GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:80
Tarih:29.04.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve televizyonları başında bizleri dinleyen sevgili yurttaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan (2/3572) esas numaralı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü hakkında İYİ Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

Teklifte yapılan düzenlemelerle ilgili görüşlerimizi muhalefet şerhimizde açık bir şekilde ortaya koyduk. Ben, bu Vergi Usul Kanunu'yla ilgili olarak vergi mükelleflerinin ileride muhatap olacakları ve şu anda çarçur edilen 128 milyar dolar hakkında görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, dolaylı ve dolaysız bir şekilde siyasi ve ekonomik etkileri olan ve olmaya devam edecek olan, 2019-2020 arasında -yirmi aylık dönemde- iki yıllık toplam 1 trilyon 478 milyar dolar olan, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 11,2'sine karşılık gelen 128 milyar dolarlık Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası rezervinin erimesiyle ilgili tartışmalar devam ediyor. En büyük finansal skandal olan ve bu çok vahim olayla ilgili sorulan soruların yanıtı verilmeyince tartışma devam ediyor ve bu cevaplar alınıncaya kadar da devam edecek. Zira, söz konusu rezerv kaybı Türkiye ekonomisini büyük bir sıkıntıya sokmuş, âdeta geleceğini esir almıştır; önümüzdeki dönemde bu sıkıntılar artarak devam edecektir. Şu ana değin, konuyla ilgili olarak yetkililer tarafından yapılan açıklamaların bir bölümü eksik, bir bölümü yanlış ve yanıltıcıdır. Aslında her açıklama da "Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler." özdeyişini doğrular biçimde olmuştur. Olay önce inkâr edildi "128 milyar dolar yalanı." "Satılan rezerv yok, hepsi kasada." denildi. Sonra itiraf niteliğinde açıklamalar geldi, inkâr aşamasından kabullenme aşamasına geçildi "Ekonomik tuzaklarla mücadele için satıldı." denildi. "Aslına bakarsanız 128 milyar dolar diye gerçekle ilişkisi olan bir rakam yok, rakam 165 milyar dolar." denildi ve bunun da 30 milyar dolarının cari açıkla, 31 milyar dolarının yurt dışı sermaye çıkışlarıyla ilgili olduğunu, 50 milyar doların da reel sektörün borcuna ödendiğini, kalan 54 milyar doların da döviz tevdiat hesaplarına gittiği söylendi. "Döviz altın olarak vatandaşların elinde yastık altında duruyor." denildi. "Ekonominin aktörleri ve vatandaşlarımız arasında dolaşıma girmiş yani yer değiştirmiş ama sonuçta ülkemiz değeri olarak yurt içinde kalmıştır." denildi. "Böyle hiç paramız olmadı." da denildi. Dolar ile Türk lirasını karıştıran birisi "Pandemi sürecinde vatandaşa harcadık." dedi. En sonunda, işin sahibi Merkez Bankası Başkanı "Protokolle sağlıksız fiyat oluşumunun engellenmesine, döviz piyasalarındaki arz talep dengesine ve likidite tesisine satış yaparak katkıda bulunuldu." dedi. Hazine ve Maliye Bakanı "2017'de imzalanan protokol yasaldır, satışlar yasaldır, yönetim eleştirilebilir 'Yolsuzluk var.' denilemez." dedi. Evet, denildi de denildi. Bu açıklamanın hiçbiri satışın niçin yapıldığını söylemedi; bize olayın nedeni değil, bize olayın bilinen sonuçları söylendi. Önce Hazine ve Maliye Bakanının, arkasından parti yöneticilerinin, sonra Cumhurbaşkanının ve nihayet ortalığı toparlamak üzere Merkez Bankası Başkanının konuşmalarından anlıyoruz ki yönetim bu konunun konuşulmasından rahatsız ve bir an önce kapatılmasını istiyor.

Hemen şunu belirteyim ki vatandaş nezdinde "Bu para buharlaştı." deniliyor, aslında "buharlaşma" ile "çarçur edilme" üç aşağı beş yukarı aynı. Ben daha ziyade "çarçur edildi" kavramını kullanmak istiyorum. Ancak yönetim sorulan diğer soruların yanıtlarından ısrarla kaçmaktadır. Niye kaçılıyor? 128 milyar dolar nerede sorusunun cevabını artık verilen yanıtlardan biliyoruz. Evet, 128 milyar dolar olması gereken yerde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında değil. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Neden alışılmadık yöntemlerle örtülü satış yapıldı? "Satış fiyat ve hacimleri tam olarak nedir?" sorusu soruldu, "Satış talimatını kim verdi?" denildi, bunlara cevap yok. Bildiğim kadarıyla -eski bir Merkez Bankası yöneticisi olarak- Hazine ve Merkez Bankası arasındaki protokoller kamunun dış borcunun ödenmesi sırasındaki işlemlere yöneliktir. Hazine ile Merkez Bankası arasında imzalanan 2017 tarihli protokolde, Merkez Bankası kendi yapması gereken bir işi Hazineye devrederek önemli bir politika aracından feragat ettiği hususunda 2018 yılında herhangi bir değişiklik yapılmış mıdır? Toplum olarak bunu öğrenmek istiyoruz, buna cevap bekliyoruz.

