| Konu: | Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 14.04.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 254 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli Başkan ve değerli milletvekilleri; ben bu konuşmamda 3 tane konunun üzerinde duracağım. Malum, torba kanun, birçok konu var burada ancak temelde 3 tane konunun üzerinde durmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi, bu pandemi nedeniyle işten çıkarmalar var tabii ki veya işinden olan insanlar var; dolayısıyla, bu çalışanların ve yeme içme sektörünün desteklenmesi konusu. İkinci konu; kurumlar vergisiyle ilgili bu kanun teklifinde bir oran artışı var -bunu siz hatırlayacaksınız- daha önceden de, birkaç ay önce de oran düşüşü vardı, dolayısıyla o konuyu bir konuşacağız. Üçüncü olarak da çiftçi borçları konusu var, onların yapılandırılması meselesi var, o konuda değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Şimdi, malum, pandemi bütün hızıyla devam ediyor, günlük vaka sayısı 60 bin civarında, zirvedeyiz, dünya şampiyonuyuz. Şimdi, böyle bir dönemde, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, kısa çalışma ödeneğini, en son rakamlar itibarıyla 1 milyon 300 bin kişinin faydalandığı kısa çalışma ödeneğini kaldırıyor; biliyorsunuz, süresi uzatılmadı, 31 Marttan sonra süresi uzatılmadı. Yani, tabii, bunu nlamak mümkün değil, bunun akılla da vicdanla da bağdaşır bir yanı yok. Yani pandemi olanca hızıyla devam ederken çalışanların hiç olmazsa bu konuda kısmen de olsa, az da olsa -işte, asgari ücretin yüzde 60 ila yüzde 150'si oranında- ücret almasını sağlayacak olan sistemi Hükûmet sona erdirdi; bunun anlaşılır bir yanı yok.
Şimdi, mesela, turizm konusu çok hassas olarak önümüzde duruyor. Yani, işte, bu kadar artıştan sonra muhtemelen turizm bu sene de yine ciddi bir kayba uğrayacak; Rusya uçuşları kapattı, başka ülkeler de kapatmaya başlayacak. Orada çalışan insanların imdadına yetişecek olan, kısmen onları rahatlatacak olan sistem yok; şimdi böyle bir durum var.
Diğer bir husus, biliyorsunuz, bir de ayrıca nakit ücret desteği var. Nakit ücret desteğinde de 47 lira veriliyordu, bu kanunla 50 liraya çıkarılıyor; o anlamda da teşekkür ederiz yani 3 liralık bir artış oldu, bu da yetersiz. Mesela, biz bununla ilgili olarak, İYİ Parti Grubu olarak bunu hiç olmazsa makulden yana olmak adına söyledik; çok daha büyük rakamlar verilebilirdi yani hiç olmazsa 75 lira olsun. Yani 2 kişilik, 4 kişilik bile değil... Ortalama aile büyüklüğünü 4 kişilik alırım. 4 kişilik bir ailenin, biliyorsunuz, Diyanetin açıkladığı fitre hesabına göre sadece gıda ihtiyacı 120 liradır, bütün ihtiyaçları için biz 75 lira olsun diye önerdik. Bu önergemiz de AK PARTİ ve MHP Grubu milletvekilleri tarafından reddolundu.
Şimdi, iyi bir şey yapılıyor, nakit ücret desteğinden yararlanamayanlara, yeme içme sektöründe nisan ve mayıs aylarına has olmak üzere hem kısa çalışma ödeneği getiriliyor hem de işverenlere işçi ve işveren prim desteğinin karşılanması hususu getiriliyor. Biz bu kısmını destekledik, onu söyleyeyim ama bu son derece yetersiz, son derece cılız bir şeydir. Yani bunun diğer sektörlere, yeme içme dışındaki sektörlere de mutlak surette teşmil edilmesi gerekir ancak bu yapılmadı.
