| Konu: | KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU İLE BAZI YATIRIM VE HİZMETLERİN YAP-İŞLET-DEVRET MODELİ ÇERÇEVESİNDE YAPTIRILMASI HAKKINDA KANUN VE KAMU İHALE KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 20.03.2012 |
MHP GRUBU ADINA SÜMER ORAL (Manisa) - Sayın Başkan, konuşmamın başında size ve değerli milletvekillerine saygılarımı sunuyorum.
Afganistan'da kaybettiğimiz 12 şehidimize Cenabıallah'tan rahmet, kederli ailelerine, yakınlarına ve milletimize sabır diliyorum.
Sayın Başkan, kanun teklifi ile ne hedefleniyor, önce bir ona bakalım: Teklif, ulaştırma ve sağlık alanında bazı büyük projelerin devreye alınması ve gerçekleştirilmesi kapsamında projelerin hazırlanmasında, finansman temininde ve yapım döneminde gerek Kamu İhale Kanunu'nda gerek Katma Değer Vergisi Kanunu'nda bazı muafiyetler getirmekte; kanunun özü bu. Böylece, projelere hız vermek, onlara sürat kazandırarak bir an evvel bitmesini sağlamak için bazı imkân ve kolaylıkların sağlanması isteniyor. Şunu hemen ifade etmek isterim ki büyük projelerin ülkeye kazandırılması gayretleri bizi ziyadesiyle sevindirir, mutlu eder. Esasen, bu tür projelere ülkemizin de büyük ihtiyacı olduğu bir gerçek. Türkiye, yakın geçmişinde İskenderun Demir Çelik, ERDEMİR, TÜPRAŞ, Keban, Birinci Boğaz Köprüsü, İkinci Boğaz Köprüsü gibi son derece başarılı, büyük projeleri tamamlayıp devreye koymuştur. Bunlar ülke sanayisine, ekonomisine ciddi katkılar sağlamışlardır ve bu katkıları da devam etmektedir. Bu nitelikte projelerin hazırlanıp uygulamaya konulduğuna uzunca bir süredir şahit olmuyoruz. Esasında, ülkelerin proje stoklarının zenginleştirilmesi büyük önem taşır. Her ülkenin bir proje stoku olur ve orada hazır projeler hazırlanması gerekir, ülkelerin bunlar üzerinde durması gerekir. Bu nedenle, bu amaca dönük taleplere yaklaşımımız da, bakışımız da olumludur. Ayrıca, küresel ekonominin mevcut konjonktürü, özellikle finans alanında yaşanan sorunlar -kanun önerisi önümüze her ne kadar teklif olarak geliyorsa da- Hükûmetin Meclise bu tür taleplerle gelmiş olmasını haklı kılıyor ancak genel uygulamada bu tür istisna ve muafiyetler son derece sınırlı tutulmalı. Üzülerek ifade etmeliyim, tatbikat bunun tam aksi istikametinde seyrediyor. Kamu İhale Kanunu'na getirilen istisna ve muafiyetlerin hayli yaygın hâle dönüştüğünü görüyoruz. Adı geçen Kanun'un yani Kamu İhale Kanunu'nun, on yıl önce -hatta "dokuz yıl" da diyebiliriz- çıkan kanunun bugüne kadar uğradığı değişikliklere bir göz atacak olursak adı geçen Kanun doğrudan 20, dolaylı olarak 50 kanun ile değişikliğe uğramış ayrıca, doğrudan 1, dolaylı da 9 adet kanun hükmünde kararname ile kapsam ve uygulaması sınırlandırılmış veya farklılaştırılmıştır. Yapılan değişiklikler kapsam ve istisnalar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Genelde, Kamu İhale Kanunu, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsaması gerekirken pek çok kamu kurum ve kuruluşu ya kapsam dışına alınmış ya da istisna hükümlerinden yararlanma imkânına sahip olmuştur. Kanun'un temel mantığı içinde hiçbir kamu kurum ve kuruluşu için muafiyet öngörülmemiş, yalnızca istisnai işlemlere yer verilmişken dolaylı bir biçimde kimi kurum ve kuruluşlara muafiyete yakın özel uygulama imkânı verilerek Kanun'un ana yapısı ve çatısı zedelenmiştir.
Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz son değişiklik teklifi ile getirilen ayrıcalıklar ise şöyle sıralanabilir?
