| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 09.03.2021 |
CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 252 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 1'inci maddesinde, 1949-1951 yıllarında Adana Seyhan Nehri'nin taşkın sonucu taşmasıyla birlikte Adana'nın Seyhan, Yüreğir, Karataş ilçeleri ile Mersin'in Tarsus ilçesindeki bir kısım köylümüzün uğradığı mağduriyetin giderilmesi adına bir düzenleme geliyor. Burada, buraların Devlet Su İşlerinin yapacağı ihale yoluyla değil, hak sahiplerine bedelsiz verilmesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir önerimiz olduğunu Genel Kurulun bilgisine sunuyorum. Salgın döneminde zor koşullarda yaşayan, AKP'nin uyguladığı tarım politikası yüzünden on sekiz yıldır zaten varlıklarını önemli ölçüde kaybetmiş olan köylümüzün zaten bu durumda rayiç bedel üzerinden satışa çıkarılacak olan bu gayrimenkullerini alabilmelerinin de zor olduğunu belirtmek istiyorum.
Bir konuda da ilgilileri buradan uyarmak istiyorum: Burada gerçek hak sahipleri ile belli dönemlerde burada ekme biçme eylemini gerçekleştirmiş olan, son zamanlarda bu alanda faaliyet gösteren kimi şahıs ya da tüzel kişilikler arasındaki ayrımı son derece dikkatlice yapmalarını öneriyorum. Bizim de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ve Adana milletvekillerimizle bu meseleyi yakından takip edeceğimizi belirtmek istiyorum.
Şimdi, 2'nci maddede ise yeni bir düzenleme geliyor. Nedir bu yeni düzenleme? Karayolları, özel bütçeli kurumlar ile bunların kredibilitesiyle ilgili piyasada iş yaptırdıkları müteahhitlerin yeteri kadar borçlanamaması sebebiyle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının da artık 15 Mart 2020 tarihinden sonra ihalesi yapılmış, sözleşmesi bağıtlanmamış işlerle ilgili garantör olmasının yolu açılıyor.
Devletin kamusal mal ve hizmetler üretecek altyapı tesislerini yapması ve finanse etmesinde temelde iki model var: Bunlardan birincisi, tesislerin hazine tarafından doğrudan finanse edilerek ilgili kurum ya da kuruluşlar tarafından yapılması; ikincisi ise AKP döneminde çok yaygın biçimiyle yapılan yap-işlet-devret ya da kamu-özel iş birliği yöntemleriyle yapılmış olması. Yap-işlet-devret modeliyle yapılan kamu hizmeti yatırımlarına ilişkin kamuoyunda yüksek bir protesto ve karşı duruş vardır. Niye vardır? KÖİ şeklinde hayata geçirilen kamu hizmeti nitelikli projeler, AKP döneminin özellikle son üç yılında garantili geçiş ücretlerinin hazine tarafından ödenmesi nedeniyle ilk kez geniş biçimiyle kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Özel sektörün kullandığı kredilere hazine garantileri verilmiştir. Söz konusu hizmetlerin bedelleri, üstelik yabancı para cinsinden verildiği için dövizdeki artışla birlikte, hazinenin yani 83 milyonun üzerindeki yük daha da artmıştır. Şimdi, bakın, projelere verilen talep garantileri gelecekte kamuya olağanüstü yükler getirecektir ve bu yükler de gelecekte bütçe üzerindeki baskıyı daha da artıracaktır. Elinde yeterli kaynak olmasa da kamunun bu projeleri borçlanarak gerçekleştirmesi mümkünken iktidarınız tarafından kamu görünür biçimde borçlanmamakta ama KÖİ projeleri ve yap-işlet-devret projeleriyle birlikte bütün bu yükler de hazinenin ve Maliyenin üzerine yüklenmektedir. Burada siz devletin borçlarını gizlemenin bir yolu olarak bu projeleri uyguluyorsunuz ama gerçek yani mızrak çuvala sığmamaktadır.
