GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:55
Tarih:04.03.2021

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Kara Kuvvetlerimize ait helikopterimizin kaza kırıma uğraması neticesinde şehit olan 9 kardeşimize Allah'tan rahmet dilerim, yaralılarımıza da şifalar dilerim. Allah, bizleri şehitlerimize layık eylesin.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz kanun teklifinin gerekçesinde Türkiye'nin toplam tasarruflarıyla ilgili bir değerlendirme yapılarak toplam tasarruflarımızın gelişmekte olan ülkelerin, hatta gelişmiş birçok ülkenin üzerinde olduğu ifade edilmiş. Aynı düşüncede değilim. Türkiye'de birikmiş sermayeden, tasarruftan ziyade birikmiş servet olduğu kanaatindeyim. Çoğu yurt dışında olan bu servetler ülkemizde mevcut AK PARTİ yönetimine güven olmamasından dolayı tasarrufa ve yatırım sermayesine dönüşemiyor. Ayrıca, tasarruflarımız, özellikle hane halkı tasarruf oranlarımız çok düşük seviyelerde. Vatandaşlarımızın bırakın tasarruf yapmayı, bankalara ve finansman şirketlerine borcu 836 milyar lirayı geçmiş durumda. 3,5 milyona yakın vatandaşımız kredi borçları nedeniyle yasal takipte. 2002 yılındaki yurt dışı tasarruflarımızın oranı 2019 yılından iki kat daha fazla.

2019 yılında 9.120 dolar olan kişi başı millî gelir, 2020 yılında 8.500 dolara düşmüş. Bu gelirle ülkemiz, on dört sene önceki seviyeye geri gitmiş durumda. Vatandaşlarımızın gelirleri ülkemiz tarihinde ilk defa peş peşe yedi yılda da düşüş gösterdi. Sipariş edilen TÜİK verilerinde bile geçtiğimiz şubat ayının enflasyon oranı, son on yılın en yüksek değerinde. Dışa bağımlı bir şekilde büyümeye çalışan Türkiye'nin yurt içi tasarruflar sıralamasındaki yeri AK PARTİ iktidarında her geçen yıl düşüyor maalesef.

Kanunu savunan AK PARTİ milletvekilleri; milletimizin tasarruflarının korunmasını, finans şirketlerinin denetlenmesini istiyorlar, son derce haklılar. Aynı hassasiyeti milletimizin tasarruflarıyla biriktirilen Merkez Bankasının 130 milyar dolara yaklaşan döviz rezervlerinin sorumsuzca eritilmesine karşı da göstermelerini beklerim. Merkez Bankasının döviz rezervlerini neden satmaya zorlandığı, rezervlerin hangi fiyatla kimlere satıldığı, kimlerin bu işlemlerden kazanç sağladığı gibi sorular yanıtlanmalı. 28 Şubat darbe girişiminin tetiklediği 2001 krizi sırasındaki para hareketleri nasıl araştırıldıysa Türkiye Büyük Millet Meclisimiz bu soruların yanıtlarını da yine araştırmalı, kamuoyu dürüstçe aydınlatılmalı, Merkez Bankasının döviz rezervinin eritilmesindeki sır ortaya çıkartılmalı.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde tasarruf oranlarını artırmak için uygulanan iki temel sistem var: Birincisi, tasarruf sahibinin belirli bir dönem birikim yaptıktan sonra önceden belirlenmiş konut veya taşıt sahibi olduğu sistem. Diğeri ise birikim sonrası katılımcıların belirli konularda finansman hakkı elde ettiği model. Dünyada benzeri uygulamaların sürdüğü her ülkede sistem mevzuata dâhil edilip risk, lisanslama, yasal sorumluluk, kontrol ve denetim, yasal bir çerçeveye bağlanmış durumda. Ancak ülkemizin mevcut işleyişinde bu sistemin herhangi bir yasal ve düzenleyici alt yapısı bulunmuyor. Ayrıca ülkemizdeki uygulamada olduğu gibi altın günü misali tasarrufların toplanıp daha sonra çekilişle ev, araba sahibi olma yöntemi de herhangi bir ülkede görünmüyor. Bankacılık sisteminde kredi alabilme imkânı olmayan vatandaşlarımız, bu sistemle hayallerini gerçekleştirmeyi umuyorlar. Ayrıca faize karşı haklı hassasiyetleri bulunan vatandaşlarımız da bu sistemlere yöneliyorlar.

Günümüzde bu sistem içerisinde 50'nin üzerinde şirketin faaliyet gösterdiği ifade ediliyor; 400 binin üzerinde müşterinin de tasarrufları yönetiliyor. Sistemin bugüne kadar denetimsizce büyümesine göz yumulmuş. Şirket sayılarının kontrolsüzce çoğalması da riskleri artırmış, mağdur sayılarını fazlalaştırmış. AK PARTİ iktidarı, hem vatandaşlarımızın tasarruflarını hem de ev, araba sahibi olmak gibi hayallerini koruyamamış; daha önce yaşanan pek çok örnekte olduğu gibi, sorun büyümeye başladığında çözüm arayışına girilmiş.

Birikim yapmak, birikimini konut, arsa, taşıt olarak değerlendirmek isteyen birçok vatandaşımız kimi zaman bankerlerce kimi zaman da haklı faiz hassasiyetleri sömürülerek kandırılmışlardır. Dolandırıcılık bazen hayalî çiftliklere yatırım yapmak şeklinde olmuş, bazen de yüksek kazanç vaadiyle ortaya çıkıp jet hızıyla kaybolan ama bazen de kendilerine devletin üst yönetim kadrolarında yer bulabilen kişiler aracılığıyla meydana gelmiştir. Sistemin yasal çerçeve içerisine alınması, denetim altında tutulması doğru bir adım ancak düzenlemede bazı eksiklikler bulunuyor. Örneğin, şirketlerde bu kanuna altı ay içinde uyum sağlama zorunluluğu getiriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) - Teşekkür ederim.

BDDK'ye şirketlerin intibak süresini 2 defa uzatma yetkisi de veriliyor. Bu süre içinde geçiş yapamayan sözleşmelerin durumu hakkında teklifte bir netlik bulunmuyor.

Şirketlere 100 milyon lira ödenmiş sermaye şartı konulması, katılımcının mağdur olmaması açısından düşünülmüş bir uygulama olmakla birlikte kartel oluşturma ihtimali var. Ayrıca sistemdeki 50'den fazla şirketin, bu teminat miktarını kaynağı şaibeli sermayelerden karşılama ihtimali de bir risk olarak değerlendirilmeli.

Şirketlerin tasfiye kararının BDDK'ye bırakıldığı ve tasfiye kararı alındıktan sonra kurulacak tasfiye komisyonu üyelerine hukuki, idari ve cezai sorumluluk yüklenmediğini de belirtmek isterim. Ayrıca BDDK'ye mahkeme görevi verilmesini son derece sakıncalı bulduğumu, bunun başka alanlarda takip edilebilecek benzer uygulamalara yol açabileceğini dikkatlerinize sunar, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)