| Konu: | Birleşmiş Milletler 75'inci Genel Kurul Başkanı Volkan Bozkır'ın, Genel Kurula hitaben konuşması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 06.04.2021 |
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER 75'İNCİ GENEL KURUL BAŞKANI VOLKAN BOZKIR - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yaklaşık on yıldır milletvekili olarak kıvançla hizmet vermekte olduğum yüce Türkiye Büyük Millet Meclisine, bugün, Birleşmiş Milletler Genel Kurul Başkanı olarak hitap etme imkânı bulduğum için onur duyuyorum, gurur duyuyorum, kıvanç duyuyorum. (Alkışlar) Bu sıfatla ilk ziyaretimi de ülkeme yapıyor olmaktan dolayı ayrı bir kıvanç duyuyorum.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, küçük büyük ülke farkı gözetmeksizin bütün ülkelerin eşit temelde temsil edildiği yegâne demokratik platform ve karar alma organı olma niteliğini taşıyor. Bu görevi üstlenen ilk Türk vatandaşı olmaktan dolayı, özellikle de bunu Birleşmiş Milletlerin kuruluşunun 75'inci yılında ifa ediyor olmaktan dolayı da ayrıca büyük bir mutluluk duyuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Göreve başladığım andan itibaren Türk Bayrağı'mız makam odamda Birleşmiş Milletler bayrağıyla birlikte yer alıyor ve bütün toplantılarımda da bu iki bayrağın bir arada olmasına özel önem atfediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
New York'ta göreve başladığım zaman Covid salgını nedeniyle Birleşmiş Milletler mart ayından itibaren tatile girmişti ve toplantılar daha çok video konferans yöntemiyle yapılıyordu. Göreve başladığımda hep bu Parlamentoyu örnek gösterdim; benim geldiğim Türkiye Büyük Millet Meclisi sürekli toplantı hâlinde, sabahlara kadar toplanıyorlar, kararlar çıkarıyorlar, tartışıyorlar, konuşuyorlar; Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun evden çalışma lüksü yoktur, onun için bundan sonra Genel Kurulda toplanacağız ve de bütün dünyaya nasıl Türkiye Büyük Millet Meclisi bir mesaj veriyorsa biz de toplanarak bu mesajı vereceğiz. Bugüne kadar getirdik. Şu anda, 68 Birleşmiş Milletler resmî platformu içinde fiziki olarak toplanan tek platform Genel Kurul. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Güvenlik Konseyi dâhil şu anda fiziki toplantı yapılmıyor. Bundan dolayı da ayrıca bir önemsiyorum ve gurur duyuyorum.
Bugüne kadar 106 Genel Kurul toplantısı yaptık, 269 karar kabul edildi, zorunlu olan bütün toplantıları geçirdik ve önümüzdeki dönemde de inşallah, bu görevin hitamına kadar bunu gerçekleştireceğiz.
Seyahat kısıtlamaları nedeniyle Birleşmiş Milletler personeli, Genel Sekreter veyahut diğer birim başkanları seyahat yapmıyorlar. Ben bu görevdeki bir Türk vatandaşı, Birleşmiş Milletler Genel Kurul Başkanı olarak da bir ilki gerçekleştirmek istedim, bütün dünyaya bir mesaj vermek istedim "Birleşmiş Milletler Genel Kurul Başkanı seyahat eder, ülkelere gider, Birleşmiş Milletleri temsil eder ve de salgın nedeniyle eve kapanmış, New York'tan çıkamayan bir genel kurul başkanı olmaz." mesajı. Ve gerçekten ülkemle başladım, buradan yarın Katar'a gidiyoruz, sonra Azerbaycan'a gideceğiz. Oradan Hatay'da, inşallah, hem Suriye'deki son derece sıkıntılı durum hakkında bir mesaj verme imkânı bulacağız hem de misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin durumu, insani yardımlar, hudut kapılarının ne kadar sıkıntılı bir şekilde görev ifa ettiği ve neden daha fazla hudut kapısı olması gerektiği mesajını -orada vereceğim mesajlarla- hem ülkemiz adına hem Birleşmiş Milletler adına bütün dünyaya verebileceğiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Katar'ı niye ön plana aldınız Başkanım?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Devam edin, devam edin.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Böyle bir saygısızlık olmaz.
