GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ULUSLARARASI IRK AYRIMI İLE MÜCADELE GÜNÜ'NE İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:81
Tarih:21.03.2012

TÜLAY BAKIR (Samsun) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 21 Mart Uluslararası Irk Ayrımcılığıyla Mücadele Günü nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

21 Mart 1960 günü Güney Afrika'da ırkçılığı protesto eden göstericilere ateş açılması sonucunda 69 kişi yaşamını kaybetmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme'yi 21 Aralık 1965'te kabul ederek imza ve onaya açmış, bu sözleşme 4 Ocak 1969 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu sözleşmeyi 3 Nisan 2002 tarihinde, 22'nci maddeye çekince koyarak 4750 sayılı Yasa'yla kabul etmiştir.

Her türlü ırksal ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını ifade eden bu sözleşmenin üzerinden elli iki yıl geçmesine rağmen, insanların renk, ırk, ulusal veya etnik farklılıkları yönünden üstün veya hakir görülmesi hâlâ devam etmektedir. Bilimsel, kültürel, politik ve teknolojik ilerlemelere rağmen, ırkçılık, insanlığın evrensel ve henüz aşılamayan en büyük problemidir. Kaynağını yanlış verilerden alan ve cehaletle güçlenen bu olgu, inkâr edilse de her ülkede vardır. 22 Temmuz 2011'de Norveç'te Anders Behring tarafından düzenlenen saldırıyla, tüm insanlık, görmezden gelinen ırkçılık probleminin ne kadar büyük bir felakete yol açabileceğine bir kere daha tanık olmuştur.

Irkçılık, elbette günümüze özgü bir kavram değildir. Eski Romalılar ve Antik Yunanlılar döneminde bile ırksal üstünlük düşüncesi vardı. Benedict, Anderson, hayal edilmiş politik bir komünite olan "ulus" kavramına hiyerarşik anlamların yüklenmesinin aydınlanma çağında ortaya çıktığını belirtmiştir.

Sonrasında, ırklar arası üstünlük iddiaları biyolojik kanıtlara dayandırılmak istenmiştir. 1964 yılında UNESCO tarafından düzenlenen toplantıda uzmanlar, tüm insanlığın tek bir biyolojik tür olduğu ve iddia edilenin aksine, ari bir insan topluluğunun olmadığı sonucuna varmıştır. UNESCO'nun Paris'te 1967'de yayınladığı Irk ve Irksal Önyargı Bildirgesi'nde ırkçılığın ana nedeni olarak sosyal faktörler sorumlu tutulmuştur. Arnold Rose, ırkçılığın, bir ülkedeki çoğunluğun, ekonomik ve politik faydalar sağlamak amacıyla inşa etmiş olduğu ön yargıdan kaynaklandığını ileri sürmüştür. Bu görüş, 1977 yılında Birleşmiş Milletlerin ırk ayrımının önlenmesi ve azınlıkların korunması amacıyla kurmuş olduğu alt komisyon tarafından da desteklenmiştir.

Irk ayrımcılığı bir insanlık suçu olarak tanımlanmaktadır. Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği sözleşme, bu suça karşı dünya genelinde bir mücadeleyi amaçlamış olsa da pek çok benzeri sözleşme gibi emeline ulaşamamıştır. Michael Benton, söz konusu olan bildirgeyi, Eflatun'un "soylu yalan" teorisine benzetmiş ve uluslararası bir sözleşmeyi imzalamanın ırkçılığı yok etmek için yeterli olmadığı görüşünü savunmuştur.

Unutulmamalıdır ki bu tip beyannamelerin yaptırım güçleri olmadığı gibi sözleşmelerin yaşaması, imzalarını koyan ülkelerin taahhütlerini yerine getirmelerine bağlıdır.

Ayrıca, bir hareketi suç kapsamına almak onu tamamıyla ortadan kaldırmaya yetmez, örneğin cinayet işlemek ağır bir suçtur fakat işlenmektedir. Irkçılık coğrafya veya kurban değiştirebilir. Bugün Nazizmin öldüğü düşünülse de onların yerine Türkler Almanya'da ırk ayrımının kurbanı olmakta, Romanlar Fransa'dan zorla sınır dışı edilmekte, İngiltere'de göçmenlere karşı işlenen suçlar artmakta, İsrail'in Filistinlilere ağır zulmü devam etmekte, 11 Eylül sonrasında Müslüman azınlıklara karşı ön yargı ve nefret tohumları ekilmektedir. Her ne kadar mevcut olaylar insanlığı karamsarlığa itse de tarihten bu yana yapılandırılmış ırksal ön yargıya karşı toplumların eğitilmesiyle ırkçılığın zamanla yok olacağı düşünülmektedir.

Irkçılığın vatan sevgisi veya bir etnik gruba bağlı olma fikrinden farklı olduğunu hatırlatmak isterim. Vatan sevgisi en yüce ve güçlü sevgilerden biridir fakat bu sevginin, politik emeller doğrultusunda sosyal mimari aracı olarak kullanılması tehlikelidir. Bir insanın ırkı ve dini, kimliğinin sadece ufak bir parçasını oluşturur ancak tamamı değildir. Amerika'da, İngiltere'de, Avustralya'da, Latin ülkelerinde ve Hindistan'da ırklar arası evlilikler o ülke nüfuslarının yüzde 10'unu geçecek oranlara çıkmıştır. Çekik mavi gözlü bir genç kız, siyahi tenli çekik gözlü delikanlı, üç dil konuşan üç yaşındaki çocuk çevremizde giderek artmaktadır. Bu nedenle, bilim insanları 18'inci yüzyıldan gelen, devletin ırk ulusu olma fikrinin artık çağdaş bir düşünce olmadığını ileri sürmektedirler. Yugoslavya'nın milliyetçilik politikalarıyla işlediği insanlık suçunu hatırlatıyor, bölünen Yugoslavya'nın şu anki politik durumunun ders niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Yeryüzündeki canlıların en zekisi fakat en fazla hata yapan varlığı olan insanların asıl üstün niteliği sevgi ve hoşgörü duygusudur.

Sözlerimi bir gerçekle kapatmak istiyorum: Birbirimizden farkımız yok, hepimiz insanız.

Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakır.