| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 16.03.2021 |
CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; öncelikle hepinize saygılarımı sunuyorum.
Birkaç haftadır Genel Kurulda uluslararası anlaşmaları görüşüyoruz, birçok ülkeyle olan ticari ve ekonomik iş birliklerini tabii burada görüşüyoruz ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da bu anlaşmalara, sözleşmelere desteğimizi veriyoruz. Şimdi, dış ticaretimizin gelişmesi açısından bu anlaşmalar hakikaten çok önemli, bunları destekliyoruz. Ancak dış ticaretin gelişmesi için, ticaret yapan firmaların da desteklenmesi ve önlerindeki engellerin kaldırılması gerekiyor.
Şimdi, baktığımızda, ithalat ve ihracat yapan firmaların, özellikle gümrük işlemleri aşamasına geldiklerinde bazı sorunlar yaşadıklarını görüyoruz. Acı olan ise Ticaret Bakanlığının tüm bu sorunlara gözünü yumması. Şimdi, sizlere dış ticaret yapan şirketlerin yaşadığı ve uzun yıllardır süren bazı sorunlardan bahsedeceğim. Örneğin -bir örnek üzerinden gidelim- bir firma düşünün; ürünü ithal etti, ülkemize getirdi ve bu ürünler gümrük işlemi yapılmak üzere gümrüğe geldiğinde ilk olarak "geçici depolama yerleri" diye adlandırılan depolara yerleştiriliyorlar ve burada bekletiliyorlar. Şimdi, bu uygulama size normalmiş gibi gözükebilir, ancak geçici depolama yerlerine alınan malların burada fahiş maliyetlerle, uzun süre, keyfî olarak bekletildiklerini görüyoruz.
Şimdi, ithalatçı firma zaten eşyasını ülkeye getirdiği zaman, ithal ettiği sırada, ülkeye geldiğinde malının niteliğine göre bazı vergiler ödüyor; gümrük vergisi, KDV, ÖTV, İGV, EMY ve diğer vergiler zaten tahsil ediliyor. Bu, bilinen bir durum fakat burada, yasal olarak ödenen tüm bu vergi, resim ve harçların yanında bir de artık haraca dönüşmüş ek maliyetler söz konusu değerli vekiller. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu durum neye yol açıyor? İthalatçı şirketin cebinden çok ciddi artı ücretler çıkıyor, ürünlerin piyasaya girişinde rekabet azalıyor; dolayısıyla, bu mallar piyasaya daha yüksek ücretlerle sürülüyor; e, tabii, vatandaş da mağdur oluyor çünkü daha yüksek fiyatlarla bu malları almak zorunda kalıyorlar. Şimdi, ülkemizin kendi üretiminde kullandığı ham madde ürünlerinde, ithal ara malı ürünlerde yüzde 75 dışarıya bağımlı olduğumuzu da düşünecek olursak, bu durumun ne kadar önemli ve ciddi külfetler oluşturduğunu, üretimimize de ne kadar zarar verdiğini görmüş oluyoruz.
Şimdi, bu durumun bir diğer boyutu da kamu zararıdır. Limanların özelleştirilmesi kapsamında geçici depolama yerleri özelleştirilmemiştir, ancak geçici depolama yerleri özel sektöre devredilmiştir. Öyleyse ortada cevaplanması gereken bazı sorular var, şimdi size okuyacağım bu soruları Ticaret Bakanlığına sorduk: "Geçici depolama yerlerinin limanlara ve yap-işlet-devret yapılarına yaptırılan kara kapılarıyla birlikte özel sektöre devredilmesinin nedeni nedir? Bu depoları kimler, hangi şirketler işletmektedir? Devlet, depoda, bu kişi ve şirketlerden depolama kullanım kirası almakta mıdır, almaktaysa bu bedel ne kadardır? Kamunun bu depoları işletmemesi nedeniyle kaybettiği yıllık ücret ne kadardır?" (CHP sıralarından alkışlar) Tesadüftür ki, ben bu konuşmayı hazırlarken Bakanlıktan da cevap geldi ama bu sorduğumuz sorulara cevap gelmedi. Gelen cevap burada, gelen cevapta zaten herkesin bildiği şeyler yazıyor yine. Buradan 217 geçici depolama alanının özelde, sadece 16 adedinin Bakanlığa ait olduğu belirtiliyor yani çoğunluk özel sektörde.
