GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:79
Tarih:28.04.2021

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 260 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde Grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

260 sıra sayılı Kanun Teklifi'ni 60 milletvekili imzalamış ama imzalayanların 6'sı bile burada yok maalesef, herhâlde ramazan olması dolayısıyladır.

Şimdi, bilindiği gibi, geçen hafta Meclis pandemi dolayısıyla tatile girecekti, kapanacaktı, Meclisin tatile girmesi söz konusuydu; sonra birdenbire bu kanun teklifi geldi, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu kanun teklifini görüştük. Kanun teklifi, akaryakıtta vergi kaçakçılığıyla ilgili fakat aciliyet taşıyan bir kanun teklifi değil. Akaryakıtta vergi kaçakçılığıyla ilgili, aciliyet taşımıyor. Ayrıca, vergide, biliyorsunuz, kazanç üzerinden alınan vergilerle ilgili sorunlar, sıkıntılar çok fazla; çok fazla kaçak var onlarla ilgili olarak ama akaryakıttaki kaçak bu kadar fazla ve acil bir durum kesbetmiyor. Buna rağmen getirilmesi enteresan. Neden getirildi, bilmiyorum; neden bu kadar acele edildi, bilmiyorum ancak değerli arkadaşlar, Meclis kapanırken acil olarak böyle bir kanun teklifi getiriliyorsa bunun tencereyle ilgili olması lazımdı; yani vatandaşla ilgili olması lazımdı, işsizlikle ilgili olarak kırılan, sıkıntıda olan vatandaşla ilgili olması lazımdı. Büyük sıkıntılar var, biliyorsunuz; bu konulara girmeden, bu konularla ilgili çözüm bulmadan, hele bir pandemi kapanması söz konusu on yedi, on sekiz günlük, böyle bir kapanmadan önce işsizlerle ilgili, özellikle esnafla ilgili, çalışanlarla ilgili, çalışamayacaklarla ilgili, para kazanamayacaklarla ilgili tedbir almamamız ama bu kanunları görüşüyor olmamız, gerçekten affedilir şeyler değil.

Ben, bu kanun teklifini Komisyondayken övdüm, teşekkür ettim hatta Ziya Bey'e. Neden? Çünkü ilk defa -on yıldır milletvekiliyim- bir torba kanun -5 farklı kanundan oluşuyor- konu itibarıyla bütünlük arz ediyordu yani ilk defa bir torba kanun yerli yerinde gelmişti. Evet, etki analizi yapılmamıştı; evet, diğer tali komisyonlarla ilgili görüşe başvurulmamıştı; kamu kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının görüşü yoktu, yine çok eksikti ama ilk defa bir kanun teklifi -hatırlamıyorum bundan başka- bütünlük arz ediyordu. O nedenle kendilerine teşekkür etmiştim.

HACI ÖZKAN (Mersin) - Buna "torba" denemez.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Yo, torba ama torba olmasının da mahzuru yok -ilk defa olarak- onu özellikle belirteyim, kayıtlara geçsin.

Şimdi, bu kanun teklifi akaryakıt kaçakçılığını önlemeye yönelik değil, akaryakıtta vergi kaçakçılığını önlemeye yönelik. Yani fark var arada, böyle bir farkı var. Şimdi, vergi kayıp ve kaçağıyla ilgili çalışmamız gerekiyorsa, dediğim gibi, kazanç üzerinden alınması gereken vergilerle ilgili bu çalışmayı yapmamız lazımdı. Mesela, aylık bütçe gerçekleşmelerine bakıyorsunuz, mart itibarıyla vergilerde bu sene bir artış var. Özellikle muamele ve harcama vergilerinde büyük bir artış var. Hatta dâhilde alınan katma değer vergisi yüzde 196 artmış vaziyette. Bunlar zaten ağırlıklı olarak akaryakıttan alınıyor. Otomobille, akaryakıtla vergi almayı idame ettiriyoruz. Şimdi, otomobil alıyorsunuz değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; 200 bin liraysa otomobilin bedeli 400 bin lira zaten onun üzerinden vergi alınıyor. Ondan sonra her sene o otomobille ilgili olarak motorlu taşıtlar vergisi ödüyorsunuz 15-20 bin lira. Onun haricinde depoyu her doldurduğunuzda en az yarısı kadar vergi ödüyorsunuz. Yani zaten Türkiye'deki vergi sistemi otomobile bağlanmış vaziyette. Şimdi, buradaki kaçakçılığın, düşük orandaki bu kaçakçılığın dikkate alınarak bu kanun teklifinin getirilmesi enteresan gerçekten de.

