| Konu: | Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 03.03.2021 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, bu 251 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanun Teklifi'yle ilgili olarak çok şey konuşuldu. Ben biraz, şimdiye kadar konuşulmamış birkaç konu var, onun üzerinde konuşmak istiyorum. Tabii ki piyasa düzenlenmesi gereken bir olgudur. Yani, piyasanın kendi başına çalıştığı ve en iyi sonuçların elde edildiği hikâyesi bir hikâye. Bu hikâyenin hikâye olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyoruz ve pandemi de bize esasında bu hikâyenin böyle olduğunu daha da iyi anlattı.
Şimdi, bir alan var, bu alan esas itibarıyla faizsiz işlem yapmak isteyen veya bir mal veya hizmet satın almak isteyen ama şu veya bu sebeple faiz kullanmak istemeyen bir davranış kalıbı var ve dolayısıyla da bu kalıba uygun bir şirketleşme söz konusu oluyor. Özellikle araba ve ev satın alma konusunda böyle bir eğilim var ve bu eğilim -demin Komisyon Başkanı da gayet iyi özetledi- yıllar itibarıyla artan bir sayıya sahip olmakla birlikte çok geçmişi olmayan ve toplam sayıları da kimi hesaba göre 14, kimi hesaba göre 40'a varan bir şirketler topluluğunun konusu ve bunun karşılığında da, bu işlemin karşılığı olmak üzere de 200 bin-300 bin civarında vatandaşımızı ilgilendiren bir mesele. Fakat değerli arkadaşlar, bu yasadaki problem nedir biliyor musunuz? Bana göre, en azından öyle söyleyeyim, bir kere bir eşik koyuyorsunuz. Neye eşik koyuyorsunuz? Kuruluş sermayesi, daha doğrusu öz sermaye bağlamında bir eşik koyuyorsunuz. "Özellikle tasarruf finansmanıyla uğraşan şirketlerin öz sermayelerinin 100 milyon lira olması lazım." diyorsunuz. Ama bu arada da mesela factoring işiyle uğraşan veya diğer finansal işlerle uğraşan şirketlerin de daha önce 20 milyon-30 milyon lira civarında olan öz sermayelerini 50 milyon liraya çıkarmayı öneriyorsunuz ve kanun çıktıktan sonra altı ay içinde bunun gerçekleşmesi lazım. Fakat değerli arkadaşlar, bu şöyle bir şey: Şirketler dünyasında aynı iş kolunda, aynı sektörde çalışan şirketlerin eğer sıralamasını yaparsanız büyükten küçüğe, nasıl isterseniz alın -genellikle ciro veya çalışan sayısı itibarıyla alabilirsiniz- eşit olmadıklarını ve kimilerinin daha büyük, kimilerinin daha küçük olduğunu görürsünüz. Öz sermaye bağlamında da aldığınızda, yine aynı şekilde öz sermaye sıralamasına baktığınızda bazı şirketlerin öz sermayeleri daha büyük, bazılarının daha küçük. Şimdi, siz bir basamak getirdiğiniz zaman buraya, bir eşik değer getirdiğiniz zaman isteseniz de istemeseniz de bu dağılıma etki edersiniz. Bu dağılıma etki etmek demek bu piyasadaki rekabete etki etmek demektir.
Şimdi, dolayısıyla da benim anladığım ve öğrendiğim kadarıyla -konuştum bazı şirketlerle- mesela -tasarruf finansman şirketleriyle ilgili olarak söylüyorum- 100 milyon basamağa, eşiğe geldiği zaman ancak 4 firmanın bunu karşılayabilecek durumda olduğu anlaşılıyor. Bu ne demektir? 4 firmanın dışındaki firmalar sıkıntıda kalacaklar yani şirket öz sermayelerini artırmak zorunda kalacaklar. Bunu başarabilirler veya başaramazlar ama 18'inci maddede diyorsunuz ki: "Altı ay içinde bunu yaparsanız yapın, yoksa lisansınız -bir altı ay daha uzatma ihtimali de var, BDDK öyle bir esneklik de sağlıyor- iptal olur."
Şimdi, arkadaşlar, lisansın iptal olması demek, esas itibarıyla o şirketin batması veya batmak üzereyken daha büyük bir şirket tarafından satın alınmasıyla birlikte ortaya çıkan bu hiyerarşide, bu şirket hiyerarşisinde daha az sayıda firmanın daha güçlü hâle gelmesine sebep olursunuz. Diyebilirsiniz ki: Ya, bunun nesi kötü? Burada şu sorunlu: Böyle bir hâle getirdiğiniz zaman o 4 firmanın birlikte davranma olasılığını ve dolayısıyla da tüketiciyi başka biçimde -yani Kastelli veya Çiftlik Bankın soyduğu biçimde değil belki ama başka biçimde- soyma ihtimalini ortaya çıkarmış olursunuz. Birinci mesele bu.
Maalesef, zamanım çok az, onun için de çok uzun konuşamayacağım ama -bir dakika daha vereceksiniz herhâlde- bir başka konu da şu: Değerli arkadaşlar, yanılmıyorsam, 5'inci maddede satın almalarla ilgili bir şey söylüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, şirketlerin satın alınması piyasada rekabet düzenini bozar ya da bir etki yapar ve bu etki büyük bir ihtimalle bozma şeklinde ortaya çıkar. Neden böyle söylüyorum? Çünkü, nitekim, yanılmıyorsam, Finansevim ile Vakıfevim birleşmişler -daha geçenlerde birleşmişler- 25 milyon öz sermayeye ulaşmışlar ve "1'inci olduk." diyorlar kendi haber sitelerinde.
Şimdi, değerli arkadaşlar, birleşme ve satın alma meselesi doğrudan doğruya Rekabet Kurumunun meselesidir. 4054 sayılı Yasa bunun için çıkarılmıştır. BDDK burada karar verici olamaz, burada Rekabet Kurumunun görüşü alınması lazımdı. Bir önceki maddeyle ilgili olarak da aynı şeyi söylemiş olayım. Yani bu yasadaki en önemli eksiklik rekabet sonucunu nasıl etkileyeceğiyle ilgili olarak Rekabet Kurumundan bir görüş almamış olmanız gibi geliyor bana. Dolayısıyla da böyle bir eksikliği de var ama herhâlde çok geç diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim. Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)