VOLKAN BOZKIR (Devamla) - Davet edilen ülkelere göre bir sıralamada gidiyoruz, davet geldi ve de Katar, Birleşmiş Milletler bütçesine en önemli katkıyı yapan ülkelerden bir tanesidir, dolayısıyla ilk tur için de orayı göreve aldık.
Müsaade ederseniz, biraz Birleşmiş Milletler perspektifinden orada tam olarak nasıl bir çalışma içinde olduğumuzu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Görevi devraldığımda 4 öncelik saptadık, bunu sizler de biliyorsunuz. İlk öncelik, Birleşmiş Milletlerin ve küresel faaliyetlerin mutlaka çok taraflılık ilkesi içinde yürümesi şartı var. Eğer bunu ortadan kaldırırsak o zaman tek taraflı kararlarla Birleşmiş Milletlerin yönlendirilmesi, dünya sorunlarına tek ülke üzerinden çözüm bulunma çabası ortaya çıkıyor. Onun için çok taraflılık en önemli unsurlarından birisi ve bunu, bugüne kadar gerçekleştirdik. Aslında Covid salgınıyla da bir anlamda bu çok taraflılığın ne kadar elzem olduğunu ve tek taraflı kararlarla dünyanın bu büyük pandemi sorunuyla yüzleşemeyeceğini ve sorunlara çözüm bulunamayacağını anlamış olmak pandeminin bize getirdiği olumlu bir taraf oldu.
İkinci unsur: Dünyada muhtaç durumda olan ülkeler; bunların sorunlarının mutlaka Genel Kurulda dile getirilmesi, Genel Kurula güven duyulması. Genel Kurulun bu az gelişmiş, sahili olmayan ada devletlerin, orta gelir düzeyindeki ülkelerin, bizim mazlum ülkeler diye tabir ettiğimiz ülkelerin sesi olması önemli olduğu için ben buna da önceliklerim arasında yer verdim ve bugüne kadar da gerçekten bu ülkelere yönelik olarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun faaliyetlerini hem düzenledik hem de buna yer verdik.
Diğer bir husus: Kadınların yaşam standartlarının iyileştirilmesi, hayatın içinde tüm alanlarda daha eşit biçimde yer alması, güçlendirilmesi konusuna da önceliklerimiz arasında yer verildi.
Sizlerle bu ufuk turunu yaparken bazı hususları paylaşmak istiyorum: Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2021 yılında 235 milyon kişi insani yardıma ihtiyaç duyacak ve bunlar arasında en savunmasız durumdaki 160 milyonun insani ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için 35 milyar dolar kaynak gerekiyor. Yaklaşık 690 milyon insan yetersiz beslenme tehlikesiyle karşı karşıya ve 22 ülkede 72 milyon insanın mücadele ettiği açlığın kökeninde de çatışma ve ihtilaflar yer alıyor. Ciddi bir kıtlık tehlikesi söz konusu ve özellikle Yemen bu kıtlık tehlikesini en çok hisseden ülkelerden bir tanesi ve bütün bu ihtiyaçların karşılanması için 4 milyar dolara ihtiyaç duyuluyor. Ülkede 16 milyon insanın bu yılın ilk yarısında açlıkla yüz yüze geleceği tahmin ediliyor. Myanmar'da şiddetten kaçan 860 bin Rohingyalı Müslümanın Bangladeş'te sığındığı Cox's Bazar dünyanın en büyük mülteci kampı hâline gelmiş durumda. Bölgede iki hafta önce meydana gelen yangın, zaten zor koşullarda yaşayan bu kardeşlerimizin, 45 bin kişinin daha kampsız, yerleşecek yeri olmayan bir duruma gelmesine neden oldu. İnşallah bundan sonraki ziyaretimi de Bangladeş'e yaparak Rohingyalı Müslüman kardeşlerimizin oradaki statülerini, durumlarını gözden geçirip oradan mesaj vermeyi arzu ediyorum.
