GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:71
Tarih:13.04.2021

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum ve ramazan ayının da Müslüman milletvekillerimize, Müslüman vatandaşlarımıza ve insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, yıllardır derin bir ekonomik kriz yaşıyoruz ve - ben altı yıldır milletvekiliyim- altı yıldır dilimizde tüy bitti arkadaşlar. Ya, diyoruz ki: "Büyük bir ekonomik kriz var. Bu bir hastalıktır. Gelin, önce hastalığın teşhisini yapalım, büyük bir sıkıntımız var, gelin bunun teşhisini yapalım." Yok. Teşhisi kime veriyoruz? Saraya veriyoruz. E, teşhisi saray koymuyor; teşhis koyulmayınca da arkadaşlar, tedavi de oluşmuyor. Sözüm meclisten dışarı olarak söylüyorum; aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek ancak ahmakların işidir arkadaşlar. Gelin, bir sefer daha ahmak olmayalım. Bakın, saray altı yıldır fermanlarını gönderiyor, altı yıldır bu fermanlara noktasına virgülüne dokunmadan sizler mühür basıyorsunuz, altı yıldır ekonomik kriz derinleşerek devam ediyor. Ya, arkadaşlar, bir yerde yanlış yapıyoruz.

Bakın, yeniden bir torba yasa var, torba yasa ne diyor? "Efendim, halktan gelen talepleri karşılayacağız." Ya, Allah'ınızı severseniz, torba yasayı incelediniz mi? Ne var bu torba yasada; işçiye, memura, esnafa, emekliye ne var, baktınız mı? Ya, acaba milletin derdine derman olacak bir noktada mı bu torba yasa? Değil. Peki, bu konuda Meclis irade gösterecek mi? Maalesef, irade gösteremeyecek gibi duruyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, ülkemiz yüksek borçluluk, yüksek enflasyon, yüksek faizler ve yüksek kur sarmalında inim inim inliyor. Vatandaşlarımız tefeciye borçlanmış, bankacılara borçlanmış, gelin bunlara derman olalım diyoruz, gelin yapısal reformlar yapalım diyoruz, efendim "Yeniden bir torba yasayla biz bunu geçiştirelim." diyorsunuz. Bakın, biz şunu söylüyoruz: Bir insan bedenine benzetirsek, bizde yüksek tansiyon var, yüksek şeker var, kalp var, her türlü hastalık belirtisi var ama siz diyorsunuz ki: "Biz hastaya yine de aspirin vereceğiz." Ya, bu aspirini siz beş yıldır veriyorsunuz, iflah oldu mu? Hayır, hastalık ilerledi; eğer bir kanserse, bütün vücudu sardı hastalık "Yeniden aspirin verelim." diyorsunuz. Aspirin tedavisiyle bir yere varamadığımızı onlarca kez gördük, yeniden bu tedaviyi dayatıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, ya, Allah'ınızı severseniz, bakın, büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız ülke olarak, ülke ekonomisi olarak. Büyük bir fırtına geliyor, siz bunun farkında değilsiniz. Neden biliyor musunuz? Şu anda dünyada para bol, Amerikan Merkez Bankası para basıyor, Avrupa Merkez Bankası para basıyor, Japon Merkez Bankası para basıyor, trilyonlarca dolar para basılıyor ve bu paranın bir bölümü de gelişmekte olan ülkelere gidiyor; yüz milyarlarca dolar gelişmekte olan ülkelere gitti, bize de bunun damlaları geliyor. Bakın, bu yüzden biz şu anda ekonomik olarak hâlâ sürdürülebilir noktada devam ediyoruz. Evet, Merkez Bankası rezervlerini tükettiniz, ekside. Ama sizi uyarıyorum, bakın, 2013 yılını hatırlayın, Amerikan Merkez Bankası 2008'den 2013 yılına kadar para bastı; 2013 yılında Amerikan Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke çıktı "Artık para basmıyoruz." dedi, 2013 yılında gelişmekte olan ülkeler için bütün dengeler şaştı. Bakın, bizim 2013 yılında Merkez Bankası rezervimiz vardı, bankaların stoku vardı, o fırtınayı o çerçevede atlatabildik ama şimdi bakın, yakın bir gelecekte ABD'de enflasyon geliyor, ABD'de faizler yükseliyor. ABD Merkez Bankası Başkanı üç vakte kadar -bu, üç ay olur, on üç ay olur- "Artık para basmıyorum ve faizleri yükseltiyorum." diyecek. O noktada ne olacak biliyor musunuz? Bizim gibi ülkelerden para -zaten kaçıyor bizden- daha da hızla kaçacak ve maalesef, eğer ki o süreçte çatımızı, penceremizi tamir etmemişsek -bu, üç ay olur, on üç ay olur- derin bir ekonomik krize sürükleneceğiz.

