmakla beraber istenen düzeyden uzaktır. Hızla gelişen ve değişen yurt içi ve yurt dışı eğilimleri takip eden bir kurumsal yapımız henüz yoktur.
Tıbbi ve aromatik bitkiler besin takviyesi, bitkisel çay, baharat, aroma ve kıvam artırıcı olarak fonksiyonel amaçlı kullanılmaktadır. Drog bitkilerin kök, sap, yumru, gövde veya odunsu yapı, kabuk, yaprak, çiçek, meyve veya tohumları kullanılmaktadır.
Tıbbi ve aromatik bitkiler gıdaların raf ömrünü uzatıcı olarak kullanılmaktadır. Fesleğen, kekik, biberiye, oğul otu, ada çayı içerdikleri antimikrobiyal nedeniyle gıdalarda bozulmayı önleyici etkiye sahiptir. Böylece bu gıdalara bir katma değer ve bir değer artışı sağlarlar. Bu özelliklere sahip bitkiler aynı şekilde dezenfektan olarak toplu kullanım alanlarında da temizlik malzemesi olarak kullanıma sunulmuştur.
Hekimin teşhisi için, denetimi ya da reçetesiz ya da tedavi takibi olmaksızın tasarlanmış ve amaçlanmış olan geleneksel tıbbi ürünlere uygun özel uygulamaları olan oral, haricen uygulanan veya inhalasyon yoluyla kullanılan müstahzarlardan olması gerekir.
Biyoçeşitliliğin korunması için uluslararası mevzuat vardır. Birleşmiş Milletler Biyoçeşitlilik Sözleşmesi gereğince uluslararası hukuk ilkeleri uyarınca devletler kaynaklarını kendi çevre politikaları doğrultusunda kullanma hakkına sahiptir ve kendi yargı yetkileri veya kontrolleri dâhilindeki faaliyetlerin, diğer devletlerin çevrelerine veya ulusal yargı yetkilerinin sınırları dışındaki alanların çevrelerine zarar vermemesini de sağlamakla sorumludurlar. Ülkeler kendi genetik kaynaklarına erişimini kısıtlama yetkisine sahiptirler veya ülkeler, ikinci ülkelerle kendi hâkim oldukları bu genetik yapıyı birlikte değerlendirebilirler, kullanabilirler.
Takviye Edici Gıdalar Tebliği gereğince takviye edici gıdaların tekniğine uygun ve hijyenik şekilde üretim, hazırlama, işleme, muhafaza, depolama, taşıma ve piyasaya arzını sağlamak üzere ürün özellikleri belirtilmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı mevzuatında bitki listesi ve zehirli ve zararlı oldukları için gıda amaçlı kullanımı yasak olan bitkilerin listesi vardır.
Ekonomik sürdürülebilirlik için sözleşmeli üretimle küçük ölçekteki üreticilerin örgütlenmesi büyük önem arz etmektedir. Hububat, sebze, meyve ve benzeri ürünler kadar yaygın bir pazarlama ağı ve kullanım alanı bulunmamaktadır. Tıbbi ve aromatik bitki toplayan çiftçiler için pazarlama sorunu, bu ürünleri ham madde olarak kullanan imalatçılar için de ham maddeye erişim sorunu vardır. Bu nedenle sözleşmeli üretim modeline ihtiyaç duyulmaktadır. Sözleşmeli üretimle üreticiler bir de kooperatifleşecek olursa aile çiftçiliği şeklinde küçük ölçekte yapılan tıbbi ve aromatik bitki üretiminin pazarla entegrasyonu kolaylaşacaktır, ekonomik sürdürülebilirlik tesis edilmiş olacaktır.
Üretim aşamalarında sürekliliğin sağlanması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, işçilik giderlerinin azaltılması ve mekanizasyonla mümkün olacaktır. Bu sebeple, yeni mekanizasyonların geliştirilmesi gerekmektedir. Mevcut mekanizasyon imkânlarının üretimin her aşamasında verimli kullanılabilmesi için ürün bazında kümelenme çalışmaları yapılmaktadır.
Belirli bir faaliyet alanında uzmanlaşmış bir grubun değer zincirlerinde yer alan diğer paydaşlarla -kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler gibi- birlikte oluşturduğu coğrafi yoğunlaşma "yığın" olarak tanımlanmaktadır. Bu yığınlar arasında işletmelerin rekabet gücünü geliştirmek amacıyla bilinçli bir iş birliği yaratabilen gruplara ise "küme" denir. Her sektörde uygulanabilecek olan kümelenme modelinin ortak paydası, coğrafi yakınlık, uzmanlaşma, diğer zincirlerdeki farklı aktörlerin bir araya gelmesi, iş birliği ve güven ortamıdır. Değer zincirlerinde ilişki hâlinde olan üretici ve işletmelerin bir araya geldiği kümelenme modeliyle üretim maliyetlerini düşürerek rekabet, istihdam ve ihracat potansiyelinin artırılması ve bölgesel kalkınma sağlanabilecektir ki bu, bizim en çok ihtiyaç duyduğumuz bir durumdur.
