GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Lisanslı Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:75
Tarih:21.04.2021

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

Sevgili harita kadastro mühendisleri, öncelikle sizleri gerçekten çok sevdiğimi, mesleğinize saygı duyduğumu ve hemen her etkinliğinize katılmaya gayret ettiğimi biliyorsunuz. Sizlerin arasında da bazı görüş farklılıkları olsa da bu teklifle ilgili meslek camiasında iç tartışmalara yol açmayacak şekilde net olması, istihdamda ayrımcılık ve kayırmacılığa yol açmaması, verilen hizmetin kamusal niteliğinin göz ardı edilmemesi konularında net olduğunuzu, tekelleşmeye karşı çıkarak katılımcı ve liyakata dayalı bir anlayışı benimsediğinizi biliyoruz. Sizin sorunlarınızın da gerçek çözümünün meslek odalarının özgürleşmesi ve önerilerinin kale alınmasıyla olacağına inandığımızı belirterek ve affınıza sığınarak bir başka konuya geçmek istiyorum.

Evet, bir başka konu: Kobani davası, küllerinden doğurulan bir dava Kobani davası. Hukuk, yargı vesaire anlatmayacağım çünkü hukuk konuşmak için ortada gerçekten hukukla ilgili bir şeyler olması lazım. Var mı? Yok. Çünkü öyle bir dava düşünün ki onlarca yurttaş yaşamını kaybetmiş ama dosyada tek bir yaralamanın nerede olduğuna, kim tarafından yapıldığına dair bilgi yok, otopsi raporu yok. Biz bunu açıkladıktan sonra mahkemenin savcılıklara yazı göndererek otopsi raporu, olay tutanağı, tanık beyanlarının alelacele gönderilmesini istemek aklına gelmiş. Bu yüzden kimse lafı dolandırmasın; Kobani davası, gündemi yine yoksulluk, pandemi, çözülmeyen Kürt sorunu, adaletsizlik gibi sorunlardan koparıp HDP'yle uğraşma planıdır. Ancak tabii ki biz bu davada boş durmayacağız. Bu davanın Hükûmetin yönlendirmesiyle hazırlandığı gerçeğini ortaya koyacağımız gibi 6-8 Ekim olaylarında yaşananların asıl sorumlularının kimler olduğu da bu davada tartışılacak ve tabii ki gerçek failler de.

Ama bunu da bir kenara koyalım şimdi ve ben, size davanın bir başka hikâyesini anlatmaya çalışayım: 2015'te biz bu Parlamentoya 81 vekille ve Türkiye'nin bütün renkleriyle geldik; bu coğrafyada yaşayan hemen her kimliğin, ezilen, dışlanan tüm kesimlerin iradesi olarak geldik. O günden bugüne tek başına iktidarı kuramayan ve koruyamayan AKP, eğer bu, bir demokrasi yarışıysa aslında HDP karşısında yenildi ancak bunu hiçbir şekilde hazmedemeyerek sadece HDP'ye değil, Türkiye'deki tüm muhaliflere adına asla demokrasi diyemeyeceğimiz bir kabus yaşatmaya çalıştı.

Bu yetmedi, ülkeyi kendinizin sandınız. Bakın, Ruhsar Hanım Bakanınıza; ülkeyi şirketi sanıp ucuza mal almış Bakanlığa. Apaçık yolsuzluk yapan Bakan dün gece yarısı görevden alındı ama sessiz sedasız görevden almak yetmez, öncelikle Yüce Divanda yargılanması gerekir. Bakanı yargılamayı düşünmezsiniz ama daha dün büyük bir hayranlıkla izlediğimiz, bize tiyatroyu sevdiren koca bir çınarı, Genco Erkal'ı yargılama fütursuzluğuna kadar götürdünüz işi. Hiç "Biz yapmadık, yargı yaptı." demeyin; siz yapıyorsunuz, siz yapıyorsunuz!

Başkanınız, ülkedeki her söz kendisine edilir sandığı için o hassas ruhuyla sürekli hakarete uğradığını sanmakta ve ardından yargı da hop diye kişilerin üzerine zıplamakta. İşte Kobani davasının hikâyesi de aslında bundan hiç farklı değil.

