GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:65
Tarih:30.03.2021

CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divanın sevgili üyeleri, milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi -(2/2972) esas no.lu- üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Ön saptamam şu olacaktır: Bu öneri Anayasa'ya çok yönlü olarak ve açıkça aykırıdır; bunu biz Komisyonda defalarca dile getirdik. İçişleri Komisyonu üyeleri buradalar. Muhalefet şerhine çok yönlü olarak geçirdik fakat dinletemedik. Eğer kabul edilirse Anayasa Mahkemesine götürülecek olan bir yasa olacaktır; bu bakımdan, bunu bir ön sorun olarak belirtme gereği bulunmaktadır. Şu açıdan: Birinci olarak, bu konu, kamu yönetimi Anayasa kurallarına aykırıdır; madde 170, madde 128, madde 129.

İkinci açıdan, bu düzenleme tarzı, Anayasa'nın hak ve özgürlüklere ilişkin maddelerine aykırıdır. Bu maddelerin başlıcaları; madde 10, madde 13, madde 20 ve madde 38'dir. Bu düzenleme, madde 153'ün sonuna aykırıdır çünkü bunun gerekçesi olarak Anayasa Mahkemesi kararları kullanılmıştır.

Anayasa Mahkemesi kararları üzerine yapılan düzenleme, Anayasa'ya aykırılığı ikiye katlamıştır; üçüncü husus budur.

Dördüncü husus ise, Anayasa'nın 2'nci maddesine -hukuk devleti maddesine- aykırıdır ama bir de bu yasa önerisinin gerekçesi ve etki analizi bakımından -biraz sonra söyleyeceğim gibi- üç yıla yayılan bu yasa önerisi, esasen yerindelik bakımından da yasa yapım tarzı bakımından da birçok sorun ve aykırılıklar içermektedir. Dolayısıyla, yasal boşluk yoktur, Anayasa'ya aykırılık vardır; giriş olarak söyleyeceğim budur.

Peki o zaman, Anayasa'ya aykırılıklar, açıkça aykırılıklar nelerdir? Bu ön bilgiler ışığında, esasen, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması düzenlemesi ve uygulamasının Anayasa'nın değinilen hükümleriyle bağdaşmadığı ortadır, şöyle ki: Bu düzenleme ilk kez -yasayla böyle bir düzenleme- 1994 yılında yapılmıştır. İzleyen düzenlemeler ise OHAL döneminde yapılmıştır, OHAL kararnameleri yoluyla yapılmıştır ve konuyla ilgili, Anayasa Mahkemesi 5 ayrı karar vermiş bulunmaktadır. Bu, sadece genel olarak kamu görevlileri hakkında değil, özellikle, belirli özelliği bulunan kamu görevlileri hakkında yapılan düzenlemeye ilişkin iptal kararıdır aynı zamanda. Gerçekten, 4045 sayılı Yasa'dan sonra 676 sayılı OHAL Kararnamesi'yle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda yapılan düzenlemeyle, yine, 680 sayılı OHAL Kararnamesi ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi Kararnamesi'yle yapılan düzenlemeler -ki bu düzenlemeler 94 düzenlemesi dışında belirli kamu görevlileriyle sınırlı idi- tamamen olağanüstü dönemin düzenlemeleridir ve bu konular, aslında hukuk dışı düzenlemeler şeklinde nitelendirilebilir ve Anayasa Mahkemesi, kararnameleri denetleyemediği için, denetlemekten kaçındığı için yasalaştığı zaman partimiz Anayasa Mahkemesine başvurmuştur ve bu düzenlemelerin önemli hükümleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

Bu öneri, ani bir biçimde Aralık 2019'da ilk kez geldiği zaman "Biz, Anayasa Mahkemesi kararının gereğini yerine getiriyoruz." dendi fakat aradan iki gün geçmeden Genel Kurulda Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen maddeler geri çekildi. Dolayısıyla "Biz, aynı zamanda, bizim partimizin hazırladığı öneri doğrultusunda Cumhuriyet Halk Partisiyle uzlaşmaya açığız." dendi, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri bunu bize söyledi ve aradan altı ay geçtikten sonra bu kez İçişleri Komisyonuna ayrı bir yasa olarak geldi. Dikkat edin, yasama ahlakı ve etiği açısından değerli vekiller, Haziran 2020'de İçişleri Komisyonunda, Aralık 2019'da Plan ve Bütçe Komisyonuna getiren üyelerden hiçbirisi yoktu, bu öneri metninde hiçbir biçimde adları yoktu; dolayısıyla aynı parti, aynı konuda teklif yazıyor altı ay arayla, Cumhuriyet Halk Partisine gelmek bir yana, onunla uzlaşmak bir yana kendi aralarında bile yasama sürekliliği açısından herhangi bir bağlantının olmadığını, esasen yasama faaliyetinin ciddiyeti veya ciddiyetsizliği açısından çok ciddi bir sorun olduğunu belirtmek gerekir. Ve aradan ne kadar zaman geçti? Dokuz ay -1 Temmuz 2020- geçtikten sonra yeniden buraya getirildi, böylece bir yasa önerisi üç yıla yayılmış oldu.

