GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kendi Sınırları Dahilinde ve Ötesinde Tarifeli Hava Hizmetlerine İlişkin İkili Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:59
Tarih:16.03.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz uluslararası anlaşma üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken, gece gündüz, yağmur çamur, bayram, tatil demeden büyük bir özveriyle çalışan, insanların sağlıklı ve daha sağlıklı yaşaması için ellerinden gelen her türlü çabayı gösteren, verilen görevleri zamanında ve tam olarak yerine getiren, başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyorum. Ülkemizde Covid-19 virüsünün ilk görülmeye başlandığı 2020 Mart ayından bu yana sundukları hizmetlerle herkesin takdirini kazanan, her türlü olumsuzluğa ve zor çalışma şartlarına rağmen son derece özverili bir şekilde çalışan tüm sağlık çalışanlarımıza huzurlarınızda teşekkürlerimi sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, sağlık çalışanlarının yoğun çalışma temposundan kaynaklı yaşadıkları olumsuzlukların etkisini azaltmak için bazı düzenlemeler yapılmış olsa da maalesef yeterli olmamıştır. Bu kapsamda Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeyle yapılan düzenlemelerin sanki bir lütuf gibi sunulması, siyasi malzeme olarak kullanılması kamuoyunda sağlık çalışanlarına fazladan bir ücret ödeniyormuş algısı oluşturmuştur ki bu da yanlıştır. Yaşadığımız pandemi süreci de göz önüne alınarak hastalıkla mücadelede en ön safta yer alan, hayatı pahasına çalışan sağlık çalışanlarımızın hakları teslim edilmelidir. Bugün geldiğimiz noktada ne yazık ki risk devam etmektedir. Salgının başlangıcından bu yana bir yıl geçti. Dünya geneline baktığımız zaman pandemiden 17 bin sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini görüyoruz. Ülkemizde de maalesef 400'e yakın sağlık çalışanının virüsle mücadele sürecinde yaşamını yitirdiğini biliyoruz. Hepsine Cenab-ı Hak'tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun diyorum ama işin bir acı tarafını da söylemeden geçemeyeceğim burada. Salgının başlangıcında alkışlanan sağlıkçılarımız bugün âdeta yalnızlığa terk edilmiş durumdadırlar. Sağlık çalışanlarımızın yaşamış olduğu sorunların detaylı olarak incelenmesi, gerekli tedbirlerin alınması ve yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için gerekli düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır. Bu, bizlerin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ötelenmeyecek, ertelenmeyecek bir görevidir diye düşünüyorum. Bu hususu bir kez daha yüce Meclisimize arz ediyor, İYİ Parti olarak sağlık çalışanlarımızın sorunlarının çözümüne ilişkin yapılacak her türlü düzenlemeye destek vereceğimizi, destekleyeceğimizi burada ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, seksen bir yıldır okutulan ve çocuklarımıza millî şuuru en güzel şekilde aşılayan Andımız 2013 yılında kaldırılmıştı. Sözde çözüm süreci uygulaması olan Andımız'ın yasaklanmasına karşı bir hukuki süreç yaşandı. Danıştay 8. Dairesi bu karar için yürütmeyi durdurma kararı almıştı. Ancak, Millî Eğitim Bakanlığı, Danıştay 8. Dairesinin kararına rağmen Andımız'ın okutulmaması yönünde görüş beyan etti ve Andımız'ı okutmadı. Nihayet, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu birkaç gün önce 8. Dairenin kararını iptal etti. İptal kararıyla Andımız artık okullarda okunmayacak. Danıştay ayrıca devlet madalyalarındaki Atatürk kabartmasının da çıkarılması kararını verdi.

Değerli arkadaşlar, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" diye biten Andımız'dan kim, neden rahatsız olur ki? Evlatlarımızın "Türk'üm, doğruyum, çalışkanım." demesini kim istemez? "Sözde çözüm sürecinde uygulamaya konulan Andımız yasağı bugün tekrar getiriliyorsa 'çözüm süreci' denilen bölünme süreci yeniden mi hayata geçiriliyor?" diye insanın aklına bir soru işareti geliyor.

Millîlik, yerlilik vurgusu yapan siyasi iktidarın Andımız gibi bir metinden rahatsız olması, söylemleriyle de örtüşen bir davranış değildir. İktidar sahiplerinin ya söylemlerinde bir hata vardır ya da millîlik, yerlilik vurguları samimiyet yönünden sorgulanmalıdır.

Buradan, bu kürsüden aziz milletimize de seslenmek istiyorum: Müsterih olun; Andımız ahdimizdir, İYİ Parti gelecek ve gereğini yapacaktır.

