GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:73
Tarih:15.04.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Kanun teklifinin gerekçesinde "Kamu kurum ve kuruluşlarımızın ihtiyaçları ile son dönemde vatandaşlarımızdan gelen taleplerin karşılanması amacıyla..." denilmektedir. Kanun teklifi hazırlanırken vatandaşlarımızdan gelen taleplerin dikkate alınması gerekir ama AK PARTİ'si tarafından getirilen kanun tekliflerinde vatandaşın taleplerinin tam anlaşılmadığı görülmektedir. Kanun teklifinde 9 farklı kanunda değişiklik yapılması öngörülmektedir. 1'i yürürlük, 1'i yürütme maddesi olmak üzere 18 maddeden oluşan, 1'i Komisyon sırasında çekilen kanun teklifinde vatandaşın talebi yoktur, vatandaşa bir dayatma vardır.

Bizler kanun teklifleri görüşülürken hem komisyonlarda hem de Genel Kurulda önergeler veriyoruz. Biz bu önergeleri, salt muhalif bir tutum, iktidar kanadının her türlü icraatına karşı çıkma amacıyla veriyor değiliz. Her şeye rağmen biz bu çatı altında yasama faaliyetlerine tüm ön yargılardan arınmış bir şekilde iştirak etmeye gayret gösteriyoruz. Bunun aksi bizim siyaset anlayışımızla bağdaşmaz. Milletin bir derdine derman olmak için herhangi bir teklifin karşısında olmamız beklenemez, bilakis biz bunun destekçisi oluruz. Biz istiyoruz ki bu çatı altında yaptığımız her yasa sokaktaki vatandaşın önündeki zorluklardan en azından birinin ortadan kaldırılmasına vesile olsun. Biz istiyoruz ki bu çatı altındaki her bir mesai bu ülkenin insanlarının hayatına müspet manada etki etsin, sorun çözsün, refah üretsin ancak ne yazık ki mümkün olmuyor. Bugün artık milletimizin sırtında ağır bir yüke dönüşen partili Cumhurbaşkanlığı sistemi ve bu sistemin yarattığı siyasi atmosferin Türkiye'yi getirdiği nokta budur.

Değerli milletvekilleri, bu Parlamentonun bir üyesi olarak üzülerek ifade etmek istiyorum ki kanun yapma kalitemiz yerlerde sürünüyor. Bundan üç ay evvel, dört ay evvel yaptığımız değişiklikleri burada tekraren görüşüyoruz. Gelin, bunları daha uzun vadede düzenleyelim çünkü "Yarın uzatmaya mecbur kalacaksınız." diye sunduğumuz önerilere dâhi sağır kesilmenizin sonuçlarıdır bunlar. Diğer yandan, bu teklifleri Meclisin gündemine getiren sarayın etrafında kümelenmiş bir zümrenin Türkiye'nin gerçek sorunlarına nasıl yabancı olduklarının da kanıtıdır. Örneğin, teklifte yer alan Kredi Kooperatifleriyle ilgili düzenleme. Maddeyi destekliyoruz fakat şurası çok açık: Bu düzenleme çiftçilerimizin büyük sorunlarının hiçbirini çözmüyor. Düzenlemeyle, çiftçinin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları yapılandırılıyor. Sonuna kadar katılıyoruz ama yapılandırılacak borçlarının yapılandırılmasında yüzde 11 olan faiz oranları yüzde 18'e, yüzde 5 olan kredi faiz oranları yüzde 12'ye çekilmektedir. Evet, çiftçi Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının yapılandırılmasını istemiştir ama borcunun faizle katlanmasını istememiştir.

