GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/361, 405, 406, 407, 410) No.lu Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunmasında, Bunların Üretiminde ve Pazarlanmasında Karşılaşılan Sorunlar ile Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:50
Tarih:23.02.2021

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Araştırma Komisyonumuzun hazırladığı raporla ilgili sizleri bilgilendirmekten son derece mutlu olduğumu ifade ediyor, Komisyonumuz adına Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğine ilişkin sorunlarını tespit etmek ve bunlara yönelik çözüm önerilerini geliştirmek maksadıyla, uzlaşı kültürüyle çalışarak bilimsel bir raporun ortaya çıkmasına vesile olan saygıdeğer Komisyon üyelerimize ve uzman arkadaşlarımıza sizlerin huzurunda şükranlarımı sunuyorum.

Tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğinin korunmasında, bunların üretiminde ve pazarlanmasında karşılaşılan sorunlar ile alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen 5 partinin ortak kararıyla kurulan ve 8 Mayıs 2019 tarihinde çalışmalarına başlayan Meclis Araştırması Komisyonumuz çalışmalarını tamamlamıştır. Komisyonumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kendisine tevdi edilen araştırma konusu kapsamında öncelikle yol haritasını belirlemiş, daha sonra da ilgili bakanlıklardan, kamu kurum ve kuruluşlarından, üniversitelerden, uluslararası kuruluşlardan, akademisyenlerden, uzmanlardan, üreticilerden, ülkemizin farklı yerlerinden gelen sivil toplum örgütü ve özel sektör temsilcilerinden oluşan toplam 68 kişi ve kuruluşu dinlemiştir. Ayrıca Komisyonumuz, tıbbi, aromatik bitki çeşitliliğinin yoğun olduğu ve farklı projeler geliştirilen Çorum, Balıkesir, Konya, Karaman; özellikle Doğu Karadeniz'den başlayarak Rize, Artvin, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun ve güneyde Hatay, Kilis, Gaziantep ve Şanlıurfa illerine çalışma ziyaretleri gerçekleştirerek yerinde incelemeler yapmış ve 250'den fazla ilgili kişiden değerli bilgiler edinmiştir. Bunlara ilaveten, ülkemizde yetiştirilen tıbbi aromatik bitkilerin ticaretine yönelik istişarelerde bulunmak ve iki ülke arasındaki ticaretin gelişmesine katkı sunmak üzere Çin Halk Cumhuriyeti'ne mensup 50 kişiden oluşan iş insanları heyetini Türkiye Büyük Millet Meclisinde ağırlamıştır.

Özet olarak, gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşmacı olarak gerekse sahada bizlerle birlikte olan üreticilerimizin ve özel sektör temsilcilerimizin çalışmalarımıza aktif olarak katılması ve yaşadıkları tecrübeleri paylaşmaları sayesinde sorunlar daha detaylı incelenmiş, genel duruma ilişkin resim net bir şekilde ortaya konulmuştur. Böylelikle alınması gereken tedbirlere yönelik gerçekçi öneriler hazırlanarak oluşturulan Araştırma Komisyonu raporumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına arz edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ""web" sayfamızdan da 159 sıra sayılı Rapor'umuza ulaşılabilmektedir.

Meclis Araştırması Komisyonu tarafından yapılan inceleme ve araştırmaların sonucunda, bu bitkilerin etkin bir şekilde korunarak doğadan toplanması, yetiştirilmesi, işlenmesi ve pazarlanması için, mevzuat düzenlemeleri yanında, kurumsal yapıda, kontrol hizmetlerinde, AR-GE, eğitim, tanıtım ve toplumsal bilinçlendirme alanlarında ihtiyaç duyulan çalışmalara ilişkin çözüm önerileri ortaya konulmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu doğrultuda Komisyon raporunda tıbbi ve aromatik bitkiler konusuna ilişkin 8 temel başlık altında toplam 127 adet öneri hazırlanmıştır. Bunlardan bazılarını konuşmam esnasında sizlerle paylaşacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malum olduğu üzere, bitkilerin tıbbi alanda kullanımı ve iyileştirici etkilerinin bulunduğu inancı insanlığın var olduğu çok eski çağlara dayanmaktadır. Özellikle son yıllarda, tüm dünyada gıda, baharat, boya, ilaç, kozmetik, parfüm gibi birçok alanda yaygın şekilde kullanılan tıbbi ve aromatik bitkilere olan ilgi artarak devam etmektedir. Son bir buçuk yıldır tüm dünyanın yaşadığı Covid-19 pandemisi de bu konunun önemini teyit etmiştir. Dünyada tıbbi ve aromatik bitki pazarı hacmi yaklaşık 117 milyar dolar iken ülkemizde milyon dolarlarla ifade edilmektedir; dünyada, yaşlanan nüfusun sağlık problemleri, refah artışı ve bilinçli tüketicilerin artmasıyla birkaç yıl içinde 200 milyar doları aşması beklenmektedir, ülkemizin hedefi de 5 milyar dolardır.