Fiyatların döviz cinsinden sözleşmeye bağlanmasının esas nedeni, bu projelerin hayata geçirilmesi için gereken kaynağın yurt dışından döviz cinsinden kredi olarak getirilmiş olmasıdır, yani yüklenici şirket bu projeleri hayata geçirirken öz kaynakları yoktur ve öz kaynağı olmayan bu şirketler yurt dışından borçlanma usulüyle bunları getirmektedir. Şimdi, Türkiye'nin en önemli kurumlarından bir tanesi olan Karayolları Genel Müdürlüğü bu durumda resmen Osmanlı'nın son dönemindeki Düyun-ı Umumiye vazifesini işlevlendirmiş bulunmaktadır. Dolar cinsinden alınan kredilerin dolar cinsinden ödenecek yükümlülükleri karşısında Düyun-ı Umumiye görevi Karayolları Genel Müdürlüğüne verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, AKP döneminde yapılmış olan, hazinenin borç üstlenmesine tabi kimi projeleri sizlere belirtmek istiyorum: Avrasya Tüneli, Kuzey Marmara Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu'nun Akyazı kesimi, Kuzey Marmara Otoyolu'nun Kınalı kesimi, Osmangazi Köprüsü, İstanbul-İzmir Otoyolu, Çanakkale-Malkara Otoyolu, Çanakkale Köprüsü, Ankara-Niğde Otoyolu. Bakın, 22 milyar 367 milyon dolarlık yatırım bütçesi olan bu projeler için kamunun ödeyeceği bedel 29 milyar 227 milyon dolardır. Bunun için, Ankara-Niğde Otoyolu için hazinenin, devletin ödeyeceği rakam, bizim tarafımızdan da milletvekilleri tarafından da türlü uğraşlara rağmen maalesef öğrenilememiştir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu getirdiğiniz maddeyle, kamu-özel iş birliğiyle yapılan projelerde zamanından önce bitirilemeyen işlerde kamu tarafından sözleşme feshedilirse ya da yüklenici firma bu yükümlülüklerini yerine getiremezse bu firmanın almış olduğu kredilerle ilgili bütün geçmiş süreçlerdeki risklerin tamamını Karayolları Genel Müdürlüğü üzerinden Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına, böylelikle de devletin sırtına yüklemeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, aslında KÖİ projeleri ve yap-işlet-devret projelerini değerlendirecek olursak bunlar "garantinin garantisinin garantisinin garantili sözleşmeleri" gibi tanımlanabilir. Yani bir projeyi yapacak olan yüklenici firmaya... Ki siz başlangıçtan beri "Bütçe olanaklarımız el vermediği için, yeterli kaynağımız olmadığı için biz, şirketlerin öz sermayeleri ya da bulacakları krediye güvenerek bunları yapacağız." diyorsunuz ama gelinen noktada şu gözüküyor ki Karayolları Genel Müdürlüğünün ihaleye çıktığı bir projede bile uluslararası finans çevreleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin en önemli ve en güçlü kurumlarından biri olan Karayollarının kefaletini yeterli görmemektedir.
