GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜNE VE ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNE YÖNELİK İHLALLERİN TESPİTİ VE ÖNLENMESİNE İLİŞKİN TEDBİRLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASIINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMESİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:55
Tarih:22.01.2013

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa dışı dinlemeler üzerinde şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, AKP'li sözcü arkadaşımızı dinlerken Türkiye'nin özgürlükçü, demokratik ve yargı sisteminin güllük gülistanlık bir ülke olduğu izlenimini edinebilir buradan dinleyenler. Ama bugün muhatap olduğumuz ve tartıştığımız konunun mağdurlarından bir tanesi olan Sayın Başbakan "Ben dinleniyorum." diye Türkiye'de tüm kamuoyuna bunu ifade etmedi mi? Yani biz burada olmayan bir şeyi mi değerlendiriyoruz acaba?

Şimdi, bizim Grup Başkan Vekilimiz YARSAV Başkanıyken dinlendi. Burada, Anayasa Mahkemesi üyeleri dinlendi, ana muhalefet liderini bizzat takip ettiğini ve dinlendiğini Sayın Başbakan ifade etmedi mi? Burası neresi? Demokrasinin, hukuk devletinin, yargı bağımsızlığının olduğu gerçek bir hukuk devleti mi? Burası nasıl bir devlet? Ben buradan soruyorum değerli arkadaşlar. Bugün, bunu biz söylemiyoruz, istatistikler söylüyor ve bizzat Ulaştırma Bakanımız söylüyor, rakamlar veriyor, 71 bin kişi dinlendi ve bunların bin kişisinin nasıl dinlendiği belli değil.

Şimdi, bakın, burada yasalar ortada. Arkadaşımız az önce yasal mevzuatı okudu, değerlendirdi. Bizim sözcümüz de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde görev yapan yargıç arkadaşımız da teknik bir değerlendirme yaptı. Evet, Ceza Muhakemesi'nin 135'inci maddesi, suçu ve suçluluğu önleme, suçluyu bulma bakımından çok önemli bir yasa olarak düzenlendi, Avrupa'nın birçok ülkesinde var. Peki, yanlışlık nerede, arıza nerede?

Bakın, Ayvalık Belediye Başkanımız ihaleye fesat karıştırmaktan sorgulandı. Bir baktık, Ayvalık'ta basın bültenlerine düştü, bizim Belediye Başkanımız sabaha karşı yaka paça Ayvalık'ta gözaltına alındı. Efendim, suç, ihaleye fesat karıştırmak. Ne zaman gerçekleşmiş? Sekiz ay önce yani suç gerçekleşmiş, gidin kardeşim, ihaleye fesat karıştırmanın -burada avukat arkadaşlarımız var- ceza muhakemeleri ilgili kanununda telefon dinlenmesi için üç unsurun olması gerekir.

Bir: Başka türlü delil elde etme imkânınin olmaması gerekir.

İki: Kuvvetli şüphenin varlığı gerekir.

Üç: Kanunda tanımlanan suçlardan birinin olması lazım; kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, örgütlü suçlar, vesaire? Bu da yetmiyor, bu üç unsurun birlikte gerçekleşmesi gerekir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben buradan soruyorum: Ayvalık Belediyesindeki ihaleye fesat karıştırma suçunun delilleri Ayvalık Belediyesi encümen kararlarında, oradaki dosyalarda, ihaleye fesat karıştırma dosyalarında yok mudur, bunlar incelendi mi? Bakın, arıza, düzenlemeden kaynaklanmıyor. Bugün, insanların özel hayatını, haberleşme hürriyetini, Anayasa'da düzenlenen bu çok önemli, demokrasinin  temel kriteri olan, temel hak ve özgürlüklerin en önemlisi olan özel hayatın gizliliği ve haberleşme gizliliği ayaklar altına alınıyor.

Benim belediye başkanımın altı ay telefonu dinleniyor. Bakıyoruz, bu bilgilerin gizli olması gerekiyor eğer suçla bir ilgisi yoksa, ertesi gün Balıkesir gazetelerinde okuyoruz. Bunlar olmadı mı?

