GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜNE VE ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNE YÖNELİK İHLALLERİN TESPİTİ VE ÖNLENMESİNE İLİŞKİN TEDBİRLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASIINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMESİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:55
Tarih:22.01.2013

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, gizli dinlemeyle, telefon dinlemeyle, ortam dinlemeyle, teknik dinlemeyle ve çok yönlü dinlemelerle ilgili, 2007 yılında seçildiğimizde, Meclise geldiğimizde ilk yaptığımız işlerden biri bu araştırma önergesini vermek oldu. Mecliste dört grup bulunuyordu ve bu konuda ilk araştırma önergesini veren bir grup olduğumuzu buradan ifade edelim.

Tabii ki Türkiye bir hukuk devleti. Türkiye, Avrupa Birliği sürecinde, müzakere sürecinde bir ülke olarak ulusal yasalarında ve bağlı olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca ulusal üstü sözleşmeler ve gelişen teknik karşısında nasıl bir noktadadır, vahameti açısından bunu bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugün dört parti grubunun da benzer bir araştırma önergesi vermesi, Sayın Bakanın demin açıkladığı, Hükûmetin de destekliyor olabilmesi için maalesef, 2007-2012, beş yıl geçti. Sayın Başbakanın ofisinde ve Meclisteki odasında da böcek bulunmak suretiyle, üstelik gelişmiş böceklerden bulunması nedeniyle böyle bir ihtiyaç hasıl oldu.

Bizim daha önceki yasama faaliyetleri çalışmalarında verdiğimiz bilişim hukukuyla ilgili, bütün maddelerle ilgili kanun teklifimiz vardı. Bu kanun teklifimizin önemli bir kısmı, haberleşme gizliliğinin ihlalinden, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınmasından özel hayatın gizliliğine; kişisel verilerin kaydedilmesine, verileri hukuka aykırı olarak verme ve ele geçirme suçlarına, nitelikli ihlallere, şikâyet ve tüzel kişilere kadar getirdiğimiz teklifler yakın zamanda Üçüncü Yargı Paketi içinde yer aldı ve yasalaştı. Şu an geldiğimiz vahim noktayı şöyle izah etmek istiyorum: Gizli dinleme, telekulak, haberleşmenin kişilik haklarını ihlali gibi konular öylesine bir noktaya geldi ki herkes bundan şikâyet eder bir noktaya geldi. İsterseniz adına "çete", "gladio", "derin devlet" veya "kontrgerilla" deyin, ne derseniz deyin, yasa dışı organize suç örgütleri?

Yine teknoloji, bilişim, uydu yayınları derken cep telefonlarından "böcek" diye tabir edilen dinleme cihazlarına, lazer ışınlarından çanaklara, SMS'lerden e-maillere, İnternet üzerinden normal yaşamda hayatın her alanına giren gizli dinlemeyi en çok suç çeteleri, dedektifler, rakip şirketler, siyasi muhalifler, hemen hemen herkes ilgi alanı içinde görmektedir.

Gizli kaydı olan en üst düzeyli askerî görüşmeler, uluslararası görüşmeler önceden sosyal medyaya düşmektedir. Yazılı ve görsel medyaya yansıyanlar, bu konuda güvenlik ortamının sıfıra indiği, hiç kimsenin güvencesinin kalmadığı, her yapılanın da yapanın yanına kâr kaldığı bir uygulama hukuk devletini derinden yaralamaktadır. Yabancı ajanlar cirit atıyor, yerli iş birlikçiler üç kuruşa ülkenin sırlarını satıyor, aleyhte sahte deliller üretiliyor, özel yetkili polisler, özel savcılar, özel yetkili mahkemeler sadece dinleme üzerinden, olağanüstü, yargıyı şekillendirerek adaleti yanıltıyor ve bunu çok da sıkça kullanıyor. Öyle bir noktaya geliyor ki mahkeme kararları bir ay süreyle sınırsız olarak şehirlerde ve metropollerde verilebiliyor ve maalesef yargı da buna alet oluyor.