Şimdi, değerli arkadaşlar depolarda bu ürünlerin keyfî olarak bekletilerek, aslında el konularak fahiş fiyatlarla daha sonra teslim edilmesinin yanında bir de acenteler tarafından yapılan fahiş ve gereksiz tahsilatlar da maliyetleri büyük oranda artırmaktadır. Şimdi, ülkemizde acentelerin hizmet ücret tarifeleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığının (2008/1) sayılı 10/3/2008 tarihli Gemi Acentelik Hizmetleri Ücret Tarifesine İlişkin Tebliğ'iyle belirlenmiş ancak söz konusu düzenlemeyi güncellemesi gereken Ticaret Bakanlığı 2008 yılından bu yana böyle bir güncelleme yapmamış, sadece 2019 yılında 8 sayılı bir Genelge çıkarmış ama zaten sektör bu çıkan genelgenin de hiçbir şekilde yeterli gelmediğini söylüyor. Aslında, burada, Bakanlığın hiçbir şekilde denetim yapmadığını ve göz yumduğunu da görüyoruz yani topu taca attığını görüyoruz Bakanlığın, bu firmaların, ithalat yapan firmaların bu zorlukları karşısında.
Şimdi, oluşan bu yasal boşluk da acenteler tarafından çok iyi değerlendirilmiş ve acenteler çeşitli adlarla tebliğ dışında ücretler tahsil ediyorlar bu firmalardan. İşte, güvenlik ücreti, ISPS güvenlik ücreti, gemi güvenlik hizmet bedeli, konteyner kontrol ücreti, yük bildirim ücreti, yük teslim, ordino vesaire 9-10 kalemde, hatta bazen daha fazla ücretler.
Değerli vekiller, yapılan hesaplamalarda, haksız ve gereksiz alınan bu bedeller ve devletin depoları işletmemesinin ülkeye kaybı ne kadar biliyor musunuz? Yıllık 4 milyor dolar. Burada, yıllık 4 milyor doların aslında kamu zararı oluşturduğunu, ülkenin kaynaklarının boşa aktarıldığını, birilerinin cebine aktarıldığını da görüyoruz.
Peki "Bu olayın hukuki boyutu nedir?" diye baktığımızda, alınan bu ücretlerle ilgili Türk Ticaret Kanunu ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu'nda bir hüküm bulunmuyor. Bunun yanında, Danıştayın da bu ücretlerin alınmaması yönünde kararları var. Dolayısıyla, mesela, bölge idare mahkemesinin elimde bir örnek kararı var. Burada diyor ki mahkeme: "Geçici depolama yeri açma ve işletme izni elde eden firmanın yük teslim formu aramaksızın uygun tarihte ürünü teslim etmediği ve bu noktada da yük teslim formu olmadığından bahisle teslim edilmemesi hukuka aykırı olup davacının, eşyanın teslim edilmemesinden kaynaklanan ve kanıtlanan gerçek zararından davalı idarenin sorumlu tutulması gerektiği açıktır." Bu, Danıştayın bir kararı, bu geçici depoların haraç kesmesiyle ilgili. Ama ne oluyor? Bakanlık bunu da göz önüne almıyor maalesef ve bu uygulamalar hâlen devam ediyor. Dolayısıyla, tahsil edilen bu ücretlerin hukuki bir dayanağı da bulunmamakta.
Ben, açıkçası, buradan Ticaret Bakanlığına bir çağrıda bulunmak istiyorum: Sayın Bakan, genelge çıkarmakla işinizin bittiğini sanmayın. Danıştay kararlarını dikkate alarak geçici depolardaki keyfiyete lütfen son verin diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Hizmet tarifelerini düzenleyen tebliği bir an önce güncelleyin ve zor koşullarda dış ticaret yapan firmaların üzerindeki acentelerin keyfî yükünü kaldırın, kaynaklarımızın israfına engel olun.