Peki, Ergenekon davasında ne oldu? Balyoz davasında ne oldu? Biz, o telefon dinlemelerini, savcılık kayıtlarında gizli tutulması gereken, ifşa edilmemesi gereken o bilgileri ertesi gün gazetelerde okumadık mı? Peki, nedir bu kanunun amacı? İnsanların özel hayatını, haberleşme gizliliğini, sevgilisiyle, karısıyla, çoluğuyla çocuğuyla konuşmalarını ifşa etmek mi? Böyle bir devlete hukuk devleti denilebilir mi? Böyle bir devlete demokratik bir devlet denilebilir mi? En sonunda -bütün bunlar yaşandı- işte bizim Grup Başkan Vekilimiz Sayın Başbakana dokununca Sayın Başbakan "Evet, benim de telefonum dinleniyor." diye televizyonlarda çıktı, bir de kendisinin -arkadaşımız demin ifade etti- mağdur olduğunu ifade ediyor. Ya buradan ben bu Türk milletine sormak istiyorum: Bir ülkenin Başbakanı, on yıldan beri bu ülkeyi sen yönetiyorsun; MİT emrinde, İçişleri Bakanı emrinde, her şey emrinde. Sen neden şikâyet ediyorsun? Sen şikâyet ediyorsan biz ne yapacağız? Benim avukat arkadaşım ne yapacak? Sabaha karşı yaka paça gözaltına aldığınız, tutukladığınız avukat arkadaşım ne yapacak? Ben buradan soruyorum avukat arkadaşlarıma: Avukatların aranması sıkı şekil koşullarına bağlı değil midir? Yargının en önemli kurucu unsurları arasında sayılan iddia, savunma ve yargı mercinin kurucu unsuru olan avukat arkadaşımız -hangi sebeple olursa olsun- demokratik hukuk devletinin en önemli öğesi olan, savunmanın temel direği olan avukat arkadaşımız, Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı gözaltına alınıyorsa, yanında savcı yoksa, tutuklanıyorsa, siz hangi hukuk devletinden, hangi yargı bağımsızlığından bahsedeceksiniz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Haydut devlet, haydut devlettir o.

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben buradan soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devleti mi? Bakın, -bugün arkadaşlarımız demin değindi- 2009 yılında Savcı Zekeriya Öz, Dost Tarikatı'nın öldürülen lideri emekli asker İhsan Güven cinayetiyle ilgili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine yazdığı yedi sayfalık raporunda "Başbakan ve bakanların da telefonunun dinlendiğini" dile getiriyor ve bu bir yıl önce oluyor, Sayın Başbakan bunu bugün gündeme getiriyor. Evet, demokratik bir ülkede, yargının bağımsız olduğu gerçek bir hukuk devletinde, hiç kimsenin yasa dışı dinlenmesi söz konusu olamaz, olmamalıdır ama Türkiye'de bugün yapılan araştırmalarda Türkiye insanının, Türkiye'deki insanların, avukatların, milletvekillerinin yüzde 80'i telefonlarının dinlendiğini düşünmektedir. Değerli arkadaşlarım, böyle bir demokratik devlet olur mu? Nasıl bu noktaya geldik? Sayın Başbakan Yardımcımız değerli bir hukukçumuz, kendisini bir hukukçu olarak saygıyla karşılıyoruz. Hukukta bir karine vardır, hepiniz bilirsiniz, bize öğretilen ilk şey, masumiyet karinesi. Evrensel hukukun en önemli ilkesidir bu. Haklarında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı oluncaya kadar herkes masumdur. Sayın Bakan, 2 milletvekili arkadaşımızın, hatta 8 milletvekili arkadaşımızın haklarında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı var mı? Bu arkadaşlarımız üç yılı aşan bir zamandır Silivri'de ne yapıyor? Böyle bir şeyin izahı olabilir mi demokratik devletlerde? Nasıl izah edeceksiniz?

O nedenle, bakın, biz Türk halkına şunu söylüyoruz: Türkiye Cumhuriyeti, çağdaş, özgürlükçü, çoğulcu bir demokratik sistemde herkesin ekmeğini aşını namusuyla, alın teriyle kazandığı gerçek bir hukuk devleti olsun; temel arzumuz budur, uğraşımız da budur. Büyük Atatürk'ün temellerini attığı Türkiye Cumhuriyeti'ni ancak böyle bir rejimle taçlandırabiliriz. Ama bugün eğitimde adalet yok, bugün sağlıkta adalet yok, bugün çalışma yaşamında adalet yok, bugün yargıda adalet yok, bugün Türkiye'de adalet yok, adalet arıyoruz. Değerli arkadaşlarım, inanın, bunu sağladığımızda, Türkiye'de adaleti sağladığımızda, Türkiye'de yargının bağımsızlığını sağladığımızda, Türkiye'nin o çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma idealine, gerçek bir hukuk devletine, gerçek bir demokratik devlete hepimizin çabalarıyla ulaşmak için çok az bir zaman kaldı. Ama bunun için demokrasinin evrensel kriterlerini hayata geçirmemiz ve gerçek bir hukuk devletini ve demokratik devleti savunmamız gerekiyor.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.