Türkiye, dünyadaki 7 fitocoğrafya bölgesinin 3'ünün yani Akdeniz, Avrupa-Sibirya, İran-Turan bölgelerinin özelliğini taşımaktadır. Tüm bu ekosistemlerin sonucu olarak ülkemiz biyolojik çeşitlilik bakımından küçük bir kıta karakterine sahiptir. Ayrıca, tarihsel gelişimi içinde Anadolu'nun göç yolları üzerinde bulunması ve birçok medeniyete ev sahipliği yapması bitki çeşitliliğinin ve zenginliğinin artmasında ve gen kaynaklarının zenginleşmesinde önemli rol oynamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün dünyada tarımı yapılan birçok kültür bitkisinin gen merkezinin Anadolu toprakları olduğu bilinen bir gerçektir. Ülkemizde, Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğünce yürütülen ve devam eden Nuh'un Gemisi projesine göre, şu ana kadar 3.857'si endemik olmak üzere 13.425 doğal bitki türü tespit edilmiştir. Bu zenginliğin yüzde 80'i ise ormanlarımızdadır. Ülkemiz, özellikle bitki biyolojik çeşitliliği açısından yüzde 28,7 endemizm oranıyla dünyada önemli bir yere sahiptir. Ülkemizin bitkisel genetik kaynakları içerisinde tıbbi bitkilerin önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu nedenle, gerek doğadan toplanan ve gerekse kültürü yapılan tıbbi ve aromatik bitkiler açısından ülkemiz büyük bir ekonomik potansiyele sahiptir. Ülkemiz birçok farklı ekosisteme de sahip olduğundan bitki çeşitliliği açısından Avrupa Kıtası'ndan daha zengindir. Örneğin bitki türü zenginliği dünyaca kabul edilen ve Kafkas "region"unda bulunan sadece Artvin ilimizdeki bitki çeşitliliği Almanya'dakinden daha fazladır. Bir nevi bitki zenginiyiz ama ne yazık ki bu zenginlikten yeterince faydalanamıyoruz. Zengin biyoçeşitliliğimize ve doğa ve floradaki çok sayıda bitki zenginliğimize rağmen, dünyada hâlen ucuz ham madde tedarikçisi konumundayız.

En yoğun tıbbi ve aromatik bitki ithalatı yapan ülkelerin başında ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda, Çin ve Hindistan gelmektedir. Bu ülkeler aynı zamanda birçok bitkinin ihracatını da yapan ülkeler konumundadır. Üretim ve ticaret bölgeleri dikkate alındığında tıbbi ve aromatik bitki ticaretinin ve mamul madde üretiminin daha çok gelişmiş ülkeler tarafından yapıldığı, Uzak Doğu ülkelerinde ise ham madde üretiminin öne çıktığı görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, tıbbi ve aromatik bitki sektöründeki lider ülke konumuna ulaşmak için sadece üretimin yeterli olmadığı ortadadır. Zira her yıl ülkemizde doğal olarak yetişen yüz binlerce ton tıbbi ve aromatik bitkinin gerektiği gibi değerlendirilemediği, bunun bir kayıp servet olduğu, yine üretime konu olan bu bitkilerin yüzde 90'lık kısmının ise sadece ham madde olarak ihraç edildiği ve ihraç edilen ülkeler tarafından katma değerli ürünlere dönüştürülerek tekrar ülkemize yüksek fiyatlarla girdiği hepimizin malumudur. Artık yerli ve millî üretimler yapmalıyız ve markalı ürünleri ortaya koymalıyız.

Ülkemizde, doğadan toplanarak iç ve dış ticareti yapılan 347 tür bulunmaktadır. Bunların da ancak yüzde 30'unun dış ticaretinin yapıldığı bilinmektedir. İhracatta en önemli bitkiler defne, kekik, kimyon, haşhaş, çay, anason, ada çayı, mahlep, kırmızıbiber ve bitkisel çaylardır. Türkiye dünyanın en önemli defne, kekik ve kimyon ihracatçısıdır. Ülkemizin yıllık ithalatı göz önüne alındığında ise en fazla karabiber, zencefil, çörek otu, zerdeçal ve tarçın ithal edilmektedir. Ülkemizde tıbbi bitkilerin en önemli kısmı doğadan toplanmakta ve toplanan bitkiler arasında nesli tükenmekte olan türler de bulunmaktadır.

