GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:54
Tarih:03.03.2021

BURHANETTİN BULUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de dün "Yargı vesayeti var." "Ordu vesayeti var." diyenler, bürokrasinin vesayetinden dem vuranlar bugün sarayın vesayetine karşı tek kelime etmiyorlar. Her konuda bir hesap vermemezlik hâkim. En basit konular bile, gelen cevapta "ticari sır" diye cevaplandırılmıyor. Sanki Beştepe'de Erdoğan kendisine sırlardan bir saray inşa etmiş, neyi sorsak "ticari sır" Cumhurbaşkanlığı değil, âdeta sırlar sarayı. Biz o sorularımızda "Bankada ne kadar paranız var?" diye sormuyoruz "Milletin vergilerini ne yapıyorsunuz?" diye soruyoruz. O sorulara siz cevap vermiyorsunuz ama Türkiye'de çok az sayıda kalmış gazeteler bunu manşetlerine taşıyor. İşte burada, bugünkü Sözcü gazetesinde bunu görmek mümkün. Örneğin, muhalefet milletvekilleri sormuş, demiş ki: "Sözcü TV'nin logo talebini neden kabul etmiyorsun?" İktidar yanıt vermiş: "Ticari sır." "Medya ne kadar vergi verdi, ne kadar ceza kesildi?" diye sorulmuş; iktidar, cevap vermiş, saray demiş ki: "Bunların hepsi ticari sır." "Nohut ve kırmızı biber hangi firmadan ithal ediliyor?" diye sormuşuz, ona da cevap olarak "ticari sır" demiş. Sanki biz evinize aldığınız nohudu sormuşuz, sanki biz "Evinize kaç litre yağ alıyorsunuz, biber alıyorsunuz?" onu soruyoruz. Yine, yap-işlet-devretlerin maliyetlerini sormuşuz; otobanları, köprüleri sormuşuz, şehir hastanelerini sormuşuz, "Bunlara ne kadar ödeniyor, nasıl bir sözleşme var?" diye sormuşuz, bunlara da cevap verilmedi. Gerçi özellikle şehir hastaneleri ve otoyolların ne tür bir sözleşme yaptığını sadece biz muhalefet milletvekilleri bilmiyor değiliz, iktidar milletvekilleri de ne tür bir sözleşme yapıldığını bilmiyor. Yine, Ziraat Bankasına borcu olan, haciz gelen çiftçi sayısını sormuşuz, sanki biz "Çiftçi Mehmet efendinin bankada ne kadar borcu var?" diye sormuşuz gibi buna da "ticari sır" diye cevap verilmiş. "Kaz Dağları'nı kazan şirket ruhsat süresini ne kadar sürede almış?" diye sormuşuz, ona da cevap vermemişler. Tarım Kredi yönetiminde görev yapan insanların ne kadar maaş aldığını sormuşuz, ona da "ticari sır" diye cevap vermemişler. Burada bizim konu ettiğimiz bahislerin hepsi devletin kasasında bulunanlara ilişkin sorduğumuz sorulardır. Biz, devletin kasasına ne verdiğinizi sormuyoruz, biz size emanet edilen paraları nereye harcadığınızı soruyoruz. Bu, en azından devletin şeffaflık ilkesine uygun olan, yapılması gereken bir durumdur.

Son olarak -gazetenin başlığında olan- aşılara ilişkin bir soru sormuştuk: "Ne kadar harcıyorsunuz, bu aşılara ne kadar ödüyorsunuz?" diye. Sağlık Bakanı şöyle bir ifadede bulundu, dedi ki: "Aşıları, biz, Çin devletiyle anlaşma yaparak getiriyoruz, arada hiçbir aracı yok." Sonra da Genel Başkanımız, "Madem öyle, hiçbir aracı yok, ücretsiz şekilde ülkeye gelen 1 milyon aşının bedelini neden bir aracı şirkete ödediniz?" diye sordu, Sağlık Bakanı bir açıklama yaptı, Keymen bir açıklama yaptı; önce Keymenin söylediğini söyleyeyim, dedi ki: "Bu fatura, yaptığımız masraflar karşılığında alındı." Ne o masraflar? Lojistik hizmetleri, dolum hizmetleri. Ama o gün Sinovac firması bir başka amaçla bu aşıların gönderildiğini söyledi, o da: "Teminat mektubu bulamadık, teminat diye sormuşuz, ona da cevap olarak "ticari sır" demiş. Sanki biz evinize aldığınız nohudu sormuşuz, sanki biz "Evinize kaç litre yağ alıyorsunuz, biber alıyorsunuz?" onu soruyoruz. Yine, yap-işlet-devretlerin maliyetlerini sormuşuz; otobanları, köprüleri sormuşuz, şehir hastanelerini sormuşuz, "Bunlara ne kadar ödeniyor, nasıl bir sözleşme var?" diye sormuşuz, bunlara da cevap verilmedi. Gerçi özellikle şehir hastaneleri ve otoyolların ne tür bir sözleşme yaptığını sadece biz muhalefet milletvekilleri bilmiyor değiliz, iktidar milletvekilleri de ne tür bir sözleşme yapıldığını bilmiyor. Yine, Ziraat Bankasına borcu olan, haciz gelen çiftçi sayısını sormuşuz, sanki biz "Çiftçi Mehmet efendinin bankada ne kadar borcu var?" diye sormuşuz gibi buna da "ticari sır" diye cevap verilmiş. "Kaz Dağları'nı kazan şirket ruhsat süresini ne kadar sürede almış?" diye sormuşuz, ona da cevap vermemişler. Tarım Kredi yönetiminde görev yapan insanların ne kadar maaş aldığını sormuşuz, ona da "ticari sır" diye cevap vermemişler. Burada bizim konu ettiğimiz bahislerin hepsi devletin kasasında bulunanlara ilişkin sorduğumuz sorulardır. Biz, devletin kasasına ne verdiğinizi sormuyoruz, biz size emanet edilen paraları nereye harcadığınızı soruyoruz. Bu, en azından devletin şeffaflık ilkesine uygun olan, yapılması gereken bir durumdur.