Ayrıca, şunu da ifade edeyim: IMF'nin bir raporu var, bu hafta yayımlandı. Türkiye, pandemide halkına en az destek veren ülkeler arasında görünüyor buna göre. Bakın, 5 gruba ayırmış ülkeleri, dünya ülkelerini: Gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 10'unun üzerinde destek veren ülkeler, yüzde 7,5 ile 10 arasında destek veren ülkeler, yüzde 5 ile 10 arasında destek veren ülkeler, yüzde 2,5 ile 5 arasında destek veren ülkeler ve yüzde 2,5'un altında gayrisafi yurt içi hasılasına göre destek veren ülkeler. Türkiye yüzde 1,5'la, gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 1,5'uyla en az destek veren ülkeler arasında. O nedenle, bundan önce buraya getirmemiz gereken kanun teklifleri vardı; vatandaşla ilgili bu durumu, kapanmayı dikkate alarak, işsizliği dikkate alarak yapmamız gereken işler vardı. Özellikle esnaf Türkiye'de büyük sıkıntılar içerisinde, orta sınıf yok oluyor esnafla beraber. Özellikle esnaf çocukları devlette çalışmak için müracaat ediyor, başvuruyor. Orta sınıfı yok ediyoruz, esnafı yok ediyoruz. Bunlarla ilgili bizim tedbir almamız lazımdı şu saatte.

Peki, bu kanun teklifiyle ne getiriliyor? Yürütme ve yürürlük hariç 13 madde değerli arkadaşlar. Bu 13 maddeye bakarsanız, ben tek tek, kısa olarak, özet olarak çıkarttım:

1'inci maddeyle, faturanın malın teslimi veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getiriliyor. Mükellefe yeni bir zorunluluk getiriyor. Malın teslimi veya hizmetin yapıldığı anda faturanın düzenlenmesi zorunluluğunu getiriyor.

Madde 2'yle, yeni işe başlayanlarda 10 milyon lira ile 100 milyon lira arasında teminat verme zorunluluğu getiriliyor yine mükelleflere, akaryakıt sektöründe olan mükelleflere; 10 milyon ile 100 milyon arasında teminat verme.

3'üncü maddeyle, 1 milyon liradan fazla olmamak üzere özel usulsüzlük cezası getiriliyor mükellefe. Zaten var var ama ilave olarak 1 milyon liradan fazla olmamak üzere bir özel usulsüzlük cezası daha getiriliyor.

4'üncü maddeyle, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası getiriliyor belli şartlara uymayan bu mükelleflere.

5'inci maddeyle, mükellef hakkında kamu davasının açılması için vergi incelemesinin tamamlanması şartı kaldırılıyor; rapor olmadan da, vergi inceleme raporu olmadan da mükellefe dava açılabilecek, kamu davası açılabilecek, böyle bir şart getiriliyor.

6'ncı maddeyle, Petrol Piyasası Kanunu'na göre mükellefe prim ve vergi borcu olmadığına dair belge alma şartı getiriliyor; lisans tadili veya lisans alınması gerektiği durumlarla ilgili olarak.

7'nci maddeyle, mükellefe denetim sistemi kurulması, dijital bir denetim sistemi kurulması şartı getiriliyor, bunu uygulama yükümlülüğü getiriliyor.

8'inci maddeyle, yine mükellefe, dağıtıcıdan aldığı akaryakıtı başka bir dağıtıcıya satamaz şartı getiriliyor.

9'uncu maddeyle, lisansı iptal olanlara yeniden lisans verilemez şartı getiriliyor, idari para cezası ve faaliyet durdurma cezaları getiriliyor.

11'inci maddeyle, Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu'na göre mükellefe prim ve vergi borcu bulunmadığına dair belge alma zorunluluğu getiriliyor SGK'den ve Maliye Bakanlığından. Deminki Petrol Kanunu'na göreydi, bu da sıvılaştırılmış petrol gazlarıyla ilgili.

12'nci maddeyle, teminat vermeyen mükelleflerin faaliyetlerinin durdurulması yükümlülüğü getiriliyor.

13'ün maddeyle de akaryakıt yerine kullanılan diğer ürünler yönünden de bu cezaların uygulanacağı hükme bağlanıyor.

Görüldüğü üzere, değerli arkadaşlar, hepsi mükellefe yönelik; ne Maliye Bakanlığına ne Enerji Bakanlığına ne EPDK'ye herhangi bir yükümlülük getirmiyor bu kanun teklifi; bütün yükümlülükler olduğu gibi mükelleflere, dağıtıcılara, bayilere getiriliyor.