Şimdi, bununla ilgili, tabii, şöyle bir değerlendirme yapmak gerekir. Mademki bu projelerle ilgili hazine, devlet bu kadar yükün altına girecek, o zaman ben şimdi sizlere şu soruyu sormak istiyorum: Bandırma-Bursa-Yenişehir-Osmaneli Yüksek Standartlı Demir Yolu Hattı inşaatı... Şimdi, bakın, bu ihale 2018 yılında yapıldı. 2018 yılında yapılan ihaleye on beş firma katıldı; en düşük değer 2 milyar 379 milyon TL. Sayın milletvekilleri, tekrar söylüyorum: 3 Nisan 2018'de yapılan bu ihaleye en düşük teklif 2 milyar 379 milyon TL, Bakanlık ve hazine bütçe olanakları el vermediği için bu ihaleyi feshetti. İki yıl geçti, 21/8/2020 tarihinde, meşhur 5'li şirketten birine 21/b usulüyle aynı iş 9 milyar 449 milyon liraya verildi. Mademki bu şirketler yurt dışından para bulup getiremiyorlar, mademki hazine her türlü riski üstüne alarak garanti verecek, o zaman açık ihaleyle yaptığınız işleri neden iptal ederek siz 21/b'yle şahsa, firmaya özel işler veriyorsunuz; bu, bir. Yetti mi? Hayır, yetmedi. Başka bir iş daha var, Ankara-İzmir Yüksek Hızlı Tren Hattı, keşif bedeli 16 milyar 403 milyon TL. Herkes bilir -burada çok sayıda müteahhit milletvekili var- 16 milyar 403 milyon TL'lik bir iş açık ihaleye çıktığında yüzde 25'in altında olmayan bir iskontoyla kesinlikle ihale edilir yani 12 milyar civarında bir bedel üzerinden ihale edilir. Açık ihaleye göre keşifleri hazırlanmış, yayınlanmış olan bu iş... Bakın, bütün dosya bende var, isteyen İhale Kurumuna girip bu dosyaların aynısını indirebilir. Peki, ne yaptı bu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı? 12 milyar TL'ye yapılacak olan bu demir yolu ihalesini, gene herkesin çok yakından tanıdığı bir AKP milletvekilinin yakınına 2 milyar 162 milyon 600 bin avroya 21/b'yle verdi. Şimdi, mademki bizim devletimizin kaynakları bu kadar fazla, mademki özel sektörün yüklenicilerinin bütün teminatlarının ve kredilerinin altına garantinin garantisinin garantisini verecek kadar yasa getiriyorsunuz, mademki 15 Mart 2020 günü ihalesi yapılmış özel bütçeli kurumlar için getiriyorsunuz -bu ihale de Nakkaş-Başakşehir ihalesinden başkası değildir- 8 milyar 239 milyonluk ihalenin teminatını niye Ulaştırma Bakanlığının üzerine yıkıyorsunuz? Niye? Çünkü söz konusu firma... Niye? Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin neredeyse her 5 işinden 1 tanesini yapan firmanın uluslararası kredi kuruluşlarından yeterli finansmanı sağlayamadığı gerçeği ortaya çıkıyor. O zaman, değerli arkadaşlar, yani bu ülkede yüz yıldır bir kurum geleneği var, yüz yıldır ihale geleneği var. Değiştire, değiştire, değiştire İhale Yasası'nı yani iğdiş ettiniz. Her türlü değişikliği yaptığınız hâlde yine de yapacağınız işlerin sürecini yönetemiyorsunuz. Buradan da kamunun üzerine, buradan da devletin kurumlarının üzerine, buradan da hazinenin üzerine, 83 milyonun üzerine ciddi yükler gelmektedir.
Şimdi, bir başka önemli kanun maddesi, Evrensel Hizmet Kanunu. Değerli arkadaşlar, 1 Mart 2020, pandemiyle ülkemizin tanışması, karşılaşması ve ülkemizdeki eğitim çağındaki, öğretim çağındaki 18 milyon gencimizin uzaktan eğitimle, EBA eğitimiyle baş başa kalması. Değerli arkadaşlar, bugün 9 Mart 2021 yani üç yüz yetmiş dört gün önce biz pandemi süreciyle karşı karşıya kaldık. Bu yasa teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmek için siz 18 milyon gencin bir yıllık eğitim ve öğrenim hakkının ortadan kalkmasına... Özellikle de bu rakamları vereceğim, EBA'dan yararlanan genç sayısı Eylül 2020 yılında 1 milyona, yakın geçmişte de 3 milyona çıktı. Yani 18 milyon öğrenciden EBA'dan yararlanan öğrenci sayısı maksimum 3 milyon. Geriye kalan gençleri şöyle bir değerlendirin, yoksul Anadolu çocuklarını, emekçi, işçi çocuklarını düşünün, özel ders alan, zengin çocuklarıyla aynı sınavlara girecekler, 8 ve 12'nci sınıflardaki çocuklar, iyi koşullarda özel ders alan, dershanelere giden çocuklarla birlikte aynı sınavlarda yarışmak durumunda kalacak.