Bir de diğer bir husus var, önemine binaen tekraren vurguluyoruz: Arkadaşlar, bu ödemeler fondan değil, bütçeden yapılmak durumundadır. Bakın, bunlar normal bir durumdan insanların işini kaybetmesi olayı değil. O fon nedir? İnsanlar normal zamanlarda çalışırken işlerini kaybetmeleri durumunda belli bir süre fondan desteklenir ama burada bir pandemi var, burada, Hükûmetin aldığı kararlar nedeniyle buralar kapatılıyor. Burada yapılan desteklerin önemli bir kısmı da işçiye değil işverene gidiyor. Nasıl bir vicdandır ki bu, burada, gidiyoruz biz, efendim, işçinin hakkı olan o fonu kullanıyoruz da bütçeyi kullanmıyoruz, bunun anlaşılır bir yanı yoktur. Buna ilişkin önergeler verdik, önergelerimiz yine her zaman olduğu gibi Cumhur İttifakı milletvekilleri tarafından reddedildi, yani bunları kabul etmek mümkün değil.
Bir de belirsizlik var. Şimdi, bakın, kısa çalışma ödeneği ne zaman bitiyor? 17 Mayısta bitiyor. 17 Mayısta pandemi bitecek mi, bitmeyecek mi? Pandeminin bitmeyeceği çok açık bir şekilde ortada. Süresi bunun... Yani insanların işçisini ne yapacağıyla ilgili veya işçi kendi önünü görmek istiyor. Gelin, bunları bir kurala bağlayalım dedik, hem kısa çalışmayı uzatalım hem de nakit ücret desteğini de bir kurala bağlayalım. O kural nedir? Kural şu olsun dedik, önergemiz bu şekildeydi: "Covid-19 salgını sona ermiştir." diye mutlak surette Sağlık Bakanlığının bir açıklaması olacaktır yani "Pandemi sonlandırılmıştır." diye. Efendim, bu vakte kadar bunların devam edeceğine ilişkin düzenlemeleri de o şekilde yapalım dedik, yine bu önergemizi de maalesef, arkadaşlar, Cumhur İttifakı milletvekilleri reddetti. Dolayısıyla, bu şekilde pandemiyle mücadele olmaz zaten sağlık kısmı olağanüstü kötü gidiyor, esnaf perişan, çalışan perişan, 10 milyonun üzerinde işsizimiz var; Hükûmet bunların hiçbirisini duymuyor. Sanki biz duvara konuşuyoruz; ne söylersek söyleyelim, ne kadar doğru olursa olsun bunların hiçbirini satın almayan, üzerine gitmeyen bir Hükûmet var. Oysa gelir dağılımı çok hızlı bir şekilde bozuluyor ve en savunmasız kesimler, işte, bu bahsettiğimiz kayıt dışı çalışan veya işte, bu nakit ücret desteğine muhtaç olan kesimler, sabit gelirli insanlar veya eğitim seviyesi düşük olan insanlar, bunlar bu süreçte en fazla etkilenecek insanlardır. Bunu yabana atmayalım, bakın, rakamlar çıktığında göreceğiz, gelir dağılımında olağanüstü bir adaletsizlik olacak fakat bu adaletsizliği gidermeye yönelik olarak da maalesef Hükûmetin aldığı hiçbir tedbir yok.
