| Konu: | Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 07.04.2021 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce Plan ve Bütçe Komisyonundaki gelişmeler üzerinde konuştuk. Bir şeyi daha anımsatayım ben: Plan ve Bütçe Komisyonu, aslında kendi işi dışında sadece torba yasalarla uğraşıyor ve 27'nci Dönemde çıkan yasaların bir kısmına baktığımızda büyük çoğunluğu torba yasa olarak gelmekte ve ilk paragraf hiç değişmemekte: "Kurum ve kuruluşların talebi artı vatandaşlardan gelen yoğun talep üzerine bu düzenleme yapıldı." Ya, eğer bizim buluştuğumuz vatandaşların talebiyse hayhay ama bizim bildiğimiz vatandaş talebi yok, kurum kuruluş yok. Saraydan çıkan her şey orada düzenleniyor ve bir milletvekili bunu okuyup dile getiriyor. Etki analizi var mı? Yok. Komisyonlar da lağvedildi zaten, az önce söylediğimiz gibi, sadece ismi var. Yavaş yavaş artık Meclisin de "ismi var"a dönüşüyor. Niçin? 12'nci madde... Bir düzenleme yapıldı arşivle ilgili, güvenlik soruşturmasıyla ilgili. Bir yıldır bunun mücadelesini sürdürüyoruz ve arkadaşlar, bir şey söyleyelim: Bu Mecliste muhalefet partilerinden verilen herhangi bir kanun teklifi kanunlaşmadı. Sadece birinci partinin verdikleri veya birinci parti ile kendi ortaklarının verdikleri yasalaştı. Hiçbir tanesi yasalaşmadı. Pardon, bir tanesi... Nedir o? Sağlıkta şiddet. Sağlıkta şiddet meselesinde de sabaha kadar burada bir sürtüşme çıkmıştı. Orada da problemlerin en başında gelen -belki anımsarsınız- arşivle ilgili, güvenlik soruşturmasıyla ilgili, 5/C'yle beraber sağlıktaki şiddet gündeme gelmişti. Ve bu yasa gidip geldi, tekrar önümüze geldi. Nedir önümüze gelen? Arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi reddetmiş. Anayasa Mahkemesinin reddetmesine rağmen, orada açıkladığı gerekçeye rağmen hiçbir şey dikkate alınmamış "Ben bildiğimi yaparım, bu bildiğimi uygularım." Tekrar gündeme getirdiler ve bu gündeme gelişine baktığımızda Meclisin işleyişine, Komisyondan, buradan gelip tekrar burada tartışılıp Meclisin yaptığı, muhalefet partilerinin o andaki çoğunluğu yine de görülmedi ve görülmeyince ne oluyor? Komisyonlar çalışmıyor, torba yasalar var, gelen yasa teklifleri alınmıyor. Mecliste de nasıl ki diyordu: "Biz söyleriz, eller kalkar iner." Öyle oluyor.
Arşiv ve güvenlik soruşturması nedir? Arkadaşlar, bu memlekette "fişleme" denince herkesin aklına bir şey geliyor: Etnik kökeninden, inancından, kimliğinden fişleniyorlardı, fiilî olarak yapılıyordu. Şimdi, bu, resmiyete dönüştürülüyor ve kim, ne zaman, ne yapacak belli değil. Buna bir yasal çerçeve bulunduğu gibi, hatta kimi yetkililer çıkıyor, diyor ki: "Biz, kimin ne iş yaptığını çok iyi biliyoruz. Kimin hangi saatte ne yaptığını, ne ettiğini biliyoruz." İyi de sen arabada kokain içeni, seninle beraber gezeni, para sayanı, para toplayanı, bagaja koyanı biliyor musun? Yok ama hesabına geldiğinde muhalefeti didik didik izliyor. Ne amaç? "Yeni sistemle beraber benden olmayan herkesi ben incelerim, arşivlerim, fişlerim, güvenlik soruşturmasına tabi tutarım. Muhalefetsen yoksun. Bir "tweet" mi attın? Yıllar önce Facebook'ta bir şey mi paylaştın? Ben bunun hesabını sorarım, sen yoksun." Peki, ne olacak? Yandaşa, kendi çevresine "Al, git yerleş." diğerine "Alamazsın."
Peki, bu "millî" dediğimiz ve bunu belirleyecek makam, Cumhurbaşkanlığı makamı neye göre belirleyecek, usul ve esaslar var mı? Belli değil, yönetmelik sonra çıkacak. Peki, hangi konular millî olacak? Onu da bilemiyoruz çünkü "millî" kavramı öyle bir şey olmuş ki... Ya, şehir hastanelerinin sözleşmesini istiyoruz. "Gizlidir, ticari sırdır, söyleyemeyiz, millî menfaatlarce..." deniliyor. Ya, Londra'da bir anlaşma yapmışsınız, bunun detayını öğrenelim. "Millî meseledir, soramazsınız." Kanal İstanbul'la ilgili kim arsa almış, ne yapacak? Kanal İstanbul'da ne oluyor, kaç gündür konuşuluyor. "Millî meseledir, soramazsınız." Ve bir gün uyanıyorsunuz İstanbul Sözleşmesi çekilmiş, bir gün uyanıyorsunuz Gezi Parkı başka yere devredilmiş. Bu, bütünüyle millî meseledir ve kimin ne yapacağı belli olan bir yere atamışsınız ve siz şimdi arşivi, güvenlik soruşturmasını da oraya gönderiyorsunuz. Ya, arşiv ile güvenlik soruşmasını siz oraya verdiğinizde şudur: "Parti gibi yönetirim, şirket gibi yönetirim, benim belirlediğim her şey millîdir, onun dışında kim muhalifse, kim muhalefet ediyorsa, sivil toplum örgütü mü, hekimler mi, avukatlar mı, işçiler mi, memurlar mı, kadınlar mı, onlar millî değerleri zedeliyorlar, vatan hainleri, teröristler."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Ya, arkadaşlar, Türkiye'de 28 Şubat dönemi yaşandığında, okunan maddelere siz baktığınızda, nereden nereye geldiğinizi görmüş olursunuz. Siz, belirlediğiniz çerçevede eğer bir oluşum istiyorsanız her şeyi feshedin. "Bütün toplum adına her şeyi bilen biziz, bizim dışımızdaki kimse bilmiyor, kim bizim dışımızda bir alternatif sunuyorsa, bir yasa sunuyorsa, itiraz ediyorsa millî değildir, millî olan biziz." Böyle dediğiniz sürece hiçbir karşılığınız olmaz. Millî değerlerden değil, toplumdan uzaklaşıyorsunuz, yurttaşın sesini dinlemiyorsunuz. Nasıl ki gelen tekliflerde "Vatandaşın talepleri." deniyorsa ilk yapmanız gereken vatandaşla, yurttaşla buluşmak. Vatandaşla, yurttaşla buluşmuş olsaydınız -Plan ve Bütçe Komisyonuna- araya vergiyi, istihdamı, birçok şeyi sıkıştırıp cezaevlerinden söz edemezdiniz. Öyle bir düzeye geldiniz ki Demirtaş'ı Edirne'ye gönderiyorsunuz, ailesi Diyarbakır'da; Selçuk Mızraklı Kayseri'de, ailesi Diyarbakır'da. Sonra diyorsunuz ki: "Cezaevleriyle ilgili vatandaşların talebi var, düzenleme yapıyoruz." Vatandaşın talebi kendi iradesidir. Nasıl ki kayyumların yerine vatandaş seçiyorsa yine seçecek ve gidiyorsunuz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)