| Konu: | Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 04.03.2021 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bitlis Tatvan'da şehit düşen askerlerimize Allah'tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan İnsan Hakları Eylem Planı'nı açıkladı, açıklamasında ilginç olan bir durum vardı; uluslararası insan hakları mekanizmalarıyla iş birliği konusunda çalışmalar yapacaklarını ve insan hakları alanında henüz taraf olmadığımız uluslararası sözleşmelerin ve ek protokollerin imza ve onay sürecini gözden geçirdiklerini belirtti. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanına sormak istiyorum: Bugüne kadar imzalanan, Anayasa'nın 90'ıncı maddesinde iç hukuk kuralı hâline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve insan haklarına ilişkin diğer sözleşmeleri uyguladık da şimdi bundan sonra uygulayacağımız başka sözleşmeler mi ortaya çıkaracağız? Arkadaşlar, böyle şey olmaz. Uygulama önemli ve inandırıcılık önemli.
Şimdiye kadar uygulanmayanları sayayım ben size: "İlk imzacıyız." diye övüne övüne bitiremediğiniz İstanbul Sözleşmesi'nin bile bugün "Aile değerlerini zedeliyor." yalanlarıyla iptali kampanyasını başlattınız ve bu kampanyaları destekliyorsunuz. Hangi AİHM kararını uyguladınız? Hangi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'uncu maddesindeki ifade özgürlüğü hakkı; toplantı, yürüyüş hakkı kararlarını uyguladınız? AİHM kararlarını uygulamadığınız açıkça ortada. Demirtaş kararı açık ve net, Kavala kararı açık ve net. Bu konuda bu kararları uygulamıyorsunuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden doğan yükümlülükleri yerine getirmiyorsunuz, sonra çıkıyorsunuz "Biz imzalamadığımız sözleşmeleri de onay sürecine sokacağız." diyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Reform.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Kimseyi kandıramazsınız arkadaşlar, kimse de kanmıyor. Bu çerçevede sicilimiz o kadar kötü ki -sicile baktığımız zaman- ifade özgürlüğünde 180 ülkede 154'üncü sıradayız arkadaşlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2020 raporlarında; 932 ihlalle adil yargılama hakkını ihlalde bulunmuşuz, tutuklukta kişi özgürlüğü ve güvenliğinde 771 ihlal var, ifade özgürlüğünde 356 ihlal var. Hukuk devleti, demokrasi ve özgürlük konusunda nerede kalmışız? Sınıfta kalmışız. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; HDP sıralarından alkışlar) Çıkıyoruz ondan sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının bağlayıcılığını tartışıyoruz, o nedenle inandırıcılık kalmamış durumda arkadaşlar.
Bakınız, İnsan Hakları Eylem Planı'ndan dem vuran Sayın Cumhurbaşkanı AİHM kararlarının bağlayıcı olmadığını söyledi. Atama Bakan ise Sayın İçişleri Bakanı "AİHM'in hangi sebeple olursa olsun aldığı karar boşlukta bir karardır, bu kararın hiçbir anlamı yoktur." dedi. Ondan sonra, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı denilen Mehmet Uçum ise "AİHM kararlarının uygulanmasına gerek yok." dedi ama Avrupa Komisyonu ne dedi? Avrupa Komisyonu, 2020 İlerleme Raporu'nda açıkça "Hâkim ve savcı güvencesi olmadan yargıyı iyileştiremezsiniz, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı Türkiye'de zedelenmiştir; bu nedenle her yıl Türkiye geriye gidiyor." diye açıklamada bulundu. E, siz Avrupa Birliği, Avrupa Konseyinden gelen yazılara, kurallara -talimat demeyeceğim- uyacaktınız ya; ne oldu da bugünden, bir hafta on günden beri başladınız uymaya?
Sayın arkadaşlar, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan 2019 Mayıs ayında Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni açıkladı. Orada, hatırlar mısınız "Hâkim ve savcılar için liyakat ve coğrafi teminat güvencesi getiriyoruz yani hâkim ve savcılara sürgün yapmayacağız." dedi. Ne oldu? Ertesi gün -2019'da- HSK Kararnamesi yayımlandı; 3.538 hâkim ve savcının adli yargıda, 364 hâkimin de idari yargıda görev yerleri değişti. 2019'da toplam 4.027 hâkim ve savcının yerleri değiştirildi, sürgün edildi. 2020'de ne oldu? 2020'de ise 4.261 hâkim ve savcının yerleri değiştirildi. Gerekçe neydi? HSK'nin gerekçesi hizmetin gerekliliğiydi. Hizmetin gerekliliği yüzünden hâkim ve savcıların yerleri değiştirildi.
Bir de Çağlayan Adliyesi var. Çağlayan Adliyesinde ise bir mahkeme heyeti var, heyet devamlı yer değiştiriyor. O heyetin baktığı davalar da çok ilginç, ÇHD davasına bakıyor, Kavala davasına bakıyor, Kaftancıoğlu davasına bakıyor, Sözcü davasına bakıyor. Heyetlerin artık aynı adliyede, mahkemede yer değişikliğini getirdiniz. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun davasına bakan hâkimlerin de yerlerini değiştirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yıl 2021'e geldik, Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor yine "Hâkim ve savcılara coğrafi teminat getireceğiz, terfi ve teftiş mekanizması objektif performans kriterleri çerçevesinde yeniden yapılandırılacak." diyor. Ya, arkadaşlar, yakında, gelecek hafta ya da on gün içinde büyük bir ihtimalle hâkim ve savcıların görev yerleri değişecek. Çünkü AKP'nin Hükûmet sisteminde sözde ağızda bir parmak bal vardır ama gerçekte ise milletin canına okumak var arkadaşlar, uygulama böyle; inandırıcılığınız kalmadı. Siz, Anayasa'nın 159'uncu maddesini değiştirmeden, HSK'nin yapısını değiştirmeden, saraydan hâkim ve savcı atama yetkisini kaldırmadan kimseye teminat vermeyin arkadaşlar. Bu saray düzeninde bağımsız, tarafsız, liyakate dayalı yargı olmaz. Bu tek adam sisteminde yargı reformu olmaz arkadaşlar. Bu zihniyetle değil üç saat, üç yüz saat reform lafı etseniz dahi sadece konuşmuş olursunuz.
Değerli arkadaşlar, sarayın reform yapacağına inanmak demek bizim Mars'a gitmemiz anlamına gelir, bu da mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Artık bu ülke yalanlara inanmıyor ama "mitomani" diye bir hastalık var, insanın kendi yalanına inanması. Bu yalana da kendileri inanıyor arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)