GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AFRİKA KALKINMA FONU KURULUŞ ANLAŞMASINA KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:54
Tarih:17.01.2013

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, az önce Afrika Kalkınma Bankasına üyelikle ilgili kanunu onayladık, şimdi de Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş Anlaşması'na katılmamıza ilişkin kanun üzerinde konuşuyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak tasarıyı olumlu bulduğumuzu ve baştan doğru bir faaliyet olduğunu belirterek başlıyorum, ama arkadaşlarımız yoklamaya geldiği için herhâlde fazla şey yapmıyorlar, henüz daha konuşacağız.

Sayın Başkanım, bir sükûneti sağlayabilirseniz, ben kendi kendimi duyamıyorum, arkadaşlar sohbet edecekse yeniden çağırırız. Ben kendimi duyamıyorum arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, biraz daha uğultuyu kesersek hatibi dinleyebiliriz.

Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şu anda olumlu şeyler söylüyorum, merak etmeyin, onun için duymanızda fayda var diye söyledim.

Tabii ki Afrika Kalkınma Bankasına ve Afrika Kalkınma Fonu'na üye olmamız Türkiye açısından önemli bir adımdır, hatta gecikmiştir, 2008'de üyeliğe kabul edilmemizden beri birtakım diğer anlaşmalarla beraber beklemekteydi.

Biz dış politikayı millî bir mesele olarak gören bir partiyiz, önce ülkem ve milletim, sonra partim, sonra ben anlayışına sahibiz. Onun için Türkiye Cumhuriyeti devletinin Afrika'da da, yeni gelişen bütün piyasalarda da, Asya'da da uluslararası kuruluşlara üye olması, hem ekonomik hem ticari ve siyasi ilişkiler açısından önemlidir. Onun için, burada da bunu önemli bir fırsat olarak görüyoruz ve çok yönlü dış politika anlayışımızın gereği olarak da Afrika'ya atılan bu adımı önemli bir adım olarak görüyoruz, gecikmiş bir adım olarak görüyoruz.

Ben, bizatihi kendim, bir ay kadar önce Tunus'ta müşahede ettim Akdeniz Parlamenterler Asamblesi Türk Grubu üyesi olarak, ekonomi paneli olduğu için benim katıldığım bir şeydi, diğer arkadaşlarımız yoktular. Orada, Sayın Meclis Başkanıyla, Başkan Yardımcısıyla ve Dışişleri Bakanıyla görüştük. Orada, Türk milletvekili olarak yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin şahsına gösterilen ilgiyi parlamenter asamble olarak ben bizatihi yaşadım. Sayın Bakanın da, Meclis Başkanının, Başkan Yardımcısının da Türkiye'ye karşı ciddi bir ilgisi var. Bu ilişkileri geliştirdiğimiz zaman daha faydalı olacağını düşünüyoruz. Hele hele şu ortamda, dünyada ticaret hacminin daraldığı bir ortamda yeni pazarlara açılmak, Afrika'daki pazarlarla daha da ilişkileri geliştirmek, bu yeniden yapılanma sürecinde de oralarda bu vesileyle söz sahibi olmanın çok önemli olduğunu, o iki-üç günlük ziyaretimiz esnasında hem büyükelçimizle hem TİKA temsilcimizle hem iş adamlarımızla yapmış olduğumuz görüşmelerde müşahede ettik. Bunu, gerçekten dış ticaret açığının kapatılması anlamında da önemli buluyorum ama kalıcı hâle getirmek, oralarda kalıcı olmak gerekiyor.

Tabii, bunun yanı sıra diğer pazarlara da açılmamız lazım. Avrupa'daki daralmayı kapatmanın yolu aynı zamanda Asya'ya? Kendimizle ortak tarihî bağları olan sadece Afrika ve Balkanlar değil aynı zamanda Türk devletleri var. Defalarca bunu konuştuk değerli arkadaşlar, orayı biraz ihmal ediyoruz. Sayın Bakanım burada, kendisi de biliyor. Geçmişte, dış ekonomik ilişkilerdeyken de beraber konuşmuştuk, kendisine bütçe konuşmaları sırasında da ifade ettim, Genel Kurulda Kalkınma Bakanlığı bütçesini konuşurken de. Çünkü, ilgili kuruluşumuz olduğu için? Ekonomik İşbirliği Teşkilatını, kendisini de burada görmüşken bir defa daha bu ilişkilerin önemi açısından hatırlatmak istiyorum değerli arkadaşlar.

Orada, bütün Türk cumhuriyetlerimiz var ve orada kurulu bir şey var ama İran da, diğer bazı ülkeler de üye olduğu için karşılıklı iletişim eksikliğinden dolayı maalesef Ekonomik İşbirliği Teşkilatını bir türlü istediğimiz düzeye getiremedik çünkü o ilişkileri geliştirmemiz gerekiyor. Bu sadece bugünün meselesi değil. Bakın, Atatürk 1933'te söylüyor, "Bizim orada soydaşlarımız, kardeşlerimiz var. Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır, fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilir, dünya yeni bir dengeye ulaşabilir." diyor. Yani bu kardeşlerimizle ticari ilişkileri, kültürel ilişkileri geliştirelim diyor. Ama biz 1990'lardan bu yana hâlâ birtakım şeyleri geliştirememişiz. Burada Türk devletleriyle bir gümrük birliğinin yolunu açacak, tercihli ticaret anlaşmalarıyla, ikili anlaşmalarla Türk ekonomik topluluğunun yolunu açabilecek bir çalışmayı da bu vesileyle yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, hakikaten içimizde o konularda uzman arkadaşlarımız var, daha önceki yapılan çalışmaları bilenler var, başta Sayın Bakan olmak üzere.