Ayrıca, Myanmar'daki askerî darbenin, Covid salgını göz önüne alındığında Rohingya Müslümanlarının içinde bulunduğu durumu daha da kötüleştirmesinden endişe duyuyorum. Myanmar'daki askerî darbe, gerek benim gerek Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin ve Güvenlik Konseyinin kuvvetli mesajlarıyla telin edildi ve bununla ilgili olarak da Birleşmiş Milletler Genel Kurulunu topladım ve askerî darbenin kınanması ve oradaki seçilmiş Başbakan ve liderin süratle tutukluluklarının sona erdirilmesi çağrılarında bulunduk. Birleşmiş Milletler olarak size şunu garanti edebilirim ki benim Başkanlığım döneminde hiçbir ülkedeki askerî darbe destek bulmayacaktır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Öte yandan, günümüzün en büyük insani krizi, maalesef, tam on yıldır Türkiye'nin yanı başında Suriye'de yaşanıyor. Gerçekten çekilen çileyi tanımlamak güç ve bu konuyu da sürekli olarak Genel Kurulun gündeminde tutmaya çalışıyorum. Son birkaç ay zarfında 3 kez Suriye'yle ilgili topladık. Suriye'deki insani yardımlar, insan hakları ihlalleri, Suriye'nin durumu, insani yardımların geçişi konusunda çeşitli toplantılar yaptık. Hatay'a gidişimde, bir anlamda bu çekilen sıkıntıları bir kez daha dünya gündeminde tutmak ve de ülkemizin bu mültecilere gerçekleştirdiği yardımları ve bu çok sayıda insanın, düçar durumdaki insanın karşı karşıya kaldığı bütün sorunlara karşı ne kadar önemli bir başarı elde edildiğini ve ne kadar büyük fedakârlıklarla bu noktaya gelindiğini bir kere daha orada vurgulamak imkânını bulacağız.
Dünyada, özellikle Covid salgınından sonra, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanmış en büyük insani krizden bahsediyoruz ve Suriye, bunlar arasında en önde gelenlerden bir tanesi. Suriye'deki 4,1 milyon nüfusun 2,8 milyonu günlük acil insani yardıma muhtaç durumda ve bunun için de mutlaka bu kapıların 4 kapıya tekrar çıkarılması ve sadece Cilvegözü'ndeki insani yardımlarla yetinilmemesi önem arz ediyor, yoksa burada, Kuzeybatı Suriye'de açlıktan ölen ve dünyanın acı duyacağı, utanç duyacağı tablolarla karşılaşmamız söz konusu olabilecek.
Üzerinde hassasiyetle durduğum diğer bir insani konu ise Birleşmiş Milletler Filistin mültecileri. Buna ilişkin yardım ajansı UNRWA'nın desteklenmesi çok önemli. Bunun kaynakları giderek azalıyor ve UNRWA, Birleşmiş Milletlerin en uzun süredir faaliyet gösteren ajansı; Ürdün, Suriye, Lübnan ve işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan 5,5 milyondan fazla Filistin mültecisinin gıda, sağlık, eğitimiyle ilgili önemli çalışmalar yapıyor fakat kaynak sorunu var ve kaynak sorunu bu şekilde devam ederse de bu yardımlar devam edemeyecek. Amerika Birleşik Devletleri en önemli kaynak sağlayan ülkelerden bir tanesi. Amerika Dışişleri Bakanıyla görüşmemizde de tekrar dile getirdim; bu kaynağı Amerika Birleşik Devletleri'nin eskisi oranlarında sağlaması lazım ki bu ülkelerde yaşayan bu 5,5 milyon Filistinli mülteci daha fazla sıkıntılı duruma düşmesin, sonradan üzüleceğimiz, utanç duyacağımız tablolarla karşılaşmayalım. Filistin meselesi, bizim, bugün Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda önemli unsurlardan bir tanesidir.
Burada, Covid salgınının çok boyutlu etkileri nedeniyle, gerçekten, dünyamız Büyük Buhran'dan sonra en derin küresel ekonomik daralmayla karşı karşıya, 1870 yılından beri yaşanan en büyük gelir kaybı yaşanıyor; çok önemli bir Covid sonrası tabloyla karşı karşıya kalacağız. Dolayısıyla sadece salgından kurtulmak değil, salgından sonraki dönemde ne yapacağımızı da şimdiden planlamamız ve hangi ülkelere öncelik vereceğimizi kararlaştırmamız lazım. Dolayısıyla, 115 milyondan fazla insanın aşırı fakirliğe ve açlığa sürüklenme tehlikesi var.