2002 yılında çiftçinin toplam borcunun toplam tarım hasılasına oranı yüzde 7'dir, bugün bu oran yüzde 47'ye yükselmiştir. Cari fiyatlarla, AK PARTİ'si hükûmetleri döneminde çiftçinin geliri 9 kat, borcuysa 58 kat artmıştır. Bugün gelinen noktada çiftçi sadece Tarım Kredi Kooperatiflerine borçlu değildir; Ziraat Bankasına da borçludur, özel bankalara da borçludur, sulama birliklerine de borçludur, elektrik şirketlerine de borçludur, bunları zamanında ödeyemediği için tefeciye de borçludur. Çiftçinin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarıyla birlikte Ziraat Bankası borçları da yapılandırma kapsamına alınmalıdır, faiz oranları düşürülmeli, taksitlendirmelerse beş yıla yayılmalıdır. Gelin, bu düzenlemeleri yapalım, hem çiftçimiz rahat etsin hem Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu inisiyatif alabileceğini göstersin, gerçek anlamda bir yasama faaliyetine imza atsın.

Bu arada, hazır söz Tarım Kredi Kooperatiflerine gelmişken kuruluşla ilgili önemli bir konuyu da dikkatinize sunmak istiyorum. Tarım Kredi Kooperatifleri bir çiftçi kuruluşudur, sermayesinde devletin bir kuruşu dahi yoktur, yaklaşık 1,5 milyon çiftçinin ortağı olduğu özel hukuk tüzel kişiliğine sahip bir kooperatif kuruluşudur. Yani kuruluş bağımsızdır, özeldir, özerktir. Bununla birlikte, bu çiftçi kuruluşunun yönetim kurulu ve bağlı şirketlerinin yönetim kurulu AK PARTİ'si tarafından ele geçirilmiştir. Çiftçi temsilcisinden daha fazla sayıda eski vekil veya eski bürokrat yönetim kurulunda söz sahibidir. 11 Mart 2021 tarihinde Tarım Kredi Taşımacılık ve Lojistik Yönetim Kurulu üyeleri aldıkları kararla ücretlerini 2 katına çıkarmaya karar vermişlerdir. Demek ki milletvekili emekli maaşlarının yanında yönetim kurulu üyeliklerinde çifte maaş alanlara bu para yetmemiştir, ballı maaşlara bir de tatlandırıcı eklenmiştir. Neye göre bu kararı almışlardır, kuruluşun gerçek sahibi çiftçilere sorarak mı? Asla. Cumhurbaşkanlığının KİT yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretle ilgili kararnamesi doğrultusunda bu kararı almışlar. Tekraren söylüyorum: Tarım Kredi Kooperatifleri ne Cumhurbaşkanına bağlı bir kuruluştur ne de bir KİT'tir, Tarım Kredi Kooperatiflerinin sadece yönetim kurulu siyasileşmemiştir, kuruluş tamamen gerçek amacını unutup Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan talimatlandırılmaya başlanmıştır. "Tarım Kredi Kooperatiflerinin sayısını 500'e çıkarma talimatı verdim; 500, bin ve gerekirse daha çok bu sayıyı artıracağız, piyasayı yağmalarsanız kusura bakmayın bu adımları atacağız." Sayın Cumhurbaşkanının sözleri. Tarım Kredi marketlerinin bağlı olduğu Tarım Kredi Birlik AŞ 2018 yılında 990 bin lira, 2019 yılında 40 milyon 880 bin lira zarar etmiştir. Tarım Kredi Kooperatifleri, ortağı çiftçi gibi borçludur; nakit ihtiyacı için, AK PARTİ'si iktidarına kadar edinilen onlarca Tarım Kredi Kooperatifleri gayrimenkulünün satışı da ne borçlarının kapanmasını sağlamış ne de ortağı olan çiftçinin mağduriyetini gidermiştir. Şimdi soruyorum: Talimatı veren, borcu neden üstlenmez?