Türkiye'de tüketilen veya ticareti yapılan tıbbi bitkilerin tarımı da hedeflenen seviyede değildir. Ancak son dönemlerde kültüre alma, çeşit geliştirme ve üretim çalışmaları hız kazanmıştır. Tarım, kırsal kalkınmanın lokomotifidir. Tıbbi ve aromatik bitkilerin tarımı da bu alanda sürükleyici rol üstlenecektir. Tıbbi ve aromatik bitkilerin sağlığa olan katkısının yanında mevcut tarım sisteminde münavebeye uygun olması, marjinal tarım arazilerini kullanma yetenekleri, yetiştirilme teknikleri açısından özellikle kadınlar, engelliler ve küçük aile işletmelerince tercih edilebilecek ve gelişmekte olan bir sektör konumundadır. Bu konuda toprağa ulaşım çok önemlidir. Meclisimiz, üzerine düşeni yaparak gerek orman arazilerinden gerekse hazine arazilerinden faydalanılması için yasal düzenlemeyi yapmıştır.

Biraz önce bizim de Komisyon üyemiz olan Milletvekilimiz Rıdvan Turan Bey dedi ki: "İşte, ormanlar açılarak tıbbi ve aromatik bitkilere yer açılacak, ormanlar yok olacak." Tam tersine, bozuk orman alanlarında doğal olarak yetişen ürünlerin özellikle dere içleri gibi -mesela yaban mersini- o tür yerlerde üretimine izin verilecek ve toprağa da ulaşıldığı zaman bu ürünler daha fazla üretilebilecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RIDVAN TURAN (Mersin) - Başkanım, öyle bir kayıt yok ki! Torba yasa geçti, öyle bir kayıt yok yani düzenleme yapılacağına ilişkin hiçbir kayıt yok.

İBRAHİM AYDIN (Devamla) - Kültüre alınan tıbbi ve aromatik bitkilerin biyolojisi ve ekolojisi çok iyi bilinmelidir. Üretilen miktar kadar ürünün kalitesi, etken maddelerin farmakopelere uygun olması, iyi tarım uygulamalarıyla yetiştirilmesi, hasadı ve tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm süreçteki iş ve işlemlerin de titizlikle yürütülmesi gerekmektedir. Bitkilerin hangi kısmının, ne zaman hasat edileceği, toplanacağı konularına ilişkin bilgiler yetersizdir. Doğru bitki türünün toplanabilmesi için toplama öncesi önlem alınması gerekmektedir. Toplayıcılar genel botanik bilgileriyle türlerin devamlılığının önemi konularında eğitilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle sağlık riski taşıyan ürünler başta olmak üzere tıbbi ve aromatik bitkilerin kullanım alanları ve şekli konusunda bilinç düzeyinin yeterli olmaması önemli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Ülkelerin en büyük zenginliği, eğitimli ve bilinçli insan kaynağıdır. Türkiye'de gerek akademisyenlerin gerek hekimlerin gerekse de sosyal alan uzmanlarının halk sağlığını koruyucu ve geliştirici uygulamaları ivedilikle hayata geçirmesi gerekmektedir.

Sağlık Bakanlığı tarafından 2014 yılında yapılan ve 5.882 kişinin katıldığı araştırma sonuçlarına göre, ülkemizde insanların yüzde 60'ının geleneksel ve tamamlayıcı tıp metotlarını hayatının bir döneminde tedavi amaçlı kullandığı tespit edilmiştir. Bunların da yüzde 59'unun bitkisel ve bitkisel karışımları kullandığı kaydedilmiştir. Ülkemizde yıllardır geleneksel tedaviler "kocakarı ilaçları" denilerek dışlandı, küçümsendi, olumsuz algılar oluşturuldu. Hâlbuki bunlar geleneksel kadim bilgilerdir ve değerlidir, diğer bir tabirle halk reçeteleridir. Avrupa'da da 150 milyondan fazla insan geleneksel tedavi yöntemlerinden yararlanmaktadır. Bu hususta başı çeken ülke olan Almanya'da halk geleneksel tedavi yöntemlerinde yılda 10 milyar avro harcamakta ve söz konusu harcamalarının yüzde 50'si sigorta kurumlarınca ödenmektedir.