Borç sarmalı içindeyiz arkadaşlar. Bakın, borç alan emir alır, bunu unutmayın. Öyle milliyetçi afra tafralar yapmakla bu olmuyor. Arkadaşlar, kasanızda para yoksa emir alırsınız. Eğer ekonominiz güçlü değilse sizinle her türlü oyunu oynarlar. Bu açıdan, bu üç ay ile on iki ay arasında değişen süreçte çatımızı, penceremizi tamir edeceğiz, gelen fırtınaya hazır olacağız ki o fırtına bizi yerle bir etmesin, o fırtına bizi IMF'ye muhtaç etmesin. Bunun için ne yapmamız lazım biliyor musunuz? Sarayın vesayetinden kurtulup bu Meclisin yapısal reformlar yapması lazım. Eğer bu Meclis sarayın vesayetinden kurtulamazsa, onun gönderdiği yanlış fermanlara mühür basmaya devam ederse bu suçun ortağı olacak arkadaşlar, yani bu Meclisin çoğunluğunu oluşturan Cumhur İttifakı'nın üyeleri bu suçun ortağı olacak. Şu anda zaten 10 milyon vatandaşımız işsiz, çalışanlar da sefalet ücretlerine mahkûm; o ekmeği dahi bulamayacak duruma gelebiliriz alimallah.

Bakın, Arjantin böyle bir sarmaldan yirmi yıldır çıkamıyor arkadaşlar, tam yirmi yıldır. Defalarca IMF'ye gitti, çıkamıyor. Başka ülkeler de bu karanlığa sürüklendi, bu karanlığa ülkemizi sürükleme hakkımız yok, bunun için Meclisimizi uyarıyorum. Gelin, sarayın fermanlarının vesayetinden çıkalım ve yapısal reformlar yapalım.

Değerli arkadaşlar, bu torba ne getiriyor baktınız mı ya, Allah'ınızı severseniz? Bakın, pandemide 1'inci yıla girdik, bir yılı geçti, öyle değil mi? Bir yıldır hepimiz sıkıntılar yaşıyoruz. Öncelikle canımızla ilgili sıkıntılar yaşıyoruz ama bunun yanında vatandaşımız derin ekonomik sıkıntılar yaşıyor. Ya, birinci dalga geçti, hadi anladık, birinci dalga acemiliğinize geldi; bütün dünya paraları dağıttı, siz, bırakın para dağıtmayı, vatandaşa IBAN verdiniz, para istediniz. Hadi diyelim ki acemiliğinize geldi. İkinci dalga geldi arkadaşlar. İkinci dalga geldi, dedik ki: Ya arkadaş, ikinci dalga geldi, gelin esnafın derdine derman olalım, esnafa destek verelim, işçiye destek verelim, çiftçiye destek verelim dedik. İkinci dalgada da 5 kuruş para görmedik. Bir tek İşsizlik Sigortası Fonu'ndan son derece sınırlı bir kaynak, sefalet ücretleriyle işçiye verildi, o da sefalet ücretleriyle. Ya, üçüncü dalgaya girdik arkadaşlar, vaka sayıları resmî rakamlarda 60 bini geçmiş -bence resmî olmayan rakamlarda 200 binin üzerindeyiz- her gün 250-300 vatandaşımız ölüyor resmî rakamlarla -bizim tespitlerimize göre her gün 750 vatandaşımız ölüyor- yani bu ülkede her gün 4-5 tane uçak düşüyor; şu getirdiğiniz torba yasaya bakın ya. 10 milyon vatandaş işsiz, milyonlarca vatandaşımız ekmeğe muhtaç durumda, faturalarını ödeyemiyor, kirasını ödeyemiyor, vergisini ödeyemiyor; şu getirdiğiniz torbaya bakın ya! Şu torba kaç kuruş veriyor vatandaşa biliyor musunuz ya? Bir tek çiftçinin, efendim, borcunu biraz yapılandırıyormuş; çiftçinin 180 milyar borcu var, onun yüzde 1'i bile olmayan rakamı yapılandırıyormuş. Onu da tefeci faiziyle yapılandırıyorsunuz, yüzde 18'le. Arkadaşlar, sizin vicdanınız nereye gitti ya? Bakın bugün ramazanın birinci günü, size vicdan çağrısı yapıyorum. Pandemide üçüncü dalgada vatandaşlarımız derin kriz yaşıyor, şu torbada vatandaşın derdine derman olacak hiçbir şey yok arkadaşlar. Ne var torbada? Size söyleyeyim... Bu torbada işçiye ne var biliyor musunuz arkadaşlar?