Burada, mesela, çok önemli konulardan bir tanesi hijyen koşulları. Ülkemizde görmediğimiz bir sıkıntı yaşanıyor. Covid'le mücadelede diyoruz ki: "Elimizi yıkamamız lazım, hijyen koşullarına riayet etmemiz lazım." Dünyada 4,2 milyar insanın suyu yok, bırakınız içme suyunu suyu yok; dolayısıyla suyu düşünmemiz lazım.
Dijital, belki de bizim bu ortamda bir sürü toplantı yapabilmemize imkân verdi ama "dijital" dediğimiz zaman dünyada 800 milyon insanın elektriğinin olmamasını hatırlamamız lazım; elektriği olmayanın dijital ulaşımı olmayabilir. Amerika'da 40 milyon kişinin internet bağlantısı yok, Afrika'da düşünün ne kadar zor şartlarda ve gerçekten bunu gideremediğimiz takdirde eğitimden bahsedemeyiz, Covid salgınıyla mücadeleden bahsedemeyiz ve bütün bu dünyadaki, şu andaki mevcut statünün korunmasından da bahsedemeyiz. Onun için, pandemi sonrası bakımından bütün bunlarla ilgili ayrı toplantılar yaparak gelecekte karşılaşacağımız 2'nci soruna, 3'üncü soruna, 4'üncü soruna hazırlıklı olmaya çaba sarf ediyoruz.
Yukarıda çizmeye çalıştığımız tablolar içinde en önemli konulardan bir tanesinin az gelişmiş ülkeler olduğundan bahsettim, bir tanesi de kadının sosyal yaşamdaki rolü; her ikisiyle ilgili olarak da direkt bana bağlı çalışacak danışma kurulları oluşturduk. Birleşmiş Milletler sisteminin yavaş işleyen mekanizmaları içinde, benim sorumluluğumda kurulan bu iki danışma grubu çok önemli çalışmalar yapıyorlar, sonuçlar çıkarıyorlar ve bunu üye ülkelerle paylaşıyoruz; bunların önümüzdeki dönemdeki Genel Kurul Başkanları döneminde de devam etmesi kararlaştırıldı.
Aşı konusunda gerçekten çok sıkıntılı bir tabloyla karşı karşıyayız. Dünya buna hazırlıksız yakalandı. Çok önemli bir adım atılmış olsa dahi, aslında şu anda dünya nüfusunun yüzde 20'si yüzde 70 aşıya sahipken geri kalan nüfus belki de hiç aşıyla karşılaşmamış bir konumda. Onun için bu aşı konusunu sürekli dile getirmemiz lazım. Ülkelerin sadece kendini düşünüp kendisini garantiye aldıktan sonra "Benden sonra öbür ülkeler ne yaparsa yapsın." psikolojisine girmesi kabul edilemez. Bunu, sürekli Birleşmiş Milletler gündeminde tutuyoruz ve bu aşının bütün dünyaya ulaşabilecek şekilde adil dağıtımı, hakkaniyete uygun dağıtımı için de çok kuvvetli mesajlar veriyoruz.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yıllarca bu sıralarda milletvekilliği ve Dışişleri Komisyon Başkanlığı yapmış biri olarak, ulusal parlamentoların ve milletvekillerinin uluslararası ilişkilerde ne kadar önemli roller üstlenebildiğinin en güzel örneği, en iyi bileni benim. Bu hususu Genel Kurul Başkanlığım döneminde de Birleşmiş Milletlerde sıkça dile getiriyorum. Birleşmiş Milletler Kurulunda alınan kararları ulusal düzeyde yasalaştıran, sürdürülebilir kalkınmadan çevreye, sağlık alanından gençlik, çocuk, kadın konularına kadar küresel hedeflerin her bir ülkede vatandaşların günlük yaşamına yansıtılmasında parlamentoların büyük önemi var. Dolayısıyla, bugün, siz saygıdeğer milletvekillerine, sizlerden biri olmanın yanı sıra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu olarak da Birleşmiş Milletler çalışmalarına, çok taraflılığa ve parlamenter diplomasiye verdiğiniz destek ve katkılar için şükranlarımı ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle sizlere ve sizlerin şahsında tüm Türk milletine en derin saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
İnşallah, 15 Eylülde, Birleşmiş Milletlerdeki görevimin hitamından sonra ilk birkaç gün içinde aranızda tekrar olmaktan duyacağım hazzı ve mutluluğu da burada paylaşmak isterim.
Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)