Peki -ikinci öneride de Anayasa Mahkemesi kararları gerekçe olarak kullanıldı- gerçekten, Anayasa Mahkemesi kararları boşluk doğurdu ise, bir güvenlik soruşturması düzenlemesine gerek var idiyse o zaman Aralık 2019'dan Nisan 2021'e kadar neden beklendi? Eğer bu acil değil idiyse, bu şekilde zamana yayılması mümkün idiyse o zaman neden bütün uzlaşma yolları kapatıldı? Biz somut olarak teklif hazırladığımız hâlde, Anayasa'ya uygun bir düzenleme nasıl yapılır, bunun önerisini somut bir biçimde ortaya koyduğumuz hâlde neden bu, bu şekilde kotarıldı? İşte, bunların, bu soruların yanıtları verilebilmiş değildir, verilebilecek gibi de zaten gözükmemektedir.

Şimdi, Anayasa Mahkemesinin kararları neden boşluk yaratmıyor ve eğer bu yasa oylanırsa neden Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı olacak, bu sorulara da kısaca yanıt vermek istiyorum: Anayasa Mahkemesi, 2 somut norm denetimi yoluyla, 3 bireysel başvuru yoluyla değerlendirdiği mevzuat hükümleri açısından, esasen, Anayasa madde 20'yi eksen aldı ve Anayasa madde 20 ekseninde, özel yaşamın gizliliği ve korunması ekseninde Anayasa madde 13 ve Anayasa madde 38'le yetindi yani "Bunlar iptal için yeterlidir." dedi ama esasen, bu konuları düzenleyen Anayasa maddeleri Anayasa 10, Anayasa 48, Anayasa 70, Anayasa 128, 129 ve 153 olmak üzere, geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. Bu açılardan yapılacak düzenleme bir boşluğu doldurmak bir yana, Anayasa'ya yeni aykırılıklar zincirini oluşturacaktır. Bu çerçevede, Anayasa Mahkemesinin bu konuda açık bir içtihadı bulunduğu hâlde, gerek soyut norm denetiminde verdiği 3 iptal kararı gerekse bireysel başvuruda vermiş olduğu 2 ihlal kararı bulunduğu hâlde bu, neden bu şekilde yeni bir düzenlemenin konusunu oluşturmaktadır?

