GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ELEKTRİK PİYASASI KANUNU İLE ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:53
Tarih:16.01.2013

CHP GRUBU ADINA ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji Piyasası Düzenleme Piyasası Kanunu'ndaki değişiklik teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Konuştuğumuz konu, ekonomik olarak da siyasi olarak da dış politika olarak da Türkiye'nin en önemli konularından bir tanesi. Çünkü hepinizin bildiği gibi, Türkiye'nin ithalatının yaklaşık olarak yüzde 24'ü enerjiden gelmekte ve dış ticaret açığını ciddi biçimde artırarak dolayısıyla cari açığını tetiklemektedir. Cari açık Türkiye'nin şu anda en önemli sorunlarından bir tanesi.

İkinci olarak, sanayiyi, ekonomiyi ilgilendirmekte çünkü -zaman zaman burada konuşmalarımda da söyledim- Türkiye sanayisinin önündeki en önemli sorunlardan bir tanesi rekabet gücü eksikliği. Yani özellikle AKP iktidarları döneminde vergi reformu yapılamadığı için, elektrik fiyatları düşürülemediği için, sosyal güvenlikte vergi tabana yayılıp kayıt içine çekilemediği için Türkiye'nin rekabet sorunu var. Ama en önemli girdilerinden bir tanesi olan elektrik de, bizim rekabet ettiğimiz ülkelerle karşılaştırdığımız zaman, yüksek olduğu için ciddi biçimde sanayinin rekabet gücünü de etkilemektedir.

Zaman zaman burada Sayın Bakanımız olsun, bürokratlar olsun ya da başka siyasiler olsun karşılaştırma yaparken Türkiye'deki elektrik fiyatlarının, enerji fiyatlarının işte Almanya'dan, Belçika'dan, Lüksemburg'dan ya da başka ülkelerden daha ucuz olduğunu anlatır ama asıl bizi ilgilendiren onlar değil, asıl bizi ilgilendiren sanayide rekabet ettiğimiz ülkeler, Çin, Hindistan, Güney Kore gibi ülkeler. Bugün hâlâ Çin'de 8 sent civarındayken elektrik enerjisi fiyatları, bizde ortalama olarak 14-15 sent civarında seyretmektedir. Bundan dolayı yani enerjinin bu kadar önemli olmasından dolayı bugün Türkiye'de, özellikle 2013 yılında, büyük sanayi tesisleri henüz daha bütçelerini yapamadılar çünkü enerji fiyatlarında bir belirsizlik var. Özellikle Gazprom'un Avrupa ülkelerine yüzde 10 indirim yapacağını duyurmasından sonra, aynı indirimi Türkiye'ye yapacak mı, yapmayacak mı; Türkiye'de doğal gaz fiyatlarına zam yapılacak mı, yapılmayacak mı? Bütün bunlar belli olmadığı için 2013 bütçelerini yapmakta ciddi biçimde zorlanmaktalar. Onun için de çok önemli, rekabet gücü konusunda da. Geçtiğimiz yıl doğal gaz fiyatları Avrupa'da ortalama yüzde 4,5 arttı ama buna karşılık Türkiye'de yüzde 30 civarında arttı. Bu yılın ne olacağı belli değil. Onun için de bu konu çok önemli.

Ama bundan daha önemlisi, enerjinin çok stratejik bir ürün olmasından kaynaklanıyor. Değerli arkadaşlar, son elli yıl içerisindeki savaşların tamamına yakını, belki de tamamı dünyada özellikle enerji bölgelerini ele geçirmek ya da enerji yollarının üzerindeki engelleri ortadan kaldırarak enerji yollarının güvenliğini sağlamak için yapılmış savaşlardır. Bugün AKP iktidarının binbir yalanla ortaya koyduğu "Suriye'ye özgürlük getiriyoruz.", "Suriye'de özgürlük yok.", "Suriye'de halkın özgürlüğünü savunuyoruz." diye ortaya koyduğu ve neredeyse savaşın eşiğine geldiğimiz durum ve Suriye'de devam eden savaş da aslında bir özgürlük savaşı değil, tamamıyla AKP'nin enerji yollarının açılması, enerji yollarının üzerindeki antiemperyalist, bağımsızlıkçı iktidarların ortadan kaldırılması için orada yürütülen bir savaştır. Onun için bu kadar çok stratejiktir aynı zamanda.