Değerli milletvekilleri, Mecliste meşveret olur, bu Meclis asgari meşveret ortamını tesis etmek mecburiyetindedir. Bakın, esasında konuşamadığımız için boğuluyoruz, siyasetin gücünü heba ediyoruz. Teklifin kurumlar vergisi hakkında düzenleme yapan 13'üncü maddesi bunun ibretlik bir örneği. Bundan dört buçuk beş ay önce yine bu Genel Kurulda aynı vergide indirimi konuşuyorduk, şimdi ise vergiyi artırıyoruz. Bizim çıkarımımız şu şekilde: Kendi ifadeleriyle yeni Türkiye'de her şeyin ömrü hepi topu dört beş ay. Merkez Bankası Başkanları dört beş ay görevde kalabiliyor, vergi oranları her dört beş ayda yeniden düzenleniyor, esnaf dükkânını dört ay açıyor, beş ay kapatıyor. Neyi nasıl yapacağını şaşırmış, planlama ve öngörme kabiliyetini kaybetmiş bir siyasi kadroyla karşı karşıyayız. Yönünü tayin etme gücünü yitirmiş, savrulan ve Türkiye'yi de savuran bir siyaset anlayışıyla karşı karşıyayız. Toplumdaki hiçbir gruba, sanayiciye, çiftçiye, esnafa, işçiye, kadına, gence dört buçuk beş aydan daha uzak bir geleceğin hayalini kurduramayan bir iktidarla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, içine düştüğümüz fakirlik kapanının sebebi işte bu anlayıştır. Her geçen gün soframızdan eksilen ekmeğin sebebi bu anlayıştır. Dünya en güçlü büyüme dönemini yaşarken millî gelirin dörtte 1'inin yok olmasının sebebi işte bu anlayıştır. Dünyada kimsenin itibar etmediği güdük ekonomi teorilerine dayanarak bu milletin cebine kasteden işte bu anlayıştır. Böylesine bir salgın sürecinde, toplum bu denli büyük sorunlarla cebelleşiyorken buharlaşan 128 milyar doların hesabını veremeyen yine bu anlayıştır. Karşısında olsun veya olmasın, etrafındaki her şeyi araçsallaştıran, iktidarı ve gücünün tahkimi için bir aparat olarak gören bu siyaset anlayışının Türkiye'ye verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Her alanda ve her anlamda toplumsal taleplerin gerisine düşmüş, dönüştürme kabiliyetini yitirmiş bu siyasetin Türkiye'ye verecek hiçbir şeyi kalmamıştır.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde ÇAYKUR, Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun fabrikalarında çalışacak 300 mevsimlik işçinin belirlenmesi için başvuru yapan 35.412 kişi arasında yapılan kura çekimini 12 Nisan 2021 tarihinde, noter huzurunda gerçekleştirmiştir. Sosyal medyada yer alan bu paylaşımdaki görüntülere dayanılarak kuraya hile karıştırıldığı veya kurada çıkan isimlerin işe alımlar öncesi parti il ve ilçe başkanlıklarından gönderildiği, kura kutusunda ismi yer almayan kişilerin isimlerinin tekrar kutuya atılıp haklarının gasbedildiği iddia edilmiştir. Bu iddianın doğruluğu muhakkak araştırılmalı, eğer doğru ise çekilişin iptal edilerek yeniden yapılması gerekmektedir. Ayrıca, sadece Rize ili için, 210 mevsimlik işçi için Rize ilinden alınan müracaat sayısı 22.956 kişidir. Bu rakam, Rize nüfusunun yaklaşık yüzde 7'sini oluşturmaktadır. Sadece erkek işçi alımı yapıldığı düşünüldüğünde bile 18 yaşını aşan erkeklerin yaklaşık yüzde 25'i ÇAYKUR'a sadece altı aylık geçici çalışma için müracaat etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Bu durum şüphesiz ki ülkemizdeki işsizliğin geldiği vahim boyutun en somut göstergesidir. Türkiye bu anlayışa sürüklenerek 21'inci yüzyıla taşınamaz, Türkiye'nin fotoğrafı bu olamaz, bunu kabul edemeyiz. Türkiye, kurumlarını tarumar eden tek bir kişinin dışında hiçbir şahsiyete müsaade etmeyen "partili Cumhurbaşkanlığı sistemi" denilen bu ucube yapıdan acilen kurtulmalıdır. Türkiye, bu istikameti belirsiz siyaset anlayışından acilen kurtulmalıdır. Allah'ın izni, milletimizin ferasetiyle de kurtulacaktır inşallah.

Tüm bu hususlara rağmen kanun teklifinin hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)