Son olarak -gazetenin başlığında olan- aşılara ilişkin bir soru sormuştuk "Ne kadar harcıyorsunuz, bu aşılara ne kadar ödüyorsunuz?" diye. Sağlık Bakanı şöyle bir ifadede bulundu, dedi ki: "Aşıları, biz, Çin devletiyle anlaşma yaparak getiriyoruz, arada hiçbir aracı yok." Sonra da Genel Başkanımız, "Madem öyle, hiçbir aracı yok, ücretsiz şekilde ülkeye gelen 1 milyon aşının bedelini neden bir aracı şirkete ödediniz?" diye sordu, Sağlık Bakanı bir açıklama yaptı, Keymen bir açıklama yaptı; önce Keymenin söylediğini söyleyeyim, dedi ki: "Bu fatura, yaptığımız masraflar karşılığında alındı." Ne o masraflar? Lojistik hizmetleri, dolum hizmetleri. Ama o gün Sinovac firması bir başka amaçla bu aşıların gönderildiğini söyledi, o da: "Teminat mektubu bulamadık,teminat mektubu karşılığında 1 milyon aşıyı gönderdik; aracı firmanın bunu alıp bunun bedelinden kendi masraflarını karşılamasına ilişkin." Ancak burada gördüğümüz tablo şu: Keymen İlaç, tek bir kuruş kâr etmeyeceğini ifade ediyor ve üzerine şöyle bir şey daha söylüyor: "Ülkemizde aşılama oranı arttıkça yalan ve iftiralar da artıyor." Bizim itirazlarımız Keymen İlaca değil, bizim sözümüz Keymen İlacın kendisine de değil, bizim itirazımız Sağlık Bakanının kendisine. Neden? Çünkü Sağlık Bakanı şöyle bir şey söyledi: "Biz bu aşıları doğrudan Çin'den alıyoruz, aracı falan yok, sözleşmeyi de doğrudan Çin firmasıyla yaptık." Yani "Burada Keymen'in adı -bir TRT muhabirinin fotoğrafıyla çıkmıştı ortaya- sadece lojistik için geçiyorsa. Peki, o hâlde, bu tümüyle lojistikse bu 12 milyonu niye ödediniz?" diye sordum.

Bugün ben burada ikinci bir yalanı ortaya çıkartacağım. Hani 3 muhatabın 3 ayrı açıklamasını bir tarafa bırakarak... 1 milyon aşıya ilişkin açıklama yaptılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURHANETTİN BULUT (Devamla) - Hemen bitiyorum Başkanım.

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

BURHANETTİN BULUT (Devamla) - Ama o 1 milyon aşının karşılığı verilen 12 milyon TL'lik tutar 4 milyon aşıya tekabül ediyor. Türkiye'ye 10 milyonun üstünde aşı geldi; diğer gelen aşılar likit hâlde geldi yani mamul, form hâlinde gelmedi, enjeksiyon hâlinde gelmedi, diğer gelenler likit hâlde geldi ve bunun gümrük fatura tutarı 7 dolar, 7 dolara 1 dolar da flakonlama ücreti ilave ettiğinizde ederi 8 dolar. Yani Keymen İlaç, bunu 8 dolara mal etmiş. Burada gördüğünüz gibi, ilk gelen aşılarda yani 4 milyon aşıda sadece Çin firmasının ismi var ama diğer aşılarda Keymen İlacın adı var. Buradan çıkan tablo şudur: 6 milyon aşı için 8 dolarlık maliyetiyle yaklaşık 24 milyon dolar ek bir ödeme vardır; 10 milyon aşıda 36 milyon dolarlık bir kayıp söz konusudur. Bu tutar da tamamen aracı firmaya ödenmiştir.

Teşekkür ediyorum Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)