Değerli arkadaşlar, sizlerin de Bakanlığın bu uygulamasının takipçisi olmasını bekliyoruz tabii. Çünkü burada mağdur olan bir kesim var. Dış ticaret açığımızın bu kadar yükselmiş olduğu bir süreçte, ithalatın ve ihracatın bu kadar önem kazanmış olduğu bir süreçte bu firmalarımızın işlerinin zorlaştırılmaması gerekiyor. Ama şu da bir gerçek ki, artık siz yönetemiyorsunuz, artık siz savruluyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhurbaşkanı "Aynı gemideyiz." dedi, değil mi? Biz aynı gemide değiliz, sizlerle aynı gemide değiliz; biz vatandaşımızla aynı gemideyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Ama sizler filikalardasınız, filikalarda siz kendinizi kurtarmaya çalışıyorsunuz bu ülkede şu anda çünkü vatandaş için hiçbir şey yapmıyorsunuz. Biz sokağa çıkıyoruz, vatandaşımızın sorunlarını dinliyoruz ve onların sorunlarına çözüm üretmeye çalışıyoruz. Sizlere de sesleniyoruz buradan: Esnafımız sorunlu, çiftçimiz sorunlu, işçimiz sorunlu.
Bakın, ben, bu hafta özellikle düğün salonları ve kır bahçelerini gezdim, dolaştım ve onların işletmecilerini dinledim, sorunlarını dinledim. Yani, ülkemizde yılda ortalama 550-600 bin çift evleniyor değerli arkadaşlar. Şu anda bu çiftler öncelikle evlenemiyorlar çünkü bu pandemiden kaynaklı belirsizlikle ülke savrulduğu için alınan kararlar çok yanlış. Bugün, bakıyorsunuz, bütün düğün salonu sahipleriyle yaptığımız görüşmelerde ilk söyledikleri şey şu: "Bu devlet neden bize acımıyor? Bütün her yer lebalep doluyken, restoranların açılmasına izin verilmişken, restoranlarda insanlar kalabalık olarak karşılıklı yemek yerken biz neden salonlarımızda düğün, davet yapamıyoruz? Biz kurallara uyarız, HES kodu sorarız, yüzde 50 kapasiteyle de çalışırız; yeter ki bize izin verilsin." diyorlar.
Şimdi, düğün, nişan, kına organizasyonlarının yasaklanmasından birinci derecede etkilenen yaklaşık 80 sektör var değerli arkadaşlar. Fotoğrafçısından müzisyenine, hostesinden valesine kadar; gelinlik, damatlık, ayakkabı, çiçek, yiyecek sektörü -nasıl sayayım- yani şimdi, bütün bu sektörler etkileniyor, bütün bu sektörler zorda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) - Bir dakika içerisinde toparlayacağım.
Mesela, birkaç soruna -kendi ağızlarından- çok kısa değinmek istiyorum: "2020 yılında birçok organizasyon iptal oldu. Düğün sahipleri verdikleri kaporaları talep ettiği için erken dönem rezervasyonlarla birlikte -ki düğün salonları ocak, şubat, mart ayında rezervasyonları, kaporaları alıyorlar ve masraflarına harcıyorlar- aldığımız kaporalar fatura, kira giderlerine gitti ama biz, şimdi, istenilen bu kaporaları geri ödemek zorundayız ve ödeyemiyoruz." diyorlar. "Hakem heyetleri aynı prosedürdeki sözleşmelere farklı kararlar verebiliyorlar." diyorlar. Belirsizlik nedeniyle insanlar önünü görmüyor, rezervasyon yapmıyor. 2021 Nisan rezervasyonları da belirsizlik nedeniyle iptal olmuş. "Kır bahçeleri ile kapalı salonlar neden aynı muameleyi görüyor?" diyorlar. "Vergimizi, elektrik ve su faturalarımızı ödemek sorundayız. Kullanılmayan salonlarımıza çok yüksek elektrik faturaları geliyor, artık dayanacak gücümüz kalmadı; biz yıkılıyoruz, biz batıyoruz." diyorlar.
Değerli arkadaşlar, bu sorunları duymazdan, görmezden gelemeyiz..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) - Ama yeni açıklanan ekonomi paketinden de gördüğümüz kadarıyla maalesef yine bir koca balon çıktı ortaya ve vatandaş hiçbir şekilde bu ekonomik paketten de yararlanamıyor. O nedenle, artık, en doğru çözümün sandıkta vatandaşın vereceği cevapla olacağını düşünüyoruz.
Tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)