Şimdi, burada, esasen, Anayasa Mahkemesinin verdiği karar -belirttiğim gibi- Anayasa'nın doğrudan öne sürülen maddeleri çerçevesinde; madde 20'dir özel hayata saygı, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasıdır, madde 13 ve masumiyet karinesini düzenleyen madde 38'dir. Oysa teklif sahipleri, Anayasa Mahkemesinin kişisel verilerin korunması hakkına aykırılıklar nedeniyle ihlal kararını verdiğini belirterek öneriyle bunun giderildiğini öne sürseler de bu konuda iki büyük yanlış vardır; birincisi, -belirttiğim gibi- madde 20 çerçevesinde sınırlandırmıştır Anayasa Mahkemesi. İkinci büyük yanlış ise bu teklif, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği, iptal gerekçesi olarak kullandığı kişisel veriler açısından da gerekli güvenceler sağlamamaktadır. Bu bakımdan, Anayasa Mahkemesi her ne kadar kararında yasa koyucunun taktir yetkisine vurgu yapmış olsa da yasa koyucunun takdir yetkisi Anayasa'ya saygı çerçevesinde, Anayasa'nın sözüne ve özüne saygı çerçevesinde mümkündür. Bu bakımdan, Anayasa Mahkemesi 11 ölçüt sıralamıştır. "Bir, elde edilen bilgi ve belgelerin ne şekilde kullanılacağına; iki, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına; bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre saklanacağına" biçiminde devam eden 11 ayrı ölçüt saptamış bulunuyor. Anayasa Mahkemesi, bu ölçütlere karşılık vermediği için yapılan başvurularda iptal ve ihlal kararları vermiştir. Bu sakıncalar bu düzenlemede devam etmektedir. Kaldı ki Anayasa Mahkemesinin belirtmiş olduğu bu 11 ölçüte uygun düzenleme yapılmış olsa dahi aslında Anayasa'ya uygun olmayacaktır çünkü Anayasa madde 20'ye aykırılık ortadan kalkacak ancak Anayasa'nın diğer maddelerine aykırılık devam edecektir. Bu çerçevede, esasen teklif edilen metin, teklif metni güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması çerçevesinde elde edilen bilgi ve belgelerin ne şekilde kullanılacağı, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığı, verilerin silinmesine ilişkin olarak izlenecek usulün ne olduğu, süresinde silinmeyen ve yok edilmeyen verilerle ilgili olarak nasıl bir başvuru usulünün izleneceği, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağı gibi birçok konuda gerekli kuralları öngörmemektedir, somutlaştırmaları yapmamaktadır. Bu açıdan, aynı şekilde, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar ihlal edilmektedir ve bu açıdan da madde 20 ve madde 13'e aykırılık durumu devam etmektedir. 2016'da yapılan düzenlemeler çerçevesinde, esasen, madde 38, masumiyet karinesinin ihlali de bu çerçevede karşımıza çıkmaktadır. Kaldı ki yeni sıralanan -ilerleyen maddelerde- düzenlemeler, ölçütler bu kuralı da madde 38'i de ihlal etmektedir. Ancak, bunun ötesinde, esasen düzenleme, Anayasa madde 70 -görevin gerektirdiği nitelikler- madde 128 ve madde 129'un gereklerine de aykırılık taşımaktadır, uygun değildir.

Bu açıdan, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yaptığımız öneride, esasen, adli sicil kaydını yani yargı kararını esas aldık. Çünkü Anayasa madde 70'e göre mesleğe giriş konusunda görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez; bu da liyakat ilkesidir; bu, diplomadır; bu, stajdır ya da özel koşullardır. Hiçbir ayrım gözetilemez; mutlak bir korumadır, mutlak bir güvencedir. Bu açıdan, adaylar açısından nitelik dışında herhangi bir ayrım yapılamayacağını göstermektedir. Oysa "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması" başlığı altında yürürlükte bulunan ve önerilen düzenleme, istisna kabul etmeyecek bu Anayasa hükmünü çok yönlü olarak ihlal etmektedir. Nasıl ihlal etmektedir? Neden ihlal etmektedir? Şimdi, bir kez, görevde bulunan kamu görevlileri için, görevde bulunan memurlar için Anayasa madde 129 ölçütler koymaktadır: Anayasa ve kanunlara sadakat, disiplin soruşturmasında savunma hakkı güvencesi, disiplin kararlarına karşı yargısal güvence, ceza kovuşturmasının izne bağlanması.

Şimdi, bu memurlar için öngörülen anayasal koşullar henüz memur olmayan, kamu görevlisi olmayan kişiler için nasıl belirlenecektir, nasıl aranacaktır? Dolayısıyla bu, mümkün değildir. Bu çerçevenin dışında, bu ölçütlerin dışında yer alan yasal kurallar Anayasa'ya, 129'a haydi haydi aykırı olacaktır. Peki, bu durumda adaylar açısından görevin gerektirdiği nitelikleri taşımakla beraber güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması adı altında görevle ilgisi bulunmayan birtakım bilgi ve öznel değerlendirmeler sonucunda kamu görevine atanamama;

Bir: En başta Anayasa'nın 70'inci maddesine aykırıdır. Burada çifte aykırılık söz konusudur çünkü güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ile görevin gerekleri arasında bağlantı bulunmamaktadır. Bu nedenle aynı zamanda ayrımcılık yaratıcı bir düzenlemedir.

İki: Anayasa'nın 2'nci maddesindeki hukuk devletine aykırıdır. Hukuk devleti hukuk kurallarının kapsamıyla beraber kişinin hak ve yükümlülüklerinin öngörülebilirliği temeline dayanır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kavramı ve ilgili düzenlemeler belirsizdir, keyfîliğe açıktır ve hukuki güvenlik ilkesini ihlal etmektedir.