Mikro ses kayıt cihazlarından dijital ses ve telefon kayıt cihazlarına, casus kalemlerden gözlük, anahtarlık, kameralar, mikro kulaklıklar, dinleme sistemlerine, GSM ortam dinlemeden bilgisayar dinlemeye, yine kameralar, mikro kulaklıklar, dinleme sistemleri, GSM ortam izleme, her türlü cihaz inanın sokakta, İnternet üzerinden, Google'a girin, 49 liradan başlayan fiyatlarla açık açık satılıyor, açık satılıyor. Girin bilgisayarlarınıza, istediğiniz dinleme cihazlarının açık açık satıldığını, hatta eve teslim gönderildiğini görürsünüz. Kimsenin de bunu izlediği, takip ettiği yok.

Ceza yargılamasının en tartışılan delil türü olarak, gizli dinleme kayıtlarından torba iddianameler, kesyapıştır iddianameler tamamen gizli dinleme üzerinden oluşturulmaya başlandı. Hatta o kadar ki, yargı mensupları, Anayasa Mahkemesinin en üst yargı mensupları bile dinlemeden şikâyetçi ve bu dinlemeler yargıya intikal etti biliyorsunuz yakın zamanda. Sonra, yürütme bu konuda şikâyet etti. Başbakanın odasında bulundu. Yasama ise, bizler, hepimiz zaten dinleniyoruz ve seçim döneminde yansıyan kasetlerin, dinlemelerin, izlemelerin, görüntülerin etik, ahlaki yanı bir yana, yasal müeyyidesi açısından da bugüne kadar hiçbir tespitin yapılmaması çok daha vahim bir durum yaratıyor. Böyle olunca ne kişilerin özel hayatı kalıyor ne haberleşme özgürlüğü kalıyor ne kişilik hakları kalıyor ne normal bir yaşam kalıyor ne Türk Ceza Kanunu'ndaki müeyyideler etkili oluyor ne Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki usullere uyuluyor ve giderayak, gerçekten, bütün Türkiye'yi şu an derinden etkileyen gizli dinleme olaylarına Meclisin ortak bir çözüm, ortak bir akıl bulması, ortaklaşması bir zaruret hâline geliyor. Bugün bu dört grubun ortak önergesiyle -bu hususun- kurulacağı anlaşılıyor böyle bir araştırma komisyonunun ve ben çok açık söylüyorum, çok geç kalınmış bir adım bu.

Bakmayın, Anayasa'da yazılıyor haberleşme hürriyeti, onun dışında, kişilik haklarıyla ilgili hükümler, yine diğer parti grup önergelerinde de dikkat ediyorum, aynı bizim bahsettiğimiz konuda yer almalar var.

Böyle olunca şöyle bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz ve kendi kendimizi sorgulamak zorundayız: Sadece anayasa, yasalar, bunu, hukukunu yapmış ama uygulanmıyor. İşlemeyen bir durum var yani işlemeyen yasalar, işlemeyen bir hukuk var ve maalesef yargı kokmuş, tuz kokmuş. Tuz kokunca yargı bunun müeyyidesini, yargılamasını nasıl yapacak? Çünkü yargı bu işin içinde; yargı bu kirli delili, bu kirli dinlemeleri tek delil olarak kullanıyor, soruşturmaya gizlilik kararı veriyor, gizli tanık koyuyor; gizli delil olarak da bu gizli dinlemelerle Türkiye'de adalet yönlendirilmeye çalışılıyor.

Anayasa'nın 12'nci maddesindeki, her kişinin "?bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez" hakları, temel hak ve hürriyetler paspas ediliyor,  22'nci maddesindeki "haberleşme hürriyeti" ayaklar altına alınıyor, "özel hayatın gizliliği" ortadan kaldırılıyor, ulusal üstü hukukta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8'inci maddesindeki "kişilik hakları" ortadan kaldırılıyor, Türk Ceza Kanunu'ndaki bütün hükümler ayaklar altına alınıyor. Terörle Mücadele Kanunu'na dayanarak Silivri'de, KCK davalarında, olağanüstü davalarda, en son avukatlara, Çağdaş Hukukçular Derneğinin avukatlarına yönelen operasyonlarda hep aynı delil türüyle maalesef karşı karşıya kalıyoruz.

