| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 10.03.2021 |
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugünkü konuşmamı, maalesef Türkiye'de büyük bir sorun hâline gelen düşünce hürriyeti üzerinde yapmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türk Dil Kurumuna göre düşünce, mütalaa yani fikir demektir. Düşünce özgürlüğü ise düşüncenin dış baskı veya yasaklarla sınırlandırılmaması yani fikir hürriyeti olarak tanımlanmaktadır. Bakın, darbe anayasasının yani 1982 Anayasası'nın 26'ncı maddesi, herkes düşünce ve kanaatlerini, hürriyet kanaatini söz, yazı, resim veya başka yollarla yayma hakkını, 28'inci maddesi ise "Basın hürdür, sansür edilemez." ilkesini ve diğer bir hukuki düzenlemeyse, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9'uncu maddesine göre "Herkes, ifade özgürlüğüne sahiptir." ilkesini içermektedir. Bunların hepsi, Türkiye'nin üst norm kurallarıdır değerli arkadaşlar.
Peki, Türkiye'nin bu konudaki karnesi ne şekildedir, birkaç tane örnek vererek sizlerle paylaşmak istiyorum. İçişleri Bakanlığının verilerine göre, 1 Ocak-1 Kasım 2020 tarihleri arasında 12.160 sosyal medya kullanıcısı hakkında işlem yapılmış, Covid-19 paylaşımı nedeniyle 496 kişi hakkında gözaltı kararı ve 10 tutuklama söz konusu. Türkiye İnsan Hakları Vakfı verilerine göre, 2020 yılının ilk on bir ayında sosyal medya paylaşımları nedeniyle 7 davada 4 kişiye on dokuz yıl beş ay hapis cezası verilmiş. Yine, BTK'ye göre -sadece 4 Kasım 2020 verileri- 165 haber, 862 internet sitesi, 10 sosyal medya hesabı hakkında engelleme kararı verilmiş.
Bakın, düşünceye karşı kullanılan bir diğer husus: Türk Ceza Kanunu'nun 216'ncı maddesine göre, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan 15.044 kişi hakkında soruşturma ve 2.300 kişi hakkında kamu davası açılmış.
Son dört yıl içerisinde Kürt yayınevlerine ait 31'i Kürtçe olmak üzere toplam 109 kitap farklı gerekçelerle yasaklanmış ve binlerce para cezasına hükmedilmiş.
Cezaevlerinde yaşam âdeta kitaplarda anlam kazanıyor ve bu kitaba ulaşma, evrensel bir hak olmasına rağmen toplatma kararı bulunmayan birçok kitap, dergi ve gazete hapishanelere alınmadığı gibi, aramalarda kitapların sakıncalı bulunarak alındığı, yayınlara erişme hakkının ciddi bir şekilde engellendiği olayıyla biz karşı karşıyayız.
Bakın, Türkiye Gazeteciler Sendikasının 1 Nisan 2019-1 Nisan 2020 verilerine göre, son bir yılda 100'ün üzerinde gazeteci gözaltına alınmış. Yargı reformuna rağmen 70'ten fazla gazeteci şu anda cezaevlerinde. 81 gazeteci için, Terörle Mücadele Kanunu, MİT Kanunu, Bankacılık Kanunu, SPK Kanunu gibi kanunlara muhalefetten dolayı 7 müebbet ve toplamda yedi yüz altmış yıl hapis cezası isteniyor veya hapis cezası verilmiş durumda. 8 gazetecininse 1 milyon 410 bin TL tazminatla karşı karşıya kaldığı gerçeğini biz yaşamaktayız. Sınır Tanımayan Gazetecilerin raporlarına göre Türkiye, dünyada en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ülkeler arasında yer alan ülke; özgür olmayan, özgürlüklerin en çok gerilediği ülke. İhlalleri saymakla ne yazık ki bitiremiyoruz değerli arkadaşlar.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre de ifade ve düşünce özgürlüğünün en çok ihlal edildiği Avrupa ülkesi Türkiye. Bakın, darbe anayasasına göre basın hürdür, sansür edilemez, doğrudur ama bu iktidar ceza verir, darbettirir, bunlara yasak yok maalesef. Bakın, gazeteci Müyesser Yıldız'a üç yıl yedi ay on gün hapis cezası; İsmail Zeki Dükel'e bir yıl on beş gün hapis cezası verildi. Bakın, gazeteci Levent Gültekin 25 kişilik bir kalabalık grup tarafından sokakta darbedildi, işte sansür edilmeyen ve hür basın anlayışı budur bu Hükûmetin, ne yazık ki.
Sözüm ona bilim kurumları, üniversitelerin durumu ise içler acısı bir durum. Bakın, 12 Eylül askerî darbesi sonucunda 70'e yakın üniversiteli veya akademisyen üniversiteden atıldı, fakat Erdoğan rejiminde 6 bine yakın üniversite hocası, akademisyen üniversite dışına itildi. Bilimsel özgürlük alanı ve özerk olması gereken üniversiteden bahsetmek ise neredeyse mümkün olmayan bir husus değerli arkadaşlar.
Bakın, bu ülkede bir Kürt sorunu var, hukuk ve demokrasi sorunu var, kaç üniversitede bu konuda bir araştırma yapıldı? Kürt tarihini kaç tane üniversite yazdı? Mümkün değil rastlamak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Koç.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Televizyonlara çıkan ve isimlerinin önünde profesör yazan zevatın tek işi Kürtlere hakaret etmek. Dünya bilim insanları Kürt tarihini, Kürt dilini, Kürt sorununu yazdı ve tek kelime etmeyen Türkiye üniversiteleri. Bakın, Türkiye'deki mevcut olan düşünce hürriyeti bu durumda.
Son olarak değerli milletvekilleri, bakın Orta Çağ'dan bu yana önemli bir laf var Kant'a ait, diyor ki: "Hiçbir şey eleştiri dışında kalamaz." Bugün eleştiri ve düşünce tamamen suç sayılıyor Türkiye'de. Bu hâliyle Türkiye kaostan çıkamaz; insan hakları eylem planları, hukuk reformları bu kafayla mümkün olamayacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)