| Konu: | Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 06.04.2021 |
RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli vekiller ve ekran karşısındaki kıymetli halkımız; Nisanın 6'sındayız, nisan da gerçi martı aratmadı ama mart ayı gerçekten reform alametleri açısından zirvede bir aydı.
Erdoğan'ın kasımda reform müjdesini verdiğinden beri bekliyoruz ama herhâlde mart ayı bütün bu müjdelerin en şahikasıydı. Ne oldu mart ayında? 8 Martta kadınlar, 8 Mart etkinliklerine giderken, gelirken ve geldikten sonra evlerinde, zıpladıkları gerekçesiyle gözaltına alındılar. Hukuksuz bir biçimde bir mahkeme karar verdi Sayın Milletvekilimiz Gergerlioğlu'nun ceza alması noktasında ve yine Meclis Başkanı, bunu okutmak suretiyle, hukuksuz bir biçimde milletvekilliğini düşürdü; ardından sabahın köründe yüzlerce polisle operasyon, ardından evinde darbedilmek suretiyle gözaltına alındı ve Türkiye demokrasi tarihine kara harflerle bir metin daha yazıldı. Sonra, Demirtaş, Rus uçağının düşürülmesine ilişkin görüşlerini beyan ettiğinden dolayı, iktidarla iltisaklı bir mahkeme tarafından en üstten cezaya çarptırıldı. Yetmedi, Eş Başkanlarımız yerine henüz iktidar bir kayyum atayamadığından dolayı HDP'ye kapatma davası açılarak HDP'li ve HDP'li olmayan 700 kişinin siyasi yasaklı olması istendi.
İktidar, henüz İstanbul'u İstanbul Büyükşehir Belediyesinden alıp bir yere bağlayamadığı için, Gezi Parkı'nı İstanbul Büyükşehir Belediyesinden alarak ne idiği belirsiz bir vakfa bağladı. Ardından, İnsan Hakları Derneğinden Öztürk Türkdoğan -ki çok kısa süre önce Adalet Bakanlığı reform için görüşlerini almıştı- gözaltına alındı. İstanbul Sözleşmesi, Cumhurbaşkanının iradesiyle reddedildi, bu anlaşmadan çıkıldı. Cumartesi Anneleri yargılanmaya başlandı. Merkez Bankası faizi 200 baz puan artırarak doları 7,20'lere düşürmüşken, muazzam bir iktisat dehasıyla birlikte, Erdoğan'ın Merkez Bankası Başkanını görevden almasıyla yine 8'lerin üzerine çıktı. Ve şimdi de bu müstesna, muhteşem, harika yasa teklifi Genel Kurula indi! Zül görüyorum emin olun, şu yasa teklifi hakkında konuşmayı zül görüyorum; zaten olmuş bitmiş bir şeyi, bir iktidar darbesiyle birlikte tekrar Genel Kurula indirmeyi zül görüyorum ama bu konuşmayı yapacağım.
Değerli arkadaşlar, değerli halkımız; bunun sıradan bir mesele olduğunu düşünüyorsak yanılıyoruz. Yeni bir devlet kuruluyor. Bunu "Efendim, yasanın şurası demokratik değil, burası bilmem ne değil." diye mütalaa ediyorsak yanlış yapıyoruz. Bakın, bir imamın siyaseti domine ettiği bir yerde, hilafet çağrılarının yapıldığı bir yerde, yürütmenin, yargının, yasamanın tek adama bağlandığı bir yerde ve yargının iktidarın aparatı hâline dönüştürüldüğü bir yerde, değerli arkadaşlar, ben hukuki bir değerlendirme yapmayacağım. Niye biliyor musunuz? Bu düzeyi anlamak için liberal demokrasinin ya da parlamenter demokrasinin olağan kavramlarıyla konuşmamak lazım. Aynı şey gibidir bu, yani Newton fiziğine ayaklarınızı basarak kuantum mekaniğini kavrayamazsınız, onu ancak kuantum mekaniğinin kendi yasalarıyla anlayabilirsiniz. İşte, iktidarın şu anda yaptığı şeyi "Demokrasi, efendim, çok antidemokratik, Anayasa'ya aykırı ya da Anayasa'nın şu maddesine ya da bu maddesine aykırı." diye eleştirmenin anlamı yok. Bu, bir yeni devlet inşasıdır; bu, bir yeni iktidar inşasıdır.