Öte yandan, Finansal İstikrar ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun'un 1'inci maddesinin (5)'inci fıkrasını aynen okuyorum: "Finansal sistemin bütününe sirayet edebilecek ölçüde olumsuz bir gelişmenin Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi tarafından tespiti hâlinde, üye kurum ve kuruluşların yetkileri dışında alınması gereken tedbirleri belirlemeye kendi görev, yetki ve sorumlulukları çerçevesinde Cumhurbaşkanı yetkili olup, ilgili bütün kurum ve kuruluşlar belirlenen bu tedbirleri derhâl uygulamakla yetkili ve sorumludur."

Buradan hareketle, acaba kurlara müdahale işi Hazineye devredilirken bir Finansal İstikrar Komitesi kararı alınmış mıdır? Alındıysa bu Komite kararının altında kimin imzası var? Yönetim, bu ve benzeri sorulara cevap vermeden "128 milyar dolar nerede?" sorusu kapanmaz, kapanmayacaktır ve kapanmamalıdır. Hemen şunu belirteyim: Elbette satılan dövizler bir yerlere gitti fakat Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında değil. Basiretsiz ve sorumsuzca çarçur edilmiştir. Niçin? Hem saçma, ipe sapa gelmez sözde bir teoriyi ispat için hem de yerel seçimleri kazanmak için bu dövizler çarçur edildi. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Evet, inanılır gibi değil ama gerçek şu: Sayın Albayrak ve ekibi, sözde "Faiz enflasyonun sebebidir." teorisini ispat etmek için, ülkenin 128 milyar dolarını kullanarak yirmi ay boyunca Türk ekonomisi üzerinde deney yapmıştır. Rezerv çarçur edilmiş ama sözde teori ispat edilememiştir. Allah korusun, bugün ülkenin başına bir iş gelse, Merkez Bankasının silahının namlusuna sürecek tek mermisi olmadığı gibi, başkalarına 50-60 milyar karşılığı mermi borcu var. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Döviz satarak kurları ve faizleri aynı anda baskılamayı öngören sözde deney, pandeminin başlamasından bir yıl, yerel seçimlerden bir buçuk ay önce uygulamaya kondu. Bunu nereden biliyoruz? Şuradan: Merkez Bankasının bir gün gecikmeli olarak yayımladığı analitik bilançosundan ve altı gün gecikmeyle açıklanan haftalık uluslararası rezervler ve döviz likiditesi raporlarından.

2019 Şubat sonlarından itibaren piyasalarda bir tuhaflık gözlenmeye başlandı. Merkez Bankasının döviz rezervleri azalırken piyasada olması gereken Türk lirası likiditesi de azalıyordu. Bunları yukarıda zikredilen Merkez Bankası dokümanlarından görebiliyoruz ve herkes de bunu görüyor. Merkez Bankasının rezerv kaynakları olarak kullandırılan yani sevk öncesi ve sevk sonrası olarak ihracatçısına Türk lirası olarak kullandırılan ve döviz olarak tahsil edilen ihracat reeskont kredileri, enerji KİT'lerinden BOTAŞ'a yapılan döviz satışları; hazinenin yurt içi, yurt dışı döviz borçlanmaları ve itfaları; TL, döviz, repo işlemleri yani swaplarıdır. Girişler ve çıkışlar, artılar ve eksiler bu kalemlerden oluşuyor. Bu kalemler toplanıp çıkarıldığında, olan rezerv ile olması gereken döviz rezervi arasında fark ortaya çıktı. Bu husus piyasa oyuncularının dikkatini çekti ve bu farkın izini sürmeye başladılar. Hatta, konu enflasyon...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Evet, ben söyleyeceğimi gene söyleyemedim, şu kadarını söyleyeyim: O zaman bana bir iki dakika süre verin lütfen.

BAŞKAN - Maalesef.

Sadece tamamlayın lütfen.

DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Şunu söyleyeyim: Şu anda ortaya çıkan durum veçhesinde sorulması gereken sorular soruldu fakat bunların cevabı alınamadı. Bu cevaplar alınmadığı, alınamadığı sürece bu mesele kapanmamalıdır, kapatılmamalıdır çünkü bu, gerçekten bir gelecek sorunu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Şu anda bu, bir istikbal sorunu. Kim ne derse desin şu anda gerçekten bütün dünya, bütün finans çevreleri Merkez Bankasının rezervi olmadığını biliyor, gerek dış politikada gerekse ekonomik çevrelerde ülkemize karşı tavırlar bu bilgi çerçevesinde alınıyor. Dolayısıyla ülke zayıflatılmıştır, bu zayıflamanın bedelini de ileride ödeyeceğiz. Söylemek istediğim şu: Kötü geride kaldı ama daha kötünün geleceğine hepimiz hazırlıklı olalım.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)