Şimdi, Türkiye'nin enerjisinin yaklaşık olarak yüzde 76'sı dışa bağımlı, bunu hepimiz biliyoruz ve özellikle petrol ithalatının yüzde 63'ü sadece İran ve Rusya'dan geliyor. İran'a, Rusya'ya bağımlıyız; yüzde 63. Doğal gaz ithalatının ise yine İran ve Rusya'ya yüzde 77'si bağımlı.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu kadar göbekten bu iki ülkeye bağlıyken, Batı emperyalizminin taşeronluğuna ve tetikçiliğine soyunarak, Rusya'da savaş çıkararak, şu anda fiilen savaş ederek bu iki önemli ülkeyle de ilişkilerimizi, dış ilişkilerimizi bozmak üzereyiz ve ortada bir gerginlik var.

Şimdi, başımızda yeni bir bela var. Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'nin Rusya ve İran'dan aldığı enerji miktarını düşürerek, özellikle İran'daki ambargoya uyarak, oradan alınan enerji miktarını düşürmeye ve Kuzey Irak'tan, Barzani'den petrol alınması yönünde bir baskıyla karşı karşıya Türkiye. Şimdi, şöyle bir çıkmazla karşı karşıya: Eğer Amerika'nın dediğini yapar ve Kuzey Irak'a bağlanırsa Kuzey Irak'a bağımlı bir hâle gelecek ama bundan daha önemli? Zaten şu anda Türkiye Kuzey Irak'tan, Barzani'den uluslararası teamüllere, uluslararası anlaşmalara aykırı olarak zaman zaman enerji almaya başlamış durumda yani bu talimatları da yerine getirmiş durumda. Ama buradan çok tehlikeli bir içtihat ve çok tehlikeli bir teamüle doğru gider. Bugün İmralı'yla görüşmeler yapıyorlar, İmralı'yla pazarlıklar yapıyorlar. Bu pazarlıkların sonucunda iki adım ileri bir geri, bir adım ileri iki adım geri çekilecek ama sonunda güneydoğuda bir özerklik talebi var ve özerklik verilecek ama bu teamül oluştuğu zaman, uluslararası bu içtihat oluşturulduğu zaman, yarın güneydoğuya özerklik verdiğiniz zaman da Türkiye Cumhuriyeti'nin iradesi dışında, Batman petrollerinin, oradaki irade tarafından başka bir yere satılmasına da bugünden "Evet." demiş olacaksınız ki çok tehlikeli bir noktaya gidiyor. Şimdi, Türkiye enerjide bu şekilde tehlikeli oynuyor.

Değerli arkadaşlar, bir Çin atasözü var, der ki: "Uçurumu sevenlerin kanatları olmalı." Türkçe karşılığı var, tam olarak söylemesem bile yaklaşık olarak söyleyeyim, doğrusunu bilenler bilmeyenlere söylesin: "Nefesine güvenen borazancıbaşı." derler. Gerçeği böyle değil ama onu öğrenirsiniz sonra.

Değerli arkadaşlar,  şimdi, sermaye birikiminiz yok, sıcak paraya bağımlısınız; enerjiniz yok, yüzde 90-92'si dışarıya bağımlı; savaş teknolojiniz yok, yıllarca kendi içinizde devam eden savaşı engelleyemiyorsunuz, durduramıyorsunuz; durdurabilmek için, düne kadar ip salladığınız "İdamı geri getireceğiz." dediğiniz İmralı'ya gidiyorsunuz, ondan sonra dönüyorsunuz bir komşu ülkeyle taşeronluk adına savaş noktasına geliyorsunuz. Bu da çok tehlikeli bir gidiş noktası.