Üç: Anayasa'nın 129'uncu maddesine aykırıdır. 129'uncu maddesinde öngörülen güvencelere aykırıdır çünkü henüz göreve başlamamış bulunan bir adayın Anayasa'ya sadakat ölçüsü ne olacaktır? Sonra, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına karşı savunma hakkından yoksun bulunan kişi hakkında bir karar olmadığı için yargısal başvuru yolunun işletilmesi de zor olacaktır.

Dört: Anayasa'nın 70'inci maddesinde öngörülen koşulları taşıyan bir adayın güvenlik soruşturması sonucu kamu hizmetlerine girme hakkından yoksun kılınması "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13'üncü maddeye de çok yönlü olarak aykırılık teşkil edecektir.

Bu bakımdan bütün bunları sıraladıktan sonra Anayasa madde 129'da Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklı tutulmakla birlikte aslında bunlara ilişkin düzenleme de yasal temele dayanır, keyfîlik ilkesinden uzaktır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin verdiği karar, verdiği iptal ve ihlal kararları karşılanmamaktadır, devam etmektedir. Teklif, Anayasa'mızın 20'nci, 24'üncü, 25'inci, 36'ncı yani inanç özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, eşitlik hakkı, suçsuzluk karinesi, suçların kişiselliği ilkesine aykırı olduğu gibi, bunlara denk düşen Avrupa Mahkemesi, Avrupa Sözleşmesi maddelerine de aykırıdır. Bu hâliyle, teklif, kişilerin fişlenmesini meşrulaştıracak ve sivil ölümlere neden olacaktır.

Arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması belli kategoriler için öngörülmüş olmakla birlikte, aslında 3'üncü maddeden itibaren ilerleyen maddelerde bütün kamu görevlileri için arşiv araştırması aranacaktır ve arşiv araştırması ile güvenlik soruşturması -aslında birbirine giren araştırmalar- herhangi bir biçimde anayasal dayanağı bulunmayan birer ön koşula dönüşecektir. Bu itibarla bu görevler arasında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının birlikte yapılacağı kurum veya işleri belirleyen 3'üncü maddede diyor ki: "Bu görevliler arasında gizlilik dereceli birimler de vardır. Gizlilik dereceli birimlerin neler olduğu -belirsiz bırakılıp- yönetmelik tarafından belirlenecektir." Anayasa Mahkemesi ısrarla yasallık ilkesini vurgulamışken, bu kadar önemli bir konuda bu görevleri yönetmeliğe bırakmak yeni aykırılık zincirini oluşturmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Teklifin 4'üncü maddesinde arşiv araştırmasının kapsamı belirlenmiştir. Kişinin adli sicil kaydı, kişinin kolluk kuvvetleri tarafından hâlen aranıp aranmadığı, kişi hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığı ve benzeri koşullar, benzeri ögeler, aslında Anayasa Mahkemesinin iptal kararına aykırı düştüğü gibi, Anayasa'nın suçsuzluk karinesine olduğu kadar, doğrudan doğruya kişi hak ve özgürlüklerine ilişkin maddelerine olduğu kadar, yine biraz önce saydığım üzere, görevin gereklerine de aykırılık oluşturmaktadır.

Hele hele bir de "istihbari bilgiler" başlığı altında yapılan bir düzenleme söz konusu ki özellikle 5'inci maddesinden itibaren bu konuda birçok Danıştay kararı bulunduğu hâlde yine aynı düzenlemenin yapılmış olması ister istemez bizi 15 Temmuz öncesine götürmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bitireyim izninizle.

BAŞKAN - Selamlayın lütfen.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Çünkü 15 Temmuz öncesinde bütün bu güvenlik soruşturmaları yapıldığı hâlde kamu görevlilerinin büyük kısmı FETÖ'cü olduysa demek ki ya güvenlik soruşturması yapılmadı ya da güvenlik soruşturması hiçbir işe yaramamaktadır. Bu bakımdan, biz esasen objektif kurallardan ayrılmamak durumundayız. Eğer bir kişi tıp fakültesini, hukuk fakültesini, mühendislik fakültesini bitirmişse onun için diploma temeldir yoksa bir istihbari bilgi, bir özel araştırma, bir güvenlik bilgisi onun için kesinlikle kamu görevinden yoksunluk sonucunu doğuramaz. Bu bir haktan yoksunluktur, kamu hizmetlerine giriş hakkının yasaklanmasıdır. Anayasa'mız buna cevaz vermemektedir.

Tekrar söylüyorum, geri çekilmelidir bu teklif; aksi hâlde, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecektir.

Teşekkürler, saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)