Diğer taraftan, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde özellikle gelir seviyesi düşük olan 2,5 milyara yakın insan ise kimyasal ilaçlardan yararlanamamakta ve başta bitkilerle tedavi olmak üzere, geleneksel Çin tıbbı, Hint tıbbı, Tibet tıbbı, akupunktur, şaman tıbbı, kaplıca tedavisi gibi farklı çözümlere başvurmaktadır. Bu tedavilerin bir kısmı bazı ülkelerde tıp eğitimi içerisinde yer almakta ve diplomalı hekimler tarafından uygulanmaktadır.

İnsan sağlığı istismar edilemez ve kutsaldır. Ülkemizde bu konularda boşluktan veya belirsizlikten yararlanan bazı kesimler, zayıflama ilaçları ile kanser önleyici, tedavi edici ve benzeri ürünlerin ilaçlarını günümüzde birer sömürü aracı hâline getirmişlerdir. Özellikle medya üzerinden pazarlanan ve ekonomik değeri hızla artan tıbbi ve aromatik bitkiler sektöründe suistimaller de yaygın hâle gelmiştir. Bu durum aynı zamanda hasta ve hasta yakınları için umut tacirliğine dönüşmüştür. Bu tür sorunların ortadan kaldırılabilmesi için gerekli tedbirlerin alınması, tarafların eğitimi ve toplumun bu konuda bilinçlendirilmesiyle yakın ilişkilidir. Çünkü yıllardır sağlığı iyileştirmek isteyen ülkeler ile sağlığı bozup sadece sentetik kimyasal ilaç satmak isteyen ülkeler arasında kıyasıya bir mücadele sürüp gitmektedir. Sağlık âdeta bir pazarlama aracı hâline getirilmiştir. Mevzuata göre yasak olmasına rağmen birtakım ürünlerin birçok hastalığa iyi geldiği ifade edilerek kontrolsüz bir şekilde satışı yapılabilmektedir. İlgili kurumlar denetimlerde yetersiz kalmakta ve mevzuattaki birtakım boşluklar istismar edilmektedir. Bu hedefe yönelik olarak yapılacak eğitim, tanıtım, pazarlama ve destekleme çalışmalarıyla sektörün gelişmesi hızlanacaktır. Uluslararası pazardan pay alınabilmesi için de ülkesel bir pazarlama ve destekleme modelinin üretimden nihai ürüne kadar, iş paketleri çerçevesinde analiz edilerek ivedilikle uygulanması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere ülkemizin en önemli cari açık kalemlerinden biri de maalesef tıbbi cihaz ve ilaç sektörüdür. Acilen bu konuda dışa bağımlılığımızın azaltılması veya asgari düzeye indirilmesi gerekmektedir. Bu konuyu da devamlı gündemde tutarak bilinç oluşturmamız ve ülkemizin bu konuda da mesafe almasını sağlamamız gerekmektedir. Bütün bu nedenlerle tıbbi aromatik bitkilerin üretiminden işlenmesine, nihai ürünün elde edilmesine ve pazarlanmasına kadar geçen sürecin etkin şekilde yönetimi önem arz etmektedir. Bu sektörün tüm taraflarını eş güdüm içerisinde yönlendirecek, acil çözüm gruplarını oluşturacak; ilgili bakanlıklar, üniversiteler ve diğer kurum ve kuruluşlarca önceden yapılan her türlü toplantı, çalıştay, sempozyum, kongrelerde alınan kararları gözden geçirecek; kurum ve kuruluşların görev ve sorumluluklarını ortaya koyacak, gerekli görüldüğünde yeni birimler oluşturmaya karar verebilecek, Cumhurbaşkanlığı nezdinde "tıbbi ve aromatik bitkiler üst kurulu" kurulmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılması en elzem konudur.