Şimdi, görünen o ki Evrensel Hizmet Kanunu'yla ilgili 2018 yılına kadar, bizdeki rakamlara göre, 10 milyar TL toplanmış bulunuyor, bunun için harcanmış para 1 milyar 739 milyon civarında. O zaman soruyorum: Bu 10 milyar TL nerede? Evet, gerçekten soruyorum: Evrensel Hizmet Kanunu gereğince kamunun topladığı bu 10 milyar TL nerede? Ha, 128 milyar doların nerede olduğunu bulamayanların evrensel hizmet bedeli için toplanan 10 milyar TL'lik paranın da nerede olduğunu tabii ki söylemesinin zor olduğunu belirtmek istiyorum.
Şimdi, burada önemli bir madde de Devlet Demiryollarındaki düzenleme, 7 ve 8'inci maddeler. Şimdi, bakın, arkadaşlar, 2013 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisine iktidarınız tarafından bir yasa getiriliyor, tarih 1 Mayıs 2013.
Sevgili milletvekilleri, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2010 yılından sonraki performansının düşmesi, ülkedeki millî gelirin azalması, kişi başına düşen dolar bazında gayrisafi millî gelirimizin azalması ve ülkedeki yatırımların durmasının temel göstergesi. Deniliyor ki -1 Mayıs 2013 yılında bir yasa geçiyor, bu yasayla belli şartlar getiriliyor Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına- "Bunların hepsini yapacağız, özelleştirme yapacağız, kamunun yaptığı birtakım hizmetleri özel sektöre yaptıracağız, taşımacılık hizmetiyle ilgili birtakım düzenlemeler getireceğiz." ve beş yıllık süre öngörülüyor, beş yıllık süre. Şimdi, 1 Mayıs 2013, beş yıl geçiyor, 1 Mayıs 2018. Şimdi, bakın, 2018 yılı geliyor, hiçbir şey yapılamamış. Yeniden, Türkiye Büyük Millet Meclisine bir yasa geliyor, bu yasayla diyorlar ki "Biz bunun süresini 31/12/2020'ye uzatalım." Bugün günlerden ne? 9 Mart. Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu torba yasanın içinde Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Taşımacılık AŞ'yle ilgili getirilen düzenleme bu yasanın başlangıç tarihini 1 Ocak 2021 olarak belirliyor. E, Bugün 9 Mart. Arkadaşlar siz neredeydiniz, siz neredeydiniz? Bu yasanın süresinin dolduğunu, bu yapılan işlerle ilgili yeni süre uzatılması gerektiğini size hiç kimse söylemedi mi? Ha, niye söylemediler? Çünkü siz Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının yönetim kadrolarını İstanbul ve Ankara'da başarısızlığı tescillenmiş kadrolarla doldurduğunuz için bu kurumdaki evveliyatı da bilmeyen bu kadrolar, işte size böyle süresi geçmiş yasaları gündeme getirirler. (CHP sıralarından alkışlar)
Başka bir şey daha var değerli arkadaşlar, başka bir şey daha var: Devlet Demiryollarının... Bu yetkiyle ilgili üç yıllık bir süre öngörülüyor, 31/12/2023'e kadar; Cumhurbaşkanın da süreyi uzatması için on yıllık bir süre öngörülüyor. Arkadaşlar, en geç Haziran 2023 yılında Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilliği seçimlerinin yenilenmesi yapılacak. E, Türkiye'nin İstanbul ve Ankara gibi şehirlerden sonra da Parlamentoda sizlerin o sıralardan kalkıp bu sıralara geçeceği ve Cumhurbaşkanının da Cumhur İttifakı'ndan Millet İttifakı'na geçeceği ayan beyan ortadayken siz neden on yıllık bir süre öngörüyorsunuz? Bu Cumhurbaşkanımızın süresi ne zaman bitiyorsa yasa teklifine de süresinin dolduğu günü getirmeniz gerekir. Burada da bir öngörüsüzlük olduğunu söylemek gerekir.