SALİH CORA (Trabzon) - Nakdî ücret desteği.

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yalnızca kafe ve restoranda çalışan işçilere diyor ki bu torba: "Siz dokuz aydır günde 39 TL alıyordunuz." Ücretsiz izne çıkarılanlara günde 39 TL, bakın ayda da 1.160 TL yani kişi başına vursak 4 kişilik bir ailede 9 TL'ye muhtaç ettiniz vatandaşlarımızı bir günde. Şimdi, bu torba diyor ki: "Siz dokuz aydır ölmediniz ya, hayatta kaldınız ya, demek ki bizim bu işe devam etmemiz lazım. Biz sizi günde 50 liraya -arkadaşlar, bakın- ücretsiz izne çıkarmaya devam edeceğiz." Yetmiyor, "Kısa çalışma ödeneğini de kaldırıyoruz." diyor. Hani, kısa çalışma ödeneğiyle hiç yoksa vatandaş maaşının yüzde 60'ını alabiliyordu ya, ona da göz diktiler, onu da kaldırdılar. Şimdi, diyorlar ki: "Sen bir yıldır ölmediysen daha da ölmezsin. Ben seni günde 50 liraya ücretsiz izine çıkarıyorum." Ya, gelin, şu hesabı yapalım ya, gelin, şu hesabı yapalım: Günde 50 lira arkadaşlar, 4 kişilik bir aile; kişi başı 12,5 lira, bir günde 1 kişiye 12,5 lira. Hadi, buyurun öğüne bölelim; 3 öğün değil mi, 3 öğün, öğün başı 4 lira veriyorsunuz vatandaşımıza, 4 lirayı reva görüyor bu torba. Çay, simit kaç lira? Simit ben sordum 2,5 liraya çıkmış ya, çay da bir yerde içseniz 2,5 lira diyorlar, yani 1 çay, 1 simidi reva görmüyorsunuz vatandaşınıza ya! Bu mudur sizin vicdanınız? Önerge verdik, dedik ki: "Bari günde 100 liraya çıkaralım vatandaşlarımıza desteği, bari 100 lira yapalım." AKP'li ve MHP'li milletvekilleri reddettiler önergemizi. Değerli arkadaşlar, bu mübarek günde gelin, elimizi vicdanımıza koyalım. Bu 50 lirayı hep beraber sorgulayalım, bir vatandaşımızı... Milyonlarca vatandaşımızı zaten bir yıldır perişan etmişiz. Gelin, hiç yoksa şu pandeminin inşallah, son aylarında, şu aşıyla beraber oluşabilecek son aylarında vatandaşlarımıza bir nefes aldıralım ya! Ya, ben size çağrı yapıyorum, hadi 600 milletvekiliyiz; hadi gelin, 50 liraya geçinelim bir ay, hadi günde 50 liraya geçinelim, hadi buyurun, var mısınız? Hadi var mısınız arkadaşlar? Deyin ki: "Ben 50 liraya geçinebilirim." O zaman vatandaşa da 50 lirayı reva görebilirsiniz ama "Ben 50 liraya geçinemem." diyorsanız, vatandaşa da 50 lirayı reva göremezsiniz arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bu torbada esnafa ne var onu söyleyeyim, baktınız mı bilmiyorum. Hani bir yıldır bir reklam vardır ya "aç-kapa, aç-kapa..." Reklamın adını da vereyim, "Artema" diye meşhur bir reklam var ya, esnafı da aynı oyuna getirdiniz: "Aç-kapa, Artema."