Sayın Başkan, bu bölümde belki bir miktar teknik konulara gireceğiz, bu da sıkıcı olabilir ama başka da bir çare yok çünkü görüşmekte olduğumuz teklif teknik ağırlıkta bir tekliftir.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun istisnalara ilişkin 3'üncü maddesine bir fıkra eklenerek Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmeleri Genel Müdürlüğünün sermayesinin yarısından fazlasına sahip olduğu ortaklıklardan yapılacak mal ve hizmet alımları Kamu İhale Kanunu'ndan istisna tutuluyor. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, kurulu veya kurulacak ve sermayesinin yarısından fazlasına sahip olduğu ortaklıklarından ihalesiz alım yapacak ve aynı dalda faaliyet gösteren firma veya bu sektöre girecek firmaları yok sayarak rekabeti engelleyecektir. Diğer yandan, bağlı ortaklıkların pazarlama endişeleri kalmayacak, üretimde kalite ve maliyetlerinin yüksekliği önemini yitirecektir. Zira, alıcısı bilinen ve rekabetsiz ortamda, kalite ve zarar etme endişesi de hâliyle ortadan kalkacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, tam rekabet ortamında sağlayacağı kalite ve rekabetçi fiyattan mal ve hizmet alma imkânını da yitirecektir. Bu da kuşkusuz, kamu harcamalarının gerek miktar gerek verimliliğini menfi yönde etkileyecek ve sonuçta kamu zararına neden olabilecek.
Aynı Kanun'un 48'inci maddesinde yapılmakta olan bir düzenleme ile eşik değer altında kalan hizmet alımları için öngörülen üst limit tutarının altında kalan danışmanlık hizmet alımları hizmet alım ihalesiyle gerçekleştirilmek isteniyor, talep edilen bu. Danışmanlık hizmetleri Kanun'un 48'inci maddesinde özel hükme bağlanarak belli istekliler arasında ihale usulüyle satın alınması ana kuralı getiriliyor. İhale usul ve ilan sürelerine ilişkin 13'üncü maddesindeki süre ve miktar sınırlaması, getirilecek "yaklaşık maliyet" esasına bağlanmışken bu sınırlamalar kaldırılarak "eşik değer" esası getirilerek, böylece bu ihalelere daha geniş kapsamlı hareket serbestisi getiriliyor.
Danışmanlık hizmetinin değer takdiri çok özel durumlara yol açabileceğinden, kontrolü, yeterliliği, verimliliği tartışma ve şikâyetlere neden olacak, idareleri ise zor duruma sokarken kamu yararını da tehlikeye düşürecektir.
Bunların da bilinmesinde yarar var. Hangi düzenlemeye oy vereceğimiz konusunda bu bilgileri anlatma mecburiyetini kendimde hissettim, fazla tekniğe girdim ama başka çaresi de yok.
Ayrıca, katma değer vergisi, bilindiği üzere, vergi sistemimize kayıt dışı ile mücadele etmek, tüm işlemleri kayıt içine almak amacıyla dâhil edilmiştir. Katma değer vergisinin temel özelliği, amacı budur. Bu nedenle, katma değer vergisi uygulamasında istisna ve muafiyetlere gitmek, Kanun'un maksadına ve yapısına da uygun düşmez. Nitekim, Kanun'un 19'uncu maddesinde bu konunun vurgulandığını görürüz. Bu alanda mükelleflere tanınan yani katma değer vergisi alanında mükelleflere tanınan istisnalar daha çok Avrupa Birliği düzenlemeleriyle uyumlu bir tarzda, sosyal amaçlı konut üretimi ve uluslararası ticareti geliştirme amacına dönük bir tür dolaylı teşvik olarak yer alıyor, bunlarla sınırlandırılıyor.
Katma değer vergisi sisteminde istisna ve muafiyetlere kapı açık tutulmamalı, sistemi zedelemeyecek daha başka teşvikler tercih olunabilir ve çok daha da etkili olur.
Sayın Başkan, izninizle bu aşamada şu konuyu dile getirmek isterim: Kamu İhale Kanunu 2002 yılının hemen başında sistemimize dâhil olmuştur, 4 Ocak 2002'de kabul edildi. Kanun'la ihalelerde saydamlığın, rekabetin, eşit muamelenin, güvenilirliğin, gizliliğin, kamu denetiminin, kaynakların verimli kullanımının sağlanması amaçlandı; Kanun'un temel hedefleri budur. Kanun, Avrupa Birliği mevzuatına uyumun yanında, Dünya Ticaret Örgütü gibi, üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşların normlarını dikkate almıştır. Kanun'un 53'üncü maddesiyle de bu Kanun'la verilen görevleri yapmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip Kamu İhale Kurumu oluşturulmuştur. Yani, bu konuyu sadece Kamu İhale Kanunu olarak görmek doğru değil, bunu Kamu İhale Kurumuyla birlikte bir bütün olarak ele almakta meseleyi bütünüyle görmek bakımından yarar vardır, sadece yarar değil aynı zamanda gerek vardır.