Şimdi, vergiyle ilgili, kurumlar vergisi, zaten bunu sizin vicdanlarınıza bırakıyorum. Şimdi, hatırlamayanlar için bir hatırlatalım. 22 Ekimde Plan ve Bütçe Komisyonuna bir kanun teklifi geldi; yine AK PARTİ milletvekilleri tarafından getiriliyor, tabii Hükûmet gönderiyor, onu biliyoruz. Bu kanun teklifinde ne vardı arkadaşlar? Yüzde 20 olan kurumlar vergisi oranının yüzde 15'e düşürülmesi konusunda Cumhurbaşkanına yetki verilmesi vardı. Ya, feryat ettik -5 tane konuşmam var, tutanaklar ortada- Plan ve Bütçe Komisyonunda feryat ettik, geldik Genel Kurulda feryat ettik, en son dakikada çıkardılar yani hem birinci bölümde hem de ikinci bölümde konuşurken söyledim, en sonunda çıkarıldı. Şimdi, aynı Hükûmet aynı Plan ve Bütçe Komisyonu bu sefer 5 puan artış getirdi. Ya aradan dört beş ay geçmiş, ne değişti? Hani, diyorsunuz ya "İşler iyi gidiyor." İşler iyi gidiyorsa niye vergi artışı yapıyoruz? Bu nasıl bir savrulmadır? Arkadaşlar, Cumhur İttifakı'nın desteklediği bu Hükûmet Türkiye'yi yönetmiyor, Türkiye yönetilmiyor; Türkiye savruluyor. O gün, bir muhalefet partisi milletvekili olarak biz itiraz ettik. Ya, olmaz böyle bir şey dedik. Pandeminin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde, gelir adaletsizliğinin bu kadar arttığı bir dönemde, üst gelir gruplarının daha fazla vergilendirilmesi gerektiği bir dönemde kurumlar vergisi oranını düşüremezsiniz diye biz feryat ettik; siz el kaldırdınız, kabul ettiniz; bu Hükûmet de gönderdi. E, şimdi, ne yapılıyor? Şimdi de büyüğüne küçüğüne bakılmaksızın, bu sefer de tutuyor, bir uçtan öbür uca, ifrat ile tefrit arasında gidip gelen bir iktidar... Nasıl böyle bir şey olabilir arkadaşlar? Şimdi de "Yüzde 25'i artıracağız." diyorlar. E, niye artırıyorsunuz? "Paraya ihtiyaç var." E, kardeşim -irili ufaklı- bir bakalım buna. Bir sistematiğiniz olsun, zaten sistematik bakışı filan kaybetti, günübirlik yaşayan bir iktidardan bahsediyoruz da yani hiç olmazsa... Şimdi, bütün kurumlar vergisi mükelleflerinin çok zengin, üst gelir grubu olduğunu söyleyebilir miyiz? Hiç olmazsa burada bir ayrım yapalım dedik, bir matrah limiti koyalım, onlarda artıralım; hem de bir yıllığına, iki yıllığına değil, sürekli artıralım. Mesela, bizim İYİ Parti olarak önergemiz "Bankacılık Kanunu'na tabi mevduat bankaları, katılım bankaları, yatırım bankaları ve kalkınma bankalarının kurumlar vergisi oranını sürekli olarak yüzde 25'e çıkaralım." dedik arkadaşlar. Bunun yanlışlık neresinde? Bu Komisyondaki arkadaşlarımız bu önergemizi de reddettiler. Şimdi, dolayısıyla, ya, ne yaptığını bilmeyen -çok özür diliyorum, üzülüyorum ülke adına- hakikaten oradan oraya savrulan bir iktidar tarafından Türkiye yönetiliyor. Yarın ne getirileceğini bilmiyoruz, kanun teklifi diye getirilecek; bilmiyorsunuz, milletvekili arkadaşlar veriyor ancak nihayetinde bunun Hükûmetin gönderdiği bir şey olduğu sır değil, onu herkes biliyor. Ya, bakın şimdi, Cumhurbaşkanı böyle davullar, zurnalar çalarak bir reform programı açıkladı, değil mi? Yani bize göre reform programı değildi ama kendisine göre reform programıydı. Ne zaman? 13 Mart. 23 Martta da Sayın Hazine ve Maliye Bakanı ne yaptı? O da eylem planını açıkladı. Ya, bakıyorsunuz, şimdi, bu paketin, şu görüştüğümüz kanun teklifinin en önemli maddesi kurumlar vergisi maddesidir kendilerine göre çünkü gelir getirecek bir madde. Ya, diyorsunuz, kardeşim, bu kadar önemli olarak getirdiğiniz madde iki gün önce açıkladığınız eylem planında var mı, reform paketinde var mı? Yok. Ya, bu savrulma değil de nedir Allah aşkına? Yani empati yapın ya, bir muhalefet partisi milletvekili olarak kendinizi bizim yerimize koyun, nasıl konuşursunuz onu bir ayarlamaya çalışın. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Yani eylem planı açıklıyorsun: "Şöyle yapacağım, böyle uçacağım, böyle kaçacağım..." Takvimler açıklıyorsunuz, şöyle yapıyorsunuz, sonra diyorsunuz ki: "Piyasa bunu niye satın almadı?" Alır mı ya, güvenilirliğinizi yitirdiniz, hiçbir şeyi olmayan bir şey hâline geldi bu Hükûmet. Dolayısıyla, almadı, zaten kendiniz de almıyorsunuz. Eylem planına koymadığın şeyi şimdi en iddialı tedbir olarak getiriyorsun, önümüze koyuyorsun ve yanlış bir tedbir olarak getiriyorsun. Üç ay önce de, dediğim gibi, tersini zaten getirmiştin.