SALİH CORA (Trabzon) - Reklam yapma!

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ya, esnafı tekrar kapatıyorsunuz. Şimdi, Sayın Erdoğan bu akşam çıkacak, "Esnafı kapatacağız." diyecek, daha da derin tedbirler alacak. Belki iftarda da açamayacak esnaflarımız, tamamen kapatılmış durumda olacaklar esnaflar.

SALİH CORA (Trabzon) - Açsak olmuyor, kapatsak olmuyor. Nasıl yapacağız?

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, esnafları kapatıyorsunuz. Ya, birinci dalgada bütün demokratik ülkeler esnaflarını desteklediler, siz 5 kuruş vermediniz; ikinci dalgada desteklediler, yine 5 kuruş vermediniz; üçüncü dalgada ne çıktı esnaflara size söyleyeyim...

SALİH CORA (Trabzon) - Kısa çalışma ödeneği vermedik mi?

GARO PAYLAN (Devamla) - Esnaflara "Arkadaş, senin yanında çalışan işçilerin, o da yalnızca nisan ve mayıs ayında sigorta primlerini ben ödeyeceğim." diyor. Bütün mesele bu.

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - İşsizlik Fonu'ndan ödeyecek.

GARO PAYLAN (Devamla) - Yani arkadaşlar, esnafın vergisi yok, kirası yok, SGK primi yok, banka borçları yok; yalnızca "Yanındaki işçinin SGK primini vereceğim." diyor. Peki, nereden ödeyecek arkadaşlar bunu, onu da biliyor musunuz? İşçinin parasından ödeyecek, işçinin fonundan ödeyecek, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan ödeyecek. Ya, bu mudur arkadaşlar sizin adaletiniz?

Ya, bakın, bu torbada ne var biliyor musunuz? Kurumlar vergisini yüzde 20'den 25'e çıkarmak var, bununla beraber 25 milyar lira ilave gelir elde edeceksiniz. Bunu destekliyoruz, bunu da söyleyeyim, kurumlar vergisinin yükseltilmesini; onu da anlatacağım biraz sonra. 25 milyar lira ilave tedbiriniz var. Bu torbayla kaç kuruş destek veriyorsunuz ya? Ya, şu işçinin sigorta primi desteğinin İşsizlik Sigortası Fonu'na yükü topu topu 100 milyon lira mı, 150 milyon lira mı ne arkadaşlar. Bu mudur sizin adaletiniz? Bir torbayla 25 milyar lira vergi topluyorsunuz, verdiğiniz topu topu 3-5 kuruş. Ya, bari torbayla topladığınız vergiyi işçiye doğrudan destek olarak verin, İşsizlik Sigortası Fonu'na niye göz dikiyorsunuz? Zaten bir yıldır bütün destekleri İşsizlik Fonu'ndan verdiniz, yine destekleri İşsizlik Fonu'ndan vermeye kalkıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakın, size söylüyorum: Bunun kapsamı da çok dar. Diyorsunuz ki: "Kafe, restoran..." Peki, ya berberler arkadaşlar, ya eğlence mekânları, ya düğün salonları, ya turizm işletmeleri? Bak ne oldu, Ukrayna Devlet Başkanını çağırdınız buraya, afra tafra...

SALİH CORA (Trabzon) - Kendisi geldi.

GARO PAYLAN (Devamla) - "Biz yanınızdayız, stratejik ortağız." filan, ne oldu? Putin hemen orada ayağa kalktı, "Uçakları durduruyorum." dedi, 6 milyon turist bitti; hadi geçmiş olsun!

SALİH CORA (Trabzon) - Hoşuna mı gitti?

GARO PAYLAN (Devamla) - Hadi, bakın, adım attınız "Biz Ukrayna'nın yanındayız, silah satacağız." diye, Dimyat'a pirince giderken eldeki bulgur da gitti; 6 milyar dolarlık gelir, Antalya'nın, diğer illerimizin, Muğla'nın gelirleri gitti. Ne olacak esnafın hâli? Oradaki esnaf, yalnızca Rus turistle ayakta durabiliyordu.