Şimdi, bununla ilgili olarak da Plan ve Bütçe Komisyonunda meslek kuruluşları bunu desteklediklerini ifade ettiler, çok şey söylemedik tabii ki ancak, gördüğüm kadarıyla bu piyasadaki bazı zayıf dağıtıcıları, özellikle zayıf olan dağıtıcıları yok etmeye yönelik bir kanun teklifi. Bu, yalnız, şöyle bir şey de getiriyor: Kötü niyeti olan mükellefleri hizaya getirmek için, oradaki vergi kaçağını kontrol altına alabilmek için bu sefer de iyi niyetlileri yakmış oluyoruz, onlara çok ağır yükümlülükler getirmiş oluyoruz. Biraz önce hepsini saydım tek tek, her madde bu sektördekilere yeni yükümlülükler getiriyor. Yani iyi niyetli olan, vergisini ödeyen bu yükümlülükleri yerine getirmek zorunda kalıyor maalesef.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; halbuki, devlet olmak bu değil. Yani devlet olmak, yönetmek, düzenleyici olmak, denetleyici olmak bu değil; daha farklı bir zihniyetle çalışılması lazım. Devlet vatandaşın, firmaların, girişimcilerin yanında olmalı, onların önünü açmalı, yatırımcıların önünü açmalı, daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmeli; devlet bu zihniyette olmalı. "Bütün yükümlülükleri mükelleflere ver, kendin rahat ol, kendin görev yapma, denetim görevini yapma." Bu zihniyette devlet, böyle bir devlet anlayışı olamaz değerli arkadaşlar. Devlet tabii ki güçlü olmalı ama devletler milletleri için vardır, bunu unutmamamız lazım çok değerli arkadaşlar.

Şimdi "Devlet güçlü olmalıdır." deyince, özellikle bu dönemde -işte, dünden beri tartışıyoruz- Amerika'nın bize bu kadar şaşı baktığı, rest çektiği bir dönemde Türkiye ekonomisinin çok güçlü olması lazımdı. Bir ekonominin güçlü olması da bir taraftan, özellikle kamuda rezervlerin güçlü olmasıyla ölçülür. Maalesef, Merkez Bankası rezervleri -hani, şu, 128 milyar dolarla simgeleşti ya- geçen hafta itibarıyla -cuma günleri açıklanır- eksi 60 milyar dolardaydı, eksi 60 milyar dolarda swapları da çıkardığımız zaman. Bu, devletin güçlü olmadığını, görevini de tam olarak yapamadığını gösteriyor maalesef; bürokrasideki zihniyeti de gösteriyor.

Değerli arkadaşlar, biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu kanun teklifi görüşülürken emeklilerin bayram ikramiyesiyle ilgili bir önerge de verdik, dedik ki... Emeklilerin bayram ikramiyeleri, 5510 sayılı Kanun'a ek 18'inci madde vardır, orada düzenlenmişti daha önceden de; yine o kanunla ilgili biz önerge verdik; bunun 1.500 lira yapılması ve bundan sonrasıyla ilgili olarak da enflasyon oranında artırılması önergesiydi bu. Kabul edilmedi. Şimdi, dün Sayın Cumhurbaşkanı açıklıyor "Kararnameyle yapacağız." diyor. Yani bürokrasinin durumunu görebiliyor musunuz? Kanunla yapılması gereken bir işi -bürokrasi öyle demek ki yukarıya bildirmiş- "Kararnameyle yapacağız." dedi. Şimdi, aslında, bunun kanunla yapılması lazım, Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkisinin yürütmeye verilmemesi lazım. Bunu tabii ki, burada yapacağız, düzelteceğiz ama şimdiye kadar bunun fark edilmemesi de çok enteresandır herhâlde; bürokrasinin, devletin durumunu göstermesi açısından enteresandır herhâlde. Yani bunu bile fark edemiyorlar, belki biz geçen hafta önergeyi vermemiş olsaydık fark edilmeyecek, kararnameyle çıkarılmaya çalışılacaktı maalesef.

Şimdi, 128 milyar dolar konusuyla ilgili olarak da müsaadenizle şunları söylemek istiyorum: Burada tetkik edilmesi gereken, dikkate alınması gereken üç unsur var değerli arkadaşlar; bir tanesi, kamu hukukuyla ilgili, idare hukukuyla ilgili. Bir protokol var, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yetkilerini Hazineye devrediyor o protokolle. Kamu hukukuna, idare hukukuna ne kadar uygundur bu; buna bir bakılması lazım, bunun bir soruşturma konusu yapılması lazım.

İkincisi, ekonomi ve finans yönünden. Ekonomi biliminin ya da disiplininin, finans disiplininin kurallarına uygun mu yapılmıştır, buna bakılması lazım. Bu, siyasi bir konudur, cezayı gerektirmez ama eğer bu işlem sonucunda birileri için haksız bir kazanç doğmuşsa, sebepsiz zenginleşme varsa, bir yolsuzluk varsa bu da ceza hukukunun kapsamına girer, bu taraftan da incelenmesi gerekir yani özellikle kamu hukuku açısından, idare hukuku açısından ve ceza hukuku açısından konuya bakılması, yaklaşılması lazım.

