| Konu: | Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 06.04.2021 |
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de insanlar, maalesef, şöyle huzurlu bir sabaha uyanamıyorlar artık değerli arkadaşlar. Her gün sayenizde ülkede mutlaka bir aksiyon var. İsterseniz sadece son iki haftaki olanlara bir bakalım, neler olmuş. Yani 20 Mart sabahı bir gece yarısı Cumhurbaşkanı Kararı'yla İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıldığını öğrendiğimiz sabahın haftasına bir bakalım.
Merkez Bankası Başkanı yirmi ayda 4'üncü kez değişti, HDP'nin kapatılması gündeme getirildi, bu arada Başkan Yardımcısı da görevden alındı. Millet lebalep AKP kongreleriyle tanıştı, Covid'le mücadele yalan, ülke haritası kıpkırmızı oldu. Meclis Başkanı Şentop "Cumhurbaşkanı isterse İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiği gibi Montrö Sözleşmesi'nden de çekilebilir." sözleriyle yeni bir tartışma başlattı. Devlet madalyalarından Atatürk kaldırıldı, daha önce zaten Andımız'ın okunması yasaklanmıştı. Kanal İstanbul sürekli gündemimizde. Yani baktığımız zaman değerli arkadaşlar, size şunları sormak istiyorum: Dünyada ve Türkiye'de pandemi var. Vaka sayısı 50 bini aştı ve her gün ölen, hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı artıyor. En son sayı, hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı 211. Şimdi bunun farkında mısınız siz? Halk yoksullaştı, işsizlik bir beka sorunu hâline geldi, kuru ekmeğe muhtaç kesimlerin sayısı arttı. Peki, siz bunun farkında mısınız?
Şimdi, hangi demokratik, gelişmiş ülkede iktidarlar sorunu çözmek yerine bu şekilde gündemler yaratıyor? Şöyle bir bakalım. Herhâlde sadece listenin başında Türkiye olur. Şu anda, şu görüştüğümüz çok sorunlu ve keyfî uygulamalara sebebiyet verebilecek Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi'nin muhalefet oylarıyla reddedilmesini bile kabul edemediniz, Anayasa'ya aykırı bir biçimde yeniden getirdiniz, Meclis iradesini çiğnediniz. Bu konuyla ilgili tek bir şey söyleyeceğim: Türk Medeni Kanunu'nun 2'nci maddesi "Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." der. İç Tüzük'ün kötü niyetli kullanımıdır sizin bu yaptığınız. Ülkeyi demokrasiden giderek uzaklaştırıyorsunuz, hak ve özgürlükler alanını da daraltıyorsunuz. Ancak yarattığınız bu kaos içerisinde ülkenin gündeminden biz kadınlar için de çok önemli olan İstanbul Sözleşmesi'ni düşüremeyeceksiniz. İlk imzacısı olduğumuz bu sözleşme 24 Kasım 2011 tarihli Meclis oturumunda tüm partilerin oy birliğiyle, uzlaşmayla kabul edilmişti. O dönemin tutanaklarına bakıyoruz, Mecliste hepiniz sözleşmenin kabulünü yürekten desteklemişsiniz ve hiçbir çekince de koymamışsınız. Peki neden bugün feshetme kararı alındı? Altına girdiğiniz bu yük size çok mu fazla geldi? "İstanbul Sözleşmesi'ni uygulayın." çağrılarına da kulaklarınızı tıkadınız, hiçbir şey yapmadınız.
Bakın, 2002 yılında 66 kadın öldürülmüş, 2020 yılında 300 kadın. Son on sekiz yılda 5.753 kadın cinayete kurban gitti, yaşamlar söndü değerli arkadaşlar. Bugün ülkemizdeki her 10 kadından 4'ü şiddetle karşı karşıya. Sözleşmenin kalktığı günden sonraki sadece iki günde 6 kadın cinayete kurban gitti. Ortaya şu sonuç çıkıyor: Kadın cinayetlerinde yaşanan artış tesadüfi değil, kasıtlı olarak önlenmemektedir yani politiktir. Eğer İstanbul Sözleşmesi bugün hakkıyla uygulanıyor olsaydı öldürülen kız kardeşlerimiz şu anda yaşıyor olacaklardı; birçok kadın ekonomik, fiziksel ve psikolojik şiddet görmeyecekti.
Hatırlayalım, İstanbul Sözleşmesi'nin ilk adımı 2002'de Nahide Opuz olayı nedeniyle atılmıştı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'nin şiddet gören bir kadını savcılığa başvurduğu hâlde koruyamadığına hükmetmiş ve ülkemizi tazminata mahkûm etmişti. O hâlde bu sözleşmeyi çıkaran ve altına imza atan Hükûmet, şu an sözleşmeden çekilerek açıkça şunu söylemektedir: "Ben devlet olarak kadınları koruma görevimi terk ediyorum, artık kadınları korumayacağım." Şimdi neden çekildiğinin sorusunun cevabını isterseniz ben vereyim: Birtakım gerici gruplara, tarikatlara oy uğruna boyun eğdiniz değerli arkadaşlar. 42 milyon kadın şu anda sizin yüzünüzden şiddet karşısında korumasız bir hâlde.
2019'da bir proje hazırlattınız; Avrupa Birliğinden, İstanbul Sözleşmesi'ni 2022 yılına kadar etkin şekilde uygulamak için 800 bin avro aldınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) - Peki, sözleşmeden çekildiniz, bu 800 bin avroyu ne yaptınız? Bu soruyu cevaplamazsanız inanın, konut satıp milleti dolandırıp ortadan kaybolan müteahhitlerden de hiçbir farkınız kalmayacak. Bunun hesabını vermek zorundasınız. (CHP sıralarından alkışlar) 800 bin avronun hesabını vermek zorundasınız.
Değerli arkadaşlar, ayrıca bu karar Anayasa'ya da aykırıdır. Anayasa'nın 90'ıncı maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan bir durum Cumhurbaşkanı kararıyla düzenlenemez. Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi açıkça şahsın hükûmeti tarafından gasbedilmiştir, bu karar yok hükmündedir. Biz bu kararı tanımıyoruz, çok öfkeliyiz ve bu sözleşmeye karşı duran anlayış öldürür ama İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)