Tıbbı ve aromatik bitkiler sektöründe nihai üründe sağlanacak markalaşma ve pazarlama kabiliyeti ham madde üretimindeki sürdürülebilirliği de peşinden sürükleyecektir. Üretim planlaması yapılırken yurt içi ve yurt dışı pazarları piyasa öngörüleriyle değerlendirilmeli, nihai ürünlerden başlayarak bu üründe kullanılması planlanan bitkisel üretim çalışmaları yapılmalıdır.
Üretimin sürdürülebilirliğinin sağlanması, yıllık üretim miktarının yanında, depolama imkânlarının artırılmasıyla doğru orantılıdır. Günümüz dünyasında tıbbi ve aromatik bitkiler yıllık stoklu olarak üretilmektedir. Bu nedenle işin içerisine bir de lisanslı depoculuk girmektedir. Ülkesel bir üretim planlaması yapılabilmesi için stratejik bitkilerin belirlenmesi ve öncelenmesi gerekir.
Tarım arazilerinde mevcut bitkiler ile tıbbi ve aromatik bitkilerin rekabeti mümkün değildir. Marjinal alanlardaki su kısıtlılığının olduğu tarımsal üretim havzalarında, erozyon bölgelerinde, hazine arazilerinde, orman altında, küçük aile şirketlerinde ve münavebe uygulamalarında ilk olarak planlanmalıdır.
Tıbbi ve aromatik bitki üretimine ihtiyacımız vardır, ithalatı fazladır. Dışarıda da büyük bir pazar vardır. Bizim pazar payımız düşüktür. Ortamda bir kargaşa vardır. Düzenleyici bir otoriteye ihtiyaç vardır.
Doğal ortamda üretim, genellikle ormanda "odun dışı orman ürünleri" olarak değerlendirilmektedir. Ürün toplama, bu konuda eğitim almış kimselerce yapılmalı ve üretimin sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.
Ülkemiz florasında yetişen bitkilerin birçoğu gelişigüzel toplama, sanayileşme, şehirleşme, tarla açma, aşırı otlatma, turizm, pestisit kullanımı, yabancı otla mücadele, ağaçlandırma gibi nedenlerle risk altındadır.
2013 yılında defne, kekik, ladin, fıstık çamı kozalağı, ıhlamur, yaban elması, harnup başta olmak üzere 231 bin ton ürün elde edilmiş olup Orman Genel Müdürlüğü bu toplamadan 4,2 milyon Türk lirası, köylüler 31,5 milyon Türk lirası, tüccarlar ise 223,5 milyon Türk lirası gelir elde etmiştir.
2018 yılında ise yukarıda bahsedilen bitkilere ilaveten geven, yaban mersini, dut, kızılcık, fındık, zeytin, alıç, nar, sakız, yabani kiraz, vişne, hurma, trüf, ardıç, elma gibi bitkiler de toplama kapsamına girmiş ve 534 bin tonluk bir toplamda 6,45 milyon Türk lirasını Orman Genel Müdürlüğü, 182 milyon Türk lirasını çiftçi ve 668 milyon Türk lirasını ise tüccarlar kazanmıştır. Her durumda tüccarların kazanması Orman Genel Müdürlüğü ve çiftçilerin toplamından kat kat fazladır.
Bu çalışma esnasında tıbbi ve aromatik bitki üreticilerinde gördüğüm handikap, hepsi ürünlerine bir ilaç muamelesi yapmaktadır. Biliyoruz ki ilaç deyince ürün kendiliğinden değerlenmektedir ve taliplisi de artmaktadır. Pandemi döneminde de gördük ki bir ilacın elde edilmesi için on beş ila yirmi yıl gibi bir süre gerekmektedir; 5, 6 faz da devam etmektedir ve toplam maliyeti de 1 milyar doları bulmaktadır. Covid-19 aşısında faz 3 çalışması henüz yeni bitmiştir, faz 4 çalışması ise uygulamadadır. İlacın deney aşamalarından geçerek güvenilir kullanılmasının zaman ve maddi olarak maliyeti yüksektir. Herhangi bir maddeye ilaç denilebilmesi için birtakım iddialardan öteye müspet deliller gerekmektedir. Ülkemiz, tıbbi ve aromatik bitkilerden ülkemizdeki bunca endemik çeşitliliğe rağmen yararlanamıyor. Tıbbi ve aromatik bitkilerin dış ticaretindeki dengesi negatiftir, millî gelirin yüzde 8'i tarım ürünlerinden olmalıdır. 10 milyondan fazla işsizimiz vardır, tıbbi ve aromatik bitkiler bize büyük fırsatlar yaratmaktadır. Konu her bakımdan etraflıca araştırıldığında ülkemiz için önemli fırsat kapıları açıktır.
Bu Meclis araştırmasının yapılmasında herkesten çok yarar gördük. En başka sayın milletvekillerine, Grup Başkan Vekilllerine, pek çok imkân hazırlayan Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına, siyasi tecrübesi ve birikimlerini başarıyla uygulayan, çalışmaları ustaca yürüten Komisyon Başkanımız Antalya Milletvekili Sayın İbrahim Aydın'a, Komisyon üyesi kıymetli milletvekillerine, ziyaret edilen illerin valilerine, bürokratlarına, özel teşebbüs yetkililerine, özel şirket sahiplerine ve de yasama uzmanlarına, Meclis bürokratlarına ve sekreterlerine çok teşekkür ederim.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)