Şimdi, şunu söylesem: Bankalardan Türk lirasıyla düşük faizli kredi alan birileri, gittiler, Merkez Bankasından ya da Hazineden, kamu bankaları üzerinden döviz aldılar; böyle bir iddiada bulunsam "Hayır, böyle bir şey yoktur." diyebilir mi ki hiç kimse? Bunun, bu tür iddiaların netleşmesi için bu soruşturmaların yapılması şarttır. Bir an önce bu soruşturmanın yapılması lazım, Meclis tarafından da yapılması lazım bu soruşturmanın. Onun için önemlidir, devlet üzerindeki güvenin yok olmaması açısından önemlidir. Devlete olan güvenin devam edebilmesi, yatırımcının devletine güvenebilmesi açısından bunların yapılması şarttır.

Biliyorsunuz şu anda -daha önceden burada ifade ettim- en fazla sermaye çıkışı olan ülkeyiz, yani en fazla dövizin kaçtığı, döviz sahiplerinin, servet sahiplerinin paralarını yurt dışına çıkardığı -nüfusuna oranla- en yüksek ülkeyiz biz. Bunların giderilebilmesi için devletin güven veriyor olması lazım, devlete güveniliyor olması lazım, bunun sağlanması lazım. Bunlar olursa... Merkez Bankasıyla ilgili dedikodular, Hazineyle ilgili, kamu bankalarıyla ilgili neyin ne olduğu belli değilse... Bütün bunlar sonucu tabii ki yatırımcı yurt dışına kaçar ve şu anda maalesef, Türk yatırımcıları yurt dışına yurt içinden daha fazla yatırım yapmaktadırlar.

Evet, değerli arkadaşlar, bu ekonomik krizi, pandemili ekonomik krizi nasıl atlatacağız, bununla ilgili de müsaadenizle çok kısa birkaç şey söylemek istiyorum. Bir kere güven sorununu, biraz önce bahsettiğim güven sorununu gidermemiz şart. Devlete olan güveni tesis etmek lazım, hukukun üstünlüğünü ortaya koyabilmek lazım, getirebilmek lazım. Onun haricinde, kamu mali yönetimi ve bütçe birliğinin sağlanması lazım, kamu mali yönetiminde bütçe birliğinin sağlanması lazım. Bağımsız kurumların düzenli olması lazım. Yani düzenleyici ve denetleyici kurumların görevlerini yapar hâle gelmesi lazım. MASAK'ın, EPDK'nin, BDDK'nin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun, bunların doğru dürüst çalışabiliyor olması lazım. Ekonomik ve Sosyal Konseyi bir an önce toplamamız lazım, anayasal bir kurum olan Ekonomik ve Sosyal Konseyi bir an önce toplamamız lazım. Tüm kesimlerin katıldığı, tüm kesimlerin tartıştığı, böyle on sekiz günlük kapatma kararlarının bile ortak olarak alındığı, benimsendiği ve uygulamada birlik sağlanabildiği bir ortamın yaratılması lazım. Çok önemli bir konu bu, maalesef hep ihmal ediliyor.

Bu dolarizasyondan da çıkılması lazım. Bir an önce Türkiye'nin bu ihalelerini dolar üzerinden yapmaması lazım, yurt içerisindeki ödemelerini dolar üzerinden yapmaması lazım, kiraların dolar üzerinden bağıtlanmaması lazım, vesaire vesaire...

Tahsili gecikmiş alacaklarla ilgili olarak yapılması gerekenler var. Toplumsal dayanışma programlarının tesis edilmesi gerekiyor. Kısa vadeli istihdam olanaklarının yaratılması lazım. Bu mevcut teşviklerin ötesinde çok daha farklı bir şekilde kısa vadeli istihdam olanaklarının artırılması lazım.

Dış politikanın da yüz seksen derece değişmesi lazım. Dış politikayla ilgili olarak tabii ki içeriye yansımaları söz konusu oluyor ve içeride maalesef güven tesis edilemediği için servet sahipleri servetlerini yurt dışına kaçırıyorlar ve bu, büyük sıkıntı yaratıyor maalesef geleceğimizle ilgili olarak.

Evet, bir ramazan günü böyle bir kanun teklifiyle ilgili olarak sizlere iftar öncesi bunları anlatmak istedim. Sabrınız için çok teşekkür ediyorum, herkese saygılar sunuyorum. Şimdiden de iyi bayramlar diliyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)