Değerli milletvekilleri, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle kamuda sürekli işçi kadrosuna geçirilen taşeron işçiler özlük hakkı, maaş, tayin gibi sorunlarının yanında bir de zorunlu emeklilik sorunuyla karşı karşıyadır. Sorunun kaynağını teşkil eden 696 sayılı KHK'nin 127'nci maddesiyle 375 sayılı KHK'ye eklenen geçici 23'üncü maddenin (1)'inci fıkrasının 5'inci alt bendinde belirtilen "Sürekli işçi kadrolarına geçirilenler, birinci fıkrada öngörülen şartları taşıdıkları sürece ve çalıştırıldıkları teşkilat ve birimde geçiş işlemi yapılmadan önceki ihale sözleşmesi kapsamındaki hizmetleri yürütmek üzere istihdam edilebilir. Bunların istihdam süreleri hiçbir şekilde sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazandıkları tarihi geçemez." şeklindeki hükümle 1 Nisan 2018 tarihinden sonra kadroya alınan işçiler zorunlu olarak emekli edilmektedirler. Bu durum özellikle okul çağında çocuğu bulunan ve çalışmaya ihtiyacı olan vatandaşlarımızın mağduriyetini katbekat artırmaktadır.

Taşerondan 696 sayılı KHK'yle 4/B kadrosuna geçen işçiler dışında kalan ve sürekli işçi kadrosunda istihdam edilen kamudaki diğer işçiler emeklilik koşullarını yerine getirdikten sonra da çalışmaya devam etmektedirler. Ancak 696 sayılı KHK'yle getirilen hüküm dolayısıyla taşerondan kadroya geçen işçiler istemedikleri hâlde resen emekli edilmektedir. Bu kardeşlerimizin zorunlu emekli edilmesi Anayasa'ya da aykırıdır arkadaşlar. Özel şirketlerde yaşadıkları sıkıntılardan sonra sürekli işçi kadrosuna geçtiğine sevinen işçi kardeşlerimiz tam rahat ettiklerini düşünürken zorunlu emekli edilip 1.500 lira emekli aylığına mahkûm edilmektedir. Artan enflasyon, geçim sıkıntısı ve yaşanan bu pahalılıkta bu vatandaşlarımız bu düşük ücretle nasıl geçineceklerdir? Çocuklarını nasıl okutacaklardır? Ne yiyip ne içeceklerdir? Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu vatandaşlarımızın sesine kulak vermeli, mağduriyetlerini bir an önce gidermeliyiz.

Değerli arkadaşlar, konuşmamın bu son bölümünde uluslararası nakliyecilerimizin yaşadığı bir sorunu gündeme getirmek istiyorum. Kendi şehrim, seçim bölgem Trabzon'dan nakliyeci arkadaşların bana ilettiklerini burada sizlere aktarmak istiyorum. Bu nakliyeci arkadaşlarımız, ülkelerin birbirleriyle arasında kullandıkları tırların transit geçiş belgesi olan "dozvola" sorununa bir çözüm bulunmasını istiyorlar. Ülkemizin ihracatını Rusya ve Kazakistan üzerinden Özbekistan'a, Kırgızistan'a, Tacikistan'a, Moğolistan'a taşıyan nakliyecilerimiz Rusya ve Kazakistan'ı transit geçmek için kullandıkları transit geçiş belgelerinin sınır kapılarındaki dağıtım ofislerinde bittiğini, dolayısıyla Türk plakalı araçların ihracat yükleriyle sınır kapılarında beklemekte olduğunu ifade ettiler. Coronavirüs nedeniyle Türkmenistan'ın tüm kara sınır kapılarını bu süreçte kapatmasından dolayı ülkemizin tüm araçları Rusya ve Kazakistan'ı transit geçiş için kullandığından belirlenen transit belgelerinin erken bittiğini ve bu durumu önceden yetkililere bildirmelerine rağmen hiçbir girişimde bulunulmadığını ifade etti bu nakliyeci arkadaşlarımız.

Değerli arkadaşlar, uluslararası nakliyecilerimiz diyor ki: "Sınırlarımızda neden transit geçiş belgesi yok? Türk araçlar sınırda daha ne kadar bekleyecek? Bu belgeler ne zaman gelecek ve en önemlisi bize kim cevap verecek? Ayrıca, taşıma yapılan ülkelerde yabancı ülke araçlarına göre birçok eşitsizlikle karşı karşıyayız."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun toparlayın.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - "Bakanlığın belge konusundaki beceriksizliği, sektörümüze karşı ilgisizliği yüzünden biz yarınımızı göremiyoruz. Devletimize güvendik, yatırım yaptık, sorunlarımıza karşı duyarsız kalmayın, sektörümüzü artık görün, duyun. İş bilmez yöneticiler yüzünden ülkemizde yabancı plaka araç sahibi yüzlerce firma oluştu. Yetkililer bunun nedenini neden merak etmezler?" diye soruyor bu arkadaşlarımız.

Transit geçiş belgesi alamadığımız ülkelerden biri de Kazakistan. "Millî nakliye sektörünün çalışabilmesi için bu sorunumuzu çözün. Biz on beş gün önce 'Dozvola sorunu geliyor.' dedik ama duyan olmadı. Ve geldiğimiz noktada nakliye sektörümüz ihracat yükleriyle sınırda stop etti." diyor bu arkadaşlarımız.

Ben de uluslararası nakliyecilerimizin bu taleplerini, şikâyetlerini Türkiye Büyük Millet Meclisine arz ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)