Konumuza gelirsek eğer, bu madde içerisinde yani gelen bu 3-4 tane madde içerisinde teşviklerin uzatılması maddesi var. Değerli arkadaşlar, bu da çok yanlış ve tehlikeli. Hırsızlıklara, yolsuzluklara, suistimallere yol açacak bir alışkanlıktır bu. Şimdi, gelen 4'üncü maddede -gerçi Komisyon kaldırdı ama 2'nci maddede yine var- 2012'de biten sürelerin uzatılması, birisi 2015'e kadar, birisi 2019'a kadar; bu, bu ihalelere girecek, bu santralleri yapacak, bu lisansı veya bu yatırımları yapacak olan müteahhitler açısından bir öngörüsüzlük, bir belirsizlik yaratır. Çünkü eğer siz bu teşvikleri beş yıllığına koyuyorsanız ve eğer ciddi, büyük yatırımcılar, sermaye sahipleri o yatırım için beş yıllık teşviki yeterli görmüyorlarsa o zaman bu yatırımlara girmezler. Ama siz beş sene sonra, üç sene sonra, süre bittikten sonra -bugün olduğu gibi- bu süreleri uzatmaya kalkarsanız, o işi yapmayan, o ihaleye girmeyen, o lisansı almayan dürüst yatırımcılar açısından haksız rekabet yaratmış olursunuz. Yani maçın yetmişinci dakikasında kuralları değiştirmeye kalkmaktır ki bu da doğru değildir. Devletsiniz, bu şekilde, 31/12'yi geçtikten on gün sonra bu yasayı getirmek yerine daha öncesinden bunlar konuşulurdu ya da bu teşvikler verilirken doğru olarak hesaplanır, teşvikin ne kadar süre geçerli olacağı bütün yatırımcılara eşit olarak bildirilirdi ki haksız rekabet yaratılmasın.

Bunun dışında, biz bu konuyla ilgili -önümüzdeki günlerde yasanın tamamı gelecek- yasanın tamamı geldiği zaman da özellikle yerli kaynaklara dönülmesi, yenilenebilir kaynaklara dönülmesi yönündeki doğru kararlara destek vereceğiz, onu şimdiden söylüyoruz. Ama bunu yaparken de kılı kırk yaracağımızın bilinmesi gerekir.

Sayın Bakan, geçtiğimiz dönemde derelerin, çayların üzerine yarım megavatlık santraller yapıldı, çok küçük. Birincisi: Orada doğru bir havza planı yapılmadığı için, o akarsuyun çalışmaları yapılmadığı için çevreye verdiği rahatsızlığın dışında ama yarım megavatlık santrallerin jeneratörleri, tribünleri Çin'den getirildi ve üç sene geçti aradan, şimdi hepsi dökülüyor. Eğer bunlar denetim altına alınmazsa, çok yakın bir zamanda Türkiye jeneratör çöplüğü hâline gelecek. 11 milyar metreküp civarında yer altında kömürümüz var. Tabii, kömür yatırımları daha uzun olduğu için yani doğal gaz yatırımları iki yılda bitip, kömür santrali yatırımları beş yıldan fazla sürdüğü için, işletmek daha zor olduğu için kimse girmiyor ama işte, sosyal demokrasinin özelliği burada, biz diyoruz ki: Bu tür konularda, stratejik konularda, devletin yararı olan konularda özel sektör girmiyorsa devlet girmek zorunda. Bırakın eldeki her şeyi satmayı, bu konularda devlet kendisi yatırım yapmalıdır, yapabilmelidir.

Bu yasa kayıp kaçağı engellemediği için, haksızlığı engellemediği için, haksız rekabet yarattığı için, biz, olumsuz oy vereceğimizi bildiriyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özgümüş.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - 5084'ü söylemedin, 5084'ü.

ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) - Vaktim yetmedi.