| Konu: | Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 29.04.2021 |
DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen değerli halkımız; Kobane davasıyla ilgili biraz konuşmak istiyorum.
Bir hafta önce yani 26 Nisan günü Sincan Cezaevi ve önünde yaşananları biraz aktaracağım. Ama onun öncesinde, birkaç gün önce televizyon kanallarında HDP'nin içerisinde olmadığı ama Kobane davası üzerine herkesin söz söylediği ama ilgili ilgisiz herkesin söz söylediği, yargıladığı bir senaryo izledik. O senaryonun devamı da 26 Nisan günü Sincan Cezaevi Duruşma Salonu önünde yaşanıp içeride devam etmeye başladı. Neler mi yaşandı orada? Davanın siyasi bir kumpas davası olduğunu her defasında söyledik, söylemeye de ısrarla devam edeceğiz çünkü bu şekilde devam etti. Duruşma esnasındaki usulsüzlüklerden tutun da basın açıklaması engellemeleri, iddianamenin içeriğine kadar tüm göstergeler bu davanın HDP'yi kriminalize etme amacı güttüğünü ortaya koymaktadır. Duruşma başlamadan yaşananlar dahi her şeyi açıkça gösteriyor. Eş Genel Başkanlarımızın basın açıklamasının dahi engellenmeye çalışıldığı... Polis, basının görüntü almaması için öncelikle kalkanlarla kameraların önlerini kapattı ve biz, bunu tam da mahkeme öncesi yaşadık. Bunu özellikle gösteriyorum çünkü bunun olmadığına dair sözler söyleniyor. Yetmiyor, polis araçlarından anonslar yapıldı Eş Genel Başkanlarımızın konuşmalarının sesi bastırılsın diye ve sonrasında ise sanık arkadaşlarımızın yakınları duruşma salonuna alınmadı. Bırakın yakınlarının duruşma salonuna alınmamasını, avukatlar yani savunma duruşma salonunun dışarısında bırakıldı fakat duruşma salonunda savunmanın yerinde polis ve asker oturuyordu, burada görüntülerde de görmüş olduğunuz gibi salonun içerisinde. Yani savunmanın duruşma salonunun dışında, polisin ise savunmanın yerinde oturuyor olması, yalnızca HDP'nin yargılanmasını değil, adaletin geldiği noktayı göstermektedir. Gerçekler ise tarihte her zaman olduğu gibi er ya da geç açığa çıkacaktır bu mahkemeyle beraber.
Değerli arkadaşlar, bir gün önce, mahkeme öncesi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun ve Fahrettin Altun'un attığı "tweet"ler ve verdiği beyanatlar açıkça mahkeme heyetini etkilemeye yöneliktir. Yargılama esnasında kullanılan dil ve söylem ise açıkça iktidarın dilidir. Bakın, mahkeme heyetinden tutun, kolluk kuvvetleri ve yandaş medyaya kadar kullanılan dilin ve söylemlerin aynı olduğunu görebilirsiniz. İktidarın dili ve anlayışıyla hareket eden bu mahkemenin talimatla kurulduğu, hukuki bir amacının olmadığı bir kez daha görülmüş oldu. Yüzlerce avukata ve arkadaşlarımıza sürekli "CMK'yı öğrenin." diyen fütursuzca bir üslup vardı karşımızda, mahkeme salonunda. "Yargı da bizim, ülke de bizim." fütursuzluğudur bu. Bir duruşma salonunda bir tek mahkeme başkanının sesi çıkıyorsa işte bu, tek yargı rejiminin kendisidir, mahkeme salonlarında dâhi ses çıkartması.
Talimatla kurulan, hükmün önceden verildiği bu davanın iddianamesi bile elbette ki temelsizdir. Gerekçesiz bu davada sırf iddianamenin içini doldurmak için parti MYK tutanaklarına yer verildiği gibi, kongrelerimizdeki tebrik mesajlarına ve ANF Haber Ajansına kadar değinilmiş, dosyalara konulmuştu. Bir siyasi partinin kongreleri yani merkez yürütmesinde almış olduğu karar suç sayılmaz, demokratik ve yasaldır. Bir partinin kongreleri suç sayılmaz; siyasi partilerin, bu kurumların gönderilen tebrik mesajları suç değildir. Bizim Kobane dosyasında bunlar delil olarak sunuldu, delil olarak konuldu. Haber ajanslarının verileri dahi illegalmişçesine dosyalarımıza konularak delil sayıldı. Savunma hakkı engellendi, mikrofonlar kapatıldı, yazıyla söz isteyen arkadaşlarımızın talepleri dahi reddedildi. Yani hatırlatmakta fayda görüyorum ki 12 Eylül faşist cuntasında bile yaşanmamış bir cüret yaşandı o gün, 26 Nisanda mahkeme salonlarında. Savunmanın sesi kısılmak isteniyor çünkü savunmanın 6 milyon halkı temsil ettiğini çok iyi biliyorsunuz; savunmanın sesi kısılmak isteniyor, siz aslında 6 milyonun sesini, iradesini yok saymak niyetindesiniz, onun için sesler kısılıyor; savunmanın sesi kısılmak isteniyor çünkü gerçeklerin ortaya çıkmasına tahammülünüz dahi yok; savunmanın sesi kısılmak isteniyor çünkü tek amacınız siyasi kumpas davalarıyla HDP'yi kriminalize etmek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
DİLŞAT CANBAZ KAYA (Devamla) - Bu dava hukuki bir kaygıyla açılmış olsaydı soruşturma dosyası raflarda, yıllarca hiçbir işlem görmeden beklemezdi. 6-8 Ekim tarihlerinde paramiliter güçleri sokağa salanlar ile paramiliter güçleri koruyanlar aynı zihniyetin kendisidir. Bu dava, paramiliter güçleri aklama davasıdır. Özetle, iktidara göre "Maktul de biziz katil de biziz." söylemiyle... Ama gelin görün ki bunca vakit gerçeğin peşinde koşarak araştırma önergesi veren ve hayatını kaybeden insanların hakkını arayan da biziz. Bugün de görmüş olduğunuz gibi, burada araştırma önergemiz reddedildi yani önergeleri reddeden, hakikatin üstünü kapatan ise sizsiniz. Bu davanın siyasi bir kumpas davası olduğunu tekrar ifade ediyoruz ve kırk beş gün boyunca sürecek bütün senaryoların şimdiden, 26 Nisandan başlayarak devam edeceğini ifade ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)