Yine, özellikle her ilimizde marka olabilecek tıbbi aromatik bitkilerin uygun havzalarda üretimlerinin başlatılması, eylem planlarının hazırlanması ve coğrafi işaret tescillerinin yapılması önem arz etmektedir. Bunun en güzel örneklerine Doğu Karadeniz çalışma ziyaretinde şahit olduk. DOKAP'ın desteğiyle ve ANG Vakfının koordinatörlüğünde yürütülen proje kapsamında her ile özgü bitkiler ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. Örneğin doğal mevcut bitkilerin yanında Artvin'de alıç, Rize'de dağ kekiği, Trabzon'da maviyemiş, Giresun'da karayemiş, Samsun'da sahlep gibi bitkiler ön plana çıkarılarak halkımızla güzel örnekler ortaya konulmuştur. Bu güzel projeden dolayı emeği geçenlere sizlerin huzurunda da teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu yüzden, tıbbi ve aromatik bitkiler konusunda âdeta bir seferberlik başlatarak meslek taassubundan uzak, sadece ülkemizin yüksek menfaatini düşünerek tüm ilgili meslek grupları ve konunun uzmanlarıyla bir araya gelmeliyiz. Burada unutulmaması gereken, tıbbi ve aromatik bitkiler konusu hiç şüphesiz tek başına doktorların veya eczacıların veya kimyacıların çözeceği bir konu değildir. Bu konu; korumadan üretime, üretimden katma değerli ürünler oluşturulmasına, gerek yurt içinde kullanıma ve gerekse yurt dışına ihraç edilmesine kadar, doktorlar, eczacılar, kimyacılar gibi mesleklerin yanında orman mühendisleri, ziraat mühendisleri, biyologlar, botanikçiler, sistematikçiler, laborantlar, girişimcileri gibi birçok meslek grubunun ve iş insanlarının bilgi birikimi ve ortak hareket etmeleriyle çözülebilir. Nihai amacımız; üniversitelerimiz, sanayicimiz, girişimcilerimiz ve köylümüzle iş birliği içerisinde yeni ürünler üreterek ülkemizi ham madde tedarikçisi konumundan yüksek katma değerler ihraç eden bir ülke konumuna taşımaktır; ülkemiz için büyük bir ekonomik değer olan tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğini korumak, üretimini artırmak ve pazarlamasını sorunsuz hâle getirip doğal ve sağlıklı ürünleri insanımıza sunmaktır.

Sonuç olarak hazırladığımız Komisyon raporunda, tıbbi ve aromatik bitkiler konusunda ülkemizde ve dünyada durum nedir, bu konuda ülkemize has sorunlar nelerdir, çözüm önerileri neler olmalıdır, hangi konularda gerideyiz, önümüzdeki süreçte acilen neler yapmalıyız gibi konuları gerçekçi bir şekilde ortaya konulmuş ve ülke olarak durumumuzu sorgulayan, kurumsal yapı ve mevzuat değişikliği dâhil tüm engellerin ortadan kaldırılacağı bir çalışma ortaya konulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken Komisyonumuzun çalışmalarının ve raporumuzun bir son değil, bir başlangıç olduğunun bilincinde olarak bundan sonraki süreçte de tıbbi ve aromatik bitkiler konusunda farkındalığı olan milletvekilleri olarak sektöre ilişkin sorunların takipçisi olacağımızı belirtmek isterim.

Komisyonumuzun çalışmalarının yürütülmesinde desteklerini esirgemeyen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Mustafa Şentop Beyefendi'ye, 26'ncı Dönemde Komisyonumuzun kurulmasına vesile olan önergeleri veren tüm imza sahiplerine, özellikle de şu anda beni izleyen ilk başta Orman ve Su İşleri Bakanımız Profesör Doktor Veysel Eroğlu'na, Komisyonumuzun kurulmasını destekleyen Parlamento üyelerine, Komisyonumuzda birlikte çalıştığımız tüm üyelerimize... Burada isimlerini de saymadan geçemeyeceğim: Eskişehir Milletvekilimiz Arslan Kabukcuoğlu, Ankara Milletvekilimiz Nevin Taşlıçay, Mersin Milletvekilimiz Rıdvan Turan, Ankara Milletvekilimiz Servet Ünsal, Edirne Milletvekilimiz Okan Gaytancıoğlu, Bursa Milletvekilimiz Erkan Aydın, Mersin Milletvekilimiz Ali Cumhur Taşkın, Artvin Milletvekilimiz Ertunç Erkan Balta, Bursa Milletvekilimiz Refik Özen, Şanlıurfa Milletvekilimiz Zemzem Gülender Açanal, Karaman Milletvekilimiz Recep Şeker'in büyük destekleri oldu. Yine 14 kurumdan gelen kıymetli uzmanlarımıza; Komisyonumuza bizzat sunum yapan ve sorularımızı cevaplayan, bilgi, belge sunan ve çalışmalarımıza katkı sağlayan tüm resmî kurum ve kuruluşlara; sivil toplum kuruluşlarına, akademisyenlere, özel sektör temsilcilerine, üreticilerimize; Komisyon olarak çalışma ziyaretlerimizde illerinde bizleri misafirperverlikle ağırlayan milletvekillerimize, mülki idarelerimize yani valilerimize, kaymakamlarımıza ve yerel yöneticilerimize, belediye başkanlarımıza Komisyonumuz adına en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Bu raporun sonuçlarının ülkemize ve insanımıza hayırlı sonuçlar getirmesini temenni ediyor; Gazi Meclisimizi, siz değerli milletvekillerimizi tekrar sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)