Şimdi, bunu niye söylüyorum biliyor musunuz? Yani, işte kanun teklifi kimseye sorulmamış, yok, akademiye, siyasi partilere falan sorulmamış. Sorulmayacak ki zaten değerli arkadaşlar, değerli muhalefet. Artık bu rutin ortadan kalkmış durumda, başka bir düzeye ulaşılmış durumda. Bakın, 20 Temmuz 2016'da OHAL ilan edildi, 15 Temmuzda bir darbe girişiminde bulunuldu. Alman tarihini bilenler bilirler, bir Reichstag yangını vardır. Reichstag yangını, Alman faşizminin kurumsallaşması için, bütün muhalefetin derdest edilmesi için, Naziler gibi bakmayan herkesin cezaevine atılması için muazzam bir imkândı. Şimdiyse 15 Temmuzu kendisine refere edenler, ardından başlattıkları olağanüstü rejimle, şu anda bu yasayı getirmiş durumdalar. Bunu niye söylüyorum biliyor musunuz? Bir tarihçi diyor ki: "Tarihi yalnızca benzerliklerden ibaret zannedenler aptallardır."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Tarih benzerliklerden ibaret değil arkadaşlar. Reichstag yangınının hemen sonrasında kamu hizmetlerinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin 7 Nisanda, yani Reichstag yangınından bir ay sonra bir yasa, aynı getirdiğiniz yasa gibi bir yasa getirildi ve Nazilerin karşıtı olan herkes derdest edildi, "holokost"un başlangıcıydı bu. Bakın, ezbere konuşmuyorum. Şimdiyse karşı karşıya kaldığımız bir şey var. Ya, suçlu-suçsuz kategorisini biliriz, sabıkalı-sabıkasız kategorisini biliriz fakat sakıncalı-sakıncasız kategorisi sizin sayenizde, AKP ve MHP sayesinde Türk Ceza Kanunu'na dercedilecek. Bir mitinge gitmiş, mahkeme bir suç görmemiş, ceza yasaları herhangi bir problem görmemiş ama sırf bu sebepten dolayı arşiv araştırması ve benzeri konularda suçlu bulunmuş, yedi ceddi bir daha devlette işe girememiş. Gestapo düşünmemişti emin olun bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım, son cümlelerim.
BAŞKAN - Tamamlayın efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Gestapo'nun uygulamaları emin olun ki bu uygulamalara göre daha liberaldi. Otoriter konsolidasyondan faşizme geçiyoruz, bunu iyi bilmek gerekir ve yeni bir devlet kuruluyor. Bu devlete "siyaset" demek, haşmetmeabın görüşlerine katılmak demek. "Parlamento" demek, sarayın bir numaralı Çankaya noterliği demek. Bu devlette yurttaş yok, tebaa var, aynı zamanda reaya var. Kadın, erkekten üç beş gömlek daha altta yer alıyor. Bu nedenle değerli arkadaşlar, zaten "Laik, demokratik bir hukuk devleti" diye -tırnak içinde- bir palavra vardı, hiçbir zaman olmadık bunu ama en azından kâğıt üstünde yazılıydı; şimdi geldiğimiz noktada artık bu, kâğıt üstünde de yazılı değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) - Faşizmin yasaları yapılıyor değerli arkadaşlar, buna karşı mutlaka direneceğiz, mutlaka ve mutlaka buna karşı çıkacağız. Bu yasanın ruhuna da lafzına da karşıyız.
Son nokta şu olsun çok sayın tüm toplumsal ve siyasal muhalefete: "Nasıl olsa gidecekler."le kimse gitmez. Elbette gidecekler ama mutlaka bu gidişe karşı bir stratejik ve taktik mücadele hattını geliştirmek gerekir. Biz de biliyoruz gideceklerini ama bu gidiş mutlaka halklarımızın ve demokrasi cephesinin ortak mücadelesiyle meydana gelecek.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)