Kamu İhale Kurumu, 21'inci asra girerken Türk ekonomisinin kazanmış olduğu çağdaş, düzenleyici ve murakabe üst kurumlarından sadece ve sadece bir tanesidir; bunun yanında, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, (yani BDDK) Enerji Piyasası Üst Kurulu, Tütün Düzenleme Kurulu ve diğer kurumlar. Tüm bu kurumlar ve kurullar 20'nci asra girerken 2000'li yılların başında Türkiye'de değişimin yönetiminde ana unsurlar olmuştur, bunlar değişimi yönlendirmiştir; böylece "pazar ekonomisi gibi" olmaktan çıkarak, gerçek nitelik kazanmıştır, daha sağlam bir yapıya dönüşmüş oldu. Hiç kuşku yok ki bu kurumların profesyonel ağırlıklı uzman kadrolara sahip, siyasi etkiden dışarıda olma yapıları fevkalade önem taşır. Hükûmetler bu özelliklere mutlaka özen göstermelidir.
Bir yandan bu kurumlar oluşturulurken aynı dönem içinde eş zamanlı olarak çıkarılan Kamulaştırma Kanunu, Borçlanma Kanunu, Doğal Gaz Kanunu, Telekom Kanunu ve Kamu İhale Kanunu gibi yasalar ve gerçekleştirilen bütçeye, fonlara, görev zararlarına ilişkin düzenlemeler, devlette şeffaflığı artıran ve kamu finansmanını güçlendiren diğer önemli yapısal reformları oluşturdu. Türk ekonomisinin bu tür kurumlara kavuşması hiç de kolay olmadı. Bugün bunların korunmasına özen gösterilmeli, bağımsız yapılarından kimse rahatsız olmamalı, orasından burasından bir şeyler koparılmaya gidilmemeli.
Geride bıraktığımız yıllarda gündeme gelen, sonra kaybolan mali kural, bugün keşke sisteme dâhil edilebilmiş olsaydı. Küresel ekonomide iktisadi ve finansal dalgalanmalara karşı, ülke ekonomisinde mukavemeti sağlayacak yapılar bunlar. Nitekim, 2007 ve 2008 yıllarındaki büyük global ekonomik krizden Türkiye'nin etkilenmesi belli ölçüde sınırlı kaldıysa, bunda biraz önce saydığım yapısal düzenleme ve reformların katkısı çok büyük olmuştur.
Türk ekonomisinin önemli çıpalarından biri de Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin olumlu düzeyde seyretmesi olmuştur. Bugün nedeni neye dayandırılırsa dayandırılsın bu alanda tam bir durgunluk dönemini yaşıyoruz. Bu tablo belki konjonktürel olabilir ama hâlihazır vaziyet budur ve bu çıpa hâlen bir hayli zayıflamıştır.
Bunun yanı sıra Avrupa Birliği uyum kapsamında yer alan düzenleyici ve murakabe kurumlarında bağımsızlığın giderek azalmakta olduğu yönünde bir izlenimin ortaya çıkması, özellikle dış finans çevrelerinde hoşumuza gitmeyecek değerlendirmelere yol açabilir. Nitekim Avrupa Birliği ilerleme raporlarında bu konularda ciddi uyarılar yer alıyor, bunlar kesinlikle hafife alınmamalı. Özellikle ekonomik açıdan çok daha dikkatli olunması gerekir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın son bölümünü şöyle tamamlamak istiyorum. Büyük projelerin tamamlanması zaman alır, bitirilip hizmete girmesi gerçekten kolay olmuyor. Örneğin İstanbul-İzmir Otoyol Projesi'ne henüz başlanamadı, başlanmak üzere, proje ise 2002 yılında hazırdı. Marmaray, iki kıtayı deniz altından birbirine bağlayan harika bir proje, yapımı sürüyor, hayli de ilerlemiş durumda ama 2002 yılında bunun projesi de finansmanı da hazırdı.
Şöyle geriye bir göz attığımızda, başlangıçta da ifade etmiş olduğum gibi, bir İskenderun Demir-Çelik, bir Keban Barajı, bir Ereğli Demir-Çelik, bir TÜPRAŞ, Birinci ve İkinci Boğaz Köprüleri gibi, her biri Türkiye'nin önemli tesislerini görüyoruz. Emeği geçenlerden, bunlara karar verenlerden, tasarlayanlardan, projesini yapanlardan ve uygulayanlardan, siyaset adamları, devlet adamlarından, her seviyede emeği geçenlerden Cenabıallah razı olsun. Yanlarına bir yenileri ne yazık ki konulamadı, bunlar düzeyinde projeler yanlarına konulamadı. Neticede şu ortada, bu tür büyük tesisleri satmak kolay oluyor ama yapmak satıldığı kadar kolay olmuyor.
Sayın Başkan, size ve değerli milletvekillerine teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oral.