Burada Türk devletlerinin dışında arkadaşlar, sadece İran, Pakistan, Afganistan var, artı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de üye olmadan katılıyor. Yani burayı geliştirdiğimiz zaman, önümüzde, ilerideki süreçlerde böyle bir gümrük birliği, böyle bir ekonomik birlik için bütün ülkeleri birbirine yakınlaştırmış olacağız, hem sistemler olarak, finansal sistem olarak, ekonomideki işleyişler olarak birbirine yaklaştırmış olacağız. Tercihli ticaret sistemini de çalıştırabilir olduğumuz zaman da bu asıl olan ekonomik bütünleşmenin temelini atmış olacağız.

Dolayısıyla, bunları olumlu bulmakla beraber Asya'ya doğru da gözümüzü çevirmemiz gerekiyor, hatta oraya biraz daha çevirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, burada bir çalışma yapma şansımız yok. Ne diyoruz hep beraber? "2023'te lider ülke Türkiye." diyoruz. Daha da ileri gidiyoruz biz, "2053'te süper güç Türkiye." diyoruz fethin 600'üncü yıl dönümünde. Onun için ne yapmamız lazım? Burada yeni bir anlayışla, mevcut birliklerle, kuruluşlarla, uluslararası kuruluşlarla ilişkilerimizi geliştirelim, ticari ilişkilerimizi geliştirelim ve bölgesinde lider ülke olmak için de bu jeostratejik önemimizi kullanarak, geçmişten bugüne kendileriyle siyasi, ticari, ekonomik, kültürel bağımız olan ülkelerle de ilişkimizi geliştirelim. Ama burada da bu kardeşlerimize, soydaşlarımıza da sahip çıkarak kendilerinin bu uluslararası ticaret sistemine, uluslararası finansal sisteme entegrasyonunu, Türkiye ile ilişkilerini de geliştirmemiz gerekiyor. Eğer bunları yapabilirsek, Atatürk'ün 1933'te söylediği gibi ileri görüşlü bir politikayla, bir vizyonla bu çalışmaları yapabilirsek, Afrika'da bu yaptığımız açılımı -geçmişte zaten başlatmış olduğumuz- Türk devletleriyle de yapabilirsek işte o zaman lider ülke olma yolunda diğer bölgelerle de, Asya'nın diğer ülkeleriyle de? Daha önce anlaşma imzaladık, Asya Kalkınma Bankasıyla ilgili geçtiğimiz yıl da burada yine sizlerle görüşmüştük. O zaman, işte? Türkiye olarak Doğu ile Batı arasında ya da Avrupa ile Asya arasında -her zaman söylendiği gibi- basit bir köprü değil, bir sentez olan ve tarihin derinliklerinden süzülüp Osmanlıda zirvesini bulan, dünyaya nizam vermiş köklü bir geleneğin temsilcisi bir ülkeyiz biz. Onun için yeniden o millî, manevi gücümüze sarılarak hep birlikte geçmişte ilme, sanata önem verdiğimiz zaman Türk-İslam medeniyetini dünyaya nasıl -etki alanı olarak- yayabilmişsek ve örnek olarak göstermişsek, birçok bilim dalında, sanatta, tıp alanında, ilim dallarının hepsinde, fende, teknikte dünyaya örnek olmuş insanlar yetiştirmişsek yine bunları hep birlikte yetiştirme ve dünyada tekrar söz sahibi olma şansımız olabilir diyorum.

İşte, böyle bir ortamda biz Afrika'yla, Asya'yla, kendi soydaşlarımızla iş birliği yaparsak, hani, klasik anlamda Huntington'un söylediği gibi bir "medeniyetler çatışması" değil, tam tersine, kültürlerin buluştuğu bir nokta, Doğu ve Batı arasındaki bu jeostratejik konumuyla bir sentezi yapabilecek bir ülkeyiz. Bunları gerçekleştirirsek de? Tabii ki bunu yapmak için, işte, uzun vadeli stratejilerle, bu ülkelerle olan ilişkilerimizle, şu anda kabul etmekte olduğumuz Afrika Kalkınma Bankası ve Afrika Kalkınma Fonu'nun anlaşmalarında olduğu gibi bu çok yönlü dış politikayı eğer dünya sathına yayabilirsek işte o zaman gerçekten lider ülke olma yolunda ilerleyeceğiz diyorum. İnşallah, bu Türk devletleriyle beraber de bir entegrasyonu sağlarsak, Asya'daki açılımı da tamamlarsak hem ekonomik hem siyasi anlamda bölgemizde 2023'te lider ülke olmayı, 2053'te de süper güç olup dünyanın sayılı devletlerinden birisi olmayı başarırız diyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman, yeniden millî bir politika olarak dış politikayı gördüğümüzü sizlere beyan ediyor, bu konularda yapılacak çalışmalarda arkanızda olacağımızı ama eleştireceğimiz, eksik olan yerlerde de muhalefet görevimizi yapacağımızı söylüyor, Anlaşma'nın hayırlı, uğurlu olmasını, "lider ülke Türkiye" yolunda başka çalışmalara da vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günal.