Şimdi, efendim, Ukrayna'ya adım attık diye Rus turist de gitti. Yarın "Domates de almayacağım." diyecek. E, bu mudur dış politikadaki dengeler arkadaşlar? Türkiye'nin denge siyaseti bu mudur? Dümeni kırılmış gemi gibi dümeni bir gün oraya çevir, bir gün buraya çevir. Vallahi züccaciye dükkânına girmiş fil gibisiniz, her döndüğünüzde kırıyorsunuz, döküyorsunuz arkadaşlar ya! Ya, bu dış politikadaki dengesizlikler yüzünden, vatandaşımız zaten ekonomik kriz yaşıyor, bununla daha da derinleştiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, torba yasada çiftçiye ne var biliyor musunuz? Bakın, çiftçinin kimlere borçları var söyleyeyim: Tarım Kredi Kooperatifine 9 milyar borcu var, Ziraat Bankasına 88 milyar borcu var, özel bankalara da 50 milyar borcu var. Görünürde çiftçinin 150 milyar borcu var, 150 milyar TL ama yetmiyor. Tefeciye, aracıya, tüccara da en az 70-80 milyar borcu var. Siz "50 milyar." deyin, çiftçinin 200 milyar lira borcu var arkadaşlar. Çiftçi bir borç sarmalı içinde.

Değerli arkadaşlar, zannediyorsunuz ki çiftçinin borçları bu torba yasayla yapılandırılıyor, değil mi? Bu torbayla çiftçinin ne kadarlık borcu yapılandırılıyor, biliyor musunuz? Size söyleyeyim: 1 milyar lira bile değil, 1 milyar lira. Bakın, çiftçinin 200 milyar borcu var, siz yüzde 1'ni bile yapılandırmıyorsunuz, yüzde 1'ni bile değil ve tefeci faiziyle, yüzde 18, tefeci faiziyle yapılandırıyorsunuz.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Faizci bunlar, faizci!

GARO PAYLAN (Devamla) - Bu mudur sizin vicdanınız be? Biz ne diyoruz, gelin çiftçinin borcunu silelim diyoruz, silelim. Çiftçi borç sarmalında, altı yılda 10 kere çiftçi borcu yapılandırması oldu, iflah oldu mu çiftçi, iflah oldu mu; olmuyor, olmaz. Çiftçilerin yaş ortalaması 57, hiçbir çiftçinin çocuğu çiftçi olmak istemiyor çünkü çiftçilerin girdileri yüksek. Çiftçiyi, tefeciye, aracıya, özel bankaya mahkûm etmişsiniz, çiftçinin oğlu çiftçi olmak istemiyor. Çiftçiyi bu borç sarmalından çıkaracak yapısal bir tedbire ihtiyaç var. Siz ne yapıyorsunuz? Plan Bütçe Komisyonuna, efendim, bir torba gönder, orada 200 milyar borcun 1 milyarını yapılandırayım, tefeci faiziyle yapılandırayım, çiftçiye de bir şey yapıyormuş gibi gözükeyim. Arkadaşlar, bu iş yapısal çözüm ister; bu iş Tarım Komisyonunda görüşülmeli, çiftçi borçları -yapılandırma değil- silinmeli. Önerge verdik, "Her bir çiftçinin 50 bin liraya kadar borcunu silelim." dedik; AKP, MHP reddetti.

Arkadaşlar "Kaynak nerede?" diyeceksiniz, değil mi? "50 bin lira ne kadar güzel, nerede kaynak?" diyeceksiniz, değil mi? Şu saraylara, savaşlara, yandaşlara, faize giden paranın onda 1'ini verseniz çiftçilerin 50 bin lira borcunu silebiliriz; hadi buyurun, hadi yapalım, hadi! Meclis ne için var arkadaşlar; bugünler için yok mu? Ama bu irade maalesef yok. Tercihler değişmiyor, kaynaklar saraylara, savaşlara, yandaşlara ve faize gidiyor, çiftçi, esnaf, işçi inim inim inliyor.

