| Konu: | "24 Nisan 1915'te ne oldu?" konusuna ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 29.04.2021 |
HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Bir haftadır tartışıyoruz, önemli bir mesele, büyük bir iftirayla karşı karşıyayız.
İki gün evvel İYİ Parti Grubu önerisine cevap verirken üç dakika, çok kısa değindim, HDP'nin neden böyle bir açıklama yaptığından bahsettim. Bugün size başka bir şey anlatacağım ama yüz beş yıl önce bugün 29 Nisanda Kutülamare'de 13.300 İngiliz askeri Osmanlı'ya teslim oldu. Bu büyük bir zaferdir. Bu zaferin tarihe geçmesine vesile olanlara ben şükranlarımı sunuyorum fakat aynı aylarda yani 1916 yılının Nisan ayından bir ay, iki ay önce Erzurum düştü, Bitlis düştü, Van düştü, Bayburt düştü, Rize düştü, Rusların eline geçti; o günleri yaşadık. Birinci Dünya Savaşı böyle bir şey değerli hazırun, sayın milletvekilleri. Birinci Dünya Savaşı bir kader anıydı, hayatta kalma veyahut da kalmama; nefesimizin kesilmeye çalışıldığı, bin kilometreden, 2 bin kilometreden birilerinin gelip Osmanlı'yı bitirmeye, Türk milletinin nefesini kesmeye çalıştığı bir kader anıydı. O kader anında gayrimüslim vatandaşlar -bir kısmını tenzih ediyorum, hepsi değil- büyük oranda bir tercih yaptılar.
Bugün size ilk defa bir şey gösteriyorum, bunu ben daha yayınlamadım: Bu, Hakkâri'de, eski ismiyle Çölemerik'te kurulması planlanan Süryani devletinin bayrağı, Süryani devletinin bayrağı. İngilizlerin 30 bin Süryani'ye söz vererek kandırdığı, eline silah almasına vesile olduğu sözde devlet. 30 bin kişiden devlet olur mu? Fakat inandılar ve Ağa Petros -o zamanki Süryanilerin lideri- elinde silahla, aşiretiyle Osmanlı'ya karşı savaştı; bu bir tercih meselesiydi. Bunlardan yüzlerce var elimde, Batı Anadolu'da Rum köylerinden gönderilen telgraflar, İngilizlere gönderiliyor "Biz Yunanistan'a ilhak olmak istiyoruz, birleşmek istiyoruz." diyorlar çünkü onlara göre, Osmanlı bitmişti, parçalanacaktı, bir tercih yapmak zorundaydılar ve yapmışlardı. Doğrudur, Osmanlı ordusunda savaşan Rumlar vardı, Ermeniler vardı, subaylar vardı. Hepsini biz minnetle yâd ediyoruz fakat bir tercih yapıldı ve maalesef, devletin, imparatorluğun gayrimüslim vatandaşları, gayrimüslim tebaası büyük oranda İtilaf Devletleriyle iş birliği yaptı, ta ki Mustafa Kemal önderliğinde Kuvayımilliye, halk hareketi düşmanı bertaraf edinceye kadar.
Bu soykırım iddiaları... Ben "iftira" diyorum ve grup başkan vekillerinden bu kelimeyi kullanmalarını istirham ediyorum. "İftira" kelimesini kullanmamız lazım çünkü bugün, Avrupa'da, Amerika'da şunu konuşuyorlar: "Turkish denial" Türk inkârı, "inkâr" kelimesini seçmişler. Bakınız "Türklerin reddetmesi" demiyor, o sıfatları, o fiilleri kullanmıyor, "inkâr" diyor, bilerek bu kelimeyi kullanıyor. Ben de bilerek diyorum ki: İftira, Ermeni iftirası. Türkiye'de yaşayan Ermeni vatandaşlarımızı tenzih ediyorum fakat ben de bu iddialara "iftira" kelimesini yakıştırıyorum. Bununla mücadele etmemiz gerekiyor; hatta, benim nazarımda, bir yasal çerçeve yapılması lazım. Asılsız soykırım iftiralarıyla mücadele kanunu olamaz mı? Benim buradaki gayem, Avrupalıların yaptığı gibi, düşünce özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü sınırlamak değil ya da "Soykırım oldu." diyenleri cezalandırmak değil tabii ki fakat bu işle mücadeleyi bir yasal zemine oturtmamız lazım. Bakın, asılsız Ermeni iftirasıyla mücadele demiyorum, daha kapsamlı düşünüyorum çünkü sözde Pontus soykırımından bahsediyorlar; sözde Asuri, Keldani soykırımından bahsediyorlar; hatta ve hatta, Sırbistan'daki aşırı milliyetçiler 1878 Sırp isyanında Sırpların soykırıma uğratıldığından bahsediyorlar. Birileri gelecek 2 bin kilometreden, ülkemi parçalamaya çalışacak -ki parçalayacak- bir de yüz yıl sonra beni soykırımla itham edecek! Daha önce ifade etmiştim, Londra'yı kimse bombalamadı, Paris kuşatılmadı, savaş Osmanlı toprağında geçti. Beni, ülkemi, imparatorluğumu bitirmeye geldiniz, ben de karşılık verince soykırımcı olmakla suçlanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) - Tamam Sayın Başkan.
Böyle bir iftira, bu kadar büyük bir iftira tarihte hiçbir zaman olmamıştır. Dolayısıyla yasal çerçeveden bahsediyorum. Hepinizden ricam "iftira" kelimesini kullanalım, bu bir iftiradır ve biz bununla mücadele etmek durumundayız.
Sınır kapısı artık açılabilir, Karabağ'da süren otuz yıllık işgal sona erdi. Ermeni halkı soykırım iddialarından bıkmış, bezmiş; Ermeni halkı, Ermenistan'daki halk ekmeğini düşünüyor. Ben Erivan'da yaşamış bir kardeşinizim 2012-2013 yıllarında, oradaki insanların acısını, yokluk derdini, fakirlik derdini çok iyi biliyorum. Kimsenin böyle diasporanın hayalleriyle, iddialarıyla bir derdi yok. Karabağ özgürlüğüne kavuşturulduğuna göre kapı açılabilir. Ermenistan halkı Türkiye'yle iyi ilişkiler kurmanın faydasını görecektir diye düşünüyorum. Patrikhane bu konuda devreye girebilir, daha fazla inisiyatif alabilir.
Sözlerimi bitirirken -daha fazla uzatmak istemiyorum- hepinize saygılarımı sunuyorum. Bu çok büyük bir meseledir, topyekûn mücadele gerektirmektedir. (AK PARTİ, MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)