Şimdi, bir başka madde şu, o da Çanakkale bölgesiyle ilgili getirilen bir düzenleme, alan kılavuzluğu hizmeti. Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye'de doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine bu milletin bütün fertleri Çanakkale Savaşı'nda şehit olmuştur, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda bütün illerimizin şehitleri vardır, bütün bu coğrafyanın şehitlikle ilgili genel bir hassasiyeti vardır. Çanakkale'ye de 1915 yılının 100'üncü yılı olan 2015 yılından başlamak üzere bütün Türkiye'den turlarla insanlar gelip orada şehitlerimizi yâd etmekte ve o manevi duygular içinde bir günü geçirmekte, oranın tarihini öğrenmektedir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, 2013 yılında -tarih veriyorum- alan kılavuzları bölgede hizmet vermeye başladığında -yani sizin iktidarınız döneminde- alan kılavuzluğu hizmetini alanda veren şirketlerin tamamı Fetullahçıydı, tamamı. Yani bunların anlattığı Çanakkale Savaşı'nda, Gelibolu destanında ne Mustafa Kemal'in adı geçiyordu ne de Kurtuluş Savaşı'nı ya da Çanakkale Savaşı'nı yapan kahramanlar vardı. Bunlar, birtakım tefrikalar üzerinden, birtakım hikâyeler üzerinden kendi bağlı oldukları grupların ya da cemaatlerin kimi önderlerini yüceltmek için uydurma tefrikalarla insanlara bir Çanakkale anlatıyordu. Buradan benim önerim şu: Alan kılavuzluğuyla ilgili Danıştayın bir iptal kararı var, bu konuyla ilgili Rehberler Odasının açmış olduğu bir dava sonucunda alan kılavuzları uzun süredir alanda hizmet veremiyorlardı. Şimdi, mademki Çanakkale Gelibolu'da bir Alan Başkanlığı oluşturuldu, bu Alan Başkanlığı burada hem alan kılavuzluğunu yani buranın tarihini ve sürecini doğru bilen insanlarla bir çalışma yapacak... Ama arkadaşlar, sizden tek bir ricam var: İçinde "Mustafa Kemal Atatürk" geçmeyen, içinde yüz binlerce şehidimizin kahramanlığı geçmeyen, içinde 81 ilimizden gelmiş olan şehitlerin birliği ve bütünlüğünü kapsayacak konuşmalar yapmaktan yoksun insanların -2013'te teslim olduğunuz gibi- bugün de başka tarikat ve cemaatlerin lütfen orada cirit atmasına izin vermeyiniz. Kim bu topraklarda yaşanmış olan tarihe sadık olarak bunu anlatacaksa onun aktarmasının önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu kanun teklifinin bir değişik maddesi de yavru buzağı ve küçük kuzular ile oğlakların belli bir yaşın altında kesilmesini engelleyen düzenleme. Bu düzenlemenin ben geç kalınmış bir düzenleme olduğunu söylüyorum. Türkiye'de hayvancılığın ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerin korunmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bilgisizlik, bilinçsizlik ya da ekonomik kaygılar nedeniyle yapılan kimi yanlışların farkındayız.
Burada üzerinde hassasiyetle durmamız gereken nokta şu: Trakya bizim açımızdan ari bölgedir. Trakya'nın ari bölge olmasıyla ilgili hassasiyetimiz devam etmelidir. Ari bölge sayılarımızı olabildiğince artırmalıyız ama birkaç aylık yavru kuzuların ya da oğlakların veya buzağıların yakalandığı anda kesilmesiyle ilgili yanlışın düzeltilmesini çok doğru buluyorum. Ben bu konuyla ilgili olarak nakil esnasında yakalanmış olan bu hayvanların karantina koşullarından sonra, masraflar çıktıktan sonra tekrar ilgilisine verilerek ekonomik açıdan bir kayıp yaşanmamasının önemli olduğunu düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye'de gerçekten, çiftçilikle, tarımla ve hayvancılıkla uğraşan özellikle küçük işletme sahiplerinin artan yem fiyatları, artan girdi maliyetleri, artan lojistik ve nakliye giderleri yüzünden ciddi sıkıntı içinde olduğu bir dönemde, hiç olmazsa belki bu maddeyle elinde var olan değerinin de ortadan kalkmasının engelleneceğini düşünüyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)