Durum böyleyken? Şöyle bir durumla karşı karşıyayız: Madem ulusal hukuk buna karşı, niye caydırıcı olamıyor? İkincisi: Ulusal üstü hukuk madem buna karşı, neden bunun önlemini alamıyor?

Birkaç saptama yapmak istiyoruz bu konuda. En başta, "Bunu kim kullanıyor yani gizli dinlemeyi kim yapıyor?" sorusuna cevap aramamız lazım. En başta istihbarat örgütleri yani casus faaliyetleri, arkasından -bu, Türkiye'de daha önce dağınıktı, Sayın Bakan da söyledi- JİTEM, jandarma istihbaratı, Genelkurmay istihbaratı, emniyet istihbaratı, Millî İstihbarat -MİT- böyle değişik dinlemeler vardı, onlar da birbirini dinliyordu. Gerçi, şimdi, merkezîleştirildiği söyleniyor ama anlaşılıyor ki hâlâ bu alışkanlık biraz sürüyor gibi gözüküyor. Uygulamalar bunu gösteriyor.

Terörle Mücadele Kanunu ile organize suçlarla ilgili düzenlemeler bu piyasaya talebi artırdı, yani gizli dinleme cihazlarının alım satım piyasasını da yükseltti.

Özel yetkili mahkemeler bu alanda ciddi bir iş yapmaya başladılar. Özel yetkili mahkemeler, hiçbir partinin, hükûmetin gözünün yaşına bakmadı. Sağ-sol, farklı koalisyonlar dâhil hepsini izledi, hepsi hakkında da gereğinde gizli servislerden yararlandı.

Medya istihbaratından mafya istihbaratına, darbecilerden çetecilere, sermaye şirketlerinin ticaret ve rekabetinden magazin izlemeye kadar, bakın, buralardan özel güvenliğe, karısını, kocasını izleyen özel dedektiflik bürolarından tutun, herkes bu ülkede çok rahatlıkla dinleme yapıyor. "Kim dinleniyor?" dedik, yargı "Hepimiz dinleniyoruz." diyor, yürütme "Dinleniyoruz." diyor; yasama, Meclis "Dinleniyoruz." diyor, Genelkurmay "Dinleniyoruz." diyor, sivil toplum kurumları "Dinleniyoruz." diyor ve tabii ki vatandaş "Ayrımsız hepimiz dinleniyoruz." diyor ve özel yetkili mahkemelerin sicili burada çok perişan bir vaziyette ortaya çıkıyor. Bu özel yetkili mahkemelerin Meclis tarafından kapatılması isabetli olmuştur ama ellerindeki davaya bakın demesi en yanlış karar olmuştur. Bu mahkemeleri derhâl kapatıp, bu usulsüz dinlemelerin prim görmesini önlemek gerekiyor.

Kişilik hakları, hukuk, adalet yara alırken soruyorum, bunca kurumu dinlenen bir ülke bağımsız olabilir mi? Böyle dinlenen bir ülkenin bağımsız olması mümkün mü? Maalesef, değil.

Peki, bizde TÜBİTAK ne yapıyor? TÜBİTAK'a mahkeme bir dosya gönderiyor bir sene onun cevabını gönderemiyor. AR-GE'ye, bu Meclis döneminde, bir de 23'üncü Dönemde dünyanın parasını ayırdık, yüzde 20 oranında artırdık. Bu dinlemelerle ilgili bir tane telefon geliştirdiler -Mecliste sergilendi, o telefonu izlemişsinizdir- o telefonun dinlenmemesi için karşı taraftakinde de aynı telefonun olması gerekiyor, ilkel bir telefon sistemi çıktı ortaya.