Biz bu yola arkadaşlar "Bizler HDP, bizler Meclise!" diyerek çıktık, sloganımız buydu. Peki, nedir, ne için var HDP? Şimdi sayacağım hiç kimsenin bizlerle aynı düşüncede olması, aynı yaşam tarzını benimsemesi gerekmiyor, zaten ezilenlerin sesi olmak için aynı düşüncede olmamız da gerekmiyor. Evet, nedir HDP, ne için var HDP? On yıl sonra, bugün Trabzon'da davası görülen, Hopa'da HES'lere karşı çıkarken öldürülen Metin Lokumcu için var HDP. "İstanbul Sözleşmesi yaşatır." diyerek yaşam hakkını tüm Türkiye'de savunan kadınların sesini çoğaltmak için var HDP. Kendini imtiyazlı sayanların cinayetleri de örtbas ettiği sisteme karşı Gülistan Doku'nun, Murat Oğraş'ın, Mısra Öz'ün, Nadira Kadirova'nın ailesinin yürüttüğü adalet mücadelesine omuz verenlerin partisidir HDP. Soma'da "Kaza değil, cinayet." diyenlerin partisidir HDP. "Bu yasalar hep Fatma'ya mı işliyor?" diye soran, işi, emeği için mücadele eden Migros işçileri ve tüm işçiler için var HDP. "Nevroz" alanında herkesin gözleri önünde polis tarafından öldürülüp de faili meçhul bırakılmak istenen Kemal Kurkut için var HDP. Dört Ayaklı Minare önünde "'Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun.' diyoruz. Tarihsel mirasına sahip çıkmayanlar güvenli bir gelecek kuramazlar." dediği sırada kameralar önünde öldürülen, faili beş yıldır tespit edilmeyen Tahir Elçi'nin mücadelesini sürdürmek için var HDP. Cumartesi Annelerinin, Barış Annelerinin sesine ses olmak için var HDP. Savaştan canı yanan, yorulan, bıkan ve artık kimsenin evine ateş düşmesin diye barış isteyen herkes için var HDP. Biz "Kapımız açık, çözüm Meclisten çıkacak siyasi iradede." dediğimiz hâlde, sırf siyasi bekanız için il binalarımızın önünde beklettiğiniz ailelerin de derdine derman olmak için var HDP. KHK'lerle damgalanan, toplumdan dışlanan tüm kesimlerin, 15 Temmuzdan sonra kaybedilenlerin, Yusuf Bilge Tunç'un, ayrımsız herkesin haklarını savunmak için var HDP. Anne babaları cezaevinde olan hasta çocuklar için var HDP. Siz bunların hangisiyle ilgilendiniz, hangi soruna çözüm buldunuz? Her gün 347 insan ölürken tıkış tıkış toplu taşımalarla işe gitmek zorunda bıraktığınız insanlar için var HDP. Şu ülkede bir nebze olsun doğru dürüst bir şeyler olabilsin diye canla başla uğraşan sağlıkçılar, meslek odaları, barolar için var HDP. Ezcümle, HDP, Selahattin değil; HDP, Figen değil; HDP, Sabahat değil, Pervin değil, Gültan değil -hadi kendimi de sayayım- Filiz değil, Meral değil, Garo değil, Dilan değil, Çağlar değil, Ömer Faruk değil, İdris değil, İbrahim Ayhan değil ama aynı zamanda biziz, gerçekten biz HDP'nin sadece bir parçasıyız. HDP halktır, "Halk burada." diye işte bu yüzden söylüyoruz sürekli.

Bakın, size bir not daha düşeyim bitirmeden. Altı yıl önce "HDP'ye asla oy vermem." diyenlerin oranı yüzde 65 iken bugün bu oran yüzde 29. Hem de tüm yalanlara rağmen, beş yıldır süren medya ambargosuna rağmen hem de tüm fezlekelere, tüm davalara, o tüm Kobani yalanlarınıza, tüm kayyumlara, haksızlıkları görüp susanlara, ortak olanlara rağmen biz buradayız ve ne yapsanız olmuyor yani arkadaşlar, biz buradayız ve inanın mücadelemizden bir adım daha geri atmamak için buradayız ve burada olmaya da devam edeceğiz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)