Şimdi, Para Politikası Kurulu üyelerini biz eleştiriyorduk. E, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı ve üyelerini eleştirmeyecek miyiz? Geçen sefer aynı arkadaşlar ona da parmak kaldırdılar, buna da parmak kaldırdılar. Yani bu konuda sizin hiç mi bir düşünceniz, bir fikriniz yok? Hiç olmazsa bir söyleyin, en azından azıcık bir ikaz edin, yine oy verecekseniz verin. Bunların hiçbiri yapılmadı. Parlamentonun da bu şekilde davranmasını zaten kabul etmek mümkün değil.
Şimdi, tabii, vakit çok şey... Üstelik bir de vergileme dönemi başladı biliyor musunuz? Yani hatalar ardı ardına geliyor. Vergileme dönemi başladıktan sonra, beyanname verme süresi başladıktan sonra bir verginin oranı değiştirilir mi arkadaşlar? Dolayısıyla, biz hâlâ iddialıyız, şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Gelin, bunu belli matrahın üzerindeki firmalar için yapalım, yüzde 25'i de sürekli yapalım, buna da varız veya en azından bankalar için yapalım yani katılım bankaları, mevduat bankaları, kalkınma bankaları, yatırım bankaları. Dolayısıyla, efendim, bir yandan kurumsallaşmayı teşvik ederken küçücük firmalar gelir vergisi mükellefi olmaktan çıkmış, kurumlar vergisi mükellefi olmuş, hop, vergi oranını yüzde 25 değiştiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
ERHAN USTA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu, kabul edilebilir bir şey değildir. Bu, kurumsallaşma ve kayıtlılığı engelleyen bir şeydir. Bakın, buradan izah ediyorum, yıllarını bu işe vermiş bir arkadaşınız olarak söylüyorum.
Son konu olarak da bu çiftçi borçları meselesi. 150 milyar TL çiftçi borcu var, Hükûmet getire getire 1 milyar TL'nin dahi altında olan, kapsamı olan bir çiftçi borcu getirdi. Bunun içerisinde Tarım Kredinin sadece donuk alacakları var. Ya, zaten bu parayı alamayacaksın, alamayacağı parayı almanın yoluna bakıyor şimdi Tarım Kredi. Hâlbuki biz önerge verdik -kaç tane önerge verdik, hepsini reddettiler- dedik ki: Geciken, vadesi geçmiş bütün alacaklar kapsansın, çiftçi perişan. Tarım Kredinin yanında Ziraat Bankası da olsun; yok, reddolundu. Efendim, dedik ki: Ya, bunun faizleri çok yüksek, gelin, hiç olmazsa -bakın, sıfır faiz olsun bile demedik- hani, makulden yana, 2017 yapılandırmasındaki faizle yapalım. Önergemiz reddedildi. Yüzde 18'le, tefeci faiziyle güya çiftçinin borcunu yapılandırıyorlar. Ondan sonra, ya, bu 3 taksitle ödenemez, 5 taksit olsun dedik, reddettiler. Ekim 2021'de olursa ödeme imkânı olmayacaktır -kapsamı da genişlettiğimizi düşünerek bunları söylüyoruz tabii- 5 taksit olsun, daha doğrusu Ekim 2022 olsun dedik, arkadaşlar onu da reddetti.
Dolayısıyla, bu şekilde Türkiye'yi yönetmek mümkün değil arkadaşlar. Yani dost acı söyler ama bu şekilde Türkiye'yi yönetmek mümkün değil, sürekli hata yaparak bu işler olmaz. İnşallah, yine de her şeye rağmen ben kanun teklifinin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. İnşallah bizim önergelerimiz de dikkate alınır diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)