"Bu torbada kurumlar vergisini yüzde 25'e çıkaracağız." diyorsunuz. Destekliyoruz ama desteklemediğimiz nokta ne biliyor musunuz? Ya, yıl başlamış, bütün kurumlar yıllık planlarını geçen yıl yapmışlar yüzde 20 vergiye göre, yılın 4'üncü ayına gelmişiz, yılın üçte 1'i gitmiş, siz diyorsunuz ki: "Bu yılın vergisini yüzde 25'e çıkarıyorum." "Ferman padişahın." diyorsunuz, değil mi? Arkadaşlar, böyle bir ülkeye kim yatırım yapar ya? Düşünün, yıllık planlarınızı yapmışsınız, vergi yüzde 20 diye planlarınızı yapmışsınız, kârınızı, zararınızı ona göre ayarlamışsınız; "vergi yüzde 25" deniyor. Bu mudur sizin planlamanız arkadaşlar ya? "Gelecek yıl da yüzde 23 yaptım, ferman padişahın." diyorsunuz. "Ondan sonraki yıl yüzde 20, totodan ne çıkarsa. Başka bir torba yasa gelirse 30 yaparız, 15'e düşürürüz; ne olacak ki nasıl olsa ferman padişahın." diyorsunuz. Arkadaşlar, öngörülebilir olmayan bir yere kimse yatırım yapmaz.

Size bir şey daha söyleyeyim: Bu kurumlar vergisiyle ilgili mutlaka kademeli bir sisteme geçmeliyiz, yapısal reform olarak önerimiz budur. Gelir vergisinde nasıl ki kademeli bir sistem varsa kurumlar vergisinde de... Çok az sayıda şirket kurum kazancı elde etmektedir, büyük şirketler. ABD bunu tartışıyor, küçük şirketlere "yüzde 20" diyor, büyük şirketlere "yüzde 28" diyor. Gelin biz de bu anlamda yapısal bir reformu tartışalım. Kurumlar vergisinde de kademeli bir sisteme geçelim çünkü 10 milyar lira kazanan bir şirket ile 10 bin lira kazanan bir şirketi aynı kefeye koyamayız arkadaşlar. 10 bin lira kazanan bir şirketin 2.500 lirasını alıp 10 milyar kazanan bir şirketin 2,5 milyarını almak aynı şey değildir arkadaşlar. Burada da adaleti mutlaka sağlamalıyız ve yapısal bir reforma gitmeliyiz.

Arkadaşlar, bu torbada, ayrıca, haczedilen evin, arabanın elektronik sistemle satılması var, değil mi? Arkadaşlar, haczetme meselesini kolaylaştırıyorsunuz, "Daha kolay satacağız." diyorsunuz. Peki, bu haciz meselelerinin neden gündeme geldiğini neden tartışmıyoruz arkadaşlar? Bu konuda yapısal bir tedbiri neden almıyoruz değerli arkadaşlar? Bu anlamda, vatandaş ödeyebiliyor mu, ödeyemiyor mu; bu meselelere mutlaka bakmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.

GARO PAYLAN (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.

Değerli arkadaşlar, bu demokrasi krizi ekonomik krizi yaratmıştır ve siz sokakta da üniversitede de istibdadı kurmaya çalışıyorsunuz. Bu torbayla aynı zamanda cezaevlerinde de istibdadı kurmaya çalışıyorsunuz. Ya, cezaevine attığınız siyasi tutuklular zaten büyük bir mağduriyet yaşıyorlar, şimdi diyorsunuz ki: "Cezaevinde olanlar eşiyle, çocuğuyla görüşürken kamerayı başına dikeceğim, ses dinleme cihazını da oraya koyacağım, onları dinleyeceğim."

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ayıp, ayıp!

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir düşman hukuku uyguluyorsunuz ama şunu unutmayın: Türkiye tarihine bakın, Osmanlı tarihine bakın; hep devran dönmüştür. Keser dönmüştür, sap dönmüştür; gün gelmiştir, hesap dönmüştür ve her zalim mutlaka aynı zalim uygulamalarla karşı karşıya kalmıştır arkadaşlar. Bu açıdan size önerim, bu vicdansız yasaları ortaya koymayın. Yarın başka bir zalim gelir, kamerayı başınıza diker, o zulümle yüz yüze kalırsınız.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)