Şimdi, dinlemenin, izlemenin, gözlemenin yöntemleri o kadar çok fazla ki şu an elinizde bulunan bir anahtarlık, gözlüğünüz, kulaklığınız, kaleminiz, düğmeleriniz, çantanız, kol düğmeleriniz, saatiniz hepsi bir dinleme, bir izleme, bir kayıt cihazı olabilir; bu kadar yaygın, bu kadar piyasada? "Le passe de passe",  bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler denilmiş. Bir hukuk devletinde bu kadar serbest bir piyasa uygulanırsa gizli dinlemede Başbakanı da böcek bulur, sıradan vatandaşı da bulur.

Bakın, önce böcek cihazı satıyorlar, sonra böcek tespit cihazı piyasasını harekete geçiriyorlar. Frekans analizleri var tarama arama yapılıyor. Lazerli dinleme sistemleri ayrı, dijital olan ayrı, ortam dinleme ayrı. Dinleme  biçimlerinde, SIM kart, fihrist, çanta, abajur, mouse, bilgisayar mouse'u, duvardaki tablolar, lambalar, avizeler, bütün bunlar dinleme için birer araç gereç.

Peki, bu dinleme bu kadar yaygın, bu kadar herkes yapıyor da bu Meclis bir önlem alamıyor mu? Vallahi, bu piyasadaki satılanları izlerseniz, takip ederseniz, kim alıyor, kim satıyor, yapan da belli olur, uygulayan da belli olur. Bu çok basit, zor değil yani bu araç gereçlerin satımı, izlenimi, denetimi sağlanırsa.

Şimdi, derler ki: "Dünyanın en büyük global kulağı, büyük kulak NSA'da." Yani bu Echelon, dünyanın en büyük telekulağı. "Dijital Kale" diye bir roman vardı, orada anlatılır nasıl izlendiği. Deniliyor ki: "Burada dünyanın bütün elektronik haberleşmeleri izleniliyor, kaydediliyor." Yani telefon, SMS, posta, bütün bunlar kaydediliyor. Tabii, NSA'nın (Ulusal Güvenlik Ajansı) yanında FBI (Federal Araştırma Bürosu), CIA ve sistem çatışmaları başlıyor. İşte Çin, Almanya, Fransa'da, biliyorsunuz "Amerika'nın Microsoft ürünlerini -bir ara- Blackberry telefonları meclislerde kullanmayalım." gibi şeyler yapıldı. Bize dokunmadığı için biz de ilk geldiğimiz sene baktık Blackberry Mecliste dağıtılıyor, bunun esprisi yapıldı? Bu sefer, Linux işletim sisteminin kullanılması gibi bir durum ortaya çıktı.

Peki, dinlemenin, izlemenin yöntemleri yakın dönemde ne kadar değişti? Çok uzağa gitmeyelim, soğuk savaştan bu yana birkaç örnek vereyim. Bu 1972 Watergate skandalı biliyorsunuz, ABD'de dinlemenin en çok? 1974'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde kurulan istasyonla Orta Doğu'nun tamamı izlenip dinlenmiş. Yine, "NASA'nın Signet ağı" diye tabir ediliyor, Türkiye'deki görevli bütün diplomatlar dinlenmiş. Radarlarımız bol, NATO üslerimiz çok bu ülkede. Patriotlar da geldi maşallah, Patriotlar da bu tür kayıt dinleme sistemleriyle yakın bağlantısı olan şeyler.

Sadece dinlemenin maliyetinin 5 milyar dolar gözetleme endüstrisi olduğunu söyleyeyim. Casusluk sistemi Wikileaks'in kurucusu Julian Assange "Hepimiz izleniyoruz." demişti, o iddiada bulunmuştu. Evet, herkes dinleniyor ama Türkiye'deki gibi pervasızca herkes dinlenmiyor. Hele yargıda, adalette pervasızca dinlenip insanlara bu kadar ceza, eza çektirilmiyor arkadaşlar.

Bu Meclisin yapacağı çok önemli işler var, hayırlı olmasını temenni ediyoruz grup adına.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.